İlkbahar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İlkbahar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Nisan 13, 2024

İkigai

İkigai, şu anda okuduğum kitabın adı.


Kitabın alt başlığı "her güne mana ve neşe katmak". 


Kısaca açıklamak için Wikipedia'ya başvuralım:

"Ikigai (生 き 甲 斐) "varlık nedeni" anlamına gelen Japonca bir kavramdır. "Ikigai" kelimesi genellikle kişinin hayatındaki değer kaynağını veya hayatını değerli kılan şeyleri belirtmek için kullanılır. Türkçeye çevrildiğinde kelime kabaca "uğruna yaşadığınız şey" ya da "sabah uyanma sebebiniz" anlamına gelir."

Kitaptan öğrendiğim birkaç şeyi hemen paylaşayım :)

Hakanasa: Gelip geçici, anlık, kısa süren. Bahar aylarında kiraz ağaçlarının çiçeklendiği dönem "hakanasa"ya örnek veriliyor.

Hanami: Japon kiraz ağaçları çiçeklendiğinde ağacın altında yiyip içme ve o nefes kesici manzaranın tadını çıkarma geleneği

Haiku: 17 heceden oluşan Japon şiiri. Haikular özel bir manzarayı ya da olayı tasvir etmiyor. Aksine günlük hayattaki minik detaylara odaklanıyor: mesela cırcır böceklerinin ya da çekirgelerin sesi gibi. 

Japonlar'ın gelip geçici, basit ama bir o kadar da güzel anlardan maksimum keyif almak için çeşitli gelenekleri var. Bizim yok mu? Bizim de var tabi. Bahar gelince biz de pikniğe gidiyoruz ama gölgesine sığındığımız ağacın, koynunda huzur aradığımız doğanın değerini biliyor muyuz? Orası tartışılır. 

Anime izleyenler bilir Japon kültüründe yemek ve çay çok önemlidir. Japon çay seromonisi desem ne demek istediğim az çok anlaşılır sanırım. Hâl böyle olunca ikigai mantığını anlamak kolaylaşıyor. Neşelenmek için illa ki özel bir şey olmasını beklemeden her gün karşılaştığımız gelip geçici, basit ama güzel olan şeylerden, ince detaylardan keyif almaya odaklanmak gerekiyor. Böylece günlerimiz kendiliğinden mana kazanır diyebiliriz.

İkigai üzerine düşünmek bana iyi geliyor. Kendi hayatımın minik detaylarını irdeleyip aslında mutlu olunacak ne çok şey olduğunu görüyorum. Daha önce şurda ve şurda yazmışım. Şimdi daha geniş bir pencereden bakıyorum mevzuya ve her andan maksimum keyif almak için detaylıca düşünüyorum. 

Neleri seviyorum; neler bana iyi geliyor; neyi, ne kadar yapabilirim?

  • Dil öğrenmeyi, öğrendiğim dilleri kullanmayı, başka dillerde okuyup yazmayı, test çözmeyi seviyorum. İngilizce kitap okuyarak, dizi izleyerek ve ev halkı ile İngilizce konuşarak - artık Arya ile de İngilizce sohbet edebiliyoruz - bu keyfi her günüme bir parça katıyorum. Ama Almanca ve İspanyolca'yı neredeyse unutmak üzereyim. Temelleri hatırlıyorum ama kelime bilgim buhar olmak üzere. O zaman biraz da onları hayatıma dahil etmeliyim.

  • İngilizce öğretmeni olarak görünürde sevdiğim bir şeyi yaparak geçimimi sağlıyorum. Yani görünüşte şanslı azınlıktanım ama işin aslı pek öyle değil maalesef. Okulda her günüm İngilizce öğrenmek istemeyen öğrencileri tam tersine ikna etmeye ve dirençlerini kırıp onlara bir şeyler öğretmeye çalışarak geçiyor. Oysa benim hayalim İngilizce öğrenmek isteyen ve öğrendiği en ufak şeyden bile keyif alan öğrencilerle canla başla çalışmak. Bunu sağlayamıyorum. BİLSEM'e geçebilirsem bu durumun değişeceğini düşünüyorum. İlk adımı attım, gerisi akışa güvenmek.

  • Yazmayı çok seviyorum, yazmak bana çok iyi geliyor. Her gün yazmalıyım. Bir deftere, kağıda, tahtaya belki de aynalara, duvarlara...

