uzun zaman oldu yazmayalı.
pek başarılı olmayan bir aile evine dönüş girişiminden sonra yine İstanbul'da, kendi evimdeyim. denedim geri dönmeyi ama olmadı işte. evden bir kez çıkınca bir daha geri dönülmüyor. kalanlar aynı kalıyor da giden fazlasıyla değişiyor. yumurta kabuğundan çıkıp kabuğunu beğenmez oluyor.
işin aslı insan bir kez herşeyi tek başına yapmaya ve yalnız yaşamaya alışınca bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. yattığın saat, kalktığın saat, izlediğin kanal, giydiğin etek... hepsi içinden çıkılmaz sorunlara dönüşebiliyor.
6 yıldır yalnız yaşıyorum. 6 yıl önce isteyerek aldığım bir karar bu. istemek kelimesi yetersiz kalıyor aslında; bunu elde etmek için kalan son gücümle savaşıp anneme meydan okuyarak geldim İstanbul'a.
ilk zamanlar çok zor oldu. Oktay, Derya, Pınar ve İpek Hoca olmasa belki de vazgeçip geri dönerdim eve. ama ilk yıl bittikten sonra herşey yoluna girdi. üstelik şansım yaver gitti; Evrim ve ailesi girdi hayatıma:)
ama hâlâ yolunda gitmeyen şeyler var. çocukluğumdan beri yaşadıklarım öylesine katılaştırdı ki içimi... aynı o şarkıdaki gibi tenimden önce duvarlarım var artık benim. herkesi sevemiyorum. kolay kolay güvenemiyorum ve beni mutsuz edecek hiçbir şeye katlanamıyorum.
sorun ne istediğimi bilmemek değil. istediğim şey için bana fırsat verilmemesi. lütfen kimse fırsatları kendin yaratacaksın demesin. çünkü artık öyle bir düzen yok. torpilin yoksa ister üniversite mezunu ol, ister iki dil bil... hiçbir faydası olmuyor.
neyse...
gelelim bu aralar ne yaptığıma. DeFacto'da işe girdim, Yönetici Adayı olarak, 20 gün oldu. şimdi de eğitimin 2. aşaması için otele gidiyorum.
ayrıntılaralarla yeniden karşınızda oluncaya dek iyi akşamlar:)
İş güç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İş güç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Pazartesi, Ağustos 30, 2010
Çarşamba, Temmuz 28, 2010
Belirsizlik
Bunca yıldan sonra hâlâ yolun başında olmak ve yolun beni nereye götüreceğini bilmemek beni mahvediyor.
Yine herşey muallak... Önümde bir sürü seçenek var ama hiçbiri tam bir seçenek değil aslında.
Ya tüm köprüleri yıkıp büyüdüğüm şehre geri döneceğim ya da kalan son gücümle asılıp hayata, beni büyüten, her anını yaşamayı sevdiğim şehre, İstanbul'a bir şans daha vereceğim.
Neyi nasıl yapacağımı bilmiyorum. Geri dönsem halletmem gereken o kadar çok sorun var ki... İstanbul'da kalsam yeniden iş aramam, hem çalışıp hem de formasyon almam gerekecek. Karar vermek o kadar zor ki... Karar vermekle de bitmiyor; işler karar verdikten sonra iyice karmaşık hale gelecek.
Hem aklımın hem de kalbimin kabul edeceği bir çıkış yolu istiyorum. Mümkün mü? Hiç bilmiyorum.
Çarşamba, Temmuz 07, 2010
PR ve Reklam Çalışmaları

son günlerde fırsat buldukça ilgimi çeken tüm sektörlere şöyle bir göz atıyorum. hatta bazen durumu abartıp rapor hazırlayacakmışım gibi ciddi ciddi araştırma bile yapıyorum. bugünlerde taktığım konu PR çalışmaları ve tanıtım/reklam çalışmaları.
PR (Public Relations) adı üstünde Halkla İlişkiler", yani karşılıklı bir etkileşimin söz konusu olduğu, interaktif aktiviteler içermesi gereken bir çalışma alanı ama nedense çoğu markanın PR çalışmaları tek taraflı tanıtım çalışmaları gibi geliyor bana. günümüzde sosyal medya kullanılarak yapılan PR çalışmalarını reklam çalışmalarından keskin hatlarla ayırmak çok da mümkün değil. ama PR çalışmalarının amacı halkın gözünde marka imajını korumak ve marka bilincini oluşturmaksa öncelikle markanın imajını doğru şekilde yansıtacak çalışmalara imza atılmalı bence.
PR uzmanı ya da reklamcı değilim; doğal olarak bu konuda ahkâm kesecek de değilim. benimki naçizane amatör bir gözlem sonuçta. yine de eğer PR çalışmaları ve reklamlar mevcut ve potansiyel müşteriler için yapılıyorsa konunun uzmanlarının yanısıra benim gibi potansiyel müşterilerin de fikri önemli sanırım.
kötü örneklerden bahsedip sadece sorunuişaret etmekle kalmak istemiyorum. onun yerine iyi örneklerden bahsetmek daha faydalı olabilir.
PR (Public Relations) adı üstünde Halkla İlişkiler", yani karşılıklı bir etkileşimin söz konusu olduğu, interaktif aktiviteler içermesi gereken bir çalışma alanı ama nedense çoğu markanın PR çalışmaları tek taraflı tanıtım çalışmaları gibi geliyor bana. günümüzde sosyal medya kullanılarak yapılan PR çalışmalarını reklam çalışmalarından keskin hatlarla ayırmak çok da mümkün değil. ama PR çalışmalarının amacı halkın gözünde marka imajını korumak ve marka bilincini oluşturmaksa öncelikle markanın imajını doğru şekilde yansıtacak çalışmalara imza atılmalı bence.
PR uzmanı ya da reklamcı değilim; doğal olarak bu konuda ahkâm kesecek de değilim. benimki naçizane amatör bir gözlem sonuçta. yine de eğer PR çalışmaları ve reklamlar mevcut ve potansiyel müşteriler için yapılıyorsa konunun uzmanlarının yanısıra benim gibi potansiyel müşterilerin de fikri önemli sanırım.
kötü örneklerden bahsedip sadece sorunuişaret etmekle kalmak istemiyorum. onun yerine iyi örneklerden bahsetmek daha faydalı olabilir.
sağa sola bakarken gördüğüm birkaç aktivite etkili PR ve reklam çalışmaları arasında gösterilebilir. örneğin Mavi'nin Uçuk Mavi adlı blogu güzel bir çalışma olmuş. Uçuk Mavi, blog yazarlarından Fashion Kido ile bir iş birliği yapmış, blogda Fashion Kido'nun kıyafet postları yayınlanıyor. bu postlarda sadece Mavi'nin ürünleri değil, başka markaların da adı geçiyor. postlara yorum da yapılabiliyor. bu durum Mavi'nin kendine olan güvenini ve dinamik imajını yeterince ortaya koyuyor sanırım.
fotoğraflar Mavi ürünlerinin, istediğiniz markayla ve istediğiniz ürünle kombinlenebileceğini, hergüne bir parça Mavi'yle renk katılabileceğini vurguluyor. ayrıca blogda sadece giyim kuşam ve Mavi ürünleri yok; aynı zamanda site ve mekan önerileri de yer alıyor. değişik konu ve içerikler blogu ilginç ve takip edilir hale getiriyor.
başka bir örnekler vermem gerekirse yine birçok marka hem ürünlerini tanıtıp hem de müşterileriyle yakın ilişkiler kurmak adına düzenlediği blogger aktivitelerinden bahsedebilirim. bu aktiviteler sayesinde potansiyel müşteriler yeni ürünlerle ilgili bilgileri takip ettikleri bloggerlar aracılığıyla öğrenmiş oluyor. bu aktiviteler doğru planlandığında doğrudan bir reklam kampanyası kadar yararlı olabilecek bir tanıtıma dönüşebilir.
aklıma şimdi gelen çok güzel bir PR çalışması daha var. yeni rakı'nın "Gerçek sofralar, gerçek muhabbet..." konulu bir hikaye yazan 100 bloggerı güzel bir çilingir sofrasıyla ağırladığı aktivite bence süperdi. bir de o yazılar kitap olarak basılınca yeni rakı* benim gözümde tadından içilmez oldu:)
değişik sektörler için düzenlenen blogger aktivitelerinden de bahsedebiliriz. mesela "Eyvah Eyvah" ve birkaç film vizyona girmeden hemen önce bloggerlar için bir ön gösterim düzenlenmişti. bunlar dışında cocostar, gilette, uno, nokia ve hp'nin blogger aktiviteleri de bu alanda yapılan ilginç çalışmalardan.
