Cumartesi, Ocak 02, 2021

Kime Neyi Kanıtlamaya Çalışıyoruz?

Ben bir bağımlıyım! 

Sosyal medya bağımlısıyım maalesef. Gözümü açıyorum Instagram, kapatıyorum Instagram. Saatlerce gözümü kırpmadan o foto senin, bu video benim bakıyorum. Bu konuda ciddi ciddi tedaviye ihtiyacım olduğunu düşünüyorum. Üstelik yalnız olmadığıma da eminim. 

Peki bu bağımlılığın sebebi ne? Ne arıyoruz Instagram'da? Fotoğraf paylaşınca ne oluyor? Paylaşmazsak eksik mi kalıyor yaşadıklarımız, deneyimlerimiz, aldığımız tatlar? Neyi paylaşıyoruz? Kime, neyi kanıtlamaya, neyi göstermeye çalışıyoruz? Ya başkalarının paylaştıklarına neden bakıyoruz? Can sıkıntısından mı? Arkadaşlarımız nerede, n'apıyor görmek, bilmek için mi? Hiç bilmediğimiz, asla da bilemeyeceğimiz başka başka hayatları röntgenlemek için mi? Paylaştıklarımızı görenlerin/"like"layanların sayısı arttıkça mutluluğumuz katlanıyor mu? Takipçi sayımız neşemize neşe, ömrümüze ömür mü katıyor? Yoksa hepsinden bir parça mı?

Canım Ceren şu yazısında "Neden?" sorusuna 5 ya da 7 kez (sayıyı tam hatırlamıyor) dürüstçe cevap verirsek sorunun kökenine ineceğimizden bahsetmişti. 5 soruya bile gerek yok. Neden ve nasıl bağımlı olduğumu dürüstçe yazayım. Hayatımdaki bazı şeylerin eksikliğini Instagram ile kapatmaya çalışıyorum, can sıkıntımı unutmak için Instagram'a sarılıyorum. Neden fotoğraf paylaştığıma gelince, bazen başkalarını adım adım izlerken ben bir şeyler paylaşmazsam tek taraflı röntgencilik olacak gibi geldiği için paylaşıyorum, bazen de herkes yaşıyor ve paylaşıyor, ben paylaşmazsam yaşamıyormuşum gibi algılanır mı acaba endişesiyle paylaşıyorum. Bazen herkes ne kadar da mutlu görünüyor, ben de mutlu anları paylaşmazsam mutsuzum sanılır mı endişesiyle paylaşıyorum. Kısacası kafamdaki saçma sapan senaryolar, endişeler, hatta belki de korkular yüzünden paylaşıyorum. Aslında kimsenin umurunda bile değil biliyorum. Sizin sebeplerinizi ve tutumunuzu bilmiyorum ama benim Instagram'la olan bağım giderek hastalıklı bir hâl aldı sanırım.  

Eskiden canım sıkılınca kitap okurdum, yürüyüşe çıkardım, Evrim'le oyun oynardık ya da bi'şeyler izlerdik. Arkadaşlarım ne yapıyor diye merak edince arar konuşurdum. Yaptığım bir şeyi birileri ile paylaşmak istiyorsam yüz yüze görüşüp konusu açılana dek bekleyebilirdim. Arkadaşlarımızlayken ya da ailemizleyken telefona hiç bakmazdık. Kısacası haberleşmek dışında pek telefon ihtiyacı duymazdık. Sonra bir fotoğraf çekme, her şeyi kayıt altına alma merakı başladı hepimizde. Sanki buluşunca, yemek yapınca, sofra hazırlayınca, bir yere gidince, bir şey alınca, bir şey okuyunca fotoğrafını çekmeyince eksik kalacak bir şeyler. Aslında öyle değil tabi ki ama bugün bir konsere gidip de video paylaşmamak, canlı yayın yapmamak olacak iş değil gibi geliyor birçoğumuza. Ben de her şeyin fotoğrafını çektim, çekiyorum. Umarım bugünden sonra "çekiyordum" diyeceğim. 

2021'de daha çok okumak, arkadaşlarımı daha çok görmek/konuşmak, sevdiklerimle yüz yüze daha çok şey paylaşmak istiyorum. Genel değil, kişiye özel anlarımız, anılarımız olsun. Bu yüzden az önce telefonumdan Instagram uygulamasını sildim. Instagram'a bakma isteği duyunca kitap okuyacağım, Arya ile oyun oynayacağım ya da çıkıp koşacağım :) Umarım bu bağımlılıktan kurtulabilirim.



