Pazar, Temmuz 19, 2009

Özgürlük ve Özgüven

Kendimi uzun zamandır böylesine iyi hissetmemiştim.

Tüm sınavlar bittiği günden beri üzerime acayip rahatlık geldi. Özellikle dün özgürlüğün nasıl birşey olduğunu birkez daha anladım. Sabah 9-10 gibi kalkıp tek başıma Burgazada'ya gittim ve inanılmaz güzel birgün geçirdim.

Yüzdüm, güneşlendim, kitap okudum, müzik dinledim, sıcak güneşin altında esen tatlı rüzgarın kollarında uyukladım. Denize bıraktım kendimi, dalgalara... Gezdim, fotoğraf çektim... Bir sürü güzel şey:)

O kadar huzur doldu ki içim... Çok uzun zamandır böyle birşeye ihtiyacım vardı. Kendimle başabaşa kalmaya, kendimi denizin kollarına bırakmaya ve herşeyden uzaklaşıp brz dinginleşmeye ihtiyacım vardı.

Çoğu zaman yalnız kalmaktan, kendimle başbaşa kalıp sorunlarımla yüzleşmekten kaçınıyorum. Ama dün kendimle geçirdiğim en güzel gündü. Yalnızlığın tadını çıkardım:)

Gelelim özgüven meselesine. Bir süredir aynadaki yansımamı hoş buluyorum. Aslında değişen birşey yok. Yine her zamanki Rüya aynadaki kişi ama... Bilemiyorum sanırım kendimle ve bedenimle barışmanın bir yolunu buldum farketmeden. Giyinirken hevesle giyiniyorum, dışarı çıkarken kendimden son derece emin ve rahat çıkıyorum. Bana doğru dönen başlar, inceleyen bakışlar hiç rahatsızlık vermiyor. Önceleri bunun bendeki bir gariplikten kaynaklandığını sanıp tedirginleşiyordum ama şimdi bunun benim kendime olan bakış açımla paralel olduğunu düşünüyorum. Ben kendimle ne kadar barışıksam, dışarıdan da o kadar iyi görünüyorum sanırım. Bu durum da zincirleme bir reaksiyona dönüşüyor. Kendime güvendikçe hoş görünüyorum, hoş göründükçe kendime daha çok güveniyorum. Brz narsistçe gibi görünüyor ama ben Narcissus kadar güzel olmadığımı tabi ki biliyorum:)

Bu aralar kendimi iyi hissetmeye odaklandım ve elimden gelen herşeyi, beni mutlu edeceğini düşündüğüm herşeyi deniyorum. İşe yarıyor; MUTLU hissediyorum kendimi:)

Umarım herkes kendiyle (fiziksel ve ruhsal olarak) barışmanın bir yolunu bulur mutlu olabilmek için.

Çarşamba, Temmuz 15, 2009

Kronik Baş Ağrısı ve Cenk Hoca'ya Yolladığım Süper Mail

Offff...
Başım çatlıyor:( Dün 3 tane ilaç içtim bana mısın demedi. Uyudum geçer gibi oldu, bu sabah iyi gibiydim ama yine başladı ve geçmiyor.

Tüm enerjim bitti. Yazıyı bile zor yazıyorum. Baş ağrımın sebebi hiç beklemediğim bir dersten DC almam ve bunu büt.e 5 dk kala öğrenmiş olmam olabilir. Bu hırs bünyeye zarar ama engelleyemiyorum ki...Büt'e girdim ama hoca yine aynı puanı verecek gibi geliyor gıcıklığına.

İyi vereceği varsa bile az önce yolladığım maili okuyunca vermez sanırım. İşte mail:

Hocam,
Vizede de aynı şeyi yaptınız şimdi de aynı şeyi yapıyorsunuz. Büt'e girdim ama bu gidişle tek ders sınavına da bırakacaksınız siz beni. Tek birşey istiyorum benim 4 yıl boyunca aldığım notlara bir bakın ve o 45'i nasıl aldığımı kendinize sorun. Şİmdiye kadar hiç üst üste 40 ve 45 aldığım ders olmadı. Eğer ben İngilizce bilmiyorsam ya da soruları doğru değerlendirmeyi bilmiyorsam başka derslerden nasıl 80-85 alıyorum? Bu yılki 2 kredilik derslerimi AA ile geçiyorum ama 4 kredilik 2 dersim sürünüyor. Postmodern için bir hak iddia etmiyorum bile çünkü derslere hiç gitmedim. Ama 100 kusür kişilik sınıftan sizin dersinize düzenli gelenlerden derse katılan 10 kişi varsa 1'i benim. Gerçi bu sizin ve diğer hocaların gözünde hiç bir önem taşımıyor. Sanırım üniversitede gösterilen çabaya saygı duymak adına kullanılan kanaat notu diye birşey yok ki bana ve birkaç hakeden arkadaşıma CC bile vermemişsiniz. Kısacası sorduğunuz sorunun cevabını bilmiyorum Hocam. Vaktinizi aldığım için özür dilerim.
Saygılarımla,
Rüya Kara

İçimde kalıp beni hasta edeceğine yazdım gitti. Ne olacak tek ders sınavına girerim en kötü ihtimalle. Gönderi tıkladıktan sonra bir rahatlama geldi içime:)

Cuma, Temmuz 10, 2009

Being A Friend...