fotoğraflar Mavi ürünlerinin, istediğiniz markayla ve istediğiniz ürünle kombinlenebileceğini, hergüne bir parça Mavi'yle renk katılabileceğini vurguluyor. ayrıca blogda sadece giyim kuşam ve Mavi ürünleri yok; aynı zamanda site ve mekan önerileri de yer alıyor. değişik konu ve içerikler blogu ilginç ve takip edilir hale getiriyor.
başka bir örnekler vermem gerekirse yine birçok marka hem ürünlerini tanıtıp hem de müşterileriyle yakın ilişkiler kurmak adına düzenlediği blogger aktivitelerinden bahsedebilirim. bu aktiviteler sayesinde potansiyel müşteriler yeni ürünlerle ilgili bilgileri takip ettikleri bloggerlar aracılığıyla öğrenmiş oluyor. bu aktiviteler doğru planlandığında doğrudan bir reklam kampanyası kadar yararlı olabilecek bir tanıtıma dönüşebilir.
aklıma şimdi gelen çok güzel bir PR çalışması daha var. yeni rakı'nın "Gerçek sofralar, gerçek muhabbet..." konulu bir hikaye yazan 100 bloggerı güzel bir çilingir sofrasıyla ağırladığı aktivite bence süperdi. bir de o yazılar kitap olarak basılınca yeni rakı* benim gözümde tadından içilmez oldu:)
değişik sektörler için düzenlenen blogger aktivitelerinden de bahsedebiliriz. mesela "Eyvah Eyvah" ve birkaç film vizyona girmeden hemen önce bloggerlar için bir ön gösterim düzenlenmişti. bunlar dışında cocostar, gilette, uno, nokia ve hp'nin blogger aktiviteleri de bu alanda yapılan ilginç çalışmalardan.
*resim catalogs.com sitesinden alınmıştır.
Perşembe, Haziran 17, 2010
Hadi, Bir Motivasyon Listesi Yapalım:)

Uzun süredir düşünüyorum: Tüm bu insanlar her gün aynı çatı altında saatlerce ve bazen güneş ışığı bile görmeden nasıl çalışıyor?
Herkesin kendine göre bir açıklaması vardır ama her şeyden önce yaşayabilmek için "para"ya ihtiyaç duymamız geliyor sanırım. Aslında bu cevap bana çok ironik -hatta- komik geliyor.
"Yaşamak" fiilinin tanımını yaparken sadece yeme, içme, uyuma gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanması ve kalbimizin atması, nefes almamız gibi hayati olguları baz alırsak "yaşamak için para kazanma zorunluluğu" kabul edilebilir bir mantık içeriyor.
Ama...
"Yaşamak" fiilinin tanımını biraz genişletip içine biraz zevk ve eğlence katmaya kalkarsak yaşamak için çalışma zorunluluğu ironik bir hal alıyor. Çünkü tüm gün çalışan bir bireyin kendine vakit ayırıp "hayattan zevk alarak yaşamak" için pek de fırsatı kalmıyor.
Haftanın 5-6 gününü çalışarak geçiren birinin tek tatil gününde önünde 2 seçenek oluyor. Ya herşeyi boşverip gezip tozacak, keyfine bakacak ya da ev temizliği, çamaşır, ütü, yemek, kişisel bakım derken tüm gününü evde geçirip dinlenmeye bile fırsat bulamayacak. Tabi bir de 3. seçenek var ki pek de tercih edilesi değil. Tatil günü yataktan çıkmadan T.V, kitap, müzik eşliğinde geçirebilir ama bir süre sonra da biriken işlerle ve sitem edip aramayı kesen arkadaşlarla başbaşa kalmak kaçınılmaz olacaktır.
Şimdi gelelim yazıya başlamamdaki asıl soruya:
Herkesin kendine göre bir açıklaması vardır ama her şeyden önce yaşayabilmek için "para"ya ihtiyaç duymamız geliyor sanırım. Aslında bu cevap bana çok ironik -hatta- komik geliyor.
"Yaşamak" fiilinin tanımını yaparken sadece yeme, içme, uyuma gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanması ve kalbimizin atması, nefes almamız gibi hayati olguları baz alırsak "yaşamak için para kazanma zorunluluğu" kabul edilebilir bir mantık içeriyor.
Ama...
"Yaşamak" fiilinin tanımını biraz genişletip içine biraz zevk ve eğlence katmaya kalkarsak yaşamak için çalışma zorunluluğu ironik bir hal alıyor. Çünkü tüm gün çalışan bir bireyin kendine vakit ayırıp "hayattan zevk alarak yaşamak" için pek de fırsatı kalmıyor.
Haftanın 5-6 gününü çalışarak geçiren birinin tek tatil gününde önünde 2 seçenek oluyor. Ya herşeyi boşverip gezip tozacak, keyfine bakacak ya da ev temizliği, çamaşır, ütü, yemek, kişisel bakım derken tüm gününü evde geçirip dinlenmeye bile fırsat bulamayacak. Tabi bir de 3. seçenek var ki pek de tercih edilesi değil. Tatil günü yataktan çıkmadan T.V, kitap, müzik eşliğinde geçirebilir ama bir süre sonra da biriken işlerle ve sitem edip aramayı kesen arkadaşlarla başbaşa kalmak kaçınılmaz olacaktır.
Şimdi gelelim yazıya başlamamdaki asıl soruya:
"İnsanların çalışmalarını sağlayan asıl motivasyonları nerden besleniyor?"
Kendi adıma konuşmam gerekirse ben sadece "yaşamak için çalışmak" kalıbını esas alarak kendimi motive edemiyorum. Devam etmek için sürekli yeni bir madde eklemeliyim motivasyon listeme. İşte benim listemden birkaç örnek:
- Evde boş boş oturmak insanı bir süre sonra sıkmaya başlıyor. Çünkü yapılacak farklı birşey kalmıyor.
- Arkadaşlarımın çoğu çalıştığı için plan program onlara göre yapılıyor ve zamanımın çoğunu yalnız geçirmek zorunda kalıyorum.
- Hazıra dağ dayanmadığı için kenardaki para azaldıkça özgürlüğüm kısıtlanıyor ve panik başlıyor.
- Evde boş boş oturunca sürekli yemek yapıp yemekten kilo alıyorum.
- Çalışmadığım için doğal olarak emeklilik hayalleri(?!) kuramıyorum:p
Bunlar çalışmazsam olacaklar. Bir de çalışırsam ne kazanıyorum kısmı var tabi:)
- Düzenli bir gelir elde etmek kredi kartları ve alışveriş isteği ile doğru orantılı bir mutluluk sağlıyor:)
- Vaktimin çoğu işte geçtiği için boş kalıp da sıkılacak fırsat olmuyor.
- İş çıkışı arkadaşlarla buluşup birşeyler (özellikle de 4 zeytinli Martini) içmek iyi geliyor.
- "İş işte, eş eşte" mantığıyla her gün yeni fırsatlar kapıyı çalıyor. Tabi ki sadece "iş" kısmını kastediyorum:)
- Sorumluluk üstlenmek ve o sorumluluğun altından kalkabilmek garip bir neşe veriyor.
- Doğru yapılan bir işin 2.-3. kişiler, özellikle de işverenler tarafından takdir görmesi acayip bir egosal tatmin sağlıyor.
- İşe girdikten sonra hedef listenizdeki bir maddeye tik atıp sıradaki hedefe geçmek başlı başına bir motivasyon kaynağı haline geliyor.
Aklıma ilk gelenler bu kadar ama dediğim gibi kendim için her gün yeni bir motivasyon kaynağı bulmam gerekiyor.
Umarım siz benden daha azıyla motive olabiliyorsunuzdur:)
Salı, Haziran 15, 2010
Hiç Nefes Almadan Çalışırsam 2044(?!) Yılında Emekli Oluyorum!
2044 yılını görürsem sanırım en büyük hediyem(?!) emeklilik olacak!
Dün aklıma esip emeklilik yılımı hesaplayınca karşıma "01.08.2044 tarihinde emekli olabilirsiniz." diyen bir tablo çıktı.
Başka söze gerek yok sanırım:(
Dün aklıma esip emeklilik yılımı hesaplayınca karşıma "01.08.2044 tarihinde emekli olabilirsiniz." diyen bir tablo çıktı.
