Perşembe, Nisan 30, 2009

Güzide Yurdumun Bitmek Bilmeyen Sınavlar Silsilesi

Nasıl bir ülkeyiz, nasıl bir eğitim sistemimiz var çözebilmiş değilim.

İkokuldan sonra sınava gir, ortaokuldan sonra sınava gir (gerçi şimdi ilköğretim oldu ama bizim zamanımızda öyle değildi), liseden sonra hem ÖSS'ye hem YDS'ye gir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi hazırlık geçme sınavına gir.

5 yıl üniversitede vizelerle finallerle boğuş, okul bitiyo diye sevinirken bir de ÜDS (üni.ler arası dil sınavı), ALES ve KPDS çıksın üstüne! Bunaldım ya! Vizeler dün bitti ama bu kez de pazar günü KPDS var of ooooffff! Haftaya pazar da ALES.

Eğitim öğretim denen kavramlar bizim ülkede sınav anlamına geliyor kısaca. Öğrenci miyim yoksa kobay mı bilemiyorum. Bilgi değil sabır ölçmek için yapılıyor sanki tüm bu sınavlar. Neyse yapacak bişey yok sistemin bir parçası olmak istemesem de aç kalmamak, işsiz kalmamak için sistemin saçma sınavlarına da katlanmak zorundayım. Umarım birgün bu saçma sapan düzenden kurtulmak için fırsatım olacak.

Pazartesi, Nisan 27, 2009

Yeniden İstanbul ve Vizeler

Evet yine ben.

Az önce karar verdiğim üzere bu blogu karartmayacağım. Böyle yazınca bi garip oldu aman neyse canım nasıl istersem öyle yazabilirim. Bir ara aklımdan bu blogu ileriki kariyer hedeflerime (peh:) uygun olarak düzenleyip çeviriler, makaleler vb. işsel metinler koyarak karartmayı düşünüyordum ama başlığı atar atmaz bunun bir plandan öteye gidemeyeceğini kavradım. Ben böyleyim. Aklıma geleni yazmayı, aklıma estiği gibi yazmayı seviyorum:) Çeviri ve diğer yazılarım için gerektiğinde yeni bir blog oluşturabilirim yani acelem yok.

Geçen hafta çarşamba günü eve gitmiştim, bu sabah döndüm İstanbul'a. Evde bu kez iyi vakit geçirdim, herşey olabildiğince yolundaydı. Manisa'da mesir şenlikleri vardı, gelirken kızlara ve Acıbadem'in 3 atlısına mesir macunu getirdim, haftasonu vereblirim sanırım.

Bugün Çağdaş Dünya Edebiyatı vizesi vardı. Şimdiye kadar girdiğim en rahat sınavdı, umarım beklediğim gibi yüksek not alırım. Yarın 2 tane sınavım var; işin komiği seçmeli ders olan coğrafya için kendi bölüm dersimden fazla zaman harcadım çalışmaya. Yarından sonra tek sınav kalıyor ama yine de rahat yüzü yok bana. Haftasonu da KPDS var. Offfffffffffff!

Bazen içimden çığlıklar atmak geliyor...

Pazar, Nisan 12, 2009

Slumdog Millionaire ve Wolverine

Az önce izledim Slumdog Millionaire'i. Umduğumdan çok daha iyi bir film çıktı. Oyuncu seçimleri çok iyi. Anlatım etkileyici, konu popüler kültür etkisi taşıyor.

Filmin en hoş yerleri Jamal'ın çocukluk günlerini anlatan sahnelerdi bence. Ne kadar tatlı bir çocuk o ufaklık öyle!

Filmi izlerken Jamal'ın abisine sağlam küfürler yolladım kendimi tutamayıp; bir de yarışmanın sunucusu var tabii.

Filmin sonu brz masalsı olmuş ama güzel de olmuş.

Filmden sonra da 1 Mayıs'ta vizyona girecek olan X-Men Origins: Wolverine filminin fragmanını izledim. Fragman güzel. Eminim film gerçekten çok iyi.

Of brz daha hızlı aksın artık şu zaman!

Cumartesi, Nisan 11, 2009

Arkadaşlar İyidir Ama Bazen Gıcıklaşabilirler De

yeni bir gün daha.

dün gece Arda'yı askere uğurlama toplaşmasına gittik. yaklaşık 20 erkek arasındaki 2 kızdan biriydim. gecenin sonlarına doğru brz sıkılsam da güzel bi geceydi. gecenin başında Berkay sıkılmamam için beni yalnız bıramadı, sonra da çocuklar geldi zaten.

