Sana değil,
Sonu sana çıkan yollara aşıktım ben.
İşte tam da bu yüzden
Seni değil,
Ellerini, gözlerini, dizlerini özledim ben.
...
Sana değil,
Sonu sana çıkan yollara aşıktım ben.
İşte tam da bu yüzden
Seni değil,
Ellerini, gözlerini, dizlerini özledim ben.
...
Bugün yataktan mutlulukla kalktım çünkü 1 haftalık ara tatili tam da olması gerektiği gibi sınavları okuyup dönemi, öğrencileri değerlendirip okula hazır gidecek şekilde geçirdim. Tabi ki kendime ve aileme de zaman ayırdım. Bu yazıyı da kendime ayırdığım zamanın içinde deniz kıyısında dalgalara karşı yazıyorum :)
Uyandığım andan beri kulağımda aynı şarkı:
Günlerin iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin olmasının tek sebebi bizim öyle düşünmemiz. Bazen bunu göremiyor ve bitsin şu berbat gün diyoruz. Aslında o gün bitince olacak tek şey bizim bakış açımızın değişecek olması. Yani aslında bir şekilde o gün olanlar önemini yitirecek, kendimizi eninde sonunda daha iyi hissedeceğim. Biliyoruz ama o an bunu kabul etmeye ve gerçekleştirmeye kadir olamıyoruz. Yine de şanslıyız ki türümüz her koşulda ayakta kalmaya programlanmış yoksa işimiz zordu.
Umarım sizin gününüz de güzel geçiyordur :)
Mutlu pazarlar!
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
ellerimde koparmaya çalıştığım zincirlerden kalma yara izleri
yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun.
gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın.
yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak.
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde.
hiçbiri tamamlayamamış olsun cümlelerimi,
hiç biri bağlayamamış olsun geceyi sabaha.
hiçbirinin gülüşünün her anı senin kadar aklıma işlenmemiş olsun.
hiçbirinin hayali en güzel haliyle barınamamış olsun beynimde.
hiçbirinin izi kalmamış olsun bedenimde.
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
sessizce ağladığım anları kimse çığlık çığlığa hıçkırıklara dönüştürememiş olsun.
ellerim kimsenin üzerinde eriyip gitmemiş olsun, gezinse bile.
dudaklarım senin adını söylerkenki gibi kıvrılmamış olsun hiç bi ad’a yeterince.
yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmiş olsun kumlar aktıkça tane tane.
unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım,
sevmediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki
yerçekimine karşı koysun damarlarımda beni yaşatan her zerre.
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın…
Dipnot: Yukarıdaki şiiri şuradan aldım. Ezginin Günlüğü - 40 yıllık şarkılar albümünden "Gelmiyorsun" şarkısını dinlerken aklıma Orhan Veli'nin "Öyle bir havada gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın." dizeleri geldi. O dizeler Orhan Veli'nin "İstanbul İçin" adlı şiirinden alıntı ama yukarıdaki şiirden tam emin olamadım.
Ankara'dayım.
*Sevgili Momentos'a selam olsun :)
Az önce Instagram'da İzzet Çapa'nın bir gönderisi sayesinde tanıdım aşağıdaki genci. Marcin 18 yaşında ve bir gitar aşığı. Bach'tan Beethoven'a bir sürü sanatçının eserini sadece gitarı ile çalıyor ve bence çok da iyi çalıyor. Dinlerken klasik müzik dinliyormuş gibi hissetmedim. Daha enerjik, daha coşkulu, daha genç bir sound. Ben sevdim :)
Dinlerken aklımdan neler geçti neler...
Bambaşka bir hayat, bambaşka hayaller... Bazen karşılaştığım şeyler karşısında hayatlarımızın ne kadar sınırlı, bakış açımızın ne kadar dar, hedeflerimizin ne kadar kısır olduğunu fark ediyorum.
"Aman çocuğum çok çalış, aman çocuğum hep 5 al, hadi iyi bir okul kazan, mezun ol, iyi bir işe gir, evlen, ev al, araba al, çocuk, 2.çocuk, bir ev daha al, kenara para koy. Ömrün yettiyse emekli ol, torun bak..."
Yaşama, öl!
Oysa ne hayaller var peşinden koşulası... Marcin kendi hayalinin peşinde koşarken ne kadar mutludur?
Ya biz?
Dilerim peşinden tutkuyla koşacağımız hayaller kurmayı öğreniriz çok geç olmadan...
Sevgili Momentos, her pazar takipçilerini birbirinden güzel müziklerle buluşturuyor. Bu haftaki seçimi de yine muhteşem 🧡
Ben salıncağıma gömüldüm, keyfini çıkarıyorum. Hadi siz de tıklayıp dinleyiniz :)
İngilizceye olan aşkıma rağmen yabancı müzikle aramda hep bir mesafe var ama nedense country müzik seviyorum. Günlerdir dilimde olan şu şarkıyı paylaşmadan geçmek istemiyorum :)
Şarkının sözleri çok ilginç.
Başka bir kadına yalvaracak kadar çaresizce aşık olan bir kadın... İstediği erkeği baştan çıkarabilecek kadar güzel olduğu halde ikinci kadın olmayı kabul eden başka bir kadın... Adam nasıl biri acaba? Ama yok yok! Bu o adamın hikayesi değil, bu iki kadının hikayesi sadece.
...