Başka söze gerek yok sanırım:(
Salı, Haziran 08, 2010
Yeni İşim:)
ne dediğinizi duyar gibiyim:)
"bakalım bu kez ne kadar sürecek ya da Rüya ne kadar dayanacak?"
ama sanırım bu kez biraz daha farklı. ilk günlerde çok yorulsam ve zorlansam da şu an herşey yolunda görünüyor. yani umarım bu kez gerçekten çoook uzun sürer:)
yeni işimi seviyorum. haftanın 6 günü akşam 7'ye kadar çalışıyorum; patronum biraz sert mizaçlı ama çok iyi birisi:) bana herşeyi tek tek gösterip anlatıyor.
çalıştığım firma bugüne kadar sadece restoran sektöründe faaliyet gösteren bir firmaydı ama şu anda büyüyor ve yeni bir sektöre giriş yapıyor. herşey yolunda giderse ileri de firma içinde yükselebilirim. tabi bu en az 3-4 yıl sürer yani henüz hayal kurmak için çok erken.
işe başladığım hafta ales için de çalışmaya başladım. işletme ya da insan kaynakları yüksek lisansı yapmayı düşünüyorum. henüz karar vermedim ama sanırım işletme lisansı yapınca daha fazla alanda ilerleme seçeneği elde edebilirim.
yeni iş, yeni hedefler, yeni bir dönem ve 2 ay sonra yeni bir yaş...
bu kez somurtmak yerine gülümseyip evrene olumlu sinyal göndermeye çalışıyorum ama sanırım benim olumlu sinyallerimde bir sorun var:p bu yüzden lütfen siz de benim için güzel şeyler olmasını dileyin ki kırılsın şu şeytanın bacağı:)
"bakalım bu kez ne kadar sürecek ya da Rüya ne kadar dayanacak?"
ama sanırım bu kez biraz daha farklı. ilk günlerde çok yorulsam ve zorlansam da şu an herşey yolunda görünüyor. yani umarım bu kez gerçekten çoook uzun sürer:)
yeni işimi seviyorum. haftanın 6 günü akşam 7'ye kadar çalışıyorum; patronum biraz sert mizaçlı ama çok iyi birisi:) bana herşeyi tek tek gösterip anlatıyor.
çalıştığım firma bugüne kadar sadece restoran sektöründe faaliyet gösteren bir firmaydı ama şu anda büyüyor ve yeni bir sektöre giriş yapıyor. herşey yolunda giderse ileri de firma içinde yükselebilirim. tabi bu en az 3-4 yıl sürer yani henüz hayal kurmak için çok erken.
işe başladığım hafta ales için de çalışmaya başladım. işletme ya da insan kaynakları yüksek lisansı yapmayı düşünüyorum. henüz karar vermedim ama sanırım işletme lisansı yapınca daha fazla alanda ilerleme seçeneği elde edebilirim.
yeni iş, yeni hedefler, yeni bir dönem ve 2 ay sonra yeni bir yaş...
bu kez somurtmak yerine gülümseyip evrene olumlu sinyal göndermeye çalışıyorum ama sanırım benim olumlu sinyallerimde bir sorun var:p bu yüzden lütfen siz de benim için güzel şeyler olmasını dileyin ki kırılsın şu şeytanın bacağı:)
Çarşamba, Mayıs 26, 2010
En Büyük Düşman Kendi Kendimize Yarattığımız Engellerdir
Az önce bir mülakattan çıktım. Sabah da bir mülakatım vardı.
Aslında biraz üzgün ve umutsuzum şu an. Çünkü biliyorum ki ya çok fazlayım ya çok az.
Nedense benim grilerle aram hiç iyi değil. Hep siyah, hep beyaz.
Kendimize bir amaç seçtiğimizde karşımıza çıkan en büyük engel kendi kendimize yarattıklarımız sanırım. Tıpkı benim yıllardır yaptığım gibi. Kendime en uygun işi bulmak istiyorum. Elimden gelenin en iyisini yapabileceğim işte çalışmak istiyorum. Ama gel gör ki bir türlü elde edemiyorum istediğimi.
Şimdiye kadar birçok işte çalıştım. Ama yaptıklarım arasında bir tek editörlüğü sevdim. Peki neden devam etmedim? İşte cevap:
Doğru işi bulmak doğru yeri bulduğunuz anlamına gelmiyor her zaman!
Doğru yeri bulmak daha önemli çünkü doğru yer sizi geliştirip, fırsatlar sunacak ve bir adım ileriye götürecek. Bence en büyük şans da bu zaten.
Artık kaçacak yerim kalmadı. Tüm hamleler tükendi. Manevra alanım yok. Yine de yenilgiyi kabul edip geri adım atmamak için son kuvvet ileri atılmaya çalışıyorum. Bir adımlık yer açılsa, biliyorum ki gerisini halledeceğim.
Aslında biraz üzgün ve umutsuzum şu an. Çünkü biliyorum ki ya çok fazlayım ya çok az.
Nedense benim grilerle aram hiç iyi değil. Hep siyah, hep beyaz.
Kendimize bir amaç seçtiğimizde karşımıza çıkan en büyük engel kendi kendimize yarattıklarımız sanırım. Tıpkı benim yıllardır yaptığım gibi. Kendime en uygun işi bulmak istiyorum. Elimden gelenin en iyisini yapabileceğim işte çalışmak istiyorum. Ama gel gör ki bir türlü elde edemiyorum istediğimi.
Şimdiye kadar birçok işte çalıştım. Ama yaptıklarım arasında bir tek editörlüğü sevdim. Peki neden devam etmedim? İşte cevap:
Doğru işi bulmak doğru yeri bulduğunuz anlamına gelmiyor her zaman!
Doğru yeri bulmak daha önemli çünkü doğru yer sizi geliştirip, fırsatlar sunacak ve bir adım ileriye götürecek. Bence en büyük şans da bu zaten.
Artık kaçacak yerim kalmadı. Tüm hamleler tükendi. Manevra alanım yok. Yine de yenilgiyi kabul edip geri adım atmamak için son kuvvet ileri atılmaya çalışıyorum. Bir adımlık yer açılsa, biliyorum ki gerisini halledeceğim.
Cuma, Mayıs 21, 2010
İki Mülakat Arası Blog Molası:)
Az önce bir mülakattan çıktım, içerik editörü pozisyonu için. 13:30'da başka bir mülakatım var ben de bir blog molası vereyim dedim:)
Son birkaç gündür sürekli mülakatlara gidiyorum. Hepsi iyi geçiyor ama geri dönen yok. Sebepleri az çok tahmin edebiliyorum. İş ararken en çok deneyim konusuna takılınıyor. Genelde herkesin ilk sorusu "Deneyimleriniz neler?" oluyor. İşe girmeden deneyim kazanmak mümkün değil, e deneyimi olmayanı da işe almıyorlar(?!). Bu durumda normal bir insanın işe girmesi nasıl mümkün olur bir türlü kavrayamıyorum.
Bazı işverenler daha düşünceli olabiliyor tabi haklarını yemeyelim. "Öğrenirsin, biz yardım ederiz" vb. diyenler çıkıyor bazen. Ama genelde açık pozisyonla ilgili deneyim sahibi olanlar tercih ediliyor.
Moral bozmak istemiyorum ama bu devirde üniversite mezunu olmak da, çalışkan olmak da, hırslı olmak da işe girmek konusunda pek işe yaramıyor. İşe girmek için başka birşey gerekiyor ama ben henüz çözemedim olayı:(
Son birkaç gündür sürekli mülakatlara gidiyorum. Hepsi iyi geçiyor ama geri dönen yok. Sebepleri az çok tahmin edebiliyorum. İş ararken en çok deneyim konusuna takılınıyor. Genelde herkesin ilk sorusu "Deneyimleriniz neler?" oluyor. İşe girmeden deneyim kazanmak mümkün değil, e deneyimi olmayanı da işe almıyorlar(?!). Bu durumda normal bir insanın işe girmesi nasıl mümkün olur bir türlü kavrayamıyorum.
Bazı işverenler daha düşünceli olabiliyor tabi haklarını yemeyelim. "Öğrenirsin, biz yardım ederiz" vb. diyenler çıkıyor bazen. Ama genelde açık pozisyonla ilgili deneyim sahibi olanlar tercih ediliyor.
