tag:blogger.com,1999:blog-8320205030253538862024-03-19T11:48:29.774+03:00Manxcat / Kuyruksuz KediJust a cat telling talesManxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.comBlogger788125tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-20277810186919832112024-03-17T15:19:00.002+03:002024-03-17T15:49:08.319+03:00Konu dönüp dolaşır... <p style="text-align: justify;">Aşk'a gelir.</p><p style="text-align: justify;">Selvi Boylum Al Yazmalım'ı izlemenin tadı her yaşta farklıdır. Aşkın tekilliğine ve sonsuzluğuna inanılan gençlik yıllarında Asya, İlyas'ı affetsin kavuşup mutlu olsunlar ister insan; aşkın geçiciliğinin öğrenildiği ileriki yaşlarda ise Asya, Cemşit'i seçince derin bir oh çekilir. Çünkü "Sevgi emekti"r.</p><p style="text-align: justify;">Hayat değişir, insanlar değişir (belki de hiç değişemez, emin değilim) ama gerçekler değişmez. Aşk gelip geçer, eğer şanslıysanız sevgi baki kalır. Bunu anlamak zaman alır. Anlayana dek birbirini yıpratmamak zor olabilir.</p><p style="text-align: justify;">"İnsan hayatında bir kez aşık olur" önermesi hatalıdır. İnsan defalarca kez aşık olabilir ama sonrakiler ilk aşk gibi olmayabilir. Çünkü ilki bitince insan aşkın bittiğini öğrenmiş olur bir kez. Bu unutulacak bir deneyim değildir. Hâlâ ilk aşkıyla evli olanlar ve bir daha aşık olmayanlar karşı çıkabilir bu tezime. Ama eminim beni destekleyenler de olacak. Olmasa kimse boşanmaz, kimse yeniden evlenmezdi ya da kimse severek evlendiği eşini aldatmazdı.</p><p style="text-align: justify;"><a href="https://kaplandiary.blogspot.com/2019/10/a-s-k.html#comment-form" target="_blank">Mr. Kaplan</a> bir keresinde aşkın karşılıklı olamayacağını, iki insanın birbirini aynı anda aynı aşkla sevemeyeceğini söylemişti. Sanırım o zaman ona karşı çıkmıştım ama düşününce pek de haksız değil gibi. Hep bir taraf daha çok aşık, diğer taraf aşık olunan... Roller zamanla değişebiliyor. Evrim'le bizim için öyle oldu.</p><p style="text-align: justify;">Ben ilk kez aşık olduğumda ilkokul 5'e gidiyordum. Başlarda bir çocuğun platonik aşkıydı tabi ki. Üniversite yıllarıma kadar aynı kişiye aşık kaldım. Yani neredeyse 10 yıl sürdü ilk aşkım. Arada başkalarından hoşlandığım, ilk aşkımı unuttuğumu tekrar aşık olduğumu sandığım zamanlar oldu ama hepsi saman alevi gibiydi. Sonra bir gece ansızın bitti aşk. Bir çırpıda! Hep karşılıklı olduğuna inandırmaya çalışmıştım kendimi. Öyle değildi. Tam karşılığı olur gibiydi ki benim aşkım bitti. Çünkü gözüm açılmış, gerçeği görmüş ve tüm merakımı da yitirmiştim.</p><p style="text-align: justify;"><b>Flaubert'in aşk tanımı: </b></p><p style="text-align: justify;"><b>"Merak. Birine karşı, ansızın, bir merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak. Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir. Aşka en uzak cümle, senden nefret ediyorum değil, bilmek istemiyorumdur."</b></p><p style="text-align: justify;">Flaubert'in tanımı kadınların aşka bakışını yansıtıyor bence. Erkekler içinse durum biraz daha farklı. Bunun için Sabahattin Ali'ye kulak verelim.</p><p style="text-align: justify;"><b>Sabahattin Ali'nin aşk tanımı:</b></p><p style="text-align: justify;"><b>“Benim beklediğim aşk başka! O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilemez bir istemek!”</b></p><p style="text-align: justify;">Kısacası bence kadınlar merak etmek ve merak edilmek istiyor; erkekler istemek, arzulamak ve arzulanmak. Aynı noktalarda buluşmak zor :D İlişkilere bakalım; kadın sürekli mesaj atıyor: Neredesin, ne yapıyorsun? ve karşıdan da aynı şeyi istiyor: Beni merak et, benimle ilgilen! Erkekse istemek ve karşı tarafın da istediğinden emin olmak istiyor, tek istenilenin kendisi olduğundan ve her daim istenildiğinden emin olmak. Kadının sevgi dili merak ve ilgi; erkeğin sevgi dili istemek ve istenildiğini hissetmek. Bu tabi ki yüzeysel bir önerme, derinlerde başka başka hisler, beklentiler, ihtiyaçlar var mutlaka.</p><p style="text-align: justify;">Evrim'le tanıştığımız akşam ona önce çok gıcık sonra da çok aşık oldum. O bana aşık olmadı. Sevgili olduk ama ilk birkaç sene ben körkütük aptal aşık, oysa sıradan bir sevgiliydi. Sonraları işler değişti. Şimdi sorsak o bana hâlâ aşık, ben değilim. Ama ben onu, onun beni sevemeyeceği kadar çok seviyorum. Bunu anlatmak için konuyu biraz açmak gerek. O, bana aşık olduğu için yaptıkları ona kolay ve doğal geliyor. Biliyorum çünkü aynısını ben de yaşadım. Aşkı bitse sadece sevdiği için birçok şeye katlanamaz belki de. Her gün yeniden beni seçip geride kalan her şeyden yeniden ve yeniden vazgeçemez. Bana aşık olduğu için istediği tek şey benim. "Aşkın gözü kördür" sözü tam da bunu anlatıyor bence. Aşık olunan kişi dışında hiçbir şey istemiyor hatta o kişinin eksikleri gediklerini bile görmüyor insan. Oysa bana olan aşkı bittiğinde benim çekilmez bir insan olduğumu düşünmesi çok da uzun sürmeyecek. </p><p style="text-align: justify;">Aşk bitince insan bir boşluğa düşüyor ve her gün tekrar tekrar sevdiği kişiyi ve sahip olduğu hayatı seçip geri kalan her şeyden - başka bir hayat ihtimalinden - vazgeçmek gerçek bir mücadeleye dönüşüyor. Bu noktada devreye sevgi ve mantık giriyor. Eğer aşk bittiği halde sevgi devam ediyorsa insan kendi kendine başka aşklar da başka maceralar da bitecek ve geriye böyle büyük bir sevgi kalmayabilir diyor. Sevginin ve karşılıklı saygının büyüklüğü karşıdaki kişinin kusurlarını sineye çekmeye yetecek kadarsa evlilikler, ilişkiler devam ediyor. </p><p style="text-align: justify;">Aşk - Sevgi konusunu sık sık konuşuyoruz Evrim'le. Her seferinde biraz gönül koyuyor bana. "Ben sana aşığım" dediğinde "Ben de sana aşığım" diyeyim istiyor. Ama ben ona sevgimin onun aşkından büyük olduğunu anlatıyorum her defasında. "Aşk, gelip geçti ama ben seni sevdiğim için her gün seni seçiyorum ve seninle kalıyorum. Hayatımı seninle sürdürmek ve seninle sonlandırmak istiyorum. Kimseyi senden daha çok sevebileceğime - sonsuza dek tekrar tekrar seçebileceğime - inanmıyorum." diyorum. O, bunu bilinçsizce yapıyor aşık olduğu için; bense tüm bilincim ve benliğimle. Onun nasıl hissettiğini anlıyorum çünkü ben o yoldan geçtim :) Şu an olsa katlanamayacağım birçok şeye katlandım ona olan aşkım sayesinde. Defalarca kez saatlerce bekledim onu, buluşmak istemediği zamanlarda ayaklar altına alınan gururumu görmezden geldim. Ailesi beni kabul edene dek olanları anlatmak bile istemiyorum. O da aşık olduktan sonra birçok şeye katlandı benim için. Aşıkken kolaydır katlanmak. Zor olansa aşk bitince her şeyi bile bile, göre göre devam edebilmektir aynı yolda. Birlikte bir hayat kurarken ikimiz de çok çabaladık; aşık olduk, sevdik, fedakarlıklar yaptık, tüm gücümüzle birlikte bir hayat kurduk. Düştüğümüz zamanlar, vazgeçmenin eşiğine geldiğimiz zamanlar oldu. Ama Asya'nın dediği gibi "Sevgi emekti" ve biz sevgimizi tüketmeden devam edebildik.</p><p style="text-align: justify;">Eminim yine düşeceğimiz, vazgeçmek isteyeceğimiz anlarımız olacak. Umarım yine ayağa kalkıp devam edebiliriz bugüne kadar yaptığımız gibi.</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/9IqaHb6u-ws" width="320" youtube-src-id="9IqaHb6u-ws"></iframe></div><br /><p style="text-align: justify;">Yazıyı neden yazdığıma gelecek olursak; insan gündelik hayatın içinde o kadar yorulup o kadar yıpranıyor ki bazen unutuyor neyi neden yaptığını ve nasıl bu noktaya geldiğini. Son birkaç günde kendimi "Keşke evlenmeseydim" derken yakalıyorum. Bunun bir anlamı yok çünkü hiçbir "keşke"nin anlamı yoktur. Durup "Neden evlendim ve neden hâlâ evliyim?" diye sormak çok daha mantıklı ve çözüm odaklı. Evrim'e aşık olduğum için evlendim ve onu yeryüzündeki her canlıdan daha çok ve daha uzun süre sevebileceğim için hâlâ evliyim. Onun da bana yer yüzündeki tüm canlılardan daha çok değer verdiğini ve beni tüm benliğiyle sevdiğini bildiğim için hâlâ evliyiz tabi :) Bunu hatırlamak yola devam etmeyi kolaylaştırıyor.</p><p style="text-align: justify;"><b>Peki ya siz? Aşık mısınız? Yani hâlâ kıpır kıpır mı içiniz? Kelebekler uçuşuyor mu midenizde?</b></p><p style="text-align: justify;"><a href="https://laparagas.blogspot.com/" target="_blank">Sevgili Buraneros</a>, sen bu sorudan muafsın :) Senin Enn Sevdiğin Kadın'a aşık olduğunu cümle âlem biliyor :))</p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-71182460178710049502024-03-09T12:53:00.011+03:002024-03-09T21:47:49.733+03:00Hayaller, Hedefler, Mutluluk ve Aşılan Komplexler<p style="text-align: justify;"><a href="https://kaplandiary.blogspot.com/" target="_blank">Mr. Kaplan</a> ile yorumlarda sık sık tartıştığımız bazı konular var :) Aşk, sevgi ve mutluluk. Aşk - Sevgi konusunda tam uzlaşamasak da mutluluğun anlık ve geçici olduğu, her daim sürmeyeceği konusunda hem fikiriz. Bu konu üzerine derin derin düşünüyorum bazen. Bazen de hiç ummadığım anlarda dank ediveriyor bazı şeyler :))</p><p style="text-align: justify;">Bir önceki yazımda anlattığım gibi günler çok yoğun geçiyor ama böyle olması iyi geliyor sanırım bana. Boş yapacak, saçma fikirlere kapılacak zamanım olmuyor. Bu yoğunluğun arasında dinlenme fırsatı bulduğum nadir anlarda da mutlu oluyorum. <a href="https://herguneucguzelsey.blogspot.com/" target="_blank">Her Güne 3 Güzel Şey </a> blogunun ismini de yazılarını seviyorum ve bu aralar her gün ufak ufak bir sürü güzel şey fark edip gülümsüyorum.</p><p style="text-align: justify;"><b>Cuma:</b> Arya'nın veli toplantısında öğretmenlerin Arya için söyledikleri güzel sözler, </p><p style="text-align: justify;"><b>Cumartesi - Pazar: </b>Dinlenmek :) Başka şeyler de bulmuşumdur ama hatırlamıyorum :D</p><p style="text-align: justify;"><b>Pazartesi: </b>Sonunda skeç için çalışmalara başlayabilmek, </p><p style="text-align: justify;"><b>Salı:</b> Fizik tedavimin başlaması ve yardımcı olan terapistin çok nazik ve güler yüzlü bir kız olması, </p><p style="text-align: justify;"><b>Çarşamba</b>: Okul çıkışı aldığımız eğitim, eğitimdeki eğlenceli anlar, </p><p style="text-align: justify;"><b>Perşembe</b>: Eğitim bitişinde iş arkadaşlarımla gittiğim yemek, sevgili zümrem Eda'nın tüm kadın öğretmenlere hazırladığı minik sürpriz keseler ve içindeki öğrenci notları*,</p><p style="text-align: justify;"><b>Cuma</b>: Pazartesi günü başladığım ölçülü beslenme planıma sadık kalarak ve her akşam 5km yürüyerek verdiğim 1,4 kg, sınıfımla yaptığım rehberlik dersinde çocukluk günlerimden bahsedip çocuklara eski oyunları öğrettiğim anlar, sonra öğretmenler odasında diğer öğretmenlerle çocukluğumuzdan bahsetmek, radyoda sevdiğimiz şarkının çalması ya da annelerimizin bisküvi pastası yapması gibi ufacık şeylerle ne kadar mutlu olduğumuzu hatırlamak, bir hikayemin Senede Bir Gün Kadın Dergisi'nde yayınlanması...