Sometimes being a friend can be too hard. You should stand there for your friends and you should show respect to their decisions and be silent although you do not approve their decisions in fact. Furthermore you should be there and give your shoulder to your friends when they understand that they make mistakes as you have guessed before.

Sometimes you should prevent your friends' making mistakes although you know they will get angry or sometimes you should support your friends although you know what they are about to do is a mistake for them in order to help them learn by themselves.

Sometimes you make mistakes and demand forgiveness from your friends. However sometimes you get just an angry and humiliating look. Inspite of all your efforts to be a good friend you can be a bad one for your friends and you might be judged mercilessly by your friends.

Being a friend can be too hard sometimes. However, the world cannot be endured without friends

Perşembe, Temmuz 09, 2009

Zaman... Hayaller... Umutlar...

Saatler, günler, aylar, yllar...

Lise bitti; sonra üniversite başladı.
5 yıl geçti mezun oldum.
Eve çıktım; 1 ay geçti bile.

Zaman nasıl birşey?

Annem öleli 3 yıl geçti , Kağan 1 hafta sonra 12 yaşına girecek; 3 hafta sonra ben 24'e gireceğim!

Evrim hayatıma gireli 3 yıl 6 ay 9 gün olmuş. Zamanı geriye dönüp ölçünce hep şaşırıyorum. Birşeylere başlarken ya da içinde bocalarken hiç geçmiyor sanki zaman ama sonra dönüp bakınca...

Herşey gelip geçiyor. Acılar, sevinçler, doğumlar, ölümler, okul yılları, hayat... Geriye kalan zaman da aynen böyle su gibi akıp gidecek. Bir daha durup geriye baktığımda daha güzel anılar hatırlamak istiyorum.

Mesala Oky'nin İTÜ'ye yüksek lisans için kabul edilmesi ve mezuniyeti, Volkan'ın kız arkadaşıyla tanışma anıları, Berkay'ın abisiyle kurduğu işteki başarıları*...Ya da mezuniyet günüm. Belki de Kağan'ın mezun olduğu gün, bir arkadaşın düğünü ya da yeni doğan bebekler, belki de kendi bebeklerim, belki yeğenler:))

Umarım zaman ne kadar hızlı aktığını bir kez daha göstermek istediğinde herkesin hatırlamaktan mutlu olacağı çok güzel anıları olur.

Önümde yeni bir kapı açılsın istiyorum şimdi. Yeni bir "Hayat Kapısı", yeni tecrübeler, yeni hayaller, yeni umutlar... Yalnızca kendim için değil tabiki. Aynı durumu paylaştığım herkes için istiyorum yeni bir hayat kapısı. Evrim için, Oktay için, Şehnaz için, Volkan için, Berkay için, Derya için, Pınar için ve aslında hakeden herkes için bir şans istiyorum. İçimizdeki potansiyeli göstermek ve mutlu olmak için bir şans.

Zaman akıp gitsin ama giderken kötü anıları da alsın ve yerine güzel hatıralar bıraksın. Umudumu ve hayallerimi yitirmek istemiyorum artık.

(*şimdilik hayal ürünlerim ama gerçekleşmesini tüm kalbimle istediğim hayaller:)

Pazartesi, Temmuz 06, 2009

Officially Graduate!

Sonunda okul bitti ve ben mezunum!

Final dönemi benim için gerçekten çok zor geçti. Başıma gelmeyen kalmadı. Sınav saatini yanlış anldığım için bir sınava geç kaldım. Bir sınavdan 15 dk önce de içinde tüm kartlarımın ve kimliklerimin bulunduğu kartlığı otobüste düşürüp kaybettim ve sınava o sinirle gittim. Neyseki hepsi geride kaldı. Gerçi daha sonuçları açıklanmamış 2 final var ama büt.lere kalacağımı pek sanmıyorum. Geçen hafta Cuma kepleri de attık; artık resmen mezun sayılırım:9

Bu arada Beşiktaş'a taşınalı 1 ay oldu! Nasıl geçti hiç anlamadım. Herşey iyi gidiyor ev arkadaşım inanılmaz iyi biri ve çok tatlı bir kız. (Kulakların çınlasın Nur:)

Aaaa nerdeyse unutuyodum: mezuniyet törenim için kardeşim ve babam İstanbul'a geldiler. 3-4 gün kaldılar bizde. Çok eğlenceliydi. Cumartesi gecesi gittiler. Acayip üzüldüm, alışınca ayrılmak çok zor oluyor Kağan'dan.

Neyse şimdilik bu kadar.

Hayat'ın yeni çelmeleri...

Dün sabah okulda rahatsızlandım, 2 kez kustum ve midem delinircesine ağrımaya başladı. Evrim beni okuldan alıp acile götürdü. Bağırsak filmi...