Oturdum ağlıyorum. Çok yoruldum. Tüm vücudum ağrıyor ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Temizlik iptal... Mutfak arataşları grinin elli tonu, banyo dolabının yarısı koridorda yarısı misafir odasında, her yer harç, boya, kir... Oturduğumuz evin koridoru kolilerden geçilmiyor...
Yeni evin işleri bitmiyor bir türlü :( Her şey yarım, işler sürekli bir sonraki güne sarkıyor ya da komple erteleniyor. Misal bugün temizlik yapılacaktı ama olmuyor. Yarın yapılacak.. Umarım...
Mutfağın işi hâlâ bitmedi, bugün derz yapılıyor. Eski banyo dolabı sökülürken 2 tane fayans kırıldığı için yeni banyo dolabı takılamıyor. Bugün fayanslar yapılacak, dolap ne zaman takılır kimbilir...
Perşembe taşınma günü. Olacak olacak da olana dek ben kalan akıl sağlığımdan da olacağım gibi hissediyorum. Evrim de ben de çok yorulduk ve çok gerginiz. Sürekli tartışıyoruz. Ama hepsi anlık. 2 dk sonra koltukta sarılıp film izliyoruz kafamızı dağıtmak için. Eskiden olsa bu tartışmalar uzar giderdi hatta ben işin ucunu kaçırıp küserdim muhtemelen. Şimdi uzamamasının sebebi her anın gelip geçici olması. Kendime sürekli "İlla ki bitecek her şey ve eninde sonunda taşınmış olacağız" diyorum.
Bugün Evrim'in doğum günü ama adam üstü başı toz içinde iş yapıyor ustalarla. Ordan çıkıp dershaneye gidecek, akşama kadar ders anlatacak. Bugünün akıbetini tam bilemediğim için doğum gününü önceden kutladık ama bu akşama da güzel bir sofra hazırlayacağım. Bu evde kutladığımız son doğumgünü Evrim'in, yeni evde kutlayacağımız ilk doğum günü Arya'nınki olacak.
Tüm işler bitip taşınınca kocaman bir oh çekeceğiz ve yaşanan tüm aksilikler gülerek anlatacağız bir süre sonra. Hep öyle olmuyor mu?
Yaşarken zor olan anlatırken komik ve keyifli olur :))
Mutfak penceresinden izlediğimiz son günbatımlarını :)
Denizin mavisini doğanın yeşili ile takas etmeye az kaldı. Ama yeni evden günbatımlarını izlemek için sahile inmek üç dakika :)
Güncelleme: Derler bitmiş diye gittiğim evde karşılaştığım manzara: arataş lar yamalı gibi, iki farklı tonda :( Malzeme hatalıymış. Hadi biz fark etmedik yapılırken de usta nasıl fark etmedi(?!) anlayamıyorum. Şimdi tüm arataş sökülüp tekrar yapılacak. Temizlik yine iptal...
Dün Artvin merkezdeydim. Oraya gitmek de zor, gidince dönmek de.
Şehir merkezi kelimenin gerçek anlamı ile dağın tepesinde!
Bu sokak, Artvin merkezde yokuş değil de, düz olan tek sokak olabilir :) Şu karşıda görünen tepe, aslında Artvin'in kurulu olduğu dağın tepesi.
Buzdağının görünen kısmı gibi :)))
Artvin merkez ile ilgili sevdiğim bir hikaye var. Zamanın birinde ülkeyi karış karış gezmek isteyen yükseklerde de tanıdığı olan bir memur, Artvin'e, Hopa'ya atanmış ama bunu kendine hakaret sayıp "İlçe de neymiş? Benim atamam merkeze yapılsın!" diye yükseklerdeki tanıdıklarını tekrar devreye sokmuş. Gün gelip de Artvin merkeze varması gerekince git git, dön dön bitmeyen yol karşısında ayılıp bayılmaya "Kendim ettim, kendim buldum" diye dövünmeye başlamış :))
Şehir merkezi her zaman en iyi tercih olmuyor tabi :))
Her gidişimde her virajda, her yokuşta insanların taa en başında nasıl olup da böyle dağ tepesine yerleştiğini düşünüyorum. Bir kez yerleşildi mi devamı gelir. Orada doğan orada büyür, alışır, garipsemez durumu ama dışarıdan gelen biri için gerçekten acayip. Ama - her zaman bir "ama" olduğu gibi :) - Hopa'dan Artvin'e gidiş yolu inanılmaz bir manzara sunuyor yolculara. Her yer yemyeşil, yol boyu Çoruh nehri eşlik ediyor manzaraya.