</p><p style="text-align: justify;"><b>Cumartesi: </b>Alarm çalmadan, uykuya doyduğumda kendiliğimden uyanmak ve Arya'nın günaydın kucaklaması, bataryası bittiği için uzun süredir kullanamadığım robot süpürgeyi yeni batarya sayesinde yeniden kullanabilmek :)) </p><p style="text-align: justify;">Ne kadar çok basit ama güzel şey olmuş! Daha da ne güzel şeyler olacak kim bilir :) </p><p style="text-align: justify;">*Öğrenci notları ile ilgili bi'şeyler yazmam gerek. Öğrenciler, "Dersleriniz çok eğlenceli, yanlışlarımızı düzeltiyor, hep doğrusunu öğrenmemiz için uğraşıyorsunuz; bizimle sohbet edişiniz, samimiyetiniz çok güzel..." gibi şeylerin yanı sıra aynı benim bir zamanlar hocalarıma olduğum gibi "Tarzınıza hayranım, kombinlerinize bayılıyorum, kısa kıvırcık saçlarınız size ayrı bir hava katıyor" gibi şeyler de yazmışlar notlara :) Okurken mutluluktan havada süzülmeye başladığımı hissettim :) </p><p style="text-align: justify;">Notlar beni aşırı mutlu etti çünkü şimdilerde kapanmış olan eski bir yarama dokunuyordu. Ben öğrenciyken bazı öğretmenlerime hayrandım. Tarzlarına, giyim kuşamlarına, saçlarına, konuşmalarına, dünya ve yaşam hakkında ne kadar çok şey bildiklerine... O zamanlar öğretmen olmayı asla istemezdim ama onlar gibi "cool" olmayı çok isterdim. Öğretmen olduğum zaman asla onlar gibi olamayacağımı düşünüyordum. Sadece öğretmenler de değil, hayranlık duyduğum stil sahibi kadınlara bakınca kendimi hep eksik bulurdum. Aynı şeyleri giysem bile bende öyle tarz durmayacağını, sıradan duracağını düşünüyordum. Sanırım aşağılık kompleksim varmış desem yanlış olmaz. </p><p style="text-align: justify;">"Aşağılık kompleksi" kavramı kulağa çok çirkin geliyor ama aslında çirkin değil üzücü. Kendini başkalarından aşağıda hissetmek, aşağı görmek... Düşünsenize bir insan ne yaparsa yapsın istediği gibi olamayacağına, eksik kalacağına inanıyor. Gerçekten yıpratıcı ve üzücü bir şey. Şansıma ben bu durumu birkaç yıl önce aştım. </p><p style="text-align: justify;">Kadınların jean pantolon - blazer - stiletto kombinine bayılırım. Boyum uzun olduğu için hiç topuklu ayakkabı giymiyorum. Önceleri ihtiyacım yoktu; giymeyince de hiç alışamadım. Arada denesem bile çok rahatsız edici oluyor. Yine uzun boylu, geniş omuzlu ve kısa saçlı olduğum için blazer ceket ile de kendimi erkeksi hissediyordum. Bu yüzden bayılsam da jean - blazer kombini giymezdim. Sonra bir gün bu durumu anlattığım bir arkadaşım <span>"Y</span>a deli misin? Hiç de düşündüğün gibi olmuyordur, lütfen giyip gelir misin?" dedi. Ben de mecburen Jean-Blazer ve süet ayakkabı kombinimle çıktım sahalara. Tüm gün aldığım iltifatlara hâlâ şaşırıyorum :) O günden sonra içimde kalan, hiç denemediğim tüm tarzları, kombinleri deniyorum. Evet bazıları hâlâ hoş durmuyor üstümde ama bir çoğu için fikrim değişti. İşte öğrenci notları da bu konuya parmak basıyor :))</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLKl_q4Y3Trn7niwACFrsBrIAc71QZwyDOi91ExghlVweehN0ThnFbpQO49IvdZ8DAtjAMRBsRoD58W8rXiD0cm_lDGkWkRpRyKHbMqoXfFQ_k-Rg2968YLKJUhTMriE6w-qSu7klGpeAQL_D6WIlW7VV93q5K0TgLIYbQ6r-SPjWW7qcJTXp9bxyImlY/s1600/WhatsApp%20Image%202024-03-09%20at%2012.50.35.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="901" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLKl_q4Y3Trn7niwACFrsBrIAc71QZwyDOi91ExghlVweehN0ThnFbpQO49IvdZ8DAtjAMRBsRoD58W8rXiD0cm_lDGkWkRpRyKHbMqoXfFQ_k-Rg2968YLKJUhTMriE6w-qSu7klGpeAQL_D6WIlW7VV93q5K0TgLIYbQ6r-SPjWW7qcJTXp9bxyImlY/s320/WhatsApp%20Image%202024-03-09%20at%2012.50.35.jpeg" width="180" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Bahsettiğim Jean - Blazer kombinim :)</div><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaYEnUFhH5gB7WgJPDTuJQ4cFUZWyojmSn0h0qjBensQxSGLm5fmrZS7L2RRw7kG-kRriicTUd9QLgKFD4dCqyP7COCyLVGT3V2xt7wHo5Dj6QvTyHsQ28inbndKJNQoZ2LULqSi-uDiHTYIrfLYTreH3mMXFFY1OACyq_NytbbPhcTijrvwOPwF_CChE/s1080/WhatsApp%20Image%202024-03-09%20at%2012.37.27%20(1).jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="910" data-original-width="1080" height="270" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaYEnUFhH5gB7WgJPDTuJQ4cFUZWyojmSn0h0qjBensQxSGLm5fmrZS7L2RRw7kG-kRriicTUd9QLgKFD4dCqyP7COCyLVGT3V2xt7wHo5Dj6QvTyHsQ28inbndKJNQoZ2LULqSi-uDiHTYIrfLYTreH3mMXFFY1OACyq_NytbbPhcTijrvwOPwF_CChE/s320/WhatsApp%20Image%202024-03-09%20at%2012.37.27%20(1).jpeg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Eskiden olsa böyle bir etekle hayatta dışarı çıkamaz, herkes çok komik olduğumu düşünür, deli mi bu kadın derler diye düşünürdüm. Ama şimdi okula şu etekle gidince öğrenciler deli oluyor çevremde "Eteğiniz çok güzelmiş öğretmenim demekten :)</div><br /><p></p><p style="text-align: justify;"><b>Cumartesi</b>'ye yeni bir şey ekleyebilirim şu an: Tam şu anda hissettiğim bütünlük ve mutluluk. Koskoca bir kompleksi yenmişim; kim ne der diye düşünmeyen, içinden geleni, kendi istediklerini yapabilen ve notlara bakılırsa fena da yapmayan bir kadına dönüşmüşüm. </p><p style="text-align: justify;">Aferin bana :D</p><p style="text-align: justify;"><b>Not:</b> Tüm bu zaman içinde kötü anlar yok muydu? Vardı. Lanet okuduğum anlar bile vardı ama konumuz onlar değil. Onlara odaklanmadan unutuyor, sadece iyi anlara odaklanıyorum :)</p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-89836737753268225322024-03-08T20:15:00.005+03:002024-03-08T20:25:22.164+03:00Haftalık ve 8 Mart <p style="text-align: justify;">Yine bir okul haftasını devirdik. Bu aralar her gün bir şey var ve her anım dolu. </p><p style="text-align: justify;">Geçtiğimiz hafta Perşembe, Kütüphaneler haftası skeci için oyuncu seçmeleri ve okuma provalarına başladık. Cuma günü Arya'nın veli toplantısı vardı. Pazartesi ve bugün öğrencilerle yine skeç çalıştık. Salı günü fizik tedavim başladı. Bu hafta her öğlen okuldan çıkıp fizik tedaviye gittim ve sonra tekrar okula döndüm. </p><p style="text-align: justify;">Çarşamba - Perşembe okul çıkışı İnternet Bağımlılığı ve Çözüm Yolları semineri vardı ve gerçekten çok güzel bir seminerdi. Farkındalık geliştirip sorunun kökenlerini anladık. Çözümler ürettik. Öğrencilerin bağımlılıklarından bahsederken aslında kendi bağımlılıklarımızı da sorguladık. Bağımlılığın altında yatan asıl sebepleri, ihtiyaçları - Sevgi, Özgürlük, Başarı, Merak, Bilgi, Güç, Eğlenme, Onaylanma - irdeledik. Sonra internet ve teknoloji kullanımını azaltacak önlemler üzerinde çalıştık. Yapılabilinecek şeylerden bazıları şöyle:</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz0AzQxQNmSup3X13iEm-ynTN3sZEU_e3t0QQQAlVe60O1woz60mk7eE3DqIVKDGJP1_EEwXsvnDzgB10cERzAUnxo-PZOSyFV81gbHDHtJxCgn7t5ZK-M5X9Gv3kIxUEVz1bFev_WXc7Xp4IEuiYjQT4oYXez5FMyp9-oJyJ15RQ5o-SWy7PvX3FyLzg/s1600/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2019.44.36.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1146" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz0AzQxQNmSup3X13iEm-ynTN3sZEU_e3t0QQQAlVe60O1woz60mk7eE3DqIVKDGJP1_EEwXsvnDzgB10cERzAUnxo-PZOSyFV81gbHDHtJxCgn7t5ZK-M5X9Gv3kIxUEVz1bFev_WXc7Xp4IEuiYjQT4oYXez5FMyp9-oJyJ15RQ5o-SWy7PvX3FyLzg/w458-h640/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2019.44.36.jpeg" width="458" /></a></div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdGWNkKLiWDOFFMJAbWStHlhS5A_2eSmsI9tgTL-9F1ZUvSCMR6jGcE4x9l0jFGtqW-E6HqZfg0bziWHBsVZxO7rEsUlwh6w4h4tQUK8I38xjurzTV4k4HAGnup1qZxevR19HULQV2IQnozqLGX9I8mgOoGiNblWx7kKomCB5aKfl4wt2YpEdOfvxZ7DU/s1600/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2019.44.35.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1133" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdGWNkKLiWDOFFMJAbWStHlhS5A_2eSmsI9tgTL-9F1ZUvSCMR6jGcE4x9l0jFGtqW-E6HqZfg0bziWHBsVZxO7rEsUlwh6w4h4tQUK8I38xjurzTV4k4HAGnup1qZxevR19HULQV2IQnozqLGX9I8mgOoGiNblWx7kKomCB5aKfl4wt2YpEdOfvxZ7DU/w454-h640/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2019.44.35.jpeg" width="454" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p style="text-align: justify;">Eğitim, hem öğrencileri anlayıp destek olmak adına hem de kendimi ve Arya'yı daha iyi anlayıp bağımlı değil, bilinçli bir internet kullanıcısı olmaya çalışmak adına çok faydalıydı benim için. Eğitim bitiminde müsait olan öğretmenlerle birlikte yemeğe gidip lezzetli bir kapanış yaptık :) Kısacası yoğun ama güzel bir hafta oldu.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0gc616rjDIMm4JzVtuCdY1AwJdyfarLgETuK0QFty-0djYB2Xm-uG-76eZwaJtYa9iyVfm2UIHEVcsZXqy11v3zCcOz2rI8Om2ZRKzI1uyQ0hUy0OeUNb0OTalwFDsdmGeD7k5pw5UC1a9N4SzqEIk7l9tRZKNBAyIH7j_fvgPwu2t3RPzbuJ3WcdAqY/s1600/IMG-20240307-WA0039.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1022" data-original-width="1600" height="255" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0gc616rjDIMm4JzVtuCdY1AwJdyfarLgETuK0QFty-0djYB2Xm-uG-76eZwaJtYa9iyVfm2UIHEVcsZXqy11v3zCcOz2rI8Om2ZRKzI1uyQ0hUy0OeUNb0OTalwFDsdmGeD7k5pw5UC1a9N4SzqEIk7l9tRZKNBAyIH7j_fvgPwu2t3RPzbuJ3WcdAqY/w400-h255/IMG-20240307-WA0039.jpg" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p style="text-align: justify;">Eğitimin başında canım zümrem Eda, bizlere çok tatlı bir sürpriz yaptı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günümüzü kutlamak için hepimize küçük sürprizlerle dolu minik keseler hazırlamış. Keselerin içinde öğrencilerin bizler için yazdığı notlar da vardı ve okumak o kadar keyifliydi ki :)</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu4ai4M-_o90dy67ztffRBgx_baUVd2FLL_v6fqqAGMXgTsoZs5VPA5MKKztfgjC_ZaJ9b9Edb_OFhjlVczizArdSgBSkQiaURQ2JXnbB25su0RJbYtjLCtkgI-WcYhxr-5RnRFuegF7pM8VNMbLitSW4Md2rJVHLeR_OML-8TW19AahdXOI5JVvR3y9w/s5120/IMG_20240307_190809.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="5120" data-original-width="3840" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu4ai4M-_o90dy67ztffRBgx_baUVd2FLL_v6fqqAGMXgTsoZs5VPA5MKKztfgjC_ZaJ9b9Edb_OFhjlVczizArdSgBSkQiaURQ2JXnbB25su0RJbYtjLCtkgI-WcYhxr-5RnRFuegF7pM8VNMbLitSW4Md2rJVHLeR_OML-8TW19AahdXOI5JVvR3y9w/w240-h320/IMG_20240307_190809.jpg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Küçük sürprizler, Büyük mutluluklar :) </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilurjwmXQuB7S1zYtJj-BBuBr4NX4kGZmQvZWCg3052FoD_6QAqNEgTRTwIlJB5LpN0P4mFblvc_MrgG75Hc_oiX4KLLx_daqq3cQ7-KH8rBVnnP_0dR17by0-7npRm7FaOzFpZlUvsdpzNc-JZ_NHQzhXrD7UY2F6E0AtU2v0c6fIZD-orYm3w1oNiTg/s5120/IMG_20240307_152006.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="5120" data-original-width="3840" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilurjwmXQuB7S1zYtJj-BBuBr4NX4kGZmQvZWCg3052FoD_6QAqNEgTRTwIlJB5LpN0P4mFblvc_MrgG75Hc_oiX4KLLx_daqq3cQ7-KH8rBVnnP_0dR17by0-7npRm7FaOzFpZlUvsdpzNc-JZ_NHQzhXrD7UY2F6E0AtU2v0c6fIZD-orYm3w1oNiTg/s320/IMG_20240307_152006.jpg" width="240" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: center;">Bugünün güzelliği de <b>Senede Bir Gün Kadın Dergisi'</b>nde yayınlanan yazımdı.</div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfSxM_zIHBvmDTDvl1WviG0PS9HBZAijGNRgZ8XkDZKqK3vn7DRHedLu___z-MSculB4FURuro18eqbOijz_m7Ipzop-KERCgWvVn_CNVb-4v-rccstgYneaVjuYEMJO_mFQvO6JhpyqKoOys1QfzuOSiTdAOUSzx2D54vlrxIvYYbOhM8yjEHqlxZPkg/s1280/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2018.54.48.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1280" data-original-width="960" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfSxM_zIHBvmDTDvl1WviG0PS9HBZAijGNRgZ8XkDZKqK3vn7DRHedLu___z-MSculB4FURuro18eqbOijz_m7Ipzop-KERCgWvVn_CNVb-4v-rccstgYneaVjuYEMJO_mFQvO6JhpyqKoOys1QfzuOSiTdAOUSzx2D54vlrxIvYYbOhM8yjEHqlxZPkg/s320/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2018.54.48.jpeg" width="240" /></a><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggNnGUmshvUCfcDla6c6yv8tjtPRbDsW2uGLKNzAXWnBFPlfUWsDE26vPXUGkHRCuv1EB54ABiGwvXQHDw1nCCdo47SXcsCvfoWZ-QwrSe4uN2Q27f3yQ7boHpHi42B5wVM0Dtd0XFhJYwawpV6_0mIE62SmGb_6EOKgSxvBfUWFf1X-jJgu-w00Kydnc/s1600/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2018.54.49.