Moral bozmak istemiyorum ama bu devirde üniversite mezunu olmak da, çalışkan olmak da, hırslı olmak da işe girmek konusunda pek işe yaramıyor. İşe girmek için başka birşey gerekiyor ama ben henüz çözemedim olayı:(
Cumartesi, Mayıs 01, 2010
Etstur'dan Acayip Bir İş Teklifi!
*Aşağıdaki bilgiler Etstur'un kendi sitesinden alınmıştır.
Etstur “ilk”leri hayata geçirmeye devam ediyor. Etstur’un inanılmaz iş teklifine göre, İştebenimtatilim.com sitesinden yapacağı iş başvurusu kabul edilecek bir çift, Etstur’da hiç para harcamadan hem yıl boyunca tatil yapacak, hem de 5.000 Lira maaş alacak. İş teklifini kazanan çiften beklenen tek şey ise tatil deneyimlerini misafirlerle paylaşmak olacak.
Etstur, yine inanılmaz bir çalışmayı hayata geçiriyor. Etstur’un işe alacağı bir çift, yıl boyunca tek kuruş ödemeden Türkiye’yi ve dünyayı gezecek. Ayrıca 5.000 Lira maaş alacak, tüm sağlık ve sosyal güvenceleri de Etstur tarafından karşılanacak. Bu inanılmaz iş teklifi için seçilecek çiftten bu yıl boyunca beklenen şey ise seyahat deneyimlerini, destinasyon bilgilerini ve anılarını misafirler ile interaktif mecralar üzerinden paylaşmaları olacak.
Süreç Nasıl İşleyecek?
Adaylar, www.istebenimtatilim.com sitesine kendilerini tanıtan en az 60 en çok 120 saniyelik videolarını yükleyerek, fotoğraflarını koyarak ve çift olarak iş başvuru formlarını doldurarak 17 Mayıs’a kadar başvuru yapabilecekler. İnsan Kaynakları firması Adecco, bu başvuruları inceleyerek uygun bulduğu adayları mülakata çağıracak. 1 Haziran’da da başvuruları, firma 10 çifte yani 20 adaya indirerek Etstur’la paylaşacak.
2-3 Haziran tarihlerinde bu adaylar web sitesinden tanıtılacak. Seçilen çiftleri desteklemek isteyenler ise, adaylara oylarını vererek beğenilerini paylaşabilecekler. Misafirlerin vereceği bu oylar işe alınacak çiftin belirlenmesinde etkili olacak. Etstur İşe Alım Kurulu da bu oyları göz önünde bulundurarak 1 asil 2 de yedek çifti seçecek. Asil çifte iş teklifinde bulunularak 15 Haziran’da ilk tatiline çıkması sağlanacak.
Amaç Tatili Doğru Planlama Bilincini Oluşturmak
Etstur İnsan Kaynakları Müdürü Feyza Görgü, bu çalışma ile Etstur’un misafirlerine sunduğu tatil alternatif ve olanaklarını bir çiftin yaşayarak, deneyimleyerek görmelerini, bu deneyimleri başkalarıyla paylaşmalarını istediklerini aktarıyor. Görgü, konuya ilişkin sözlerine şöyle devam ediyor: “Bunun için de, işi sadece tatil yapmak olacak bir çifti kadromuza katmaya karar verdik. Bu çalışma ile Türkiye’de tatil kültürünü bir adım daha geliştirmeyi hedefliyoruz. Bütün bir yıl tatil için çalışıyoruz ama kimi zamanlar doğru tatili bir iş gibi planlamamız gerektiğini unutabiliyoruz veya vakit bulamıyoruz. Biz tatil planlamayı ve tatil yapmayı çok ciddi bir iş olarak görüyoruz ve bu işte başarılı olabilmek için de, işini iyi bilen, Etstur gibi profesyonel seyahat uzmanlarına ihtiyaç vardır. Amacımız, tatil işini ciddiye alan profesyonel bir seyahat acentesinin sağlayacağı avantajları, bu çiftle beraber misafirlerimize gösterebilmek...”
Feyza Görgü aradıkları çiftle ilgili özellikleri şöyle sıralıyor: “Öncelikli olarak, tatil yapmaktan keyif almayı bilen bir çift istiyoruz. Yani, gittiği yerlerin sadece turistik yerlerini görmekle yetinmeyen, şehrin derinliklerinde kaybolmayı seven, gezgin ruhlu bir çift arıyoruz. Hiç bilinmedik mekânlarda, plajlarda, restoranlarda gönüllerince eğlenmelerini istiyoruz. Bunun dışında iyi derecede yabancı dil bilmeleri, iyi bir eğitime sahip olmaları, iyi fotoğraf ve video çekimi yapabilmeleri, blog yazabilmeleri aranan önemli özellikler arasında…”
İşe Alınacak Çifti Güzel İmkanlar Bekliyor
İşe kabul edilecek çift, Etstur 'un sunduğu bütün yurt içi, yurt dışı tatil paketlerinden yararlanabilecek. İlk destinasyonu kendileri belirleyecek olan çift diğer rotaları, Etstur’un internet sitesine giren tatil severlerin oylamalarını göz önünde bulundurarak da seçebilecek. Bununla birlikte, çiftin her türlü ulaşım, vize, konaklama, yeme içme ihtiyaçları Etstur tarafından karşılanacak.
İş başvurusu yapmak için www.istebenimtatilim.com sitesine girmek, başvuru formlarını doldurmak, tanıtım videosu ve kişisel fotoğrafları yüklemek yeterli oluyor.
Etstur “ilk”leri hayata geçirmeye devam ediyor. Etstur’un inanılmaz iş teklifine göre, İştebenimtatilim.com sitesinden yapacağı iş başvurusu kabul edilecek bir çift, Etstur’da hiç para harcamadan hem yıl boyunca tatil yapacak, hem de 5.000 Lira maaş alacak. İş teklifini kazanan çiften beklenen tek şey ise tatil deneyimlerini misafirlerle paylaşmak olacak.
Etstur, yine inanılmaz bir çalışmayı hayata geçiriyor. Etstur’un işe alacağı bir çift, yıl boyunca tek kuruş ödemeden Türkiye’yi ve dünyayı gezecek. Ayrıca 5.000 Lira maaş alacak, tüm sağlık ve sosyal güvenceleri de Etstur tarafından karşılanacak. Bu inanılmaz iş teklifi için seçilecek çiftten bu yıl boyunca beklenen şey ise seyahat deneyimlerini, destinasyon bilgilerini ve anılarını misafirler ile interaktif mecralar üzerinden paylaşmaları olacak.
Süreç Nasıl İşleyecek?
Adaylar, www.istebenimtatilim.com sitesine kendilerini tanıtan en az 60 en çok 120 saniyelik videolarını yükleyerek, fotoğraflarını koyarak ve çift olarak iş başvuru formlarını doldurarak 17 Mayıs’a kadar başvuru yapabilecekler. İnsan Kaynakları firması Adecco, bu başvuruları inceleyerek uygun bulduğu adayları mülakata çağıracak. 1 Haziran’da da başvuruları, firma 10 çifte yani 20 adaya indirerek Etstur’la paylaşacak.
2-3 Haziran tarihlerinde bu adaylar web sitesinden tanıtılacak. Seçilen çiftleri desteklemek isteyenler ise, adaylara oylarını vererek beğenilerini paylaşabilecekler. Misafirlerin vereceği bu oylar işe alınacak çiftin belirlenmesinde etkili olacak. Etstur İşe Alım Kurulu da bu oyları göz önünde bulundurarak 1 asil 2 de yedek çifti seçecek. Asil çifte iş teklifinde bulunularak 15 Haziran’da ilk tatiline çıkması sağlanacak.
Amaç Tatili Doğru Planlama Bilincini Oluşturmak
Etstur İnsan Kaynakları Müdürü Feyza Görgü, bu çalışma ile Etstur’un misafirlerine sunduğu tatil alternatif ve olanaklarını bir çiftin yaşayarak, deneyimleyerek görmelerini, bu deneyimleri başkalarıyla paylaşmalarını istediklerini aktarıyor. Görgü, konuya ilişkin sözlerine şöyle devam ediyor: “Bunun için de, işi sadece tatil yapmak olacak bir çifti kadromuza katmaya karar verdik. Bu çalışma ile Türkiye’de tatil kültürünü bir adım daha geliştirmeyi hedefliyoruz. Bütün bir yıl tatil için çalışıyoruz ama kimi zamanlar doğru tatili bir iş gibi planlamamız gerektiğini unutabiliyoruz veya vakit bulamıyoruz. Biz tatil planlamayı ve tatil yapmayı çok ciddi bir iş olarak görüyoruz ve bu işte başarılı olabilmek için de, işini iyi bilen, Etstur gibi profesyonel seyahat uzmanlarına ihtiyaç vardır. Amacımız, tatil işini ciddiye alan profesyonel bir seyahat acentesinin sağlayacağı avantajları, bu çiftle beraber misafirlerimize gösterebilmek...”