Artvin merkeze gidiş sebebimi soracak olursanız; sağlık heyeti raporu için gittim. Ben artık resmi olarak bir engelliyim.
Engel oranım %43.
Ameliyata rağmen iyileşmeyen ve ikinci ameliyatı doktorların önermediği bel fıtığıma ek, boyun fıtığı, IBS, reflü, kronik depresyon ve bir de kanser geçmişim olduğu için çoklu rahatsızlık sebebiyle engelli olduğum resmileşmiş oldu. Buna neden ihtiyaç duyduğuma gelirsek, okulda bedensel rahatsızlıklarım bilindiği hâlde, öğretmen sayısı yetersiz denilerek bana nöbet görevi veriliyor ve ben nöbet günlerimde öleyazıyorum. İşte bu nöbet görevinden muaf olma amacıyla aldım raporu. Yönetmeliğe göre engelli öğretmenlere nöbet görevi verilemiyor.
Hayat ne acayip!
38 yaşımın bitmesine 3 ay kala %43 engelli oluşum tasdikleniyor ve ben buna seviniyorum?! Boşuna dememişler, "Delirene değil, delirtene bakmak lazım" diye... Ağlanacak halime güler hâle geldim.
Neyse... Bakış açımızı olumlu ayarına alıp öyle bakalım :) Artık nöbet tutmak zorunda değilim :)
Artvin'e gitmişken biraz dolaşıp Cağ kebabı yemeden olmazdı. Hava çok sıcak olduğu için önce kendime bir t-shirt alayım dedim ama girdiğim ilk mağazada aradığımı bulamadım. Halimi anlayan mağaza sahibi çok tatlı bir şekilde az ilerde, çarşıda Yılmazlar var, bir de oraya bakın dedi ve başlı başına günümü güzelleştiren bir detay oldu :)
Kitap Kafe'nin yanında Halk Eğitim Merkezinin ufak, şirin bir mağazası var.
Keşke balkonları kapatarak bozmasalarmış binanın güzelliğini...
Karşıda bayrak olan yerde kocaman bir Atatürk heykeli var.
Dünyanın en büyük ikinci Atatürk heykeli: Boy 22m - Ağırlık: 50 ton
O kadar gezince karnım acıktı tabi ki :) Yine bir esnafa sorarak güzel bir Cağ kebabı yedim. Sonra hastaneye geri döndüm. Saat 15.30'da heyete girdim. Raporun 1 aya çıkacağını söylediler.
...
Yukarıdaki satırların çoğunu daha önce de oturduğum bir kafede yazmıştım. Az önce yeniden düzenledim. Şunlar da cafeden çıkınca çektiğim fotoğraflar:
Artvin deyince Atabarı demeden olmaz :)
...
Yarından itibaren çok yoğun bir hafta beni bekliyor. Fırsat olunca yazarım 🙋🏻♀️
Bir haftadır sanıyorum ki bu Cumartesi mutfak kurulacak, pazar temizlik yapılacak ve biz Perşembe / Cuma, hadi en olmadı Cumartesi günü taşınıyoruz. Ama hiç öyle değilmiş mevzu!
Cumartesi mutfak dolapları kurulacak, elektrik tesisatı halledilecekmiş ama tezgah ve tezgah arası o gün yapılmayacakmış. Ne gün yapılacakları belli bile değilmiş henüz! Ve tüm bunları Evrim zaten biliyormuş ama bana söylememiş! Ben az önce mutfağı yapan ustaları arayınca öğrendim. Allahım gel de çıldırma!
Kaç kez plan yaptım: cmt mutfak biter; pzr temizlik; pzt - salı mutfak malz. kendimiz taşırız yavaş yavaş yeni eve; misafir yatağı gelir, kıyafetleri de onun üstüne yığarız askılarıyla; perş. de geri kalan eşyalar taşınır rahat rahat. Ya ben bunları anlatırken neden "işler cmt bitmeyecek" demiyorsun ki be adam???
Cmt günü duruma göre bakıp söyleyecekmiş zaten!? Ben pazar için temizlikçi ayarladıktan sonra! Olsunmuş, temizliğin mutfakla ne alakası varmış?! Allahıııımmm delirmemek işten değil! Hayır defalarca kez planımı anlatmamış olsam diyeceğim ki adam haklı, ne bilsin ama işte kaç kez oturup anlattım.
Ya erkekler neden böyle?
Sinirden çatlıcam şimdi!