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggNnGUmshvUCfcDla6c6yv8tjtPRbDsW2uGLKNzAXWnBFPlfUWsDE26vPXUGkHRCuv1EB54ABiGwvXQHDw1nCCdo47SXcsCvfoWZ-QwrSe4uN2Q27f3yQ7boHpHi42B5wVM0Dtd0XFhJYwawpV6_0mIE62SmGb_6EOKgSxvBfUWFf1X-jJgu-w00Kydnc/s320/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2018.54.49.jpeg" width="320" /></a></div></div></div><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSdKYMEiOSoSqDM_b40mDBZ_kRNNOjm0iaH4GBo9yG_CKBb2wjAzNsTjsgesnNXY3cM-nQFTYHU7MM-ocN0Kd7pMvuopnxuoJfBr-7FmQONLbFQjMmiLO-GvH-qgIjZWYaNCYrhRUzxcSJ6jFZreUtBg-uDRh4uLGNPdxn9_Fjvm50goKqY_28c9oe8pw/s1600/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2018.54.48%20(1).jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1082" data-original-width="1600" height="216" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSdKYMEiOSoSqDM_b40mDBZ_kRNNOjm0iaH4GBo9yG_CKBb2wjAzNsTjsgesnNXY3cM-nQFTYHU7MM-ocN0Kd7pMvuopnxuoJfBr-7FmQONLbFQjMmiLO-GvH-qgIjZWYaNCYrhRUzxcSJ6jFZreUtBg-uDRh4uLGNPdxn9_Fjvm50goKqY_28c9oe8pw/s320/WhatsApp%20Image%202024-03-08%20at%2018.54.48%20(1).jpeg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://nurruyakara.blogspot.com/2022/02/dumduz-suheyla.html" target="_blank">Dümdüz Süheyla</a> :)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;">Yazımı son keşfim olan bir Mabel Matiz şarkısı ile bitireyim:</span></div></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/Imo_yFfuLag" width="320" youtube-src-id="Imo_yFfuLag"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Mabel Matiz - Bir Serçe Üzülür</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;">Herkese güzel bir hafta sonu diliyorum :)</span></div>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-62665070047995036322024-02-27T20:41:00.003+03:002024-02-27T20:41:37.891+03:00Violeta ve Küçük Mutluluklar<p>Sevgili Nurşen Öğretmenim, nâm-ı diğer Leylak Dalım, ameliyatım sonrası geçmiş olsun dileklerini kitap hediyesiyle taçlandırmıştı. O sırada okuduğum üç kitaplık seri biter bitmez başlamak için baş ucuma koymuştum. Sonunda başladım okumaya ve yarısına geldim bir çırpıda. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikTeZ7x3PY-nd6ng4wkmPWfsvGnOhsCMwVgKF9l_WWQgIqJZUDmHYfkD2HxGiPAJbto_vln3Bbqq02Xkd7RQdyNvLV3If0N3G2VkmB_BeAlOTIjEXas2eYH_QMl-LcnFKeY3vGrxgggf-vGo1Ezd50cnBfhfsgcIlBomnvQ29BNGuj1GVvkhmbsfTb6j0/s1429/Screenshot_20240226_011957.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1429" data-original-width="1080" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikTeZ7x3PY-nd6ng4wkmPWfsvGnOhsCMwVgKF9l_WWQgIqJZUDmHYfkD2HxGiPAJbto_vln3Bbqq02Xkd7RQdyNvLV3If0N3G2VkmB_BeAlOTIjEXas2eYH_QMl-LcnFKeY3vGrxgggf-vGo1Ezd50cnBfhfsgcIlBomnvQ29BNGuj1GVvkhmbsfTb6j0/s320/Screenshot_20240226_011957.jpg" width="242" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p>Kitabın adı Violeta. Yazarın dili oldukça akıcı; anlatılanlar hemen canlanıyor insanın gözünde ve devamında ne olacağını merakla bekleyerek okuyor insan. Kitaptaki karakterler kolayca gerçek birer kimliğe bürünüyor ve satırlar arasında nefes alıp yaşıyorlar gibi.</p><p>Kitabın başları İspanyol gribi dönemine rastlıyor. Salgın, ölümler, karantinalar, yasaklar... Çok tanıdık. Okurken Covid günlerine ışınlanmış gibi hissettim. Violeta'nın ve ailesinin serüvenini sanki içlerindeymişçesine okuyorum. .</p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhe2a-vf6oQpJUviV92GKGEuk1FQch-3yO-g2J5U4NqTDc-IkRUdd7A9AyxkwThzQlPGRxDdkPu2VzRQ1nSEF6ArtJCAwiRZTMUx6bGHV9dMx7hVONboHTOuvCjaa2q4wfvLzuJ588jQqF5hR4llHBkjUf0kYkgliId8yAUbGDoLZ5M6ZU-96vvCadnUGI" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="778" data-original-width="500" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhe2a-vf6oQpJUviV92GKGEuk1FQch-3yO-g2J5U4NqTDc-IkRUdd7A9AyxkwThzQlPGRxDdkPu2VzRQ1nSEF6ArtJCAwiRZTMUx6bGHV9dMx7hVONboHTOuvCjaa2q4wfvLzuJ588jQqF5hR4llHBkjUf0kYkgliId8yAUbGDoLZ5M6ZU-96vvCadnUGI" width="154" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;">Kitabın kapağı da kitap gibi güzel ve hüzünlü.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Kitapla ilgili yazmak istediğim bir sürü detay var ama spoiler vermek istemiyorum. Tabi söz veremiyorum çünkü bitirince dayanamayıp yazabilirim :)</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: center;">...</div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: left;">Daha önce yazmıştım, dün bizim 12. evlilik yıldönümümüzdü. Evrim, "Her sene ben yapıyorum plan-program, bu yıl da sen yap" deyince Batum'a gidelim demiştim ama sonradan vazgeçtim. Evrim, "Birlikte hafif bir yemek ve peynir tabağı hazırlayalım. Şarap da alırız." deyince planı yine o yapmış oldu :D </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Okul çıkışı alışveriş işini halledip mutfağa girdim. Evrim de okuldan gelince yardım etti, hızlıca hazırladık sofrayı. Menüde kıymalı mantar soslu spagetti vardı. Çok basit ama bir o kadar lezizdi hatta Evrim "Bunu fix yıldönümü yemeğimiz yapalım" bile dedi :D Yemek sonrası peynir tabağımız ve şarabımızla sarmaş dolaş müziğe bıraktık kendimizi.</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrlEkQbNGzV6YjEfq2vPaMNRtASCEtko2NRdxWlVXA_5VaibNCORJbJx_HX3P9lyoR8XYhJrXc541vWwBLrWZwAV-0wIlJYpqYTHbh1jJ-LiE-2tS_ly0BIFfALcjF7vNCQTx0HWf53g9cQaq1Yn7Apdo3OMa6211H_PJT3pagOkcsX56zlJsGV4DXHds/s5632/IMG_20240226_193039.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4224" data-original-width="5632" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrlEkQbNGzV6YjEfq2vPaMNRtASCEtko2NRdxWlVXA_5VaibNCORJbJx_HX3P9lyoR8XYhJrXc541vWwBLrWZwAV-0wIlJYpqYTHbh1jJ-LiE-2tS_ly0BIFfALcjF7vNCQTx0HWf53g9cQaq1Yn7Apdo3OMa6211H_PJT3pagOkcsX56zlJsGV4DXHds/s320/IMG_20240226_193039.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Birlikte büyüyoruz :))</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3pLv4xOjQjs3lTdNNu7Qh8lB3KlcoSn8kllMQ5I8eEN9QRhb3NcoJCXh9D46l5RrVrIiRKjaDhqNYZxPvb4cv_M4Nugz4hZB-xcuj-91FY5aXSUAy7o2QsGd0sWtz24Srlm9OQID3-URvSs4a2A9H2Qna9IjdZKcRpNb_YGXu5AXIGWHkEf8bIxw_o74/s5120/IMG_20240226_193236.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="5120" data-original-width="3840" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3pLv4xOjQjs3lTdNNu7Qh8lB3KlcoSn8kllMQ5I8eEN9QRhb3NcoJCXh9D46l5RrVrIiRKjaDhqNYZxPvb4cv_M4Nugz4hZB-xcuj-91FY5aXSUAy7o2QsGd0sWtz24Srlm9OQID3-URvSs4a2A9H2Qna9IjdZKcRpNb_YGXu5AXIGWHkEf8bIxw_o74/s320/IMG_20240226_193236.jpg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Peynir tabağı hazırlamayı, şarapla ufak ufak atıştırmayı çok seviyorum :)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;">Özel günleri kutlamak için büyük büyük planlara gerek yok; küçük mutluluklar yetiyor insana :)</span></div><p></p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-91985826245001202832024-02-25T18:57:00.006+03:002024-02-25T19:07:32.440+03:00Hafta Biterken... <p>Cuma günü çocukları kütüphaneye götürdüm. Giderken hafif endişeliydim: Acaba yaramazlık yaparlar mı, gürültü olur mu? Ama çocuklar harikaydılar. Bir kez bile uyarmam gerekmedi. Kütüphaneye üye oldular, satranç oynadılar, kitap seçip okudular ve çıkarken seçtikleri kitapları keydettirip ödünç aldılar. O kadar mutlu oldum ki anlatamam. İlk fırsatta tekrar gideceğiz. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPMxmYpFBMezzjYL99FMCEsSdN9MFZqthxcLJNu03QTzGjLQ4FdFhRfYgeaIPmMU25zs_XzqjNaMOIMg_qTf-SHQkb387FKSDhHCbhHp9gDqle_ZD7hRr-l6wzJ4-9H6KaiQxBgjp5TYql2XQCj4s7SJQb0D353xSDZH2EEFWCjH6VcpeX_3U52IrtXZY/s5120/IMG_20240223_102143.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3840" data-original-width="5120" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPMxmYpFBMezzjYL99FMCEsSdN9MFZqthxcLJNu03QTzGjLQ4FdFhRfYgeaIPmMU25zs_XzqjNaMOIMg_qTf-SHQkb387FKSDhHCbhHp9gDqle_ZD7hRr-l6wzJ4-9H6KaiQxBgjp5TYql2XQCj4s7SJQb0D353xSDZH2EEFWCjH6VcpeX_3U52IrtXZY/s320/IMG_20240223_102143.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_N-4vN9Nak_x9UXhyphenhyphenvCaxcMuf8VQGez-V6SQPyYEs0LQEFlTkruQgF9FwmymwPOCMfVCcIWU00aPovB6Ptgo9GdaYP4XHPIf44bIy0Rct-_coj6kBVdx4U7Arhyexa5pS6tc1JGxltbnx3n54kA4y-wiBNYS3TmVNTPAjd5ao5SaIdsH-VURUhMBV6d4/s5120/IMG_20240223_102801.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3840" data-original-width="5120" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_N-4vN9Nak_x9UXhyphenhyphenvCaxcMuf8VQGez-V6SQPyYEs0LQEFlTkruQgF9FwmymwPOCMfVCcIWU00aPovB6Ptgo9GdaYP4XHPIf44bIy0Rct-_coj6kBVdx4U7Arhyexa5pS6tc1JGxltbnx3n54kA4y-wiBNYS3TmVNTPAjd5ao5SaIdsH-VURUhMBV6d4/s320/IMG_20240223_102801.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1SGeel0ndipVkg-u0BrzvRL0xZKmUznido-lTgj_9x4NIrF7WDHRyTmXV05HzZRYdXeMRbj_t-nJU1b-9GlZ_mEJnkKlAwrP8kGhEW07cSds2imihW6f1pbuRHsVmzC5TxXM-p7h2geEekKuJn6Difnqo2ipM-q5i4fHkEk1FKvoO7bgks13ld9JUqCw/s5120/IMG_20240223_103622.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3840" data-original-width="5120" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1SGeel0ndipVkg-u0BrzvRL0xZKmUznido-lTgj_9x4NIrF7WDHRyTmXV05HzZRYdXeMRbj_t-nJU1b-9GlZ_mEJnkKlAwrP8kGhEW07cSds2imihW6f1pbuRHsVmzC5TxXM-p7h2geEekKuJn6Difnqo2ipM-q5i4fHkEk1FKvoO7bgks13ld9JUqCw/s320/IMG_20240223_103622.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmAO_up5r3iMhgfO7siMLBscWTPpVM74QNKByPupuaYNrzmqc1UP1VuO6YTlElBnzL0yk4tHoS6G2cVv3J2R-jn0ZQ4ILKJOsGFlm2J8mWBcX-2yU1JaNOYA1q9kTrXTCMUsuu4O_pJbc-eBZse7ksTdjXo6z87eq55j-jqJbW_D3lWvYDu60AkzY86_Y/s5120/IMG_20240223_105534.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3840" data-original-width="5120" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmAO_up5r3iMhgfO7siMLBscWTPpVM74QNKByPupuaYNrzmqc1UP1VuO6YTlElBnzL0yk4tHoS6G2cVv3J2R-jn0ZQ4ILKJOsGFlm2J8mWBcX-2yU1JaNOYA1q9kTrXTCMUsuu4O_pJbc-eBZse7ksTdjXo6z87eq55j-jqJbW_D3lWvYDu60AkzY86_Y/s320/IMG_20240223_105534.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">5/B Sınıfı </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Sınıf mevcudu 16 ama Cuma günü 3 öğrencim okula gelmemişti. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Fotoğraflarını ailelerinin izni dahilinde paylaşıyorum :) </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg9oqxakmjkehoF9nBN44JjOR1lhhRxY8v3J2JoT6m4_-LsMApM_94i7-iU22NyXqFbkb5hT0nhJ7qKq3qZITQhjU_dLTGtZ03GRUXeCKfezFyx6Nryf1AWDsj6gxe43a8mTnz7kab7Y5EH_uPzy6qzaZWzLSNgtdsPwSsnAHqM6XcMHbm43NqFUDHqK0/s5120/IMG_20240223_152948.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3840" data-original-width="5120" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg9oqxakmjkehoF9nBN44JjOR1lhhRxY8v3J2JoT6m4_-LsMApM_94i7-iU22NyXqFbkb5hT0nhJ7qKq3qZITQhjU_dLTGtZ03GRUXeCKfezFyx6Nryf1AWDsj6gxe43a8mTnz7kab7Y5EH_uPzy6qzaZWzLSNgtdsPwSsnAHqM6XcMHbm43NqFUDHqK0/s320/IMG_20240223_152948.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Okul çıkışı sahile gidip kütüphaneden aldığım kitaplarla keyif yaptım tabi ki :) </div></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAiz7sTOCN5Eya1rKgqu5q9U3SWNZaOH8F0BR5ojeJoTIqsG8_7k8YD2Eqp165GVnFHIB1Fndbegn37tGbXMnV4zR_Ma9Ddq9wzv0Mi-Hgup6OL05k09Mt_QUcvE9kz94yNAtUk-sEtGjrmiMLn2mi6In2cKv_TQD5NhGPUYKW0W-rs5TNzfdRt3Wih_4/s4481/IMG_20240223_104248_edit_224304722907440.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1879" data-original-width="4481" height="134" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAiz7sTOCN5Eya1rKgqu5q9U3SWNZaOH8F0BR5ojeJoTIqsG8_7k8YD2Eqp165GVnFHIB1Fndbegn37tGbXMnV4zR_Ma9Ddq9wzv0Mi-Hgup6OL05k09Mt_QUcvE9kz94yNAtUk-sEtGjrmiMLn2mi6In2cKv_TQD5NhGPUYKW0W-rs5TNzfdRt3Wih_4/s320/IMG_20240223_104248_edit_224304722907440.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Yukarıdaki alıntı "Öğretmenin 55 Altın Kuralı" adlı bir kitaptan. Kitabın yazarı Ron Clark isimli bir öğretmen. Kitaba kendi hayat hikayesini anlatarak başlamış. Satırlarında kendimi buldum. Hayallerimiz birebir - abartmıyorum - aynıymış! Trt'de Gizem Avcısı (Relic Hunter) , Star'da Görevimiz Tehlike, Kanal D'de Kod Adı (Alias), Pazar sinemasına Indiana Jones izleyerek büyüyen nesilden başka türlüsü de beklenemez bence :)) Ron Clark'ın önerdiği kurallara gelirsek henüz başlardayım ama şimdiye dek faydalı buldum :) </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Cumartesi günü sabahtan temizlik, alışveriş ve kek yaptım. Çok yorulmuştum ama güzel havayı kaçırmamak için arkadaşımla buluşup sahilde yürüyüş yaptım; yorulunca biraz atıştırıp çay içtik. Eve dönüşte yemek yaptım ettim derken 9 - 9,5 gibi uyuyakalmışım. Bi ara Evrim'in gelip üstümü örtüğünden başka bir şey hatırlamıyorum. Erken uyumuş olmama rağmen bugün çok yorgun ve nedense keyifsiz uyandım. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Ailecek kahvaltı yaptık, Evrim işe gitti. Biz Arya ile amiral battı ve hazine avı oynadık. Evrim eve gelince bir şeyler izledik ama keyfim yerine gelmeyince kendimi yine güneşin ve sahilin kollarına attım. Dönüşte duş alıp Evrim'e ve Arya'ya sarıldım. Şimdi daha iyiyim :) </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Yarın 12. evlilik yıldönümümüz. 