"Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" kitabı benim için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. Aslında kitabın ismine nasıl aldandım bilmiyorum. Var olmak başlı başına bir sorunken nasıl bir hafifliği barındırabilir ki içinde? Neyse...
Olursa bir gün hafifliğin kitabını yazacak olsam başlığı şimdiden belli: "Karar Vermenin Dayanılmaz Hafifliği" Bir kez kendi içinde işleri çözüp karar verince inanılmaz hafifliyor insan. Verilen kararın sonucunu görmek için beklemeye bile gerek kalmıyor, omzundan büyük yük kalkıyor insanın.
Okulumu değiştirmeye karar verdiğim andan itibaren o kadar rahatladım ki sanki çoktan başka bir okula geçtim gibi hissediyorum. Bu hisle isteğimin gerçek olacağına da inanıyorum. "Sen bu işi oldu bil" diyor içimdeki ses :) Şimdiden okuldan ayrıldığım anı gözümde canlandırabiliyorum.
Pazartesi okula gider gitmez okul müdürümle yüzyüze konuşup isteğimde ciddi olduğumu ve mümkünse norm atalamarında, olmazsa da ilk tercih döneminde başka bir okula atanmak için tercih yapacağımı söyleyeceğim.
Okuldan resmi olarak ayrılana dek öğrencilerime odaklanıp arkamda yarım işler değil, güzel anılar ve başarılı öğrenciler bırakmak için elimden geleni yapacağım. Bu süreçte derslerim dışında angarya işlerin hiçbirinde yer almayacağımı da belirteceğim. Normalde okulun her işine koşarım. Okulun kedisi Şukufe'nin mamasından, her türlü tebrik, taziye, hediye, organizasyon işlerinin sorumlusu benim bendim. Artık değilim.
Dün okulumdaki öğretmenlere çok kızdım. Saatlerce söylendim. Zaten aklımın bir köşesinde olan okul değişikliği fikri iyice olgunlaştı ve en kısa sürede okulumu değiştirmek için elimden geleni yapmaya karar verdim. Sebep mi? Anlatayım.
Her gün öğrencilerin sorumsuzluğundan, vurdumduymazlığından, en basit şeyleri bile bilmemelerinden, bir şey öğrenmek için asla çaba harcamadıklarından, derslerde sürekli gevezelik yaptıklarından şikayet edip duruyoruz öğretmenler odasında. Herkes kendinden o kadar emin ki kimse dönüp öz eleştiri yapmıyor. Tüm suç çocuklarda, velilerde, sistemde. Biz öğretmenler mükemmeliz(?!) âdeta! Yok, diyorum bizde de suç var; biz bir şeyleri eksik yapıyoruz; değişmeli, gelişmeliyiz. Ne yapmalıyız, nasıl yapmalıyız tam bilemiyorum ama bir şeyler yapmak zorundayız. Yoksa tüm emeklerimiz boşa akıp gidiyor; çocuklara ulaşamıyoruz, yakalayamıyoruz onları. Aldığım cevaplar hep aynı: "Yok Hocam, yok! Çocuklarda iş yok! Biz daha ne yapalım?"
Bu bakışla bir şey yapılmaz zaten!
Dün okul müdürümüz, okul grubumuza "Öğrenen Lider Öğretmen" semineri verilmesi için ÖRAV'a başvuru yapılacağını eğitime katılmak istemeyen varsa önceden belirtmesini yazdı. Ben ÖRAV'a o kadar hayranım ki herkes biliyordur ve eğitime hevesli katılır diye düşündüm ama tam tersine öğretmenler arka arkaya istemiyorum yazdılar gruba. Gerçi bu duruma neden şaşırdığımı bilemiyorum şu anda. Suçu hep öğrencide, sistemde, velide arayan öğretmenler çözümü neden kendileri bulmak için böyle bir eğitime katılsın ki? Oysa eğitimin içeriği tam da bizim - belki de sadece benim - sorunumu çözebilecek cinsten!
Eğitim programında çalışılacak konular:
Etkili İletişim
Dirençle Baş Etme
Takımı Yönetme ve Davranış Liderliği
Akış ve Ritmin Sürekliliği
Kurallar ve Uygulama Adımları
Sorun Davranışların Yönetimi
Olumlu Davranışların Pekiştirilmesi
Ölçme ve Değerlendirme
Aklım almıyor bir öğretmen kendisini geliştirmek için hiçbir şey yapmazken, 2 günlük bir eğitime bile katılmak istemezken öğrencilerin bir şey öğrenmek için çaba harcamasını nasıl bekleyebilir? Öğrenmek istemeyen öğretmen olur mu hiç? Kızmak çare değil tabii. Ne yapabilirim? Kendim alayım ben bu eğitimi. Oluyor mu acaba? Maalesef olmuyor. Ama kendi başıma başvurup online olarak alabileceğim başka eğitimleri var ÖRAV'ın. Hemen araştırdım ve başvuru yaptım. Şu anda değerlendirme aşamasında başvurum.
ÖRAV'dan bireysel olarak alamadığım eğitimin yerine edx.org isimli bir sitede başka bir eğitim buldum. Daha önce kullandığım online eğitim sitelerini yazmıştım; yeni keşfimi de paylaşmış olayım. "Understanding Classroom Interaction" kursu aradığıma yakın şeyler vadediyor gibi. Başladım bugün bakalım. Oturup ağlanıp sızlanmak yerine harekete geçmeli insan. Bir şeyleri değiştirmek istiyorsak kendimizi değiştirerek başlamalıyız. Boşuna dememişler "Sen değişirsen Dünya değişir."
Hazır araştırmaya başlamışken öğretmenler için hizmet içi eğitim sisteminden kendimi eksik bulduğum kaynaştırma öğrencileri için öğretim yöntem ve teknikleri eğitimi ile özel öğrenme güçlüğü tanısı olan öğrenciler için eğitim uygulamaları kurslarına da başvuru yaptım. Şu an girdiğim sınıfların nerdeyse hepsinde kaynaştırma ve öğrenme güçlü tanısı olan öğrencilerim var ve ben onlara sınıf ortamında pek bir şey öğretemiyorum maalesef. Kimse öğretmiyor hatta 1-2 öğretmen dışında herkes yok sayıyor o öğrencileri. Oysa kendi çocuğumuz gibi koruyup kollamalı, haklarını göz etmeliyiz. Ama hayatın hayhuyu ve üzerimizdeki onlarca sorumluluğun yanına bir de onları eklemek yük geliyor insanlara. Yanlışın neresinden dönülürse kârdır; dönüyorum bu yanlıştan da.
Edith Piaf - La Foule
Charles Aznavour - Parce que tu crois
Edit: Bu arada sağlık durumumla ilgili ufak bir güncelleme yapayım. Ağrılarım geri geldi. Kontrole gittim yine Trabzon'a; aynı iğneli işlemi bir kez daha tekrarlayacak doktor. Haftaya okulda olacağım, sonraki hafta yine hastane ve ev istirahatinde. Daha da çare olmazsa fıtık ameliyati için beyin cerrahına sevk edilecekmişim. Bakalım.