Not: Evet biliyorum. Tabi ki halledilecek, tabi ki taşınacağız sonunda. Lütfen bunları yazmayın çünkü zaten biliyorum ama şu an işe yaramıyor, beni sakinleştirmiyor bunu bilmek.
Mutfak dolaplarının beklenen kapakları Cuma günü gelmiş fabrikadan. Haftaya hafta sonu dolaplar takılacak. Sonrası temizlik ve taşınma ama muhtemelen 10 - 11 Mayıs'ı bulur taşınmamız. Evrim'in 45. doğum gününü ev taşıyarak kutlarız.
Ben stresten yerimde duramadığım, ordan oraya sardığım için Evrim sonunda "Hadi sen kitaplarını toplamaya başla. Bak hazır koliler var, onlara koy istersen" dedi beni oyalamak için. 6 koli yaptım kitaplardan; daha da en az 2-3 kolilik kitap var. Hatta Arya'nın kitapları da sayarsak 5 koli yapar sanırım. Bugün onları halledeceğim. Kitaplardan sonra ıvır zıvır kolisi yapacağım.Geriye kıyafetler ve mutfak malzemeleri kalacak.
Mutfak malzemelerini hiç koli yapmadan elden götüreceğiz. Tabi bunun için dolapların takılıp evin temizlenmiş olması gerekiyor. Kıyafetlerin askıda olanlarını da paketlemeden direk askıları ile birlikte götüreceğiz. Misafir odasına aldığımız yatak, bizim taşınma gününde önce geleceği için onun üzerine istiflerim diye düşünüyorum. Katlı olan kıyafetleri de valizlere yerleştirip öyle taşırız. Yani taşımacılar mobilyaları, beyaz eşyaları ve kitap kolilerini taşıyacak.
Her şey plana uygun giderse - ya da şansımıza plandan da iyisi giderse - mobilyalar taşınıp kurulunca gerisini halletmek kolay olacak. Daha önceki taşınmalarımızda kolilerin üzerine içerik ve hangi odaya ait olduklarını yazmıştık ve bu işimizi çok kolaylaştırmıştı. Kutuları açmaya öncelik sıramıza göre başlamıştık. Acelesi olmayanları da zamanla yerleştirmiştik. Bu kez kolilerde pek bir şey olmayacak gibi: Kitap, ıvır zıvır ve belki valizlere sığmayan birkaç giysi...
Mutfak sandalyelerinin deri boyama işi bitince ayaklarını rötüşlamaya başladım. Sprey boyanın ayarını tutturmak umduğumdan zormuş. Bir de kurumak bilmiyor - gerçi bu durum ben çok boya sıktığım için olabilir. Az sonra kontrol edeceğim eğer kurudularsa bir kat vernik geçmeyi düşünüyorum.
Az önce fark ettim ki bir de ayakkabı kolileri olacak. Ayakkabıları kutularıyla muhafaza ettiğim için bir koliye en fazla 6 kutu koyabilirim sanırım. 3 kişiyiz, her birimize 1-2 koli desek 5-6 koli de ayakkabı çıkacak. Bakalım neler çıkacak daha...
...
Yukarıdaki satırları sabah yazdım sonra işler karıştı. Planın dışına çıkıp buzluğu temizledim; taze fasulye, pilav ve hoşaf pişirdim; orman meyveli crumble yaptım. Böylece buzluk epeyce boşalmış oldu. Taşınırken buzluktakiler eriyeceği için taşınmadan önce içindekileri tüketmeyi planlamıştım. Bugün epeyce boşaltmış oldum; içinde biraz dondurulmuş patates, ıspanak, kızılcık, peynirli börek ve milföy hamuru kaldı. Hepsinden az miktarda var. Bir iki gün içinde onları da tüketiriz.
Orman Meyveli Crumble
Malzemeler:
1 pkt dondurulmuş orman meyvesi
1,5 yemek kaşığı toz şeker
100 gr tereyağ
1,5 su bardağı un
4 yemek kaşığı toz şeker
Krema için:
1 pkt krema
2 yemek kaşığı toz şeker
1 pkt vanilin
Dondurulmuş meyveleri borcama yaydım; üzerine 1,5 kaşık toz şeker serptim. Çukur bir kapta un, 4 kaşık şeker ve küp küp doğranmış soğuk tereyağını karıştırıp kırıntı haline getirdim. Borcama yaydığım meyvelerin üzerine kırıntıları serpip 185 derece fırında 25 dk pişirdim.