18 yıldır birlikteyiz. Ne ara geçti 18 yıl hiç anlayamıyorum. Böyle böyle çeyrek asır devirip ordan da yarım yüzyıla doğru uzanırız gibime geliyor :)) </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqFNRRns7SxyDTdBzfx6u60R4mWjCRNzqRRPbi4q9Gk5RcjGQ4nJwiDFkRVROgKmAVT9E9EbNyI4lCcx-tITAhpZnoHNxPxILwL1qBd6c2Mzqen9lIbAySjdmEmLnKMLnBBNSCxZ0tA1oF-eBmBoLfO-izUG12UWh2xbshCsdjS8Rc84xlubPqruzJUtM/s5120/IMG_20240224_175548.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="5120" data-original-width="3840" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqFNRRns7SxyDTdBzfx6u60R4mWjCRNzqRRPbi4q9Gk5RcjGQ4nJwiDFkRVROgKmAVT9E9EbNyI4lCcx-tITAhpZnoHNxPxILwL1qBd6c2Mzqen9lIbAySjdmEmLnKMLnBBNSCxZ0tA1oF-eBmBoLfO-izUG12UWh2xbshCsdjS8Rc84xlubPqruzJUtM/s320/IMG_20240224_175548.jpg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;">Dün akşam mutfak penceremizden manzara muhteşemdi. Paylaşmadan geçmeyeyim. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-56082572162972968282024-02-19T21:20:00.003+03:002024-02-19T21:37:31.737+03:00Yeni Hafta<p>Bugün doktor randevum vardı. Kas kısalması ve lomber kas spazmı teşhisi koydu doktor. 2 hafta süreyle fizik terapi göreceğim sonra tekrar kontrole gideceğim. Kaydedilen gelişmeye göre tedavinin ne kadar süreceği netleşecek. İlk 2 haftadan sonra en az 2 hafta daha devam ederiz dedi doktor. Fizik terapi için sıraya alıyorlar, muhtemelen 2-3 hafta sonra haber vereceklermiş.</p><p>Okuldaki 2. haftamda yöntem değişikliğine gitmeye karar verdim. Şimdiye dek ünite kelimelerini yazdıktan sonra ders kitabındaki etkinlikleri çözüyor ve cümle kurmaya, konuşmaya odaklanıyorduk. Bugün itibariyle test çözümüne ağırlık vermeye karar verdim. Çünkü - üzülerek kabul etmek zorundayım - bu ülkede amaç öğrencilerin İngilizce konuşabilmesi, kendini ifade edebilmesi değil, test çözüp dereceye girmeleri. Başarı hep deneme testleri, doğru-yanlış sayıları, netler ve okul / ilçe / il sıralamaları ile ölçülüyor. Sınıfta yaptığımız etkinlikler ile kendini iyi kötü ifade edebilen öğrenciler deneme sınavlarındaki aşırı zorlama soruları çözemeyince hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Ben çocuklar cümle kurabiliyor, dertlerini iyi-kötü anlatabiliyor diye sevinirken deneme sonuçlarına bakanlar bu çocuklar neden İngilizce sorularını çözemiyor diye sorguluyor. Çözemezler çünkü o çocuklar o seviyede değil maalesef. Çözecek hale getirebilirim evet ama kendi cümlelerini kurup keyif alarak İngilizce öğrenmiş olmazlar. Robot gibi soru kalıplarını ve test çözme tekniklerini ezberlemiş olurlar sadece. </p><p>İngilizce öğretmeni olmak, "Onlar Türkçe öğrensin, biz neden İngilizce öğrenmek zorundayız ki?" diyen bir nesile İngilizce öğretmek zor gerçekten. Her sene neden İngilizce öğrenmeleri gerektiğini onlarca örnek ile detaylandırıp anlatıyorum. Oyundu, şarkıydı, çizgi filmdi derken sevdirip alıştırıyorum. Sevince yavaş yavaş cümleler kurulup parmaklar kalkar hâle geliyor. Ama işte biz daha yolun başındayken denemelerde çıkan sorular arş-ı alâda olunca hevesler kırılıyor. Derslerde "A kolaymış ya, öğreniyorum, yapıyorum" derken denemede yanlışlar doğruları ezip geçince öğrenciler de ister istemez "Yine olmadı. Anlamıyorum ben bu İngilizce'yi" diyor. </p><p>Bir yanım çocuklara "Boş verin sınavları, denemeleri. Siz bana bakın, benimle konuşun, kurun cümlelerinizi, anlatın içinizden gelenleri." demek istiyor. Diğer yanım "Dur, otur! B.k yeme!" diyor. Eğrisi ne, doğrusu ne bilemiyorum. Gönlüm çat pat konuşsunlar, yavaş da olsa öğrensinler İngilizce'yi diyor ama mantığım bu sistemde geçerli olan sınavlar, net sayıları, dereceler diyor. </p><p>Çocuklara test çözme tekniklerini anlatırken kurduğum bir cümle var ki söylerken kendimi sorguluyorum her defasında: "Bazı soruları hiç anlamasanız da çözebilirsiniz." Oysa amaç soru çözmek değil, bahsedilenleri anlayabilmek olmalı. Bahsettiğim soru tipinin bir örneğini aşağıya bırakayım.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTaMEdHFxU_d2IHnOUJuFor81KI4QUpsE58Utfy6dlXFwf5DXeq6QqlsBupcfkbr_tjYtRU7eUodZug__k8ZU17OyBhUs8gKr6oUe0fkI-nAdRxXuDipDErXql4trHHuh5nW335HLGCm-fapq5xLMl4X5uovFpkJsHp0_VDYcVLkY-ePKSqL_MIoekml0/s824/%C3%B6rnek.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="493" data-original-width="824" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTaMEdHFxU_d2IHnOUJuFor81KI4QUpsE58Utfy6dlXFwf5DXeq6QqlsBupcfkbr_tjYtRU7eUodZug__k8ZU17OyBhUs8gKr6oUe0fkI-nAdRxXuDipDErXql4trHHuh5nW335HLGCm-fapq5xLMl4X5uovFpkJsHp0_VDYcVLkY-ePKSqL_MIoekml0/w400-h239/%C3%B6rnek.jpg" width="400" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Basit bir eşleştirme sorusu. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Soldakiler sorular, sağdakiler cevaplar. Soruları da cevapları da hiç okumadan sadece kelimeleri şöyle bir tarayarak çözmek mümkün. Soruyu çözmek için aynı kelimelerin geçtiği soru ve cevapları eşleştirmek yeterli. Denemelerde bunun gibi soru- cevap eşleştirmeleri veriliyor. Dört sorunun cevabı oluyor ama beşinci soruyla alakasız bir cevap koyuyorlar. Hangi eşleştirme yanlıştır ya da hangi sorunun cevabı verilmemiştir diye soruyorlar. Bu noktada çocuklara cümleleri anlamasanız dahi %80 ihtimalle kelimeleri eşleştirerek soruyu çözebilirsiniz diyorum. Tabi ki benim görevim çocukların bu soruları anlaması ve anlayarak çözmesi ama işte sistem beni bile bozuyor bir noktada. Offff! Bazen ne yapacağımı bilemiyorum. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Bir yandan takip etmem gereken müfredatı takip etmeye, deneme sınavları ve LGS için çocukları hazırlamaya çalışırken diğer yandan çocuklara severek, keyif alarak öğrenecekleri bir düzende İngilizce öğretmeye çalışıyorum. İkisi birbirinden o kadar farklı ki... İkisini ayrı ayrı yapmak için mevcudun en az iki katı kadar dersim olmalı. 5 ve 6. sınıflarda haftada 3 ders, 7. sınıfla haftada 4 dersim var. Yetmiyor. Önceki senelerde tüm sınıflarda +2 ders seçmeli İngilizce oluyordu; o derslerde soru çözümü yapıyorduk. Bu yıl değişen sistem yüzünden7lerin seçmeli dersine başka öğretmen giriyor. 6 ve 8ler için seçmeli ders hiç seçilemedi. Üstüne de yazılı sistemi değişti ve bir derste biten yazılı gitti, her sınıf için 3 ders saatine yayılan uygulama sınavları geldi. Zaten yetmeyen zaman iyice kuşa döndü.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Bir dahaki denemeye kadar kelime ve test odaklı ilerleyip sonuçlara bakacağım. Öğrenciler test çözüm tekniklerine alışıp gelişme kaydederlerse test çözme süreleri azalır. O zaman yeniden konuşma odaklı etkinlikler için zaman ayırabiliriz diye umuyorum.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Çok yazdım galiba :( Sabredip buraya kadar okuyanlara çok teşekkürler :)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Görüşmek üzere...</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><p><br /></p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-79858541457659785582024-02-18T16:51:00.007+03:002024-02-18T16:56:40.099+03:00Haftanın Özeti<p>Okula döndüğüm ilk haftayı atlattım. Bazı açılardan zor bir haftaydı ama genel olarak okula dönmek iyi geldi diyebilirim. Derslerimin yarım gün olması büyük bir kolaylık sağladı. Tam gün olsa dayanamazdım sanırım. Dersler biter bitmez eve gelip kendimi koltuğa atıp uyudum. </p><p>Ders işlemeyi ve öğrencilerimi özlemişim. Onlar da beni özlemiş ki bunu görmek bile iyileştirici bir etkiye sahip. Mini mini beşlerim koşup korkarak sarıldılar incitmemek için :) Ameliyat olduğumu biliyorlardı ve çok dikkatlilerdi. Altı ve yediler bahçede yanıma gelip geçmiş olsun öğretmenim dediler, teneffüste eşyalarımı taşımak için yardım teklif ettiler. İnsanın sevildiğini hissetmesi çok güzel bir his :)</p><p>Geçen hafta yapılan toplantılara katılamamıştım. Okul müdürümüz toplantıda, "Rüya'yı arıyor insan" demiş. Sürekli tatlı-sert atışıyoruz ama yapılacak bir iş olunca ben mutlaka ucundan tutuyorum. Lafımı hiç sakınmıyorum ama yapılması gereken işlere el attığım için yokluğum belli olmuş okulda :) Bu hafta eskisi gibi her şeye atlamadım; derslerime girip çıktım, birkaç öğrenci problemiyle ilgilendim; idareyle hiç takışmadan haftayı kapattım ki bu benim için bir milat sayılabilir :))) Dün akşam da kendimi ödüllendirerek arkadaşlarımla Batum'a gittim. Canlı müzik, pizza, bira... Çok keyifliydi.</p><p>Önümüzdeki haftanın daha kolay olacağını umuyorum. Yarın okuldan sonra fizik tedavi uzmanı ile randevum var. Mevcut duruş bozukluğum için bir tedavi önermesini bekliyorum doktorun. Ne yapılacağı netleşince rahatlayacağım umarım. Ameliyatımı yapan doktor Mart'ta spora başlayabileceğimi söylemişti. Eve yakın gidebileceğim 3 farklı yer var ama ben daha önce manuel terapi aldığım kişiyle çalışmak istiyorum. Doktorun çizeceği tedavi planına göre yarın spor işini de görüşüp netleştirmeyi planlıyorum.</p><p>Umarım herkes için güzel bir hafta olur!</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/opLLO5Lb8jU" width="320" youtube-src-id="opLLO5Lb8jU"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Bazen sadece Sezen dinlemek istiyor insan...</div><br /><p><br /></p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com22tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-80130127642894513962024-02-11T19:23:00.004+03:002024-02-11T20:50:58.960+03:00Okula Dönüş Evde geçen 1 aydan sonra yarın okula dönüyorum. Endişeliyim. Şu anda mutfakta iki bulaşık yıkayıp bir yemek yapsam yoruluyorum. Yarım saat ayakta kaldıysam 1 saat yatınca ancak toparlanıyorum.<div><br /></div><div>Yeni programa göre perşembe hariç her gün 4 dersim var; okulda işim 12'de bitiyor. Perşembe günleri nöbetçiyim 15.15'e kadar okulda olacağım. Olabilecek en harika program. Normalde uça uça gider gelirim ama mevcut hâlde nasıl olacak emin değilim. Yaşayıp öğreneceğim. Umarım hakkıyla altından kalkabilirim derslerin.</div><div><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiE2XLj_87TX3RgSEI58u4ZJlmGffStwIZGtaH7NIlJID7bUSQQtmjm6xnr6jG1FhZ5x6HFlaFAamlGk5O-G3enjl7nVdzcrMJ1ov4-ebdiV-8ASRRjYUIcWzd9hDTKWiH81OuyHDUN7d3uD3cu-Wt8bJPqcTXz7p-RmAVqy5quAD-KddVLcJkid9M_BEs" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="177" data-original-width="443" height="128" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiE2XLj_87TX3RgSEI58u4ZJlmGffStwIZGtaH7NIlJID7bUSQQtmjm6xnr6jG1FhZ5x6HFlaFAamlGk5O-G3enjl7nVdzcrMJ1ov4-ebdiV-8ASRRjYUIcWzd9hDTKWiH81OuyHDUN7d3uD3cu-Wt8bJPqcTXz7p-RmAVqy5quAD-KddVLcJkid9M_BEs" width="320" /></a></div><br /><br /></div><div><br /></div><div>Duyurmak için henüz erken ama yazıyı güzel bir haberle bitireyim. Her sene 8 Mart Kadınlar Gününde çıkarılan bir dergide kendi köşem oldu. Bu blogda yayınlanan yazılarım sayesinde :) Derginin basılmış halini görmek için çok heyecanlanıyorum. Tabi ki burda da paylaşacağım :) </div>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com24tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-79469245720236552262024-02-05T12:51:00.004+03:002024-02-05T12:52:38.760+03:00Ölümün Sonu<p>Ölümün Sonu, daha önce bahsettiğim <a href="https://nurruyakara.blogspot.com/2024/01/karanlk-orman.html" target="_blank">Dünyanın Geçmişi üçlemesi</a>nin son kitabı. Bu kitapta olay örgüsü oldukça sade, âdeta bir tarih kitabı gibi yaşananlar anlatılıyor. Okuyucu çoğunlukla bir kurgu değil de henüz gerçekleşmemiş bir geleceğin tarihi akışını okuyor hissine kapılıyor. İnsan toplumunun çaresizlik hissiyle nasıl başa çıktığını okurken gerçekliğinden hiç şüphe etmedim okuduklarımın. Tam da insanların yaptığı gibi "Bir şey olmaz", "Daha çooook zaman var", "Biz daha zekiyiz", "Bir şey olsa bile kesin biz kazanırız" gibi son derece desteksiz ama bir o kadar gamsız yaklaşımlar ile gelmekte olan felaketi inkar edilmesi hiç şaşırtıcı gelmedi bana ama okurken insanlığın bu kadar salak olmasına gıcık olmadan duramadım. </p><p>Kimsenin taşın altına elini koymak istemediği ama birilerini hiç çekinmeden zorla öne sürdüğü birçok olay var kitapta. Sorumluluğu sözüm ona seçilmiş kişiye / kişilere yükleyip işe yaradığında "kahraman" yaramadığında ise "tu kaka" dediği anlarda hah işte tam da böyle hayat dedim. Rızası sorulmadan mecbur bırakıldığı hâlde, yıllarca kendi hayatını feda edip Dünya'yı kurtaran adamı bile görevi biter bitmez tutuklayıp yargılamak için kapıda bekleyenlere şaşırmadım. Verilmesi gereken zor kararları vermesini isterken her şey normal, o kararlar işe yaradığı sürece her şey ok ama işlevini yitirdiği an her şey değişiyor. Nasıl bir nankörlük, nasıl bir iki yüzlülük anlatamam. Ama çok gerçek. Kitapta yapılan analizler, anlatılanlar, çizilen resim o kadar gerçek ki! Bilim kurgudan çıkıp toplum ve insan eleştirisine dönüşüyor kitap âdeta. Zaten insanı düşünmeye iten bu eleştirel yaklaşım, aynı Cesur Yeni Dünya'da da olduğu gibi, iyi bilim kurguların temel özelliklerinden birisi.