Feyza Görgü aradıkları çiftle ilgili özellikleri şöyle sıralıyor: “Öncelikli olarak, tatil yapmaktan keyif almayı bilen bir çift istiyoruz. Yani, gittiği yerlerin sadece turistik yerlerini görmekle yetinmeyen, şehrin derinliklerinde kaybolmayı seven, gezgin ruhlu bir çift arıyoruz. Hiç bilinmedik mekânlarda, plajlarda, restoranlarda gönüllerince eğlenmelerini istiyoruz. Bunun dışında iyi derecede yabancı dil bilmeleri, iyi bir eğitime sahip olmaları, iyi fotoğraf ve video çekimi yapabilmeleri, blog yazabilmeleri aranan önemli özellikler arasında…”
İşe Alınacak Çifti Güzel İmkanlar Bekliyor
İşe kabul edilecek çift, Etstur 'un sunduğu bütün yurt içi, yurt dışı tatil paketlerinden yararlanabilecek. İlk destinasyonu kendileri belirleyecek olan çift diğer rotaları, Etstur’un internet sitesine giren tatil severlerin oylamalarını göz önünde bulundurarak da seçebilecek. Bununla birlikte, çiftin her türlü ulaşım, vize, konaklama, yeme içme ihtiyaçları Etstur tarafından karşılanacak.
İş başvurusu yapmak için www.istebenimtatilim.com sitesine girmek, başvuru formlarını doldurmak, tanıtım videosu ve kişisel fotoğrafları yüklemek yeterli oluyor.
Cuma, Nisan 30, 2010
Kot Pantolonla Gittiğiniz İş Görüşmesi Sonunda Dünyada İşe Giremezsiniz!
İK Danışmanlık firmasında İşe Alım Stajyeri olarak tamamladığım 1 ay sonunda kesin olarak emin olduğum şeylerden biri dış görünümün sanılandan çok daha önemli olduğu.
Üstüne basa basa yazıyorum: Başvurduğunuz pozisyon her ne olursa olsun mülakata mutlaka resmi kıyafetle gidin. Kot pantolonla gittiğiniz bir iş görüşmesi sonunda işe alınma olasılığınız çok çok düşük maalesef.
Şimdiye kadar okuduğunuz okulları, yaptığınız işleri, kariyer planlarınızı, açık pozisyon hakkındaki fikirlerinizi vb. her şeyi bir kenara bırakın, sizinle görüşecek olan kişinin sizi değerlendirdiği ilk şey sizin dış görünümünüz olacak. İlk andan itibaren sizin özensiz kılık kıyafetinize takılan görüşmeci, muhtemelen sizin diğer söylediklerinizi de pek ciddiye almayacak ve siz belki de hayatınızın fırsatını o çok severek giydiğiniz kot pantolonunuz ya da fosforlu pembe tuniğiniz ve üstünüze yapışan taytınız yüzünden kaçıracaksınız.
Sade bir kumaş pantolon, en azından kadife ya da keten pantolon ve düz bir gömlek ilk değerlendirmeyi rahatça atlatmanızı sağlayabilir. İş sadece kıyafetle bitmiyor tabi.
Özellikle erkeklerin jöleli ve uçuk kaçık saç modelleri daha ilk görüşte "Kurumsal ve uluslararası firmalar için uygun bir profil değil." damgası yemelerine yetiyor. Bu konuda kadınlar da pek farklı değil aslında. Gelinbaşı gibi saç modelleri, abartılı makyaj ya da fazla dikkat çeken aksesuarlar... Tüm bunlar hanenize yazılan ilk eksiler.
Dış görünüm şöyle bir incelendikten sonra sıra diksiyon ve sözlü ifade yeteneğine geliyor. "Daha önce çalıştığım ortam çok laçkaydı. Ben kurumsal bir ortam düşünüyorum yaaniii" vb. ifadeler sizi maalesef "Kurumsal yapıya uygun bir profil" tanımlamasından çok uzağa atıyor.
Tüm bunlar göz önüne alındığında birkaç ipucu vermek iyi olur sanırım. Eğer başvurduğunuz ve cidden istediğiniz bir pozisyon için mülakata çağrıldıysanız, mutlaka o işi ciddiye aldığınızı belirten bir kılık kıyafet seçmeye özen gösterin.
Mülakat boyunca arkadaşınızla değil de sizin işe alınmak için uygun olup olmadığınızı anlamaya çalışan biri ile konuştuğunuzu unutmayın.
Günlük konuşma dili yerine daha nazik ve sizli-bizli konuşma dilini kullanmaya özen gösterini.
Sorulan sorulara çok aşırı detaya girmeden kısa ve öz cevap vermeye çalışın.
İstemediğiniz halde alakasız bir pozisyon için gittiğiniz bir mülakatta kalkıp "Tecrübe olsun diye mülakata geldim" demeyin.
Hedefleriniz ve deneyimleriniz konusunda mümkün olduğunca açık ve net olmaya çalışın.
Şimdilik aklıma gelenler bu kadar. Umarım herkes bir gün gerçekten hak ettiği ve layığıyla gerçekleştireceği işi bulabilir.
Pazar, Nisan 25, 2010
BAT'ı E-Mail Bombardımanıyla Bezdirirsem Beni İşe Alırlar Mı Acaba?
Az önce British American Tobacco'ya (BAT) bir mail daha yolladım. Bu kaçıncı oldu bilmiyorum.
HR Trainee programına girebilmek için tüm yollardan başvuru yaptım. Önce kariyer.net, sonra yenibiris, sonra şirket maili, şimdi de info maili! Bir sonraki adım faks, o da olmazsa elimde CV kapıya dayanacağım bu gidişle!
Resmen hırs yaptım galiba. Ya bir kabul edilsem deli gibi çalışacağım ama bir türlü İnsan Kaynakları Departmanı'na ulaşamadım direk olarak. Bir bulsam içerden birini, torpil istemiyorum derdim yüz yüze konuşup gerçekten istekli olduğumu anlatabilmek.
Eskiden her şey ne güzelmiş ya! Gazetedeki ilandan adrese bakıp eleman arayan firmaya gidince yüz yüze görüşüp derdini anlatabiliyormuşsun.
İşe alırsa "Yarın gel başla", yok olmazsa "Kapı şurada hadi uğurlar ola."
Şimdi önce ilana başvur; bin tane aday arasından sıra sana gelsin; mülakata git; geri dönsünler diye bekle; dönerlerse 2. hatta 3. mülakata git; yine bekle; sonuç olumluysa teklif aşaması için tekrar git... Uzadıkça uzuyor bu süreç :(
Gerçi ben şu anda hepsine razıyım, yeter ki sonuç olumlu olsun :)
Pazartesi, Nisan 12, 2010
Staj, İş Arayışı, Umutsuzluğa Karşı Koyma Çabası
Stajda 3. hafta!
Artık bünye erken kalkmaya alıştı. Stajda yapılması gereken şeyler de iyice öğrenildi.
İş başvuruları yapılmaya devam ediliyor.
Ama...
Beklemekten yoruluyor bünye:(
Boşa umut etmekten korkuyorum:(
Bu işin sonu ne olacak diye endişeler sarıyor sürekli kalbimi ve zihnimi.
Kafam ne zaman bozulsa ya da dikkatim dağılsa blog dünyasına sarıyorum. Sürekli ilginç ve çok takip edilen bloglar çıkıyor karşıma. İçten içe(?!) kıskanıyorum. Ben de öyle bir bloga sahip olmak istiyorum! Ama benim hayatım öyle eğlenceli ya da ilginç değil maalesef:(
Artık bünye erken kalkmaya alıştı. Stajda yapılması gereken şeyler de iyice öğrenildi.
İş başvuruları yapılmaya devam ediliyor.
Ama...
Beklemekten yoruluyor bünye:(
Boşa umut etmekten korkuyorum:(
Bu işin sonu ne olacak diye endişeler sarıyor sürekli kalbimi ve zihnimi.