taksim'den 110'a binip eve gelirken çok üşüdüğüm için Oktay beresini bana verdi; ellerim de buz gibiydi, orda da Volkan devreyi girdi, ellerimi ısıttı:) yani yine "arkadaşlar iyidir" tezini kanıtladılar:)

sabah 11'de kalkmamıza rağmen hala kahvaltı etmedik ki az sonra bayılcam açlıktan:( sabahtan beri Volkan'ın benimle uğraşmasına engel olmaya çalışıyorum. önce enseme böcek koymaya çalıştı sonra ona 3 tane şiir okumazsam beni rahat bırakmayacağını ilan etti. sabah sabah 2 adet Orhan Veli ("aşk resmi geçiti" ve "bedava") ve 1 adet Ahmet Muhip Dranas şiiri (Fahriye Abla)okudum Volkan'a. niye diye sormuyorum bile çünkü öyle işte, Volkan bu. sorgulamıyorum. Allah'tan şiirler güzel:)

sabah Evrim aradı. o kadar çok özledim ki onu... 35 gün var gelmesine:( 4 aydan sonra kalan 1 ay için pek sabrım kalmadı. sürekli oyalanacak birşeyler arıyorum. haftaya sınavlar başlıyor. sonra da ALES ve KPDS var. iki arada bir derede Çandarlı'ya gidip tatil yapmak istiyorum. Umarım ben iyice delirmeden geçer şu son 1 ay.

Perşembe, Nisan 09, 2009

Bahar Hayallerle Giriyor Kanıma

2 gündür hava çok güzel.

2 gündür yollara vuruyorum kendimi. Dün Karaköy'e kadar yürüdüm, denize karşı oturup balık yedim Paradise Restaurant'ta. Bugün de yine yurttan tramvay yolunu izleyerek Sirkeci'ye kadar yürüdüm. Vapura binip Kadıköy'e geçtim, Acıbadem'in 3 Atlısı'na geldim. Evde kimse yoktu; oturup nette gezindim. Aslında bloga yazı da yazmıştım ama lanet bağlantı kopunca yazı da uçtu.

Çocuklar gelince birlikte bi seminere gittik. MAN'ın CEO'su gelmiş; çok karizmaydı amca. Sonra da KFC'ye gittik ki gitmez olaydık, şu an çatlamak üzereyim.

Havalar güzel olunca canım sürekli gezmek istiyor. Yüzmek, fotoğraf çekmek, güneşlenmek, dans etmek istiyorum. Bahar hayallerle giriyor kanıma. Enerji veriyor ama harcamak için okulu boşlamak gerekiyor. Bir de yalnız olmuyor, Evrim burda olsa...

Vizeler geçse de rahat rahat yollara vursam kendimi. 1 Mayıs'ta sınav var ama 1 Mayıs resmi tatil olacak sanırım. Ben de Evrim gelmeden kısa bir tatil yapıp yenilenmiş olurum.

Salı, Nisan 07, 2009

Yağmurda Kalmış Şeker Gibi Eriyorum

Eriyorum evet! Bunun başka bir açıklaması olamaz. Şu anda 61 kiloyum!

Üniversiteye başladığımda bile daha kiloluydum. Liseyi bitirdiğimiz yaz Şehnaz'la gittiğimiz tatilden bir arkadaşın acı sözleriyle "manken" gibi gidip "patates çuvalı" olarak dönmüştük. Tanımlama çok doğruydu. Üniversitenin ilk yılında 6-7 kg daha alıp 70kg.ya ulaştım.
Yazın spor yaparak zorla 64-65 kg'ya düşmüştüm ve 4 yıldır da 3 aşağı 5 yukarı aynıydım. Ama şimdi çok garip bir şekilde zayıflıyorum.

Son 1 yıldır 64 kg.ya razıyken kendimi birden 61 kg buldum. L ya da XL giyerken şimdi S beden giyer oldum. Bu kadar şaşırmamın sebebi ise bu hiç uğraşmadan oldu. Sanırım özlem insanı eritiyor. Evrim'in gelmesine 39 gün daha var. Umarım o geldiğinde de böyle zayıf olurum:)

Uzun süreden sonra ilk kez kendimi iyi hissediyorum. Evrim'in ailesi Evrim yokken benim ailem oldu. İçimde garip bir huzur var. Sakin bir aile hayatı benim pek alışık olmadığım yeni bir durum ama uyum sağlamakta hiç zorlanmıyorum. Ailece yapılan sabah kahvaltılarına, cam önünde içilen keyif kahvelerine, Gülnur teyzeyle yemek yapmaya ve Ersin amcayla film izlemeye çok alıştm.

Umarım hayat bu kez verdiklerini geri almaz hiç beklemediğim bir anda.

Pazartesi, Nisan 06, 2009

Ruya's Status: "Ruya Kara is looking for a good job"

Gece hastalanıp güne hasta olarak başlamış biri olarak şu an fiziksel olarak oldukça iyiyim. Ama ruhsal olarak pek öyle değil. Öğleden beri iş arıyorum. Bir sürü yere online başvuru yaptım. Defalarca CV doldurdum. Tesadüf bu ya bloguma göz atayım dediğimde karşıma Tunç Kılınç'ın yazısı çıktı. O linkten o linke geçerken de epey eğlendim. Özellikle de şu yaratıcı CV fikirleri ve örneklerine bayıldım. Bence herkesin göz atmasında fayda var.

