Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çarşamba, Eylül 01, 2021

İyiden Kötüye ve Kötüden Tekrar İyiye...

Bir süredir biliyorum ki beni yoran, üzen, deli eden hep benim beklentilerim. Şöyle olsun istiyorum, olmuyor; böyle olsun istiyorum, olmuyor. Sevdiklerim ben anlatmadan beni anlasın, en yakınım bunca yılın ardından beni tanısın, neye ihtiyacım var bilsin... Ama hayat öyle bir şey değil maalesef. İşler beklediğim ya da istediğim gibi gitmeyince başlıyorum şikayet etmeye, söylenmeye, her şeye lanet etmeye... Ama bugün farklı bir şey yaptım ve işe yaradı. 



Günüm gayet normal başladı. Arya ile giyinip evden çıktık, dışarıda kahvaltı edip benim okuluma geçtik. Kısa bir zümre toplantısı sonrasında zümre tutanağını yazmak için bilgisayara oturdum ama iş düşündüğümden uzun sürdü ve acayip bunaldım tutanakla uğraşmaktan. Bitirdim, imzalatıp idareye teslim edeyim derken diğer öğretmenlerin çoktan okuldan çıktığını fark ettim. Bu noktada sinirlenmeye başladım çünkü ben orda oturup angarya bir evrakla uğraşırken diğer öğretmenler çoktan çekip gitmişti. Zümrelerimden biri zaten toplantıya bile gelmemişti. Kendimi enayi yerine konmuş hissettiğim için iyice keyfim kaçtı. Okuldan çıktığımda hava çok sıcaktı ve o sıcağın da etkisiyle sinirlerim iyice gerildi. Nedense mantıklı olup boş vermek ve sakinleşmek yerine öfke patlaması yaşamaya doğru gidiyordum ama neyse ki arkadaşlarla buluşup bir şeyler yedik ve onlarla konuştukça rahatladım. Şu an dönüp baktığımda boş yere sinirlendiğimi görüyorum. Zümre toplantı tutanağı kimsenin okumadığı her yıl sırf formaliteden yazılan bir tutanak. Yani diğer öğretmenlerin bunu önemsiz bulması garip değil. Okulda işi biten öğretmenin gitmesi de normal. Peki ben niye sinirlendim? Cevap: Tamamen kendi beklentilerim yüzünden.

Ben tüm öğretmenlerin toplantıya katılmasını, katılmasa bile nezaketen "Ben gelemiyorum ama yardım edebileceğim bir şey var mı?" diye sormasını, toplantıdan sonra okuldan ayrılırken "Hocam, ben çıkıyorum. Benlik bir iş var mı?" minvalinden bir şeyler demesini bekliyordum. Bu beklentim gerçekleşmeyince bozuldum, sinirlendim. Oysa çok gereksiz. Eğer o sinirle direk eve gelip bu konu üzerinde durmaya devam etseydim tüm günüm mahvolacaktı çünkü sakinleşemeyecektim. Ama bu konuyu bir kenara bırakıp arkadaşlarımla vakit geçirince sinirim de geçip gitti. Demek ki gerçekten 'an'a odaklanmak, an'da kalmak önemli. Olan bitene çok takılmamak, ilerlemek önemli. Olayları büyütmeden olduğu yerde bırakıp yaşamaya devam etmeli.

Hayal kırıklıklarının kaynağının beklentiler olduğunu bilince yapılacak şeyin beklentileri değiştirmek olduğunu anlamak çok zor değil. Daha önce de bahsettiğim "Erkekler Mars'tan, Kadınlar Venüs'ten" kitabının yazarı kadın ve erkek arasındaki farkları gayet güzel anlatıyor. Yazar açık açık "Erkekler böyle, kadınlar şöyle, birbirinizden daha fazlasını ve daha farklısını beklemeyin" diyor. Kitabın dediği gibi davranmak zorunda değiliz tabi ki. Hoş istesek bile davranamayız çünkü bizim de yapımız belli, biz de buyuz. Ama kitap insana "anlama" ve "kabullenme" fırsatı veriyor. Kimse sırf uyuzluğuna, gıcıklığına öyle yapmıyor, doğaları öyle, ellerinden gelen o kadar. Bunu kabul edince beklentim azaldı, beklentim azaldıkça sinirlendiğim anlar da azaldı. Çünkü zaten olmayacak bir şeyi bekleyip olmayınca da sinirlenmiyorum. Kitapta bahsi geçen mektuplar var bir de. Yazar diyor ki, üzüldüğünüzde ya da kırıldığınızda eşinize bir mektupla ne olduğunu ve sizin ne hissettiğinizi yazın, hatta ondan duymak istediklerinizi de ekleyin. Bu benim yıllardır yaptığım bir şey zaten.