Kafam ne zaman bozulsa ya da dikkatim dağılsa blog dünyasına sarıyorum. Sürekli ilginç ve çok takip edilen bloglar çıkıyor karşıma. İçten içe(?!) kıskanıyorum. Ben de öyle bir bloga sahip olmak istiyorum! Ama benim hayatım öyle eğlenceli ya da ilginç değil maalesef:(
Çarşamba, Mart 24, 2010
Staj'da İlk Gün & İlk İzlenimler
Bugün stajda ilk günüm.
Uzun bir aradan sonra tekrar belli bir rutine alışmaya çalışmak zor geliyor insana:(
İnsan Kaynakları eğitimim devam ederken bir yandan da staj yapmak iyi olur diye düşünerek Adecco Şişli şubesine stajyer olarak girdim. Şimdilik sadece telefon mülakatı yapıyorum. 1-2 ay staj yapıp işi yerinde öğrenmek iyi olacak. İlerleyen zamanlarda gözlemci olarak görüşmelere de katılmayı planlıyorum.
Sabahtan itibaren bir dolu telefon görüşmesi yaptım ve daha şimdiden birçok şey öğrendim. Mülakata çağırırken geçmiş iş deneyimleri her zaman sanıldığı kadar dikkate alınmıyor. Firmanın belirlediği bölümlerden mezun ya da son sınıf öğrencileri telefonla aranılıp eğitim vb. belirli özellikleri check ediliyor. Uygun olanlar da mülakata çağırılıyor.
Bir adayın mülakata gelip gelmeyeceği çoğu zaman telefon görüşmesinden anlaşılabiliyor. Adaylar istekli mi, detaycı mı, enerjik mi gibi bir sürü şey telefonda anlaşılabiliyor.
İlk gün izlenimlerim şimdilik bu kadar.
Aklıma estikçe aktarmaya devam ederim.
Uzun bir aradan sonra tekrar belli bir rutine alışmaya çalışmak zor geliyor insana:(
İnsan Kaynakları eğitimim devam ederken bir yandan da staj yapmak iyi olur diye düşünerek Adecco Şişli şubesine stajyer olarak girdim. Şimdilik sadece telefon mülakatı yapıyorum. 1-2 ay staj yapıp işi yerinde öğrenmek iyi olacak. İlerleyen zamanlarda gözlemci olarak görüşmelere de katılmayı planlıyorum.
Sabahtan itibaren bir dolu telefon görüşmesi yaptım ve daha şimdiden birçok şey öğrendim. Mülakata çağırırken geçmiş iş deneyimleri her zaman sanıldığı kadar dikkate alınmıyor. Firmanın belirlediği bölümlerden mezun ya da son sınıf öğrencileri telefonla aranılıp eğitim vb. belirli özellikleri check ediliyor. Uygun olanlar da mülakata çağırılıyor.
Bir adayın mülakata gelip gelmeyeceği çoğu zaman telefon görüşmesinden anlaşılabiliyor. Adaylar istekli mi, detaycı mı, enerjik mi gibi bir sürü şey telefonda anlaşılabiliyor.
İlk gün izlenimlerim şimdilik bu kadar.
Aklıma estikçe aktarmaya devam ederim.
Pazar, Mart 14, 2010
Doğru CV Nasıl Olmalı?
Daha önce de bahsettiğim üzere geçen haftalarda İTÜ İnsan Kaynakları Zirvesi'ndeydik Evrim'le. Birçok seminere katıldık; hemen hemen hepsi çok faydalı oldu ikimiz açısından da. Seminerlerden birini SecretCv'den Okan Tütüncü verdi. Konu doğru CV hazırlama ve kariyer sitelerinde doğru arama yapmaydı. Doğru bir CV için adım adım açıklmalar yaptı Okan Bey.
1-Fotoğraf: Düzgün bir kıyafet ve saçla vesikalık olarak çekilmiş olmalı ve mevcut görüntünüzü birebir yansıtmalı ki görüşmeci daha sonra sizi hatırlayabilsin!
2-Başlık : Ad Soyad / Meslek
3-İletişim Bilgileri : Adres, Telefon, Website, E-mail(adınız ve soyadınızdan oluşan düzgün bir mail adresi!)
4-Kişisel Bilgiler: Doğum Tarihi, Cinsiyet, Ehliyet,Sigara Kullanımı, Medeni Hal
5-Eğitim Bilgileri: Üniversite, Lise
6-İş & Staj Deneyimleri: Son işten geriye doğru, varsa staj bilgileri
7-Beceriler/Yetkinlikler: Bilgisayar, Yabancı Dil
8-Kurs & Seminerler: Sertifikalar ve Tarihleri
9-Projeler: Okul Onur Listeleri, Yayınlanmış Yazılar, Kazanılmış Burs ve Ödüller
10-Hobiler: Sizi güçlü ve farklı kılacak gerçekten bilginiz olan hobiler
11-Referanslar: Akademik, Profesyonel, Şahsi
CV'den sonra karşımıza çıkan diğer bir sorun da "Ön yazı". Kariyer günleri boyunca vurguladıkları gibi aslında ön yazı %100 gerekli olan birşey değil. Ancak illa da ön yazı yazacaksanız mutlaka başvurduğunuz pozisyon için sizi diğer adaylardan öne geçirecek ayırt edici bir özelliğinizi ya da iş tecrübenizi vurgulamanız gerekiyor. İdeal ön yazı 1 paragraflık açık ve net olmalı.
Unutmadan iş CV hazırlamakla bitmiyor. İTÜ - İK Zirvesinde tüm kariyer portallarından yetkili konuşmacılar vardı ve hepsinin söylediği ortak şey "Siz nasıl firmaları nette araştırıyorsanız İK Uzmanları da adayları elerken sizi netteki bağlantılarınızdan (facebook, twitter, friendfeed...) araştırıyor." Bu yüzden artık sanal hayatımıza da extra özen göstermemiz gerekiyor.
Şimdilik bu kadar fırsat buldukça benzer konularda yazmaya devam ederim.
1-Fotoğraf: Düzgün bir kıyafet ve saçla vesikalık olarak çekilmiş olmalı ve mevcut görüntünüzü birebir yansıtmalı ki görüşmeci daha sonra sizi hatırlayabilsin!
2-Başlık : Ad Soyad / Meslek
3-İletişim Bilgileri : Adres, Telefon, Website, E-mail(adınız ve soyadınızdan oluşan düzgün bir mail adresi!)
4-Kişisel Bilgiler: Doğum Tarihi, Cinsiyet, Ehliyet,Sigara Kullanımı, Medeni Hal
5-Eğitim Bilgileri: Üniversite, Lise
6-İş & Staj Deneyimleri: Son işten geriye doğru, varsa staj bilgileri
7-Beceriler/Yetkinlikler: Bilgisayar, Yabancı Dil
8-Kurs & Seminerler: Sertifikalar ve Tarihleri
9-Projeler: Okul Onur Listeleri, Yayınlanmış Yazılar, Kazanılmış Burs ve Ödüller
10-Hobiler: Sizi güçlü ve farklı kılacak gerçekten bilginiz olan hobiler
11-Referanslar: Akademik, Profesyonel, Şahsi
CV'den sonra karşımıza çıkan diğer bir sorun da "Ön yazı". Kariyer günleri boyunca vurguladıkları gibi aslında ön yazı %100 gerekli olan birşey değil. Ancak illa da ön yazı yazacaksanız mutlaka başvurduğunuz pozisyon için sizi diğer adaylardan öne geçirecek ayırt edici bir özelliğinizi ya da iş tecrübenizi vurgulamanız gerekiyor. İdeal ön yazı 1 paragraflık açık ve net olmalı.
Unutmadan iş CV hazırlamakla bitmiyor. İTÜ - İK Zirvesinde tüm kariyer portallarından yetkili konuşmacılar vardı ve hepsinin söylediği ortak şey "Siz nasıl firmaları nette araştırıyorsanız İK Uzmanları da adayları elerken sizi netteki bağlantılarınızdan (facebook, twitter, friendfeed...) araştırıyor." Bu yüzden artık sanal hayatımıza da extra özen göstermemiz gerekiyor.
Şimdilik bu kadar fırsat buldukça benzer konularda yazmaya devam ederim.
Çarşamba, Mart 10, 2010
Bir Başka Kabin Memurluğu Yolculuğumuzun Daha Sonuna Gelirken...
Evet THY mülakatım bugündü.