Şimdi kendim için yaratıcı cv hazırlama yolları düşünüyorum. Başvuracağım ilana özel cv.ler hazırlamayı hedefliyorum. Mesela bankaya başvururken kişisel bilgiler kredi kartı şeklindeki kalıplara yazılabilir ya da banka broşürlerine benzer bir düzende hazırlanabilir. Tabi benim epeyce profesyonel yardıma ihtiyacım olacağı kesin:(

İşsizlik ve işe alınmama korusu insanı gerçekten yaratıcı yapabiliyor demek ki. Şu anda aklıma bir sürü değişik fikir geliyor. Bazıları komik ama bazıları da işe yarayabilir. Bakalım şu okul bitse de tam zamanlı iş arayabilsem.

Cumartesi, Nisan 04, 2009

Ne Hissedeceğimi Bilemiyorum Bugünlerde

İyice garipleştim ben. Ne hissetiğimi, neden böyle hissettiğimi ya da nasıl hissetmem gerektiğini kestiremiyorum. Bir öyleyim bir böyle. İyice zayıfladı ruhumun sesi sanki.

Geceleri uyuyamıyorum, gündüzleri gözlerim kapanıyor. Bir enerji doluyum bir bitkin. Bir huzurluyum bir deli. İstikrarsızlığın bu kadarı da fazla bu bünye için.

I need stabilization(?)

Kendimi sokaklara vuruyorum bir süredir; geziyorum da geziyorum. Bir de okuma açlığı çekiyorum. Sürekli yeni birşeyler okumak istiyorum. Dış dünyayla bağlantımı koparmak istemiyorum ama bunun için çaba harcamak da zor. Bilemiyorum işte.

Ne hissettiğimi, neden öyle hissettiğimi ya da nasıl hissetmem gerektiğini kestiremiyorum.

Cuma, Nisan 03, 2009

Sıcak Bir Kucak Özlemi

Bugün de güzel bir bahar günü olacak sanırım.

Uykusuz ve baş ağrısıyla geçen bir gecenin daha ardından sabaha varmak az da olsa rahatlatıcı. Soğuk duşla başladığım günü sıcak bir kucaklaşmayla bitirmeyi çok isterdim. Annemi çok özledim; kardeşimi çok özledim; kalbimin sahibini çok özledim. Sıcacık ve huzur dolu kollarda uyumayı -uyuyabilmeyi- çok özledim. Biraz umutsuzum ama yine de bugün yeni birgün ve yeni bir günün neler getireceğini henüz kimse bilmiyor.

2 saat sonra dersim var, o saate kadar yapmam gereken de bir sürü iş. Benim tek isteğimse kendimi yollara vurup ordan oraya savrulmak. Belki de tüm günü vapurlarda geçirmek. Kulağımda eski bir şarkı, elimde sevdiğim bir kitap ya da bir kalem bir kağıt. Özgürlük kısacası. Belki de kaçmak, yeni başlangıçlar aramak. Ruhum yaşamak, nefes almak istiyor; kalbim yeniden uçarcasına çarpmak istiyor. Hayata geri dönmek istiyorum. Canımın çekmediği hiç birşeyi zorla yapmak istemiyorum artık.

Hayatın herkese hakettiği fırsatı sunduğu mutlu bir dünya hayal edip orda yaşamak isiyorum bugün.

Çarşamba, Nisan 01, 2009

Keşke Yanımda Olsaydın

Bahar kendini hissettirmeye başladı bir iki gündür. Kendimi daha iyi hissediyorum ama yine de eksik kalıyor hayat. Hala bekliyorum. Son 45 gün.

Sabretmek, özellikle de benim gibi biri için, gerçekten çok zor. Hergün, her an, her nefeste kendimi avutmak zorundayım. Sürekli kendimi günlerin geçtiğine ikna etmem gerekiyor. Geçen 3,5 aydan sonra sabrım can çekişiyor.

Okul olmasa sanırım daha da zor olurdu herşey. Derslerle, kitaplarla oyalanıyorum, zaman geçiyor. Herkes "45 gün ne ki? az kalmış işte." diyor ama bana pek öyle gelmiyor. Hayatın akışı o kadar yavaş ki...

Keşke yanımda olsaydın, herşey kolay olurdu o zaman.

Konu dönüp dolaşır...

Aşk'a gelir. Selvi Boylum Al Yazmalım'ı izlemenin tadı her yaşta farklıdır. Aşkın tekilliğine ve sonsuzluğuna inanılan gençlik yılla...