Son zamanlarda uzun uzun mektup yazmak yerine olay anında Evrim'e ne beklediğimi söyleyip "Şu anda sadece 'Evet haklısın ama istemeden öyle oldu.' desen her şey çözülecek ve ben hiç uzatmayacağım konuyu." diyorum. Bu cümleden sonra da sanki Evrim hatasını kabul etmiş ve beklediğim şeyleri söyleyip gerekliyse özür de dilemiş varsayıp yoluma devam ediyorum. Yani Evrim'le deli gibi kavga edip zorla özür dilemesini beklemiyorum. Çünkü neye, neden kızdığım hakkında bir fikri bile olmadığını, hadi mevzuyu anlasa onun açısından onun yaptıklarında bir sorun olmadığı için ben ne dersem diyeyim kesinlikle hatalı olduğunu kabul edip özür dilemeyeceğini biliyorum. Ama ben mevzuyu uzatmayıp sadece kırıldığımı söyleyip susunca bir süre sonra kendini kötü hissediyor ve "Haklısın aslında bir dahaki sefer şöyle yapayım" gibi bir cümleyle kırgınlığımı sonlandırmaya çalışıyor. İlk başlarda bunu yapmak çooook zordu çünkü içgüdüsel olarak o beni anlayana(?) dek saatlerce dır dır yapmak, sonunda onu bezdirmek ve özür diletmek istiyordum. Oysa kırıldığımı söyleyip susmam gerekiyordu. Çok zor olsa da yapmaya çalıştım. Önceleri Evrim hiç tepki vermedi, konuyu uzatmadığım için acayip mutlu oldu. Hatta çoğu kez suskunluğum onun haklı olduğunu kabul ettiğim manasına geldi. "Sen haklı olduğunu düşünsen hayatta susmazdın, demek ki haksız olduğunun kendin de farkındasın" bile dedi. O nokta sadece gözlerine bakıp "Evet, Evrim haklısın. Ne kadar iyi anlamışsın beni(?!) Oysa ben şu an sana o kadar kırgınım ki anlatacak halim bile yok." diyerek onu düşünmesi için yalnız bıraktım. 

Hem beklentimi düşürüp daha az sinirlendiğim için hem de hayal kırıklığı yaşadığımda durumu sakince Evrim'e anlatıp sonrasında hiçbir şey olmamış gibi devam ettiğim için Evrim de karşı savunma yapmayı bırakıp dinlemeye başladı. Amacımın kavga etmek olmadığını anlayınca beni dinleyip anlaması kolaylaştı. Şimdi bir şey olduğunda ben uzatmıyorum, o da bir süre düşünüp haklısın senin dediğin gibi yapsaydık daha iyi olurdu ama fark etmemişim falan diyor. Açıkçası saatlerce kavga edip her seferinde bir şey elde edememektense bu şekilde olması çok daha iyi hissettiriyor bana. Hata yine yapılıyor ama olmuş bitmiş bir şey için boş yere kavga etmiyoruz. Evrim benim cidden üzüldüğümü ve kırıldığımı fark ediyor ve hatalı olduğunu içten içe kabul etmese de benim üzülmeme sebep olduğu için samimi bir üzüntü hissediyor. Eh bu da bana yetiyor zaten :) 




Hayattaki tüm beklentilerimizden vazgeçelim demek istemiyorum. Zaten öyle bir şey mümkün mü onu da bilemiyorum. Demek istediğim beklentilerimizi çok büyük tutmayalım. Geçmiş tecrübelerimize bakıp olmayacak dualara amin demeyelim :D Kendi yapabileceklerimizi başkalarından beklemeyelim, kendimiz yapalım; olup bitmiş şeyler için ne yapılmış, nasıl yapılmış olması gerektiğini anlatmak için çok kıymetli vaktimizi ve enerjimizi boşa harcamayalım. Olmuş bitmişi bırakalım an'da kalalım, o anki hissimize ve ne olursa o an daha iyi hissedeceğimize odaklanalım. Bir de mümkünse her işte beklentimizi en başından ortaya koyup "Ama canım sen de baştan söyleseydin! Ben nereden bileyim?" cümlelerini duyma olasılığımızı azaltalım. İşler olması gerektiği gibi gitmezse de haklılığımızın onaylanmasını ve kocaman bir özür dilenmesini değil sadece üzüntümüzün ve kırgınlığımızın paylaşılıp bu duygumuzun tamir edilmesini umalım. Haklı olmak her zaman mutlu etmiyor ama üzüntümüzün paylaşılması her şeyi kolaylaştırıyor bence :)



Sezen Aksu - Seni İstiyorum



Sertab Erener - Alaturka




Misafir

Şu an evde bir misafirimiz var. Adı Latte :) Latte, Sibirya Kurdu kırması yani yarı-Husky bir dişi :)  Evrim eve getirince yıkayıp paklamış;...