Sabah 9'da THY Call Center Binası'ndaydım. Adayları görünce bi an gözümde Miss Turkey ön elemeleri canlandı :D Yani baştan 1-0 yenik başladım manken gibi hatunlara karşı :p
Önce 10'da olan randevum 11 civarına kaydı. Sonra boy-kilo ölçümü, sınavdı, mülakattı derken epey bir gerildim. En son grup mülakatında kendimi tutamayıp brz (mı acaba?!) asabileştim. Diğer adaylar sakinlikle otururken ben brz fazla göze battım.
Grup mülakatından çıktığımda bir kabin memurluğu yolculuğumun daha sonuna geldiğimi biliyordum. Tabi ki yanılmadım ve kısa bir süre sonra da internet aracılığıyla başvurumun olumsuz sonuçlandığını öğrendim.
Üzgün müyüm? Tahmin ettiğiniz üzere pek değilim :) Sebebini beni tanıyanlar gayet iyi biliyor :)
Bu yolculuk da bittiğine göre artık kendi yoluma gidebilirim.
Pazartesi, Mart 08, 2010
THY - Pilot Alımı
İnanılmaz büyük bir fırsat!
Tabi eğer mühendislik bölümünden mezun ve 1980 sonrası doğumluysanız!
İşte link !
Pilotluk eğitim ücretinin 55.000 Dolar civarında olduğu düşünülürse THY'nin nasıl bir fırsat sunduğu daha iyi anlaşılacaktır sanırım.
Ama hemen heveslenmemek gerek. Eğitime hak kazanmak epey zor. Binlerce başvuru olacağını düşünüyorum. Şu anda hali hazırda işi olanlar bile bu fırsatı kaçırmak istemeyecektir.
Başvuru yapanlar bir dizi sınav ve mülakattan geçirilecek ve sonunda eğitime hak kazananlar 15 yıl mecburi hizmeti, eğitim bedellerinin ücretlerinden kesilmesini ve işten ayrılma durumunda tazminat ödemeyi kabul ettiklerine dair bir sözleşme imzalayacaklar.
Koşullar ne olursa olsun bence pilot olabilme ihtimali bile heyacan verici! Şu anda en düşük pilot maaşı bile özel sektördeki maaşları 2'ye - 3'e katlıyor. Mühendis olsaydım şansımı mutlaka denerdim.
Bu arada benim mülakatım da Çarşamba günü umarım herşey yolunda gider.
Tabi eğer mühendislik bölümünden mezun ve 1980 sonrası doğumluysanız!
İşte link !
Pilotluk eğitim ücretinin 55.000 Dolar civarında olduğu düşünülürse THY'nin nasıl bir fırsat sunduğu daha iyi anlaşılacaktır sanırım.
Ama hemen heveslenmemek gerek. Eğitime hak kazanmak epey zor. Binlerce başvuru olacağını düşünüyorum. Şu anda hali hazırda işi olanlar bile bu fırsatı kaçırmak istemeyecektir.
Başvuru yapanlar bir dizi sınav ve mülakattan geçirilecek ve sonunda eğitime hak kazananlar 15 yıl mecburi hizmeti, eğitim bedellerinin ücretlerinden kesilmesini ve işten ayrılma durumunda tazminat ödemeyi kabul ettiklerine dair bir sözleşme imzalayacaklar.
Koşullar ne olursa olsun bence pilot olabilme ihtimali bile heyacan verici! Şu anda en düşük pilot maaşı bile özel sektördeki maaşları 2'ye - 3'e katlıyor. Mühendis olsaydım şansımı mutlaka denerdim.
Bu arada benim mülakatım da Çarşamba günü umarım herşey yolunda gider.
Çarşamba, Şubat 24, 2010
İTÜ İnsan Kaynakları Zirvesi
Haftabaşından beri Evrim'le birlikte "İTÜ İnsan Kaynakları Zirvesi" adı altında düzenlenen bir organizasyona katılıyoruz. Organizasyon çerçevesinde birçok seminer düzenleniyor. Genellikle kariyer planlaması, işe alım süreci, mülakatlar, CV hazırlama teknikleri, değişik iş pozisyonları üzerine veriliyor seminerler.
Şimdiye kadar 7-8 seminere katıldık. Cuma günü bitecek tüm seminerler. Sanırım toplamda 10-12 seminere katılmış olacağız. İnanılmaz faydalı bilgiler kazandık. Fırsat buldukça buraya yazmaya çalışacağım.
İlk fırsatta "Doğru CV nasıl hazırlanmalı?" sorusundan ve cevabından bahsetmek istiyorum.
Brz enerji bulduğum ilk anda yazacağım.
Şimdiye kadar 7-8 seminere katıldık. Cuma günü bitecek tüm seminerler. Sanırım toplamda 10-12 seminere katılmış olacağız. İnanılmaz faydalı bilgiler kazandık. Fırsat buldukça buraya yazmaya çalışacağım.
İlk fırsatta "Doğru CV nasıl hazırlanmalı?" sorusundan ve cevabından bahsetmek istiyorum.
Brz enerji bulduğum ilk anda yazacağım.
Pazar, Şubat 21, 2010
THY, Kabin Memurluğu, Hayaller, Endişeler...
Evet, sonunda THY'ye başvurdum. Ama resmen ikiyeye bölünmüş durumdayım. Bir taraftan İnsan Kaynakları alanında bir kariyer istiyorum, diğer yandan işsizlik, iş arama, işe girme, eğitimlerden geçme süreci... Ne yaparım nasıl yaparım şimdilik emin değilim ama bir yolunu bulup İnsan Kaynakları alanında ilerlemek istiyorum. Sanırım birkaç yıl çalışıp birikim yapmalıyım.
1,5 sene önce AtlasJet'ten ayrılma sebebim düzenli bir hayat istemem ve son senesine kadar hiç takılmadan geldiğim üniversiteyi yine takılmadan zamanında bitirebilmekti. Okul bitti, 1-2 iş denedim ama hiçbiri istediğim gibi olmadı. İşsiz güçsüz gezmek de beni pek mutlu etmedi. Yani artık birşeyler yapmam gerekiyor.
Bugün başvurumu yaptım. 10 Mart'ta sınava gireceğim. Eğer sınavı geçemezsem ya da sözlü mülakatlarda takılırsam bu maceranın da sonu gelmiş olacak.
Gelelim neden fikrimi değiştirdiğime. THY'ye başvuru yaptım çünkü artık yerimde saymak istemiyorum. En olmayan zamanda o kadar para verdiğim pasaportumun süresinin çekmece köşelerinde hiç kullanılmadan bitip boşa gitmesini istemiyorum; İspanya hayalimden vazgeçmek istemiyorum; ay sonu nasıl gelecek diye düşünmek istemiyorum. Her Allah'ın günü hosteslik hakkında zerre kadar bir bilgisi olmayan insanlarca yargılanmaya ve aynı saçma sorulara maruz kalmak istemiyorum. Geleceğim için endişe etmek istemiyorum. Daha önce bu işi yaptım, oldukça da iyiydim. Bir kez daha deneyebilirim ve bu kez benim için daha iyi olabilir.
Başvuru yaparken doldurulması gereken bir bölüm de "Neden Kabin Memurluğu?" sorusunun cevabı. Düşününce aklıma gelen ilk şey hayatta başarılı olmak için en iyi bildiğimiz işi yapmamız gerektiği. Ben daha önce hosteslik yaptım, bu işi yapmak için gerekli olan niteliklere ve yabancı dil gibi becerilere sahibim. Yani yapmayı bildiğim ve mevcut bilgilerimi kullanabildiğim bir iş varken hiç bilmediğim başka işler için boşa kürek çekmeye gerek yok.
Ne olursa olsun yine de dereyi görmeden paçaları sıvamamak en iyisi. Başvuru yapan birçok eski hostes THY'ye kabul edilmediyse benim de kabul edilmeme olasılığım mevcut. Yani erkenden hayallere kapılmıyorum. Bakalım gelecek günler neler gösterecek.
1,5 sene önce AtlasJet'ten ayrılma sebebim düzenli bir hayat istemem ve son senesine kadar hiç takılmadan geldiğim üniversiteyi yine takılmadan zamanında bitirebilmekti. Okul bitti, 1-2 iş denedim ama hiçbiri istediğim gibi olmadı. İşsiz güçsüz gezmek de beni pek mutlu etmedi. Yani artık birşeyler yapmam gerekiyor.
Bugün başvurumu yaptım. 10 Mart'ta sınava gireceğim. Eğer sınavı geçemezsem ya da sözlü mülakatlarda takılırsam bu maceranın da sonu gelmiş olacak.