Aşağıdaki parçayı ise yakın zamanda tamamen tesadüf eseri dinledim ve sesi duyduğum ilk anda aşık oldum. Kelimelerle anlatmak zor. Jack Smith şarkıya giriş yaparken dünya bir anda değişiveriyor sanki.
Geçen gün bahsettiğim hayatla arama giren bulut yine büyüdü nedense. Bulut büyüdükçe ben hissizleşiyorum. İngilizce'de "numb" diye bir kelime var, "uyuşmuş, hissiz, donup kalmış" anlamları var. İşte tam öyle oluyorum. Bir donukluk hali sarıyor ruhumu. Günlük işlerimi yapmaya devam ediyorum otomatik pilotta ama orda değilim aslında. Benliğim namevcut. Çok kötü mü peki bu hâl? Bilmem. Alıştım galiba ben, yuvarlanıp gidiyorum.
Bugünü radyo dinleme günü ilan ettim kendi kendime. Genelde telefondan dinliyorum radyo. Canliradyodinle sitesini kullanıyorum. En çok dinlediğim radyolar Kafa Radyo, Pal Nostalji, Radyo 45'lik, Bozcaada ve Açık Radyo. Bugün Kafa Radyo dinliyorum. Az önce Ceyda Düvenci ile Eğitim Takvimi vardı ve dinlemesi keyifli geldi bana. Salih'le Geçen Hafta programı da keyifliydi.
Şuraya bırakayım linki :)
Radyo dinlemek güzel de reklamlar biraz sıkıcı. Eskiden çok güzel reklamlar olurdu, dinlerken bu kadar sıkılmaz hatta favori reklamlarımı beklerdim hevesle. Eski şarkılar da genel olarak daha anlamlı, hikayesi olan parçalardı. Şimdi şarkı ne anlatıyor belli değil çoğu zaman. Gittikçe her şey tatsızlaşıyor mu yoksa sadece ben yaşlanıp zamana yetişemez hâle mi geliyorum acaba?
Sevdiğiniz radyo ve programları varsa yazar mısınız?
Benim sevdiğim bazı programlar:
Zeki Kayhan Coşkun'la Matrax
Nihat'la Muhabbet
Sunay Akın - Ve Şaire ve şaire
30 Kafa şarkı
Sevgili Momentos'un "Bir Kelime" yazılarından esinlenerek ben de bir kelime tanıtmak istiyorum:
fukuku: 1. (isim) böğürtlen
Özellikle Çayeli, Rizede ve az da olsa Hopa'da kullanılan bir kelime. Türkiye Türkçesi Ağızları sözlüğünde sadece "böğürtlen" olarak verilmiş ama "ahududu" için de kullanılabiliyor. Hatta içinde dağ çileği ve "fukuku" kelimeleri geçen şöyle bir şarkı da mevcut :)
Kuş gibi hafiflemiş hissediyorum kendimi!
Uzun zamandır bir cenderede sıkışmışım da birden biri vidaları açıvermiş gibi...
Bir kafeste hapismişim de kafes kırılmış gibi...
Üstümde bir ton ağırlık varmış da birden kalkmış gibi...
Böyle tüm şarkılar dans etmek için yazılmış gibi...
Açtım müziği son ses, dans etmiyorum da uçuyorum sanki :)
Bazı şarkılar var ki istemsizce seviyorum maalesef :)))) Aşağıdaki şarkı fantazi sınıfına mı yoksa arabesk sınıfına giriyor bilemedim tam ama... Bu şarkıyı ve bu şarkıyla özdeşleşmiş başrollerini Hülya Avşar, Kenan Kalav ve Cüneyt Arkın'ın oynadığı o eski Türk filmini seviyorum. Aslında tam olarak seviyorum da denemez de sanırım bu şarkının hatrına izliyorum denk gelince :)
Take care of the one you love
Take care of the one you need
Take care of the one who needs you most
Wafafa wam the one that feels you so
Take care of the one that holds your hand when it's cold.
İzlemesi keyifli, pozitiflik fışkıran birkaç video bırakıp kaçıyorum.
Bazen salaklığa doymaz insan. Rezillik diz boyu denir ya işte bazen de salaklığımız zürafa boyunu aşar. Doya doya yaşamaya çalışırken yapmaya doyamadığımız salaklıklar yaparız bazen. Kendimizi hiçe sayar, kıymetimiz bilinir sanırız. Sonrası öfke, sonrası hayal kırıklığı...
"Hani... " diyorum kendime, "Hani insan sevmezdin sen?", "Hani çiğ süt emmişiz, her kötülük gelir elimizden!" derdin... Şimdi neden şaşkınsın ki bu kadar? Neden öfkelisin? Neden bu hayal kırıklığın? Ne zaman, nasıl bağladın insanoğluna umudunu, hayalini?
Boşver diyorum, boşver devam et bildiğini okumaya. Sen yine bildiğin gibi yaşa; bilmeyen, anlamayan yansın kendi derdine!
İçimde çalan, çaldıkça içimi parçalayan, beni duvardan duvara çalan bir müzik var. Keşke kaydedip şuraya bırakmak mümkün olsa. Ben bulamadım aradığım müziği, siz sevdiğiniz bir parçayı açıp öyle okuyun bu kez.
Şu an evde bir misafirimiz var. Adı Latte :) Latte, Sibirya Kurdu kırması yani yarı-Husky bir dişi :) Evrim eve getirince yıkayıp paklamış;...