Hayat kısa
Kuşlar uçuyor...
(Cemal Süreya)  

Dipnot: Mutlu olan insanın bunu ne kimseye göstermeye ne de gerçekliğini kanıtlamaya ihtiyacı olmaz gibime geliyor ama yine de bir açık kapı bırakmak lazım. Bazen ben kendimi bile ikna edemiyorum mutlu olduğuma. Belki de bu yüzden arada sırada gerçekten mutlu olunca "Bakın! Bakın ben de mutlu olabiliyorum!" demek için paylaşıyorumdur. Belki de mutlu olduğumuz anları sevdiklerimiz de görüp bizim adımıza mutlu olsunlar diye paylaşıyoruzdur. İnsanları her şeyi paylaşmaya iten o dürtüyü tam olarak çözemiyorum. Ne desem havada kalacak belki de...

Ah şu "Mutluluk" öyle bir his ki anlatılmaz yaşanır! Umarım 2021'de bol bol yaşarız :)

17 yorum:

  1. Okuduklarım içinde birçoğunu ben de olası neden olarak düşünebilirdim, ama "bazen başkalarını adım adım izlerken ben bir şeyler paylaşmazsam tek taraflı röntgencilik olacak gibi geldiği için paylaşıyorum" kısmı farklı geldi, bakış açımı genişletti :) Başta Instagram yoksunluğu çekiliyor, ama sonra başka şeyler alabilince onun yerini, yavaş yavaş kayboluyor, en azından bendeki deneyim bu şekildeydi :) Bol okumalı ve mutlu bir yıl olmasını dilerim :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamen dürüstçe cevaplamaya çalıştım "Neden?" sorusunu :)) Daha önce de denediğim için biliyorum kesinlikle yoksunluk hissi sarıyor insanı. Baya bildiğin bağımlılık işte! Ama yerini doldurmak, oyalanmak lazım :)

      İlk günden daha faydalı şeyler yapmaya başladım aslında. Bugün kızımla oturup hikaye yazdık. Arya 1 öykü ve 4 şiir yazdı, ben de bir masal yazdım. Tüketmekten üretmeye geçmek iyi gelecek bana inanıyorum :)

      Sil
    2. Instagram'ı özlediğinde, bir günü "Instagramcılık" oynamaya ayırabilirsiniz aslında :) Mesela bir pazar günü sabahtan itibaren ailecek yaptığınız her şeyi fotoğraflayıp, sonra bunlar arasından seçme yapıp, daha sonra bunları küçük küçük (tercihen kare) çıkarttırıp bir deftere yapıştırabilir, üzerine dilediğiniz emoji çıkartmalarını iliştirebilir, altlarına mini açıklamalar -hatta yorumlar da- yazıp saklayabilirsiniz :) Geleceğe tatlı bir hatıra bırakmış olursunuz böylece :) Analog sosyal medya :)

      Sil
    3. Çok eğlenceli bir fikirmiş :) Polaraid baskı yapan makinelerden istiyorum epeyce bir süredir ama hep erteledim. Belki de artık alma zamanı geldi. Telefonlarımızla çekip bir daha dönüp bakmadığımız binlerce fotoğraf yerine gerçekten özel anlarda çekip eskisi gibi gerçek fotoğraflarla gerçek bir aile albümü yaparız. Fikir için teşekkürler :)

      Sil
  2. Instagram hususunda bağımlılık halini ben de yaşıyorum sanırım:( kendimle ilgili hiçbir şeyi paylasmadigim halde. Kendileri ile ilgili bir şeyler paylasanlari takip etmedigim halde.Daha karmaşık sanırım bende ki :) illa bakacağım o uygulamaya gözümü açar açmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yemek tarifleri, spor videoları, ilginç bilgiler, püf noktaları, eğlenceli videolar vb paylaşan hesaplar ve o hesapları takip edenler de var tabi ki Instagram'da :) Benim de takip ettiğim faydalı hesaplar vardı ama ordan oraya saatlerce sürüklendiğimi fark ettiğim de koca gün bitmiş oluyordu. Arkadaşlarımla ya da eşimle otururken, film izlerken falan da elim gözüm sürekli telefonda oluyordu. Yani benimkisi gerçekten rahatsız edici bir boyuta geldiği için kendime bir dur artık diyorum :)