Gelelim neden fikrimi değiştirdiğime. THY'ye başvuru yaptım çünkü artık yerimde saymak istemiyorum. En olmayan zamanda o kadar para verdiğim pasaportumun süresinin çekmece köşelerinde hiç kullanılmadan bitip boşa gitmesini istemiyorum; İspanya hayalimden vazgeçmek istemiyorum; ay sonu nasıl gelecek diye düşünmek istemiyorum. Her Allah'ın günü hosteslik hakkında zerre kadar bir bilgisi olmayan insanlarca yargılanmaya ve aynı saçma sorulara maruz kalmak istemiyorum. Geleceğim için endişe etmek istemiyorum. Daha önce bu işi yaptım, oldukça da iyiydim. Bir kez daha deneyebilirim ve bu kez benim için daha iyi olabilir.
Başvuru yaparken doldurulması gereken bir bölüm de "Neden Kabin Memurluğu?" sorusunun cevabı. Düşününce aklıma gelen ilk şey hayatta başarılı olmak için en iyi bildiğimiz işi yapmamız gerektiği. Ben daha önce hosteslik yaptım, bu işi yapmak için gerekli olan niteliklere ve yabancı dil gibi becerilere sahibim. Yani yapmayı bildiğim ve mevcut bilgilerimi kullanabildiğim bir iş varken hiç bilmediğim başka işler için boşa kürek çekmeye gerek yok.
Ne olursa olsun yine de dereyi görmeden paçaları sıvamamak en iyisi. Başvuru yapan birçok eski hostes THY'ye kabul edilmediyse benim de kabul edilmeme olasılığım mevcut. Yani erkenden hayallere kapılmıyorum. Bakalım gelecek günler neler gösterecek.
Çarşamba, Aralık 16, 2009
Ne Yapmalı?
yıllarca okuyoruz,bir sürü para döküyoruz.
sonra? sonra ne oluyor?
mezun olunca veriyorlar eline bir kağıt. adı da diploma.
memur olup kapağı devlete atmak istiyorsan durum oldukça vahim. kpss diye bir engel var. hangi bölümden mezun olursan ol, okulda ne eğitimi almış olursan ol fark etmiyor. hemen hemen herkes aynı sınava giriyor. sayısal derslerle aran iyiyse şanslısın. yoksa? yoksa memurluk da yok!
iyi kötü bir işe girersen şanslısın bu krizde. ama işe girmekle bitmiyor. okulda hiç öğrenmediğin bir sürü iş, bir sürü resmi evrak, bir sürü kural, bir sürü kanun...
başbakan "her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok." diyor. aslında ülkenin başındaki kişilerin çoğunun ilkoukul mezunu olduğu ve neredeyse tüm kadroların da onların yakınları ile dolu olduğu göz önüne alındığında mevcut durum pek de garip gelmiyor insana.
sabıkası olan sıradan ve zavallı vatandaşların memur olamadığı bu ülkede yine sabıkası olan bazı şanslılar rahat rahat parti kurup milletvekili hatta bakan olabiliyorlar.
aslında sorun okuyup okumamak da değil. sorun neyi ne kadar bildiğin ve ne kadar kurnaz olabildiğin.
peki ne yapmalı?
hiç okumak için uğraşmamalı onun yerine alternatif çözümler üretilmeli.
mesela:
yurtdışına göç etmeli(?!)
okumak için harcanacak tüm parayla bilumum şans oyunları oynamalı(?!)
abuk sabuk bir parti kurup milletvekili olmalı(?!)
kurmaca aldatma-aldatılma-kaçamak hikayeleriyle ünlü olmayı denemeli(?!)
bilumum yarışmalara katılıp acıklı hikayelerle büyük ödülü götürmeye çalışmalı(?!)
yaratıcı çözümlerinizi bekliyorum.
sonra? sonra ne oluyor?
mezun olunca veriyorlar eline bir kağıt. adı da diploma.
memur olup kapağı devlete atmak istiyorsan durum oldukça vahim. kpss diye bir engel var. hangi bölümden mezun olursan ol, okulda ne eğitimi almış olursan ol fark etmiyor. hemen hemen herkes aynı sınava giriyor. sayısal derslerle aran iyiyse şanslısın. yoksa? yoksa memurluk da yok!
iyi kötü bir işe girersen şanslısın bu krizde. ama işe girmekle bitmiyor. okulda hiç öğrenmediğin bir sürü iş, bir sürü resmi evrak, bir sürü kural, bir sürü kanun...
başbakan "her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok." diyor. aslında ülkenin başındaki kişilerin çoğunun ilkoukul mezunu olduğu ve neredeyse tüm kadroların da onların yakınları ile dolu olduğu göz önüne alındığında mevcut durum pek de garip gelmiyor insana.
sabıkası olan sıradan ve zavallı vatandaşların memur olamadığı bu ülkede yine sabıkası olan bazı şanslılar rahat rahat parti kurup milletvekili hatta bakan olabiliyorlar.
aslında sorun okuyup okumamak da değil. sorun neyi ne kadar bildiğin ve ne kadar kurnaz olabildiğin.
peki ne yapmalı?
hiç okumak için uğraşmamalı onun yerine alternatif çözümler üretilmeli.
mesela:
yurtdışına göç etmeli(?!)
okumak için harcanacak tüm parayla bilumum şans oyunları oynamalı(?!)
abuk sabuk bir parti kurup milletvekili olmalı(?!)
kurmaca aldatma-aldatılma-kaçamak hikayeleriyle ünlü olmayı denemeli(?!)
bilumum yarışmalara katılıp acıklı hikayelerle büyük ödülü götürmeye çalışmalı(?!)
yaratıcı çözümlerinizi bekliyorum.
Cuma, Aralık 04, 2009
At Liberty - İşsiz ve Hür
at liberty: işsiz, hür, özgür, başıboş, serbest...
tam da beni anlatıyor yani:)
zaman aslında çok ilginç bişey. yapılacak birşey olduğu zaman deli gibi hızlanan zaman, iş güç olmayınca çok ilginç bir şekilde duruyor sanki.
3 gündür hürüm. nereye kadar böyle gider bilmiyorum. gerçi bu kafayla gidersem muhtemelen eve, anneannemle kardeşimin yanına dönerim sanırım. beni İstanbul'da tutan o kadar az şey var ki... ama sayı olarak o kadar az olan şeyler ya da kişiler aslında benim için çok önemli.
ama hayallerimden vazgeçmek istemiyorum. sırf İstanbul'da kalabilmek uğruna hiç istemediğim işlerde tam zamanlı olarak çalışmak istemiyorum.
aslında herkesin hayal ettiği, eline fırsat geçse mutlaka yapmak isteyeceği şeyleri yapmak istiyorum ben de.
bakalım zaman ne yöne doğru akacak ve hayat beni nereye sürükleyecek.
tam da beni anlatıyor yani:)
zaman aslında çok ilginç bişey. yapılacak birşey olduğu zaman deli gibi hızlanan zaman, iş güç olmayınca çok ilginç bir şekilde duruyor sanki.
3 gündür hürüm. nereye kadar böyle gider bilmiyorum. gerçi bu kafayla gidersem muhtemelen eve, anneannemle kardeşimin yanına dönerim sanırım. beni İstanbul'da tutan o kadar az şey var ki... ama sayı olarak o kadar az olan şeyler ya da kişiler aslında benim için çok önemli.
ama hayallerimden vazgeçmek istemiyorum. sırf İstanbul'da kalabilmek uğruna hiç istemediğim işlerde tam zamanlı olarak çalışmak istemiyorum.
aslında herkesin hayal ettiği, eline fırsat geçse mutlaka yapmak isteyeceği şeyleri yapmak istiyorum ben de.
bakalım zaman ne yöne doğru akacak ve hayat beni nereye sürükleyecek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Misafir
Şu an evde bir misafirimiz var. Adı Latte :) Latte, Sibirya Kurdu kırması yani yarı-Husky bir dişi :) Evrim eve getirince yıkayıp paklamış;...

-
Ay saçı burma Uzakta durma Gel ay sevgilim Boynunu burma Dağda duman yeri var Kaşta keman yeri var Yarim benden incinmiş ...
-
Bir önceki yazımda bahsetmiştim mutfak aşkıma geri döndüğümden. Epeydir uzak kalınca hamburger yapmak için düştüm netteki tariflerin peşine ...