Vicdan azabı nedir? İçimizden mi kaynaklanır yoksa kaynağı dışarıda mıdır?
Sözlükteki anlamlara bir bakalım:
Vicdan:
Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri(?) üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç.
...
...
Vicdan azabı:
Yapılan bir işten dolayı duyulan acı, üzüntü.
...
Vikipedi'ye göre ise:
Vicdan, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir. Vicdan, birçok dinde, birçok felsefi akımda, mistisizmde önem verilmiş bir kavramdır. Günümüzde kimileri "kamusal vicdan" ifadesini kullanmaktaysa da, dinsel, mistik vb. alanlarda böyle bir kavram bulunmaz, vicdan kavramı bu alanlarda hep bireysel vicdan anlamında kullanılmıştır. Felsefeye göre, iç huzuru veya iç sıkıntısı vererek kişiyi uyaran vicdan bir kavram değil, kişinin bir yeteneğidir. Felsefede metafizik anlayış, bu yeteneğin doğuştan var olduğunu ileri sürer, seküler anlayış ise insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğunu ileri sürer. Friedrich Nietzsche'ye göre vicdan, borçlanma ahlakına bağlı olarak gelişmiş, "söz verebilen bir hayvan yetiştirme" amacıyla icat edilmiş bir kavramdır.[1] Neo-spiritüalist görüşe göre ise, ruhun ancak belirli bir gelişim aşamasında (hayvanlık ara aşamasından sonraki insanlık aşamasında) açığa çıkan, ruhun gelişimi oranında derece derece gelişen bir yeteneğidir.
Vicdan azabı başkasına zarar verdiğine inanan bir kişinin duyduğu pişmanlık duygusunun bir ifadesidir. Vicdan azabı suçluluk duygusuyla ilintili bir duygu olup kişinin kendi kendine yönelttiği bir kızgınlık halidir. Vicdan azabı kişinin geçmişteki bir eyleminden kaynaklanabildiği gibi eylemsizlikten (parmağını bile kaldırmamak) de kaynaklanabilir.
Vicdan sahibi olmayan (vicdanı olmayan) insanlara genellikle sosyopat veya psikopat denilmektedir. Mahkemelerde vicdan azabının varlığı zaman zaman hakimler tarafından ceza hukuku ilkeleri çerçevesinde hafifletici neden olarak kullanılır. Bu gibi durumlardan vicdan azabının varlığının diğer kişiler tarafından saptanması zorunluluğu ortaya çıkar. Vicdan azabı duyan kişi genellikle özür dilemek yoluyla vicdan azabı duygularını kanıtlamaya çalışır.
...
Vicdan azabı kavramı söz konusu olduğunda çeşitli görüşler var görüldüğü üzere. Ben seküler anlayışın önermesini destekliyorum. Ama Neo-spiritüalistler haklı olabilirler. Belki de benim ruhum henüz o kadar gelişmemiştir ve bu yüzden kaynağını dışarıda sanıyorumdur. Bilemiyorum. Ama ne düşündüğümü paylaşmak istiyorum.
Bence vicdan, biraz şefkat, acıma, sevgi gibi kavramlarla karıştırılıyor. Şefkatli, sevgi dolu, anlayışlı insanlar vicdanlı da oluyor gibi gibi...
Vicdan azabı toplum baskısının bir ürünü. Kimsenin bilmeyeceği ya da kimsenin yargılamayacağı garantisi verilse insanların çoğunun zerre vicdan azabı çekmeden bir sürü şey deneyeceğini düşünüyorum -tabi ki canilikten, bir cana zarar vermek gibi şeylerden bahsetmiyorum-. Çoğu zaman asıl sorun birileri öğrenirse ne düşünür, ne der mevzusu. Tam bu noktada bu sözlerime itiraz edenler olacak. Eşim ve Mr. Kaplan kesin :) Diyecekseniz ki kimse bilmese de kendim bileceğim ve yine kendimi rahatsız hissedeceğim. Bir çok örnek verebilirim ki aslında yanlış olduğu halde vicdan azabı vermesin. Misal çok zengin bir adam var ama zenginliği çalıp çırpmakla, başkalarının hakkını yiyerek son derece haksız yollardan elde edilmiş. Yaptıkları yanlış. Şimdi elimize fırsat geçti, bu adamı soyup soğana çevirebileceğiz ve kesinlikle yakalanmayacağız. Hırsızlık yanlış olmasına ve normal koşullarda vicdan azabı çekilmesine neden olması gerekirken koşullar değiştiğinde azap değil neredeyse haz verecek hale geliyor. Görüldüğü üzere koşullar değişince her şey değişiyor. Bir şey değişiyorsa genel geçer değildir demek ki. Yani vicdan bazı koşullarda aktif bazı koşullarda pasif kalan bir olgu. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Ben ahlaksal ve vicdani konular söz konusu olduğunda evrensel doğrular olduğuna inanmıyorum. Aslına bakarsanız bence en genel anlamda insan yaşamına, bedensel bütünlüğümüze ve kişisel tercihlerimize kast edilmediği sürece ne yanlış ne doğru herkesin kendi bileceği şeyler.
*Bu yazı çok uzun zamandır taslak halinde duruyordu. Mr. Kaplan'ın blogunda yazdıklarından da ilham alarak bitirip yayınlamak istedim.
Şarkı günlerden kulağımda çalıyor...