Krema için malzemeleri mikserle yüksek devirde iyice çırpıp krem şanti kıvamına gelince dolaba koydum. Eğer deneyecekseniz, dolapta beklemesi gerektiği için önce kremayla başlayın. Benim krema yapmak aklıma sonradan geldiği için şu an kös kös soğumasını bekliyorum maalesef.
Kremayla birlikte servis edilince tadından yenmez :)
Deneyecek olanlara şimdiden afiyet olsun :)
Bir sonraki tarif milföy hamurundan pratik profiterol olabilir :))
5 gündür deri sandalye boyuyorum. Boyadığım da hepi topu 2 adet sandalye :)))
Mutfak sandalyelerimizin ikisi siyah, ikisi beyazdı. Beyazlar zamanla sarardığı için kılıf takmıştım tüm sandalyelere. Yeni evde mutfak dolapları gri olacağı için ben de beyaz olan sandalyeleri açık griye boyayıp kılıflardan kurtulmaya karar verdim. İnternetten deri boyası aldım ve başladım boyamaya. Bir kat, iki kat, üç kat... beş kat... Az önce kaçıncı katı attım bilmiyorum ama bence son kattı.
Her kat boyadan sonra en az 12 saat beklemek gerekiyormuş ki boya iyice kurusun, otursun. Yaklaşık bir haftadır boyuyorum sabah akşam. Bugün sandalyelerin ayaklarını da sprey boya ile rötuşladım ama sprey iyi bir fikir değilmiş. Eşit dağılmıyor, çok sıkınca aşağıya doğru akıyor, dalga dalga oluyor... Keşke sprey boya yerine fırça ile boyasaydım diyorum şu an. Az önce fark ettim ki beyaz sipariş ettiğim boya yerine vernik gelmiş şimdi bir de onu iade etmekle uğraşacağım. Neyse...
Mutfak sandalyeleri ile işim bitince balkon sandalyelerini de boyamaya niyetliyim. Arka balkondaki sandalyelerin metal kısımları rutubetten aşındı, boyaları yer yer dökülmüş. Sprey boyaları fazla almışım, kenara atacağıma sandalyeler için kullanayım.
El becerim fazla olmasa da böyle ufak tefek yenileme, değerlendirme işlerini seviyorum aslında. Sonuç da güzel olursa keyif katlanıyor :)
Üzgünüm, kırgınım, yorgunum. İşin kötüsü bu kez Evrim de öyle. 19 yılı devirdik birlikte, Evrim'i bu kadar bunalmış ve yorulmuş gördüğümü hatırlamıyorum.
Evin işleri ağır aksak ilerliyor, Evrim halletmek istediği işleri istediği şekilde halledemiyor. Küçük tuvaleti kapatıp depoya çevirme işini bitiremedi; mutfağın tesisatı taşınmadığı için oranın sıvası boyası da bitmedi; en son dün salondaki duvarın çıtaları da yamuk olunca Evrim'in tüm direnci kırılıverdi. Yüzü düştü, canı sıkıldı.
Çıtaların birbirine paralel olması gerekiyordu ama maalesef asimetrik olmuşlar.
Duvarın her iki yanında birbirine eşit toplam 4 bölme ile ortada daha geniş olan 1 bölme olması gerekiyor.
...
Evrim'in ciddi bir simetri takıntısı var. Bu yüzden çıtalar çok riskli bir karardı. Ustanın yapabileceğine güvendim ama maalesef sonuç pek umduğum gibi olmadı. Çıtaları düzeltmek için Evrim boş gününde ustayla birlikte çalışacak. Bakalım, umarım hallederler.
Evrim'in yüzünün düştüğü görülmüş şey değildir. Hastayken bile güler, güldürür. O yüzden o surat asıyorsa durum ciddi demektir bizim evde. Bugün mesaj yazıp takıldım Evrim'e: "Lütfen, benden rol çalma. Bu ilişkinin surat asan, dırdır yapan, stres olan kişisi benim. Sen hep gülen, güldürensin. Sıkma canını, her şey hallolur bir şekilde." "Oldu" yazmış cevap olarak.
Şu an tam karşımda üçlü koltukta uyuyor. Okuldan yorgun ve keyifsiz geldi. Onu, böyle canı sıkkın görmek çok garip. Düzelmesi için her şeyi yapabilirmişim gibi hissediyorum ki bu da hiç benlik bir hâl değil :p İlişkinin bencili de benim maalesef.
Mayıs başı taşınma umudumu hâlâ taze tutuyorum. Olacak, olacak.