  • Yukarıdaki maddelerden anlaşılacağı üzerine bir şeyler öğrenmeyi, ders çalışmayı, not almayı, test çözmeyi seviyorum. Ruhum hep öğrenci ve hep aç :D Onu beslemek için yeni kaynaklar bulmalıyım. Daha doğrusu kaynak çok da ben doğru ilgi alanımı belirleyip o yönde ilerlemeliyim :)

  • Çocuklarım hayallerimin bir çoğunu gerçekleştirememiş olmak beni mutsuz eden şeylerden biri. Bazıları artık kesinlikle yapamayacağım şeyler ama bazıları için hâlâ umut var. Umut olan mevzular üzerine yoğunlaşıp diğerlerinin yükünü omuzlarımdan atmak işleri kolaylaştırabilir.

  • Doğayı, doğada olmayı çok seviyorum. Fıtık yüzünden çok hızlı yorulduğum ve sancılar hiç geçmediği için eskisi gibi doğa yürüyüşlerine katılamıyorum. Buna bir çare bulmalıyım. Düşüneyim bakalım.

  • Güneşli günleri çok seviyorum ve güneşli günlerde dışarda olduğumda çok mutlu oluyorum. Ne güzel işte, bahar geldi, tam mutlu olunacak zaman dediğinizi duyar gibiyim ama Karadeniz'de bahar biraz dengesiz: 3 gün güneş varsa 4 gün yağmur var. Güneşli günleri yakalayınca bırakmamak gerek. Bazen tembellik edip evden burnumu çıkarmıyorum. Bu uyuşukluğu acilen terk etmem gerek.

  • Güzel giyinmek, aynada kendimi beğenmek beni mutlu ediyor. Giysilerimi elden geçirip gardırobumu sadece sevdiğim, içinde kendimi iyi hissettiğim giysilerden oluşacak şekilde düzenlersem her güne gülümseyerek başlamak kolaylaşır. Giyimden bahsetmişken uzun zamandır merak ettiğim ve bugün öğrendiğim bir şeyi paylaşayım. İnternette hep karşıma çıkan cildinize, size en çok yakışan renkler neler uygulamasını yapmak istiyordum. Bugün yaptım. Benim renk paletim "deep/dark autumn" yani "derin/koyu sonbahar"mış. Tercih etmem gereken, tenime en uygun renkler şunlarmış:

Son yıllarda içgüdüsel olarak tercih ettiğim 
zeytin, haki, bej, kahve ve bordo tonların sebebini anlamış oldum :)


Mevsimlere göre tercih etmem gereken renklerim de bunlarmış :)


Keyif aldığım, ilgilenirken mutlu hissettiğim şeyleri belirleyince üzerine yoğunlaşmak daha kolay. Alanları belirlediğime göre sırada atılacak somut adımlar var :)

Yazımı bayramdan aile fotoları ve sevdiğim şarkılar ile bitireyim.


The Ozcan Family :)


Çekirdek :)


Gel de büyülenme! 




Cumartesi, Nisan 09, 2022

Genetik Hata

Okul olmadığı halde alışkanlıktan sabah 7.30 gibi uyandım. 9'a kadar yatakta kitap/blog okudum. 9'da kızım uyandı, biraz yatakta çangaştık, biraz kelime oyunu oynadık. 10'da kalkıp ailecek kahvaltı yaptık ve 11 gibi günlerdir aklımda olan bahar temizliğine giriştim. Evet, bahar demek temizlik demek bizde nedense. Bence genetik kodlama hatası. Annemizden, anneannemizden, onlar da kendi annelerinden böyle görüp öğrenmişiz işte. İçimize işlemiş; bahar geldiyse bu güzelim havada yapılacak ilk şey temizlik!? 

Dün okullar 1 haftalık ara tatile girince ben de artık daha fazla karşı koyamadım genlerimize işlenmiş bu saçma takıntıya. Önce 1 yıldır adım atmadığım arka balkonu yıkayıp temizledim, Evrim de içerideki salıncağı dışarı çıkardı. Sonra yaklaşık 6 aydır bugün yarın diye ertelediğim yatak odasındaki pervane, dolap üstü, içi, dışı, cam, çerçeve, kıyı köşe neresi varsa temizledim. Niyetim Arya karateden dönene dek onun odasını da temizlemekti ama olmadı çünkü balkon ve yatak odası düşündüğümden çok daha uzun sürdü. 