</p><p>Kitabı okurken bir an çok şaşırdım; kitapta karşıma tanıdık bir mevzu çıktı. <a href="https://nurruyakara.blogspot.com/2024/01/agac-ev-sohbetleri-231.html" target="_blank">Ağaç Ev Sohbeti</a>nde sorduğum soru bu kitapta da mevzubahis edilmiş. Uzayda sınırlı yakıt ve yiyecek ile sonu belirsiz bir yolculuğa mecbur kalan uzay filosu çaresizlikten birbirlerine ateş açıyor ve sağ kalanlar ölenleri "yiyecek" olarak yanlarına alıp hayatta kalmaya çalışıyor. Bu uzay gemilerinden biri Dünya'ya döndüklerinde mürettebatın hepsi yargılanıyor ve suçlu bulunuyor. Daha sonra yaşanan bir dizi olay sonrasında aynı şeyleri yapmış olan 2. uzay gemisinin mürettebatı ise kahraman ilan ediliyor. Kitap her fırsatta, her sayfada, her satırda insanoğlunun ne kadar da pragmatik ve iki yüzlü olduğunu gösteriyor. İşler kendi lehine olduğunca her şey mübah, rüzgar tersten esince her şey günah! </p><p>Yazar hakkındaki fikrime gelecek olursak; yazar fazlasıyla gerçekçi bence. Günümüzde mevcut durumdan yola çıkarak çok gerçekçi bir gelecek tablosu çizip anlatmış. Bazı noktalardaki üslubunu çok beğenmesem de parmak bastığı noktalar yanlış denilemez. O noktalardan biri, erkeklerin giderek daha kadınsı göründükleri. Yazarın tasvir ettiği gelecekte, erkek ve kadını sadece dış görünüşünden ayırt etmek imkansızlaşmış. Kitapta hibernasyona giren ve gelecekte uyanan karakter önce bu duruma şaşırsa da sonrasında böyle olacağının emarelerinin geçmişte (yani bulunduğumuz yüzyılda) görüldüğünden bahsediyor. Erkek pop sanatçılarının giderek daha pürüzsüz bir yüze, kadınsı hatlara ve kadınsı giyim tarzına geçiş yaptığından bahsediliyor kitapta. Daha sonra bu durumun toplumun geneline yayılması ile gelecekte kadın-erkek farkı anlaşılmaz hâle geliyor. Son yılların popüler erkek K-pop gruplarına, K-dramalarına ve ünlü markaların erkek defilelerine bakılınca durum çok da ütopik değil sanki. Herkesin kendi tercihi tabi ki. Eleştirel yaklaşmıyorum ama popüler erkek imajında geçmişe nazaran çok bariz bir değişim olduğu inkar edilemez.</p><p>Kitabı henüz bitirmedim ama yazmak için yine bekleyemedim. Kitabın sonundan bağımsız olarak seri ile ilgili fikrim gayet olumlu. İlk kitap her ne kadar fazla bilimsel ve zorlama gelmiş olsa da ikinci ve üçüncü kitap olay örgüsü ve gerekli açıklamalar ile gidişatı değiştirip durumu kotarıyor. Dünyanın Geçmişi Serisi, ilk kitapta vazgeçmeyip devam edeni pişman etmeyecek bir bilim-kurgu üçlemesi bence.</p><p><br /></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgaaWDMZVU2EsDi3X1q4EuRVBABezFTqyPkEtIG3pyQ2L72QkB4g0xRp1RIzuUBxlwHEBHMK67brzj6ZfOQgKqFcACq2-RBnsUJiSyrrQDU8nS58o0aTk5ghWegD51HKuom4vG24SMmLh7tj1yXiOaug9ZJ6PToZmeFNq6cAW5WL-fOi4HbQwiOwj-Bvpw" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="375" data-original-width="375" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgaaWDMZVU2EsDi3X1q4EuRVBABezFTqyPkEtIG3pyQ2L72QkB4g0xRp1RIzuUBxlwHEBHMK67brzj6ZfOQgKqFcACq2-RBnsUJiSyrrQDU8nS58o0aTk5ghWegD51HKuom4vG24SMmLh7tj1yXiOaug9ZJ6PToZmeFNq6cAW5WL-fOi4HbQwiOwj-Bvpw" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><b>P.S.:</b> Ağrım biraz azaldı. Son yazdığım güne göre daha iyiyim ama hala kendimi okula dönebilecek hâlde hissetmiyorum. Umarım raporumun bitiş günü olan önümüzdeki pazartesiye kadar daha iyi olurum. Şimdilik yatmaya ve kitap okumaya devam.<p></p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-29610153666709934872024-02-01T21:43:00.004+03:002024-02-02T01:15:20.439+03:00Sil Baştan<p>O kadar canım acıyor ki... Saatlerdir yataktayım. Sanki ameliyat olmamışım gibi aynı ağrı geri gelip yapıştı belime ve kalçama. 4 gün önce kötülemeye başladım, gün gün arttı; sonunda yine dayanılmaz seviyeye ulaştı ağrı.</p><p>3 hafta oldu ameliyat olalı. İlk günler zordu ama böyle ağrım yoktu, rahatça yatıyordum. Sonra ağrı yavaş yavaş artarak geri gelmeye başladı. Şu an kendimi o kadar çaresiz hissediyorum ki nasıl anlatacağımı bilmiyorum.</p><p>Bugün doktor kontrolüm vardı. Vücudum yamuk kaldı, bariz gözüküyor dışarıdan ve yürüyüşüm de yamuk. Bunları söyleyince, "Fıtığın baskı yaptığı sinirlerden kaynaklı hasar hemen düzelmez. Ayrıca uzun süreli fıtık yüzünden duruş bozukluğu oluşmuş, 3 hafta sonra fizik terapi almalısın. Mart'ta da mutlaka spora başlamalısın" dedi doktor. Yani bitmiyor bu çile ameliyat da olsam.</p><p>İyiyim demek istiyorum artık "Nasılsın?" diye soranlara ama iyi değilim işte offfff!</p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com30tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-81489265761688672262024-01-24T19:01:00.008+03:002024-01-24T19:11:11.533+03:00Karanlık Orman<p>Karanlık Orman, Üç Cisim Problemi kitabı ile başlayan <a href="https://www.bkmkitap.com/cixin-liu" target="_blank">Dünyanın Geçmişi serisi</a>nin ikinci kitabı. İlk kez bir serinin ikinci kitabını bu kadar çok beğendim ve ilk kitap için yaptığım eleştiri fazla mıydı acaba diye düşünürken buldum kendimi. İkinci kitabı yazan adamla ilk kitabı yazan adam farklı kişiler gibi sanki. Neden ilk kitabı o kadar sıkıcı yazmış anlayamadım doğrusu. Sanırım ilk kitap gerçekten uzun ve sıkıcı bir "giriş" bölümü ve asıl aksiyon ikinci kitapta yani "gelişme" bölümünde başlıyor. </p><p>Kitap ağır bilim kurgu ve çok katmanlı. Uzaylı istilası öncesi dünyada yaşanan krizi anlatıyor. Uzaylıların dünyaya varması 450 yıl alacak ama bu süreçte dünya kendi içinde çatırdamaya başlıyor. Kitaptaki bilim kurgu öğelerini bir kenara bırakırsak alt metinde ciddi bir toplum ve ahlâk eleştirisi de var. </p><p>İlk kitap aşırı teknik bilgi içeriyor. Fiziğe merakınız varsa seversiniz ama yoksa baya sıkıcı. Okurken ya ben tam anlamadım hissiyatı oluşuyor yer yer. İkinci kitap daha kurgu odaklı, bilimsel mevzular daha anlaşılır bir dille anlatılmış, daha rahat okunuyor. Şu an %70'ini okudum ikinci kitabın; üçüncü kitaba geçmek için harıl harıl okuyorum. Bitirdiğimde seri ile ilgili son fikrim ne olacak çok merak ediyorum. </p><p>İkinci kitapla ilgili yapacağım tek eleştiri, ilk kitapta olan bir karakterin ikinci kitapta tekrar karşımıza çıkması ama konuşmasının, kullandığı kelimelerin ilk kitaptan farklı olması. İlk kitaptaki diyaloglarında asla kullanmadığı bir kelimeyi ikinci kitapta sürekli kullanıyor. Çeviriden kaynaklı olabilir bu problem diye düşündüm ama ilk iki kitabı aynı çevirmen çevirmiş. Karakter devamlılığı açısından beni rahatsız etti ama başkası için sorun olmayabilir. </p><p>Bilim kurgu seviyorsanız seriye bir şans vermelisiniz. Kitap fiyatları insanın gözümü korkutacak boyutlara geldi maalesef. Serinin tamamını almak isterseniz kargoyla beraber 1000 TL civarında bir meblağ tutuyor. Anna's Archive'da kitabın ücretsiz pdf hali mevcut. İnternetten indirip okuyabilirsiniz yazarken biraz utanıyor ve çekiniyorum ama insanların kitap okuma hakkı ekonomik koşullarla sınırlandırılmamalı. İdeal bir dünyada yaşıyor olsaydık, korsan yayınların önüne geçmek için her bireye kitap okuma bütçesi verilmesi lazım derdim ama o kadar naif kalamıyor insan mevcut düzenin içinde maalesef. </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgf7iAcgAoecdGC_vMe6V5skg49wmPF6sR-TQBBkQNonTDZPpHR2D438eVcL9ShmrsKwac9MXQBOqkFz9JV6UXEsHzQyGqeWVKUkMgFm9ym4iO6AWD2zIPD7XY7G6VBN286cttv9lRE8HsFwmLaY-NCOGSVid5VhqJBYFrxVYptPHfeFaUqKS5_uGunBE8" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="270" data-original-width="544" height="159" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgf7iAcgAoecdGC_vMe6V5skg49wmPF6sR-TQBBkQNonTDZPpHR2D438eVcL9ShmrsKwac9MXQBOqkFz9JV6UXEsHzQyGqeWVKUkMgFm9ym4iO6AWD2zIPD7XY7G6VBN286cttv9lRE8HsFwmLaY-NCOGSVid5VhqJBYFrxVYptPHfeFaUqKS5_uGunBE8" width="320" /></a></div><br /><br /><p></p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-47351290661291110062024-01-23T04:03:00.011+03:002024-01-23T19:45:47.477+03:00İlk Skeç Denemem<p>Okulumuzda kutlanacak Kütüphanecilik Haftası için bir skeç bulunması gerekiyordu. Bulamadık. Ben de oturup sıfırdan yazdım. Nasıl daha komik hâle getirebilirim diye düşünürken aklıma Hababam sınıfı geldi ve hemen karakterlerimi Hababam sınıfının karakterlerine dönüştürdüm. İlk Skeç denemem olduğu için acemiliğimi mazur göreceğinizi umuyorum. Lütfen okurken bu skeçin öğrenciler tarafından sahneye konulacağını göz önünde bulundurun :) </p><p><u><b>1. Perde</b></u></p><p>Mekân: Sınıf </p><p>Karakterler: Öğretmen - Öğrenciler</p><p>(Öğretmen sınıfta tahtanın önünde gezinerek konuşur.) </p><p><b>Öğretmen</b>: Evet çocuklar, bu dersimizde omurgalı hayvanların kaç gruba ayrıldıklarını öğrendik. Hadi birlikte tekrar edelim. Söyle kızım Ayşe, omurgalı hayvanlar kaç gruba ayrılır?</p><p><b>Ayşe</b>: 5 gruba ayrılır Hocam: Memeliler, kuşlar, sürüngenler, amfibiler ve balıklar. </p><p><b>Öğretmen</b>: Aferin Ayşe. Peki Necmi sen de bize inekler hangi gruba girer söyle bakalım. </p><p><b>Necmi</b>: Söylerim Hocam ama bu soruyu Şaban'a sorsanız daha iyi olur bence. Sonuçta inek deyince konunun uzmanı Şaban. Değil mi arkadaşlar? </p><p>(Sınıftakiler gülerler.) </p><p><b>Şaban</b>: Ulan Güdük, ben sana sorarım bunun hesabını. </p><p>(Sınıfta yine gülüşmeler olur.) </p><p><b>Öğretmen</b>: (kızarak) Necmiii, sululuk yapma. Otur yerine. Sen söyle Ahmet, yavrucum, inekler nasıl hayvanlardır. </p><p><b>Ahmet</b>: Memeli hayvanlardır, öğretmenim. </p><p><b>Şaban</b>: Teessüf ederim Ahmetcim, sana hiç yakıştıramadım. </p><p>(Ahmet, şaşkın bir şekilde bir Şaban'a bir öğretmene bakar.) </p><p><b>Öğretmen</b>: Yeter, bırakın laubaliliği. Ferit sen kuşlara; Şaban sen de sürüngenlere örnek ver çocuğum.</p><p><b>Ferit</b>: Kartal ve serçe kuşlara örnektir Hocam. Bi de Kel Mahmu.. yani şey kelaynak kuşları vardır.</p><p><b>Öğr. </b>: Otur yerine! Şaban söyle bakalım. </p><p><b>Şaban: </b>Eee.. Şey... </p><p>(Şaban, sağına soluna bakınır, arkasına döner) </p><p><b>Şaban</b>: Ne bakıyonuz ulan, yardım etsenize! </p><p>(Kimse cevabı söylemez.) </p><p><b>Öğr</b>. : Çocuğum az önce bahsettik ya derste. Mesela hani böyle yerde sürünen bir hayvan vardır. Derisinden ayakkabı yapılır, çanta yapılır, bazıları zehirlidir. Hangi hayvandır bu? </p><p><b>Şaban</b>: Buldum! Fil!</p><p>(Herkes güler.) </p><p><b>Öğr</b>. : (Kızarak) Hayır çocuğum! Hiç fil olur mu? Dersi hiç dinlememişsin. Sana ödev veriyorum. Yılanları araştırıp gel, yarın derste sen anlatacaksın. </p><p>(Öğretmen sözünü bitirdiği an sahneye Hafize Ana girer ve elindeki zili çalar. Öğretmen çıkar. Şaban ne yapacağını bilemez halde arkadaşlarına sorar.) </p><p><b>Şaban</b>: Yaktınız ulan beni! Niye yardım etmediniz hoca sorunca? Ne anlarım ben yılandan? Nerden bulacağım ben şimdi yılanı? </p><p><b>Necmi</b>: (elini Şaban'ın omzuna atarak) Aman bunda düşünecek ne var be Şaban! Yaz Google amcaya, çıksın karşına!