      Sil
  3. İnstagram değil ama genel bir ekran bağımlılığı var bende de. Paylaşım yapmayı sevmiyorum, eksikliğini de hissetmiyorum ama hep elimde telefon o uygulamadan diğerine gidip bakmak istiyorum. Canım sıkılıyor ve ekran kaydırıp bomboş gözlerle yazılara bakıyorum öyle. Bazen gerçekten eğleniyorum da paylaşımlar arasında ama geneli boşa geçen zaman oluyor. O yüzden bunu fark ettiğim anda telefonu uzağıma koyuyorum. Bazen dayanamayıp elime geri alsam da her defasında bırakmak daha kolay oluyor. Ben de tamamen vazgeçmeyi çok isterim ama hayat bir yerde ekrana mahkum ediyor sizi. Keşke etmese. Ya da bu da benim bahanemdir bilmiyorum. :) Umarım hepimiz bu bağımlılıklarımızdan kurtuluruz yakında. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben telefonu uzağa koymayı da başaramıyorum. Başka odaya bıraksam da aklım orda kalıyor ve ikide bir gidip bakıyorum maalesef. Ama şimdi uygulamayı sildiğime göre bakacak bişey yok :D Bir sonraki hedefim arkadaşlarımızlayken aynı eskiden olduğu gibi telefonu tamamen unutup sohbetin tadını çıkarmak :)

      Sil
  4. Merhabalar.
    Pandemi dönemi öncesi de mi sosyal medya (İnstagram) bağımlısıydınız? Yoksa, bu İnstagram alışkanlığı pandemi sonrası mı oluştu?

    Bakın zannetmeyin ki bir ben böyleyim. Ben 66 yaşında emekli bir devlet memuruyum. İlk bilgisayarla 1994 yılında tanıştım. O zamanlar sadece daktilo gibi yazı yazma, belge yaratma ve saklama işlerini sağlayan DOS adında bir işletim sistemi vardı. Baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojiyle şu anda o kadar farklı alanları olan bir sosyal medya topluluğu oluştu ki, hangi bir platformda at koşturacağımızı şaşırmış hale geldik.

    Demem o ki, 66 yaşında biri olarak ben bile bu sosyal medyanın eteğinin bir ucundan tutmuş bir bağımlı haline geldikten sonra, gençler için hiç söyleyecek bir sözüm yoktur.

    Bu bağlamda, sosyal medya bağımlılığının sağlıklı olduğunu söylemek istemiyorum. Hayatımızı bir şekilde planlamalıyız ve disiplinli bir şekilde yaptığımız plana kesinlikle uymalıyız. Aksi halde bu sosyal medya bağımlılığından kurtulamayız. Hele de şu an içinde bulunduğumuz ve dışarıya çıkmanın yasak olduğu pandemi döneminde.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz gibi ekran bağımlılığı çağın getirdiği genel bir sorun ama kendimizi bu sorundan korumalıyız bir şekilde. Sınırları iyi çizildiği sürece faydalı olan şeyler, aşırıya kaçılırsa zararlı oluyor. Bu yüzden ben de faydalı bulduğum blog dünyası dışında nette fazla vakit geçirmeme kararı aldım :) Selamlar, saygılar...

      Sil
  5. Kediciğim ya, ben biliyorsun iki ay önce instagram'la 1 aylık bir ilişki yaşayıp sonra ne bileyim sarmadı diye bıraktım. Ama asıl nedeni, fazla sarmasıydı! Bağımlılığa meyilli bir kişilik yapım var, hiç gerek yok bir de bunu başıma salmaya dedim. ama biliyorsun ben artık sıfır sosyal medya kullanıyorum, tuhaf ama ihtiyaç da duymuyorum. Ne değişti emin değilim. Senin dediğin gibi daha az sanal daha fazla gerçek, daha az ekran daha fazla organik dokusu olan nesneler.. Boşluğu doldurmak için yaptıklarıma biraz çekidüzen verdim. Dışarıda zaman geçirmek bir de yaptıklarımı daha ağır ağır sindire sindire yapmak iyi geldi bana da. Oyalanma özgürlüğü ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Ceren'im tam da dediğin gibi "daha az sanal, daha çok gerçek hayat" :) Blog haricinde nette vakit geçirmeme kararı aldım. Blogu hariç tutuyorum çünkü burası bambaşka bir paylaşım alanı. Burda paylaştıklarımız boş değil, fikirlerimiz, ürettiklerimiz, tavsiyeler, öyküler, karşılıklı sohbet tadında ilerleyen yorumlar... Hepsi bize mutlaka bir şeyler katıyor. Yani kuru gürültü, vakit kaybı değil, aksine bir kazanç :) Diğer sosyal medya platformları ise bağımlılğı körükleyen, zamanımızı çalan sanal canavarlar :))) En azından benim için o hale geldiler. Ben de senin gibi gerçek hayatta yaptıklarımı sindire sindire yapmaya, anda kalmaya çalışıyorum :) Boşlukları ekrana bakarak değil, yaşayarak dolduralım :)

