Seminer haftamız bitti, Pazartesi ziller öğrenciler içi in çalacak :)
Bugün Arya, Artvin'de hazırlık maçında; Evrim, İstanbul'da aile ziyaretinde yani yalnızım. Kendimi sahile attım :)
Bir(a)mos :))
3 gecedir koltukta sızıyorum. Evrim yokken yatak odasında uyuyamadım nedense. Sabahları da erkenden - 5 ve 5.45 - uyandım hep. Evrim bu gece geliyor çok şükür.
Henüz ders programım belli değil ama Pzt sabahı anestezi uzmanı ile görüşeceğim; onay verirse genel cerrah endoskopi - kolonoskopi tarihi verecek. Sonra okula dönüp yeni eğitim - öğretim yılına başlayacağım :)
Hevesli ve heyecanlıyım 🤗🧿
Umarım bu halimi koruyup çoğaltarak güzel bir yıl geçiririm öğrencilerimle :)
Bugünlük bu kadar 😃🙋🏻♀️
...
Update: Az önce saç derimden arı soktu!!! Yok böyle bir şey gerçekten!!! Elimi attım ve arıyı silkeledim, iğnesi de elime geldi saçlarımın içinden!!! Daha önce çok kez arı soktu ama hiç kafamdan olmamıştı. Şoktayım 😱
Bu sabah yatan maaşım, bu sabah bitti. Öğlen yatan ev kiramızdan da sadece 3,156 TL kaldı. Bütün bir ay bu 3,156 TL ile geçinilir mi? Tabi ki hayır! Peki nasıl olacak? Kredi kartı ile geçinip veresiye yaşayacağız 1-2 ay. Hesaplarıma göre sonra toparlanıyoruz :)
Peki sebep?
Sebep çok basit ve gayet insani: Tatil! Geçen ay yaptığımız 19 günlük tatilin toplam faturası 100bin civarı ki bu, 3 kişi, arabayla 5 şehir ve 6 günlük her şey dahil tatil için çok çok iyi bir tutar.
Tatilin otel kısmını 6 taksitte ödüyoruz; ilk taksidi gitti, kaldı beş. Otel harici harcama ve otel dönüşü bugüne dek yaptığım mecburi kredi kartı harcamalarımı ödedim. Önümüzdeki 1-2 ayı atlatınca düze çıkarız :) AMA - kocaman bir ama - böyle olmamalı bence.
Tüm yıl deli gibi çalışıp çabalayıp yazın 3 hafta tatil yapınca elde avuçta bir şey kalmaması normal değil. İnsani de değil. Bence devletlerin tatil ödeneği olmalı, tüm çalışanlara senelik verilen bir ödenek. "Al bunu canım vatandaşım ve gönlünce tatilini yap; iyice dinlen ki sonrasında tam motivasyon ile çalışmaya, üretmeye devam et."
Yukarıdaki satırları okurken eminim çoğu kişinin aklından "Hıı tabi, deli misin sen? Nerde yaşadığını sanıyorsun?" gibi düşünceler geçecek. Oysa deliren ben değilim, sistemin bugünkü haline gelmiş olması delilik bence.
"Yaşamak(?!) için çalışmaktan", gerçekten yaşayacak zaman ve enerjimizin kalmaması, kalsa bile ekonomik durumun buna izin vermemesi çok trajik ve ironik bence.
Her şeye rağmen biz şanslı kesimden sayılırız. Ömrü boyunca tatile gitmemiş, yaşadığı ili bırak, mahallesinden bile öteye gitmemiş ne kadar çok insan var kimbilir...
Neyse...
Bu çözümsüz ve can sıkıcı mevzuyu kapatıp günün geri kalanında stres atmak için denize attım kendimi. Tek başımayım ve inanılmaz keyifliyim :) Arya resim kursunda, Evrim evde bilgisayar başında. Deniz inanılmaz güzel! Tek derdim sırtımı yeşile dayayıp yüzümü denize mi dönsem yoksa tam tersini mi yapsam :))) Aman canım azcık böyle, azcık öyle yapayım di mi :D
Deniz + Güneş + Kitap + Müzik
=
Huzur & Mutluluk
Dereye ya da denize geldiğim günler en az 5 yaş gençleşiyorum bence :D En iyisi ben yarın da geleyim, sonraki gün de... :))))
Üzerimize giydiğimiz ünvanlardan sıyrılıp yenilmek ne mümkün! Yenilmek, yığılıp kalmak istesek de olmuyor bazen. Kalkıp sorumlulukları sırtlanmaya, yaşamaya, nefes almaya devam etmemiz gerekiyor. Ben de öyle yapıyorum mecburen.
Hafta içi delice çalışıp bir çok şeyi hallettim okulda. Bitti mi? Hayır ama ben elimden geleni yaptım. Gerisi teferruat. Önümüzdeki hafta da aynı yoğunlukta geçecek.
Hafta içi kendimi tükettim; haftasonu yeniden şarj olmak için kalbimi dinledim, kendimi sahile vurdum. Cumartesi şehir içinde sahilde yürüyüp deniz kıyısında mini piknik yaptık Evrim'le. Bugün de ailecek plaja geldik. Arya ve ben yüzdük; Evrim kıyıda dergi okudu.
Günlerdir yeniden spora başlamak istiyordum ama bir türlü o ilk adımı atamıyordum. Bu sabah kırdım döngüyü. Yataktan kalkıp giydim taytımı tshirtümü, matımı serdim ve yoga yaptım. Önce sabah yogası ile başladım sonrasında bel ağrıları için yoga ile devam ettim. En son kulunç ve boyun fıtığı egzersizleri ile bitirdim. Kendime avokadolu yumurtalı lavaş sürüş hazırlayıp mis gibi bir kahvaltı yaptım. Güne böyle başlayınca devamı da gayet güzel geldi.