</p><p><b>Şaban</b>: Öyle mi diyorsun? </p><p><b>Necmi</b>: Tabi ya! </p><p>Gülüşürler - Perde kapanır.</p><p><br /></p><p><b><u>2. Perde</u></b></p><p>Şaban bilgisayar başında araştırma yapmaktadır. Klavye ile yazar: "Yılan"</p><p style="text-align: left;"><i>Bunu mu demek istediniz: Fatih Ürek - Yılan dansı</i></p><p>Fatih Ürek gelir yılan dansı yapar, Şaban da onunla oynar. Ama sonra seyirciye döner, eliyle deli mi ne hareketi yapar ve basar tekmeyi yollar. Bilgisayara dönüp bir daha dener. </p><p><i>Bunu mu demek istediniz: Kobra Murat</i></p><p>Bu kez sahneye Kobra Murat gelir. Şaban onunla da oynar ama yine aklına yatmaz. Yok sen de değilsin deyip ona da basar tekmeyi. Tekrar dener. </p><p><i>Bunu mu demek istediniz: Yılın modası Yılan derisi çantalar ve ayakkabılar</i></p><p>Sahneye yılan derisi çanta ve ayakkabı atılır. Şaban çantayı takar, şöyle bir bakar. Çantayı sallayıp atar. Tekrar dener. </p><p><i>Bunu mu demek istediniz: Yılan oyunu</i></p><p>Önce 2 öğrenci sahneye girer, farklı yerlerde dururlar. 3-4 öğrenci bir örtünün altında yılan şeklinde sahneye girer. Kıvrıla kıvrıla ilerler, önceden sahneye gelmiş tek öğrencileri de örtünün altına alıp büyüyerek kıvrılmaya devam ederler. Şaban yılanı sopayla kovalar ve çok sinirlenir bilgisayarı kapatır. O sırada Hafize Ana odaya girer. </p><p><b>Hafize Ana</b>: Şaban, neyin var oğlum?</p><p><b>Şaban:</b> Hep o Güdük Necmi yüzünden. Yardım etmedi derste. Hoca ödev verdi. Google amcaya sor, söyler dedi ama doğruyu söylemiyor bu makine. </p><p><b>Hafize Ana</b>: Aaa oğlum, makine ne bilsin? Ona soracağına kütüphaneye gitsene. Orda bir sürü ansiklopedi var. Bulursun elbet aradığını. Bulamasan da yardım istersin. </p><p><b>Şaban</b>: Hay aklınla bin yaşa sen Hafize Ana! </p><p>Şaban, Hafize Ana'yı yanağından öper ve koşarak gider. </p><p><b>Hafize Ana</b>: Deli oğlan! der ve başını iki yana sallayarak güler. </p><p>Perde kapanır. </p><p><br /></p><p><b><u>3. Perde</u></b></p><p>Mekân: Kütüphane</p><p>Şaban şaşkın şaşkın bakınarak kütüphaneye gelir. Biraz çekinerek görevlinin yanına gider. </p><p><b>Şaban</b>: Merhaba. Ben yılan arıyorum da... Siz de var mı? </p><p><b>Görevli</b>: Yılan mı? Hımm... Sanırım yılanlarla ilgili bilgi arıyorsun. </p><p><b>Şaban</b>: Evet, evet! </p><p><b>Görevli</b>: Hımmm.... Bir bakalım. </p><p>Görevli kitaplar arasında şöyle bir dolaşır ve elinde bir kitap ile geri döner. </p><p>Kitap: <i>Hayvanlar Alemi Ansiklopedisi - Sürüngenlerin Yaşamı</i></p><p><b>Görevli</b>: Bu kitapta aradığın bilgileri bulabilirsin. </p><p>Şaban sevinçle kitabı açar. İçindekiler sayfasından yılanlar sayfasını bulur. Kitaptan birkaç cümle okur. </p><p>"Yılanlar omurgalı sürüngenlerdir. Antarktika ve çoğu ada dışında dünyanın her yerinde bulunur. 520 cins ve 3900'ün üzerinde türü kapsayan tanımlanmış on beş yılan familyası bulunmaktadır. Büyüklükleri 10cm.den 7.6 metre uzunluğa kadar değişiklik gösterir. Türkiye'de 47 tür yılan bulunur."</p><p><b>Şaban</b>: Ulan Güdük bir de çok şey bilirim diye geçinirsin. İyi ki ben senden akıllıyım da kütüphaneye geldim. Bak, Google amcanın 4 seferde yapamadığını kütüphaneci amca şak diye yapıverdi.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/sutTAoFsOx8" width="320" youtube-src-id="sutTAoFsOx8"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Bu tadı yakalamak mümkün değil ama ucundan kıyısından hatırlayıp güldürebilirsem ne mutlu bana :) </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/4k_LWeUhxio" width="320" youtube-src-id="4k_LWeUhxio"></iframe></div><p></p><p style="text-align: center;">...</p><p style="text-align: left;">Ufak tefek düzeltmeler, değişiklikler olabilir. Bu ilk taslak. Mesela kütüphane görevlisi yerine Mahmut Hoca canlandırılabilinir. Google arama kısmı için daha komik bir şeyler bulunabilir belki. Bilemiyorum işte. Gecenin 4'ünde anca bu kadar oluyor :)) Gündüz gözüyle tekrar bakacağım :) </p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-76371811544793860652024-01-22T16:18:00.005+03:002024-01-22T17:25:01.402+03:00Ağaç Ev Sohbetleri #231<p>Uzun zamandır Ağaç Ev Sohbetlerine katılmamıştım. Bu hafta dinlediğim bir podcast beni bu yazıyı yazmaya itti.</p><p>Podcastte <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Uruguay_Hava_Kuvvetleri%27nin_571_sefer_say%C4%B1l%C4%B1_u%C3%A7u%C5%9Fu" target="_blank">1972 yılında Uruguay Hava Kuvvetleri'nin 571 sefer sayılı uçuşunda meydana gelen kaza </a>ve kazazedelerin hayatta kalma mücadelesini anlatan Kar Kardeşliği filminden bahsediliyor. Kazazedeler hayatta kalmak için kazada ölmüş olanları yemek zorunda kalmış. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Uruguay_Hava_Kuvvetleri%27nin_571_sefer_say%C4%B1l%C4%B1_u%C3%A7u%C5%9Fu" target="_blank">Link</a>e tıklayarak çok daha detaylı bilgiye ulaşılabilir. İşte haftanın sorusu da bu:</p><p><b>Ölümle burun buruna olduğunuz bir anda normal koşullarda asla yapmam dediğiniz bir şeyi yapar mısınız? Hayatta kalmak için ölmüş bir insanı parçalayıp yiyebilir misiniz? Hayatta kalma iç güdünüz </b><b>ağır basar mı yoksa ben insanlığımı (nedir insanlık?) kaybetmeden ölmeyi yeğlerim mi dersiniz?</b></p><p>Evrim'le tartıştık bu konuyu. Ben ölmeyi seçerim dedim. Evrim, "Ya yanında Arya varsa?" dedi. Arya'nın kendi tercihi ama yemesi için çaba sarf etmem dedim. Evrim, "Ben gerekirse zorla yediririm ikinize de hayatta kalmak için." dedi.</p><p>Ölmüş de olsa, yemezsem ben ölecek de olsam yapamam diye düşünüyorum. Ölürüm. Bir köşeye çekilir ve ölümü beklerim. Aksini yapmayı düşününce bile midem reaksiyon veriyor; başıma gelse kimbilir ne hâle gelirim. Böyle bir şeyi Arya'ya da yaşatamam. Hadi diyelim ki hayatta kaldık, o travmayı nasıl atlatacağız, normal hayatımıza nasıl devam edeceğiz. Karşılaşacağımız insanların sorularını geçtim, bakışları bile sürekli bize o anları hatırlatmaz mı? Kabuslar görmez miyiz? </p><p>Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak isteyecek olanlar olur mutlaka. Neler unutulmuyor ki, bu da unutulur denilebilir. Bilemiyorum, belki de öyledir. </p><p>Filmin konusunu tartışırken aklıma yıllar önce dinlediğim bir hikaye geldi. 3 kişi bir kaza sonucu ıssız bir adaya düşüyorlar. Kazazedelerden biri kör, biri de topal, biri sağlıklı. Bir süre sonra sağlıklı olan yardım bulmak için oldukları yerden ayrılmaya karar veriyor. Kör olan ve topal olan oldukları yerde kalıyor.</p><p>Açlıktan ölmek üzere oldukları bir gün topal olan kör olana sen bekle ben şu martılardan birini yakalamaya çalışacağım diyor ve bir süre sonra gerçekten bir martı yakaladığını söyleyip ateş yakıp pişiriyor. Yakaladıklar martılar sayesinde hayatta kalan bu iki adamı şans eseri bir gemi kurtarıyor.</p><p>Normal hayatlarına dönen adamlardan kör olanı hayatta kalmalarını sağlayan martı mevzusunu anlatınca yakınları merak ediyorlar ve martı yakalayıp pişiriyorlar. Kör adam, onları hayatta tutan topal adamı da yemeğe çağırıyor ama topal adam asla gelmek istemiyor. Durumu anlayamayan kör adam martıyı yediği an göz yaşlarına boğuluyor.Hikaye bu kadar. Gerisi okuyanın hayal gücüne kalıyor. </p><p>Film de bu hikaye de çok acı bence. İnsan, ölümle burun burunayken ne düşünür, nasıl davranır kestirmek çok zor ama ben Evrim'in aksine yaşamayı değil, ölümü seçerdim diye düşünüyorum.</p><p>Ya siz? </p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-72757016796003040032024-01-21T17:41:00.004+03:002024-01-21T20:09:50.310+03:00Yurtdışına GöçMEmek Üzerine... Çocukken her gece Amerika'da okuduğumla ilgili hayaller kurarak uykuya dalardım. Kesin burs kazanır ve çok başarılı olurum diye düşünürdüm. Çünkü hem inek hem de sosyal bir öğrenciydim. Ders notlarım çok iyiydi; dağcılık kulübündeydim; badminton ve tenis oynuyordum; resim yarışmalarına katılıp derece alıyordum; kısa hikayeler ve şiir yazıyordum. Üstelik de tüm bunları içinde hayatta kalmaya çalıştığım çok zorlu aile koşullarında yapıyordum. Kendi kendime daha ne olsun, bunları yurtdışında yapsam beni havada kaparlar diye düşünürdüm.<div><br /></div><div>Büyüdükçe hayalim zaman aşımına uğradı. Okul yıllarım geçip gittikçe yurtdışı hayalim git gide silikleşti ama yine de çabaladım. Üniversitede Erasmus sınavına girdim 3. oldum. Sadece 1. olan burslu gidebiliyordu. O sene burs iptal oldu. Birinci olan arkadaşım burssuz gidemeyeceğini belirtince sırayla 2. ve 3.ye, yani bana sordular. Ben de burssuz gidemezdim. Sonra bir mucize oldu; burs işi çözüldü ve arkadaşım gitti Erasmus programı ile yurt dışına. </div><div><br /></div><div>Erasmus olmayınca Work & Travel programına başvurdum. İndirim kazandım, normal ücretin üçte birini ödeyerek gidecektim. O sene annem vefat etti. Gidemedim. Daha sonra bir kez daha niyetlendim. Çalışıp para biriktirdim. Bu kez de Evrim engel oldu. Gidersen ayrılırız muhtemelen dedi. Sen de gel dediysem de Nuh dedi, peygamber demedi. Ben de aptal aşık, gitmedim.</div><div><br /></div><div>Mezun olunca Hayat gailesine düştük; iş güç, ev, evlilik, çocuk... Yıllar geçip gitti. O yıllarda yurtdışına giden arkadaşlarımız oldu. Yakın zamanda gidenler de oldu, şimdilerde gitmek için plan yapanlar da var. Ama benim içimde artık en ufak bir istek bile yok. </div><div><br /></div><div>Peki neden? </div><div><br /></div><div>38 yaşımdayım, İngilizce öğretmeniyim, evimiz var, arabamız var. İyi kötü yaşayıp gidiyoruz. Büyük resimden bağımsız olarak, henüz bizim günlük mikro hayatımıza can sıkıcı bir müdahale yok. Bu koşulları bırakıp yurtdışında sıfırdan bir maceraya atılacak motivasyonum yok. İyi kötü bir düzen kurana dek çekeceğim sıkıntıları göğüsleyecek gücüm yok. Hadi kurduk diyelim, günlük hayatımda ne değişecek? Yine kalk, ye, giyin, işe git, işten çık, eve dön, ye, izle, uyu... Aynı günlük rutin... "Arya'nın geleceği için iyi olur" argümanına gelecek olursam, adam olacak çocuk b.kundan belli olur sözü geçerli. Arya kendini kurtaracak bir birey. Zamanı geldiğinde yurtdışına çıkmak isterse ona gerekli fırsatları sunabiliriz. Nasılsa 3 büyük ülkede dost ve akrabalarımız var. </div><div><br /></div><div>Göç etmeyi, gidip yerleşmeyi geçtim; turistik olarak gezmek için gitmek bile zor geliyor bana. Çok yakın dostlarımın üçü yıllardır İngiltere'de, üçü Almanya'da; Evrim'in en yakın arkadaşı Amerika'da, kuzenleri Kanada'da ve biz henüz birine bile gitmedik. Vize görüşmesi için konsolosluğa gitmek lazım, Hopa'da yok doğal olarak. En yakın konsolosluğa bile uçakla gidip dönmemiz lazım falan.. Yok banka hesapları, belgeler vs.ler... Kim uğraşacak onlarla? Biliyorum şimdi "Abartıyorsun" diyeceksiniz, evet olabilir. Belki de bir çırpıda halledilecek şeyler, benim gözümde büyüyordur. Ama işte mevcut hissiyatım böyle. </div><div><br /></div><div>Ben hâlihazırdaki günlük mikro hayatımın başka bir ülkeye gitsem de çok çok değişeceğini düşünmüyorum. Hatta gidersek mevcuttan daha zorlu koşullarla baş etmek zorunda kalacağımız bir geçiş süreci olacağından eminim. Böyle olunca da gitmek gibi bir çabam olmaması normal bir durum. </div><div><br /></div><div>Son günlerde uzun zamandır yurt dışında olan arkadaşlarımla ve bugünlerde yurt dışına göçmeye çalışan arkadaşlarımla sık sık konuşunca evdeki gündem de bu oldu. Yakın zamanda yerleşmek için değil ama gezmek için gitsek eğlenceli olur. Niyet önemli gerisi kısmet :)</div>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-47289507842744419872024-01-16T14:01:00.001+03:002024-01-16T14:01:08.708+03:00Mutluluk Nedir?<p>Mutluluk 1 haftadır duş alamayan birinin sonunda duş alabilmesi ve tertemiz çarşafın, yumuşacık yorganın içine kendini bırakabilmesidir bazen. Ağrısız, sızısız geçen bir gecedir; karnı doymuş bir çocuktur; sevdiğinin iyi haberini almış sevgilidir; kızına/oğluna sarılabilmektir... O kadar çok yerde ve o kadar farklı şekillerde var olur ki mutluluk... </p><p>Bulmak için kaybetmemiz, kıymetini anlamak için mahrum kalmamız gerekmesi ne acı!