Dün gece Arya'yla bugün hava güzel olursa çıkıp anne-kız gezmek ve dönüşte dışarıda yemek yemek için plan yapmıştık. O karateden gelince mecbur işi bırakıp dışarı çıktık :) Zaten tam o ara elektrikler de kesildiği için yapacak daha iyi bir şey de yoktu :D 

Şu an Arya parkta takılıyor ben de parkın dibinde sahilde oturup blog yazıyorum... derken elektrikler gelince yandaki lunaparka transfer olduk bir anda :)) Arya bardaklara top atıp 5 TL kazandı :) Hedefi 100 TL idi :))) Çarpışan arabalardan sonra şu an dönme dolapta keyif yapıyor :)



Sıradaki durağımız Arya'nın favorisi Garage Cafe :) O kadar acıktık ki biraz daha gitmezsek ben Arya'yı yicem zaten :D

Çarşamba, Mart 09, 2022

Bahar

Bugün "English Together" isimli mesleki eğitim semineri için Arya'nın okuluna gittim ve hazır gitmişken Arya'nın öğretmeniyle de görüştüm.

Öğretmeni, Arya'dan çok memnun olduğunu ve Arya'nın sınıfın en iyi 2 öğrencisinden biri olduğunu söyledi. "Birinciliği 2 arkadaş paylaşıyorlar" dedi :) O an ne kadar gurur duyduğumu anlatamam. Öğretmen, "Arya dersleri dışında davranışları ile de örnek bir öğrenci." deyince sevinçten havalara zıplamamak için zor tuttum kendimi :D Demek ki Evrim'le bu ebeveynlik işini iyi kotarıyoruz :) 

Eğitim sonrası eve gelip bir uyumuşum off :D Uyanınca biraz blog alemine daldım. Canım Ceren'im 3Aylık Bahar Planı'nı paylaşmış blogunda ve bizlere de yapmamız için bazı egzersizler bırakmış. İlk egzersiz kim olduğumuz ve kim olmak istediğimize dair. 

Ben Kimim?

1) Dışa dönük, sosyal biriyim.

2) İyi bir anneyim.

3) Aldığı sorumlulukları mutlaka yerine getiren biriyim.


Kim olmak isterdim?

1) Zor anlarda daha sakin kalıp mantığın sesini duyabilmek, 

2) Kendi mutluluğumu baltalama huyumdan kurtulmak, 

3) Kendimden daha az şüphe etmek, kendimi daha az suçlamak isterdim. 


Bu üç isteğime ulaşırsam daha da derdim tasam kalmaz gibi geliyor nedense :)))) 

Canım Ceren bu egzersizin devamında bahar için planlarını da yazmış ama ben cesaret edemiyorum. Çünkü ben uzun vadede planlara uyamıyorum. Anlık olarak yapayım desem de iş zora girince çok stres oluyorum. Planı yapan ben, plana uyamayan ben, kendi yaptığım plana uyamadığım için stres olan yine ben :))) 

Ocak sonu - Şubat başından itibaren hayatın bana sunduklarına odaklanıyorum. Öyle olsa, böyle olsa; şöyle yapsam... demiyorum. Sadece o gün, o an ne yapmam gerek, ne yapabilirim, ona bakıyorum. Yapılacaklar bitince kendime vakit ayırıp kitap okuyabilirsem ya da Evrim'le güzel bir film izleyebilirsek günü kârlı kapatmış hissediyorum :) Arya ile birlikte kitap okumak ya da kutu oynamak da günü kârlı hâle getiren favori aktivitelerimden oldu son zamanlarda. 

Arya'nın büyümesi ile - daha doğrusu benim sonunda onun büyüdüğünü fark etmem ile - işler epey kolaylaştı. Kendime ait daha çok vaktim ve daha çok alanım var. Evrim de son zamanlarda daha planlı programlı hareket ediyor ve bir şekilde ailecek ya da başbaşa güzel zaman geçirebiliyoruz. E daha ne olsun zaten :D İşte bir de yukarıdaki 3 maddede gelişim kaydedersem oldu bu iş :D

Bahar güzellikler getirsin hepimize :) 


Dipnot: Baharla ilgili şimdilik tek planım deniz sezonunu açmak :) Hedefim 23 Nisan, bakalım havalar izin verecek mi :D

Hayatın Amacı

Herkes kendine en az bir kez sormuştur sanırım: "Ben burda ne yapıyorum? Ne için yaşıyorum? Amacım ne? Benim cevabım basit: Mutlu olmak...