Denizden az önce geldik. Şimdi biraz sınav kağıtlarına bakıp sonrasında yine dergilerime gömülmeyi planlıyorum.
Havayı 26 derece görünce Arya ile kendimizi sahile attık :D Biraz güneşlendik, biraz kitap okuduk, biraz da yüzdük.
Su çok güzel gelsene... desem büyük yalan olur 😅 Su buzzzz buzzz 🥶
Yakınımızda bol çocuklu kalabalık bir grup vardı ve tabi ki Arya hemen araya kaynadı :) Ben de kitabım ve dalgaların sesiyle başbaşa kaldım. Bol bol güneşlenip D vitamini stoklarımı güncelledim :D Akşam olup hava serinleyene dek sahilin ve güneşin tadını çıkardık doya doya :)
Kısacası bugün suyun aşırı soğuk olmasını saymazsak her şey çok güzeldi :) Bir daha ki güneşli günü iple çekmeye başladık bile :D
Biz şu an Artvin'in Hopa ilçesinde yaşıyoruz. Ülkenin bir ucu! Sarp-Gürcistan sınır kapısına 15-20 dakikalık mesafedeyiz. Buraya 3 yıl önce, öğretmen olarak atanınca geldik. 3 yıl kalıp dönecektik ama son düzlükte planlar değişti. Ben atandıktan yarım dönem sonra burası Doğu Hizmeti bölgesi haline geldi. Bir de evimizin karşısında iyi bir ilkokul olunca Arya'nın okula burada başlaması ve doğu görevimi görece rahat bir yerde tamamlamak için kalma süremizi uzattık.
İlk geldiğimizde ben ciddi bir depresyona girmiştim. Atlatmam zaman aldı ama alıştık bir şekilde. hatta sevdik bile :D Hopa'yı sevmemizi sağlayan ilk şey burda kurduğumuz dostluklar oldu. Ondan sonra da muhteşem gün batımları. Ama öyle böyle değil! Her gün başka, her biri diğerinden güzel gün batımları!
Evimiz deniz kıyısında, salon, mutfak, balkon full deniz manzaralı :) Kışın mutfakta, yazın balkonda muhteşem gün batımlarını izliyoruz. Bazen aşka gelip dans ediyoruz, bazen el ele hayallere dalıyoruz, bazen de dostlarımızla çilingir sofraları kuruyoruz. Ne zaman konusu açılsa, Hopa'dan ayrılırsak bir gün batımlarını, bir de dostlarımızı özleyeceğiz diyoruz hep :(
Hopa'da gün batımı dışında ne var peki? Hımm... Zor soru!
Hopa'da gün batımı dışında çok bir şey yok maalesef. Sinema yok, tiyatro yok, spor kompleksi, yüzme havuzu, pazar, AVM vs. yok. Sahilde deniz manzaralı kafeler var, bir adet canlı müzik olan ufacık bir pub var. Ama Hopa başka ilçelere çok yakın ve bazı şeyler oralarda var. Misal 5 dakikalık mesafede Arhavi ilçesinde pazar, sinema, cafe&pub var. Yine 10-15 dakikalık mesafede Kemalpaşa ilçesinde canlı müzik olan restoranlar ve AVM var. Biraz daha ileride Gürcistan - Batum var. Orada oteller, beachler, casinolar, lunapark vs. birçok şey mevcut. Yine çevre ilçelerde Borçka ve Şavşat'ta iki farklı Karagöl var ki sonbahar aylarında fotoğrafçılar gelip kamp kuruyorlar. Civarda bir sürü dere var; rafting ve zipline yapmak mümkün. Hopa arabayla Rize'ye 1 saat, Trabzon'a 2 saat mesafede. Oralarda da gezilip görülecek bir çok yer var tabi ki. Bunlar dışında Hopa'nın girişinde ve çıkışında güzel plajlar var. Bizim evimizin arkasından dağlara çıkan çok güzel bir yol var ki sabah 5'te kalkıp 1 saat tırmanıp, 15-20 dk nefes alıp huzur bulup 1 saat de geri gelerek 2,5 saat dünyadan kopuyorum.
Hopa'da ne yenilip ne içilir derseniz, tabi ki rakı - balık ve karalahana yemekleri derim. Mutlaka hamsi ve mezgit yemelisiniz Hopa'da. Mıhlama ve kuymak da unutulmamalı tabi ki! Ah bir de Laz böreği var! Biz sevmiyoruz ama burada kime sevmiyoruz desek "Aaa siz bir de benim annemin Laz böreğini tadın, bayılırsınız!" diyor. Henüz bayılmadık :)))) Laz böreği içi muhallebili bir çeşit baklava ama muhallebinin içinde karabiber de var. Gerisini siz düşünün :P
Hopa deyince Kazım Koyuncu'dan bahsetmemek olmaz. Kazım Koyuncu genç yaşta kaybettiğimiz Hopalı bir sanatçı. Sahilde bir heykeli var ve heykelde şu sözleri yazılı: "Yerim yurdum yoktur benim, dünyada bir yerdeyim."
Karadeniz müziği çok ilginç. Bir yanda horonlar, Hemşinler; diğer yanda inanılmaz duygusal parçalar.
Gün batımları, rakı-balık, müzik, dostlar... Daha ne olsun işte! Yolunuz Karadeniz'e düşerse mutlaka beklerim :) Gün batımları paylaştıkça daha da güzelleşiyor :)