</p><p>Sahip olduğumuz binlerce mutluluğu sırf sahibiz diye görmezden gelmemeyi, küçümsememeyi, her anın değerini bilmeyi öğrenmeliyiz. </p><p>Elden gidince nasıl mutsuz olunacağını öğrenmek zorunda kalmamak umuduyla...</p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com30tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-58528205138690134142024-01-14T20:04:00.000+03:002024-01-14T20:04:23.503+03:002024 Okunacaklar Listem<p></p><ul style="text-align: left;"><li>Aeden</li><li>Dünyanın Geçmişi Üçlemesi</li><li>Pia - Arachnoid - Dura Mater serisi</li><li>Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı</li><li>Mutlu Olma Sanatı</li><li>Ikigai - Giving every day meaning and joy</li><li>İkigai - The Japanese Secret to Long and Happy Life</li><li>Bir Ömür Nasıl Yaşanır</li><li>Ben Kirke</li><li>Dakikalar İçinde Mitoloji</li><li>Dakikalar İçinde Avrupa Tarihi</li><li>Gereksiz Bilgiler Rehberi</li><li>Evliliğe Karşı</li><li>Walden, and On the Duty of Civil Disobedience</li><li>Uçuştan Uçuşa </li><li>Rüyanın Öte Yakası</li><li>Aylak Adam</li><li>Kadın Beyni, Erkek Beyni</li><li>On Buçuk Bölümde Dünya Tarihi</li><li>Eski Dünya Seyahatnamesi</li></ul><div><br /></div><div>3 kitaplık seriler ile toplam 24 kitap var listemde. Bu yıl hedefim en az 24 kitap bitirmek ama bakalım :) </div><div><br /></div><div>Listeye eklemedim ama aslında ilk kitabımı okuyup bitirdim. Vladimir Turmanov'un yazdığı bir çocuk kitabı serisinin son kitabı Volkandan Kaçmak kitabını bir çırpıda okudum. Serinin önceki kitaplarını da severek okumuştum. </div><div><br /></div><div>Şu an Aeden'ı okuyorum. Oldukça farklı başlayan değişik bir kitap. Kitapla ilgili henüz son kararımı vermedim ama favori kitaplarımdan biri olacakmış gibi de hissetmiyorum pek. </div><div><br /></div><div>Listedeki her kitabı merakla bekliyorum. Hâlihazırda yatarken okuyabildiğim kadar çok kitap okumak benim için bir kâr olacak iyileşme sürecimde. </div><div><br /></div><div>Ben okuyayım, fonda da şöyle tatlı talı müzik eşlik etsin diyenler için şuracığa bir string quarter bırakayım :) </div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/4fhQXS0-ycw" width="320" youtube-src-id="4fhQXS0-ycw"></iframe></div><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><p></p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-82633258900278508182024-01-13T15:09:00.002+03:002024-01-13T15:09:21.673+03:00Bir Kelime: Nekahet ve İyi ki KoboSevgili <a href="https://sezerozsen.blogspot.com/2024/01/bir-kelime-besus.html" target="_blank">Momentos</a>'un kulakları çınlasın, bugünün kelimesi benden gelsin:<div><br /></div><div><b>Nekahet</b>: (neka:het), Arapça neḳāhet</div><div><br /></div><div>1) isim ► Hastalıktan yeni kurtulmuş zayıf ve hâlsiz olan kimsenin durumu:</div><div> </div><div> "His var mı bu âlemde nekahet gibi tatlı." - Yahya Kemal Beyatlı</div><div><br /></div><div>2) isim, mecaz ► durgunluk.</div><div><br /></div><div>Şu an içinde bulunduğum ameliyat (ya da hastalık) sonrası iyileşme sürecine "nekahet dönemi" deniliyor. Ben kelimeyi "nekahât" olarak biliyordum ama doğrusu "nekahet"miş. Çok içime sinmedi ama TDK böyle diyor.</div><div><br /></div><div>Gelelim bu süreci nasıl geçirdiğimde; bol bol Jane Austen filmi izleyorum ve uzun zamandır okunacaklar listemde bekleyen kitapları okuyorum. </div><div><br /></div><div>Kitapların hepsini internetten indirdim ve Kobo sayesinde okuyorum. Bir kitabın 100 - 150 TL olduğunu düşününce e-reader almak çok daha kârlı. Benimkisi Evrim'in hediyesi :) 5-6 yıldır kullanıyorum ve çok memnunum. Kitapları indirdiğim siteleri şöyle bırakayım. </div><div><br /></div><div><a href="https://hattusa.club/" target="_blank">Hattusa</a> - Aylık 10 kitap ücretsiz </div><div><br /></div><div><a href="https://annas-archive.org/" target="_blank">Anna's Archive</a> - Sınırsız ama aynı gün içinde çok fazla indirme işlemi yapılınca kısıtlama gelebiliyor. </div><div><br /></div><div>E-kitaplar telefonda okunabiliyor ama benim gözlerim çok çabuk yoruluyor. Kobo telefon gibi değil, gerçek kitaba oldukça yakın bir hissiyat veriyor. Evet kitap kokusu yok ama başka avantajları var: Tek bir kitap boyutunda ama içine yüzlerce kitap sığıyor; aynı anda birden fazla kitap okumayı kolaylaştırıyor; yatarken okumak çok kolay, iki elle tutmak gerekmiyor, sayfalar kıvrılmıyor; geceleyin okumak için kendi ışığı var, su ve kum geçirmiyor. Bir şans vermekte fayda var bence :) </div><div><br /></div><div>Bakalım nekahet(?) sürecinde kaç kitap bitireceğim :) </div><div><br /></div>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com20tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-45886455213950266572024-01-09T17:00:00.003+03:002024-01-10T18:36:47.124+03:00Beklenen Telefon - İYİYİM<p>Bugün aradılar hastaneden, yarın ameliyat oluyorum. Arya'yı bekliyoruz, az sonra yola çıkacağız.</p><p>...</p><p>Ya bir iş de düz gitsin! Arya eve gelmedi. Aşağıdaki kırtasiyede mi diye baktı Evrim. Yok. Okula doğru gitti bakmaya. O arada ben gençlik merkezini aradım. Arya, bize haber vermeden okuldan direkt gençlik merkezine gitmiş, bugün film izleyeceklermiş orda. Delirmemek işten değil. </p><p>Normalde sadece Cuma ve Cumartesi resim kursuna gidiyor. Bugün arkadaşından film izleneceğini duyup onunla beraber gitmiş okul çıkışı. Bizden habersiz gittiği için çok kızdım. Benim sinirimin sınırı yok maalesef. Çocuğu azarlayıp derdest bıraktım arkadaşıma. </p><p>Şu an Rize'ye doğru yoldayız. Ameliyat sonrası yine yazarım.</p><p>Görüşmek üzere... </p><p><br /></p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com36tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-82611825573966208252024-01-07T17:53:00.003+03:002024-01-07T18:42:31.391+03:00Yirmi Kavanoz Yemek, Mandalinalı Ayvalı Kereviz ve Kadayıflı Muhallebi<p>Delirdim Sevgili okur...</p><p>Cuma akşamüstü, Pazartesi günü olup kurtulacağımı sandığım ameliyatın belirsiz bir tarihe kadar olmayacağını öğrendiğim an itibariyle yavaş yavaş değil baya paldır küldür delirdim. Ağladım, bağırdım, çağırdım; tekrar ağladım, tekrar bağırıp çağırdım. Sonra cumartesi günü kalkıp hiçbir şey olmamış gibi alışveriş yapıp yemek pişirmeye başladım. Şu an balkondaki dolapta yirmi kavanoz konservelenmiş yemek var. Yetmedi üstüne kadayıflı muhallebi ve mandalinalı ayvalı kereviz de yaptım. Nerdeyse unutuyordum bir de kıymalı bezelye yaptım.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjk1i7qFV9e5ELHORVU4_LTJzH9j9TcOtth_pnT2vkL9FWCqBXPhEcrT5cp64hH7SVvq-Xgvlab-bXD-I0bKgl9oPvUCDmnOr6jxMYkZCQ9k4RrRXOBsP8P70oWsWRqAmj-BoslAL8E56VAV6D-3cHnwAehmKzpZHT-lXl-ZSE01b4IZp4WkCGtpsTuxDc/s5120/IMG_20240106_152536.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3840" data-original-width="5120" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjk1i7qFV9e5ELHORVU4_LTJzH9j9TcOtth_pnT2vkL9FWCqBXPhEcrT5cp64hH7SVvq-Xgvlab-bXD-I0bKgl9oPvUCDmnOr6jxMYkZCQ9k4RrRXOBsP8P70oWsWRqAmj-BoslAL8E56VAV6D-3cHnwAehmKzpZHT-lXl-ZSE01b4IZp4WkCGtpsTuxDc/s320/IMG_20240106_152536.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Kavanozladığım yemekler:</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Barbunya - Yeşil Mercimek Yemeği - Tarhana - Mercimek Çorbası - Nohut - Taze fasulye </div><p>Yemekleri yapıp kavanozlamayı önceden planlamıştım. Ameliyat sonrası yatmam gerektiği için yemek işini önden halledeyim diye. Ameliyat ertelendi; ortada fol yok, yumurta yok ama işte yemekler hazır!? Yemek pişirirken arkadaşlarım aradı, nasılım diye. Onlarla konuşurken de ağladım. Sonra telefonu kapatıp hıçkıra hıçkıra dolu dolu ağladım. Sonra yürüyüşe çıktım. Eve dönerken akşama misafir çağırdım. Hazırlık yaptım, bekliyorum gelmelerini. </p><p>Ağlama halim gidip gidip geliyor. İçimde volkanlar patlıyor, bi' ağlayıp bi' bağırınıyorum. </p><p>Böyle git-gel kötü şöyle tam olsa, tertemiz delirsem de kurtulsak topluca!</p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com23tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-85574432223671828892024-01-05T17:07:00.003+03:002024-01-05T19:39:03.677+03:00... <p>Ameliyat günümü teyit etmek için sabah hastaneyi aradım. "Ben sizi arayacağım bugün" dedi cerrahi servis sekreteri. Tüm gün bekledim. Arayan soran yok. Az önce tekrar aradım: </p><p>- Mesai bitti, sekreter şu an burda değil. Aramadıysa ameliyatınız yoktur. Belki çarşamba günü olabilir. Bekleyin.</p><p>Dayanamıyorum artık... Böyle saçmalık olabilir mi? Belirsizlik en sevmediğim şey. Ben kendimi nasıl ayarlayayım bu belirsizliğe göre? Arya var, okul var... </p><p>Şu an oturdum ağlayarak yazıyorum. O kadar çaresiz hissediyorum ki bazen kendimi... Biliyorum geçecek, biliyorum hallolacak ama işte benim her şeyin şu an olmasına ihtiyacım var. </p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-70171585220622714212024-01-04T15:53:00.000+03:002024-01-04T15:53:10.779+03:00Avaz Avaz<p>Avaz avaz bağırmak, saçımı başımı yolmak istediğim günlerden geçiyorum. Ya da günler benim içimden geçiyor. </p><p>Okulda işim bitmiyor, evde işim bitmiyor; ameliyatım için beklediğim onay telefonu gelmiyor, sömestr için ne yapacağımızı netleştiremiyorum... Tüm vücudum ağrıyor. Beni anlayan kimse yok gibi hissediyorum. </p><p>Tüm bu yarım yamalak işler ve belirsizlik beni delirtiyor.</p><p>YETEEEEERRRRR diye bağırmak istiyorum avaz avaz!</p><p>Yoruldum, sıkıldım, bunaldım. </p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-7071505482975266992024-01-03T00:54:00.002+03:002024-01-03T00:55:51.479+03:00Ameliyata Son 5<p>Sonunda kaçınılmaz gün geldi! 8 Ocak'ta fıtık ameliyatı oluyorum ve kurtuluyorum bu işkenceden.</p><p>Yeni yılın ilk yazısının böyle olmasını istemezdim ama n'apalım Hayat işte!</p><p>Geçen hafta Rize'ye beyin ve sinir hastalıkları cerrahına gittim. Son çekilen MR'ı görür görmez ameliyat hatta platin takılmasını önerdi doktor. Ben de zaten kökten bir çözüm aradığım için hemen kabul ettim. Ameliyat günü pazartesiymiş; bu hafta yeni yıl sebebiyle pazartesi resmi tatil olduğu için önümüzdeki haftaya kaldı. Aslında böylesi daha iyi oldu çünkü okulda tamamlamam gereken sınavlar var. Bu hafta her şeyi bitirip ondan sonra ameliyat olursam içim rahat edecek. Bu kadar ameliyat mevzu yeter, biraz da yılbaşından bahsedeyim :)</p><p>Uzun yıllardır hep evde kutluyoruz biz yılbaşını. Bu yıl da değişmedi, evdeydik. Bu yıl sofra işini abartmamaya çalıştım. Ara sıcak <a href="https://ruyaninmutfagi.blogspot.com/2014/03/mantarl-pazl-kis.html" target="_blank">(ıspanaklı kiş)</a>, ana yemek (fırında tavuk-patates), tatlı (çikolatalı milföy) ve yemek sonrası şarap yanına olmazsa olmaz peynir tabağı tabi ki :)</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaQB_1kQ0vvO_xw9qaWh3yxUavQLy3ltLfhpvJoLLtMZRTjlf6eK69JMUQlY_aCUlG-C7z8L4DPDcG6PEK7YpaznOt91Yv5j0jQhSicfYF4Oc5lB7QEgpBUAbonh0utrKm16lopILAquBejLJ27g_G0uLf7YCV_Yjyogvmt7veLtKWyYLe7SMS6prNmCM/s5120/IMG_20231231_163043.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3840" data-original-width="5120" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaQB_1kQ0vvO_xw9qaWh3yxUavQLy3ltLfhpvJoLLtMZRTjlf6eK69JMUQlY_aCUlG-C7z8L4DPDcG6PEK7YpaznOt91Yv5j0jQhSicfYF4Oc5lB7QEgpBUAbonh0utrKm16lopILAquBejLJ27g_G0uLf7YCV_Yjyogvmt7veLtKWyYLe7SMS6prNmCM/s320/IMG_20231231_163043.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Milföyden ağaç yapmak düşündüğümden daha çok zorladı beni ama gecenin yıldızıydı :)))</div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYE5QZdUTg0qchJo1kJIQc3l93h_saiasdEA523n6pOIInB56B3FVA8FYH3-tr6VWpApsfVnjVeZjXP4ZOrwnbWdQ9_tu-cVEmKcVaLG0Fepaeb4hObnPlC2PjwTo8uynCM0pg1ysOPr6puRsNUSJoBrd-u6mpZvPD3OXW7bu_0h7YYUXry0_UwiuTLGc/s5120/IMG_20231231_181604_edit_265248010847024.