      Sil
  6. Bende sadece inst yüklü. Can sıkıntısı ile arada bakıyorum. Hiçbirşey paylaşmıyorum.
    Birde blog var. Sanırım bendeki bağımlılık burda ortaya çıkıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arada bakmak çok sorun değil de ben tam tersi sürekli bakıp arada çıkıyordum :)))

      Sil
  7. Canın Ceren'in yazısına yaptığım "Her şeyi yapmak zorunda olmadığımız gibi, buna gücümüz de yetmez." yorumuma "Ya size kolay işte, bir sürü iş var gerinizde yapılmış bitirilmiş. Ben bakıyorum bugün ölsem ne kalacak benden, hiç." demişti:) Sonra dönüp baktım gerime, ne yapıp bitirmişim. İki evladımdan başka bir şey yok! Gerisi hiç, ya da benim değer vermediğim şeyler. Elbette isterdim, geriye kalıcı bir iz bırakmak ama herkese nasip olmuyor işte. Çok da dert etmiyorum.

    Oldukça dürüst bir şekilde kendinizi sorgulamışsınız. Eskiden kısa bir süre facebook'ta ben de o furyaya katılmıştım. Ailemle yurt içi/yurt dışında bir yere gittiğimde ya da dışarıda bir yerde yemek yerken fotoğraf ekler paylaşırdım. Benzer şeyleri paylaşanları da takip ederdim. Sonra sordum kendime, buna ne ihtiyacım var diye. Sanki ben buralara gidiyorum, şunları yiyorum, oh canıma değsin, kıskananlar çatlasın dermişim ya da derlermiş gibi hissettim ve ani bir kararla paylaşım yapmayı kestim. Açıkçası kendimden utandım:) Bir sürü beğenme, yorum ne gerek var bunlara dedim. Instagram konusunda da aynı şekilde düşünüyorum şahsen. Benim tek bağımlılığım, blog. Burada sanki diğerlerinden farklı bir dünya var. Gezdiğim yerleri de paylaşırım, gördüklerimi de. Hem hatıra olur kendime, hem de okuyana bir faydası olabilir. Belki de "like" olayının olmaması blogu farklı kılıyor diğer sosyal medya platformlarından. Gerçi tek tük, "yazınızı beğendim, bana da beklerim" yorumları alabiliyoruz ama onu da görmezden geliyorum. Benzeri durumlarda blogun insta, facebook, tweeter gibi diğer sosyal medya organlarına benzemesinden endişe ediyorum. Genelde laptop kullanıyorum, eğer dışarıdaysam telefonda baktığım yer yine blog oluyor. Yani blog benim için bağımlılık diyebilirim ama herhangi bir rahatsızlığım yok şimdilik:)

    Instagram hesabım var fakat yıllardır paylaşım yapmadım. Çok nadiren bakıyorum. Ticari maksatlı kullanımları makul karşılıyorum.

    Kararınız hayırlı olsun, Mrs. Kedi. Bence doğru bir karar. Sizi mutlu eden neyse onu yapın ama şahsen benim mutluluk kaynağım blog ve youtube haricinde başka bir mecra olmadı sosyal medya ortamında:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslına bakarsanız Mr. Kaplan, geriye kalıcı bir iz bırakmak değil de hep yazdığımız o "dolu dolu yaşadım, hayatı boşuna harcamadım" doygunluğunu hissedebilmenin peşindeyiz hepimiz bence. Kendi kendimize bunu diyebilirsek arkamızda bir iz bırakıp bırakmamanın anlamı kalmayacak zaten. İşte bazen bunu kanıtlamak için yapılıyor o paylaşımlar sanırım ama insan bunu fark edince de vazgeçiyor kendini kandırmaya çalışmaktan. Yaptığımızdan, deneyimlediğimizden yeteri kadar zevk alıyorsak bir de paylaşıp kanıt sunmaya çalışmanın ne gereği var ki? Aklımıza bile gelmez zaten o anda "dur ben bunu bir paylaşayım da like alayım" demek :D

      Bloglara bakışım sizinle aynı. Blog diğer sosyal ağlardan farklı, daha anlamlı, faydalı.

      Paylaştığım videoya gelince, gerçekten ilginç bir performans değil mi? Rastgele karşıma çıktı o video, kimdir, necidir diye bakmadım hiç ama siz bahsedince ben de merak ettim şimdi. Bir bakayım :)

      Sil
  8. blog dışı ilgimi çekmiyoo, blog çok tatliş, burdaki insanlar çok tatliş :)

    YanıtlaSil

Hayat'ın yeni çelmeleri...

Dün sabah okulda rahatsızlandım, 2 kez kustum ve midem delinircesine ağrımaya başladı. Evrim beni okuldan alıp acile götürdü. Bağırsak filmi...