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="5120" data-original-width="3477" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYE5QZdUTg0qchJo1kJIQc3l93h_saiasdEA523n6pOIInB56B3FVA8FYH3-tr6VWpApsfVnjVeZjXP4ZOrwnbWdQ9_tu-cVEmKcVaLG0Fepaeb4hObnPlC2PjwTo8uynCM0pg1ysOPr6puRsNUSJoBrd-u6mpZvPD3OXW7bu_0h7YYUXry0_UwiuTLGc/w217-h320/IMG_20231231_181604_edit_265248010847024.jpg" width="217" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Ya benim bu kızım ne zaman bu kadar büyüdü acaba?</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Arya'nın ilkokul öğretmeni yılın son okul gününde çocuklara yeni yıl dileklerini yazdırıp zarflara koyuyor ve sonraki sene yılın son günü açıp dileklerinin ne kadarının geçekleştiğine bakmalarını istiyordu. Geçen yıl, Aryalar ilkokuldan mezun olup ayrılacakları için öğretmenleri, yazdıkları mektupları evlere göndermişti çocuklar ile birlikte. Dün gece mesaj atarak hatırlattı zarfları; hemen açıp okuduk tabi merakla. Arya'nın yazdığı beş dilekten dördü gerçekleşmiş :) %80 çok iyi bir oran :) Bu yıl ben de yazdım bir kağıda dileklerimi ve Arya'nın zarfına ekledim :) Bakalım bende oran nasıl olacak :))</div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd178I94qy-Wpq1PVNfbN3mrG58h30pNPZTdT5lMaGfNfIRdH9rKDNhl3lgw0tk9AEljdydXdswU7fOswtvJfOkUtBul03mQdpPFyBxak1vSP0YvamFaqwPLsVaowUwc89Aj7Pt-RcH5mf2vLsP9qPhaxV2LzHf7tDjZwd_Sza9agEYNBAzwkp1B8pqTc/s5120/IMG_20231231_182556.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="5120" data-original-width="3840" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd178I94qy-Wpq1PVNfbN3mrG58h30pNPZTdT5lMaGfNfIRdH9rKDNhl3lgw0tk9AEljdydXdswU7fOswtvJfOkUtBul03mQdpPFyBxak1vSP0YvamFaqwPLsVaowUwc89Aj7Pt-RcH5mf2vLsP9qPhaxV2LzHf7tDjZwd_Sza9agEYNBAzwkp1B8pqTc/s320/IMG_20231231_182556.jpg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Senede bir gün max. 10dk giydiğim kırmızı stillettolarım ve ben :)))</div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7i8jkvNB9SK17CA9vFIlAxIo5Z4dQrcQzYsZlFmYp7drHJwIHoGE19KX-jl2iAR-EK-KusWfzdKacR0QulTXH3lfxO7NLtdGtFZR_YV7s5G2yUOCbrLHQauLaOgWgVmwP9NRGctEt3kOL2HTVtb7iHTBd7iOHCCErYr2bAZJ8mDBJWAQ5wGzhvGayOp8/s5632/IMG_20231231_185315.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4224" data-original-width="5632" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7i8jkvNB9SK17CA9vFIlAxIo5Z4dQrcQzYsZlFmYp7drHJwIHoGE19KX-jl2iAR-EK-KusWfzdKacR0QulTXH3lfxO7NLtdGtFZR_YV7s5G2yUOCbrLHQauLaOgWgVmwP9NRGctEt3kOL2HTVtb7iHTBd7iOHCCErYr2bAZJ8mDBJWAQ5wGzhvGayOp8/s320/IMG_20231231_185315.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Böyle başlayan geceyi şöyle bitirdik :)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaBoTUkcKy4Qo7_pcsaiFKQiQjr9C5J4guxmDBt5hyjjyYG4pjhrClDzhVEtUrTHg_tfY7Ckma4tBOQFvwlE50ytlJ2gnchasGPfId1fgdICr65vSExjXNqoqoPUJBZ8DTA-afyavgoEZS66TaATENor8ij1xzQBmkYenhTGZE2YsfFJvpuBIZjSrAsQM/s5120/IMG_20231231_194145.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="5120" data-original-width="3840" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaBoTUkcKy4Qo7_pcsaiFKQiQjr9C5J4guxmDBt5hyjjyYG4pjhrClDzhVEtUrTHg_tfY7Ckma4tBOQFvwlE50ytlJ2gnchasGPfId1fgdICr65vSExjXNqoqoPUJBZ8DTA-afyavgoEZS66TaATENor8ij1xzQBmkYenhTGZE2YsfFJvpuBIZjSrAsQM/s320/IMG_20231231_194145.jpg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Bu yıl bir şişe şarabı Evrim seçip aldı, bir şişe şarabı da ben :) Evrim'in şarabı açık ara iyiydi :)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Yeni yılda güldüğümüz anların üzüldüğümüz anlardan fazla olması dileğiyle...</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com27tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-21600609533173059132023-12-22T19:05:00.002+03:002023-12-22T19:05:13.044+03:00Ne istediğine dikkat etmeli insan! Bazen çok beklediğimiz, delice istediğimiz şeyler gerçekleşir ama hiç de umduğumuz gibi hissettirmez. Hatta tam tersine m.k gibi hissetmemize yol açabilir. İstediğimiz şeyi gözümüzde ne kadar büyüttüğümüzü anlarız elde ettiğimiz anda. Demek ki istediğimiz şeyin gerçekleşmesi, ihtiyacımız olan şeyin gerçekleştiği anlamına gelmiyor aslında. İsteklerimizle ihtiyaçlarımız birbirinden farklı şeyler. <div><br /></div><div>İslâm'daki "Hayırlısı olsun", "Allah hayırlısını versin", "Allah hayırlısıyla tamamına erdirsin" gibi temenniler çok yerinde geliyor şu anda bana. </div><div><br /></div><div>İçten içe ya da açıktan açığa çok istediğimiz ama aslında pek de hayrımıza olmayan şeyler yeni yılda uzak olsun hepimizden! Hayrımıza olan neyse o gelip bulsun bizi!</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/A3oFDPztWWo" width="320" youtube-src-id="A3oFDPztWWo"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Mabel Matiz feat. Aşkın Nur Yengi - İki Satır Yara</div><div><br /></div>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-72487488529854752762023-12-16T16:58:00.003+03:002023-12-16T17:00:39.601+03:00TemptationTürkçesi "cezbedicilik","baştan çıkarma", "ayartma"...<div><br /></div><div>Bazen çok zor. </div><div><br /></div><div>Hayatın tam burnumuzun dibine dayadığı hatta gözümüze soktuğu o "baştan çıkarma"lara karşı koymak çok zor.</div><div><br /></div><div>Her sabah yataktan kalkıp giymek zorunda olduğumuz unvanlar o kadar ağır ve o kadar çok ki... Daha önce de defalarca kez yazmışlığım var: Anne olmak, eş olmak, abla olmak, dost olmak, iyi biri olmak... Ne yaparsa yapsın birinden birinde çuvallıyor ve sürekli yetersizlik hissi ile boğuşuyor insan. Hâl böyle olunca ister istemez yan yola sapmak, yapılmayacak olanı yapmak, tüm unvanları bir kenara bırakıp kaçmak ve hatta yok olmak istiyor insan. </div><div><br /></div><div>İçten içe biliyorum, kaçmak çare değil tabi ki. Tüm unvanlardan sıyrılıp çırılçıplak kalsak bile içimize işlemiş olan yetersizlik hissi düşmeyecek yakamızdan; illa ki kafamıza kakılacak sözüm ona yetersizliklerimizi. Yine de kaçma fikrinin cazibesine kapılmamak ne mümkün! </div><div><br /></div><div>Bugün Arya, Artvin'e satranç turnuvasına gitti. İlk karşılaşmayı almış, ikinciyi kaybetmiş ve orda kopmuş film. Ağlamış, eve gitmek istiyorum demiş, tepinmiş, söz dinlemeyip dışarı çıkmış. Oysa dün akşam konuşup anlaşmıştık tepkilerini biraz yumuşatması gerektiği konusunda. Arya duygularını çok yoğun yaşayan bir çocuk. Biliyorum elinde değil ama bilmek yaşadığımız durumu kolaylaştırmıyor. Hem dün hem de bu sabah kaybedebileceğini, bunun çok normal olduğunu, oraya herkesin kazanmak için gittiğini ama bazılarının kaybedeceğini, bazılarının kazanacağını anlattım. Kaybederse sorun olmadığını, üzülmesinin normal olduğunu ama ağlayıp, çok üzülüp Gökhan abisine sorun çıkarmaması gerektiğini anlattım. Gayet olgunlukla dinleyip "Tamam annecim" dedi. Tabi sonuç öyle olmadı. </div><div><br /></div><div>Hayaller vs. Hayat!</div><div><br /></div><div>Bana yapsa ya da babasına sorun değil; en kötü biner arabaya geliriz eve. Ama turnuvaya Gökhan götürdü kendi oğlu Ata'yı ve Arya'yı. Yani öyle Arya yenildi diye kalkıp Hopa'ya dönemezler Artvin'den. Bebeklikten beri kardeş gibi büyüttük Ata'yı ve Arya'yı; çok rahat birbirimize bırakıyoruz ikisini de. Gözümüz hiç arkada kalmıyor ama bu kez işler farklı. Arya'nın kaybetmeyi hazmedemediğini biliyorum; tek göndermek benim hatam oldu. Yanında olsam sarılır, dinler, sakinleştirirdim; kimseye de yük olmazdı.</div><div><br /></div><div>Evrim hafta sonu çalışıyor ve arabayı o kullanıyor diye bugün Arya Gökhanlarla gitsin, yarın da ben Ata ile ikisini götüreyim dedik. Arya'nın kazanma hırsı olmasa sorun olmazdı da... Olan oldu. Böyle zamanlarda kendimi suçlamadan edemiyorum. Gerçi suçlamak çözüm getirmiyor. İçimdeki yangına körükle gidiyor ve kaçmak istiyorum. Olmuyor, beceremiyorum deyip işin içinden komple sıyrılmak daha kolay geliyor ama aslında öyle bir seçenek olmadığının da farkındayım. Tabi ki öyle bir seçenek var da ben o seçenekle hayatına mutlu mesut devam edebilecek biri değilim. Kaçamam. Doğru olmadığını biliyorum. Kaçarsam pişman olacağımı biliyorum. Arya ben olmadan da hayatta kalır ve büyür ama ben yapamam. Onu yarı yolda bıraktığımı bilerek hayatta kalamam.</div><div><br /></div><div><b>Deneme kabini olmadığı için üzerine giydiği an ömrünün sonuna dek üstünde kalacak unvanları sırtına geçirmeden önce oturup iyice düşünmeli insan. Hazır mıyım? Yoksa bu gömlek bana 2 beden büyük mü? İçini bir ömür boyu doldurabilir, bu gömleği üstümde hakkıyla taşıyabilir miyim? Giydikten sonra bunları düşünmek için biraz(?) geç oluyor.</b></div><div><b><br /></b></div><div>Zamanında albenisine kapılıp hiç düşünmeden üzerimize giydiğimiz gömleklerin yakasını paçasını bir araya getiremiyor<b>,</b> taşıyamıyoruz bazen. Üstümüzden de atamayacağımız aşikâr. Bu durumda yapacak tek şey kalıyor. Gömleğin içini doldurmak için büyümek, genleşmek, olduğumuzdan daha çok alan kaplamak. Peki nasıl?<br /></div><div><br /></div><div>Düşünelim. Beyin fırtınası yapabiliriz.</div><div><br /></div><div>Aklıma ilk gelen sakin kalmak. Derin bir nefes alıp kaçmaya yeltenmeyi bırakmak ve duruma odaklanmak. Ben sakinleşmek için oturup bu yazıyı yazdım. Elimden geleni yaptığımı hatırlattım kendime. Mevcudu kabullenip akışa güvenmeliyim. Her şey olması gerektiği gibi ya da olabileceği gibi oluyor. Şu an için başka türlüsü mümkün değil.</div><div><br /></div><div>Bugün direnmek zor. Ama hayat böyle; bazı günler güzel, bazıları zor. Çare zor anların da geçip gittiğini hatırlamak ve yola devam etmek.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/yeUQ9mjVp4k" width="320" youtube-src-id="yeUQ9mjVp4k"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Pinhâni - Sakinleştim</div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-832020503025353886.post-43892495859704136332023-12-14T01:20:00.002+03:002023-12-14T01:20:27.672+03:00Yeniden Keşfetmeli İnsan Kendini<p>İyi ki blog var! İyi ki yazıyorum yıllardır!</p><p>Dönüp okumak o kadar iyi geliyor ki...</p><p>Kendime sarılıyorum; elimi sıkıp tebrik ediyorum; sırtımı pat patlayıp teselli ediyorum. O kadar çok duyguyu tekrar anımsıyorum ve mutlu oluyorum ki... Anlatmak zor. Hissetmek harika!</p><p>Kendimi yeniden keşfediyorum, unuttuğum yanlarımı hatırlıyorum. Neler yapmışım, neler atlatmış, neler anlatmışım... Her bir yazı ayrı bir keyif veriyor dönüp okudukça. Acısıyla, tatlısıyla...</p><p>Kim olduğumu hatırlamak iyi geliyor. Yazdıklarım, yaptıklarım, yaşadıklarım ve içinden çıkıp hayata devam ettiklerim her düştüğümde yeniden kalkabileceğimi fark ettiriyor bana. </p><p>"Bunu ben mi yazmışım? Vay be!" dediklerim oluyor :D İnanılmaz bir his :) Kimse bilmese kendim bilmeliyim kendi değerimi diyorum. Canım <a href="https://proje365blog.blogspot.com/" target="_blank">Ceren</a>'imin yazdığı "Kendini DE Sevmek" serisini yaşıyorum adeta blogun içinde, kendi kişisel tarihimde çıktığım yolculuklarda. Kendime hiç acımadığım zamanlar, kendime çok acıdığım zamanlar; kendimi teselli ettiğim anlar, kendimi yerden yere vurduğum anlar... Günden güne değişen ruh halim; inişler çıkışlar; mutluluklar, mutsuzluktan dibe vuruşlar... Elle tutulur yanımın olmadığını düşündüğüm günler, her şeye rağmen çok sevildiğime şaşırdığım günler... Bitirdiğim öyküler, bitiremediğim öyküler... Daha neler neler...</p><p>Blogun içinde oradan oraya dolanmak, daldan dala atlamak, zaman makinesiyle yolculuk yapmak gibi. Çok eğlenceli :) Ara ara bu yolculuğa çıkmak çok iyi geliyor bana. </p><p>Zaman yolculuğuma ara verip bitmek üzere olan yıla bakacak olursam; yaşım yıl hesabıyla 37'den 38'e yükselmek üzere, Evrim'le sevgililikte 18., evlilikte 12. yılı devirmek üzereyiz. Arya da 11'e doğru yaklaşıyor iyice :)) 2024 itibariyle benim emekliliğe 20 yıl kalacak :))) </p><p>Hâl böyleyken böyle :) Gelen günler geçen günleri aratmasın; sağlıkla, huzurla ve güldüğümüz günlerin ağladıklarımızdan fazla olması dileğiyle bekliyorum 2024'ü.</p>Manxcat / KuyruksuzKedihttp://www.blogger.com/profile/12529445524499290817noreply@blogger.com18