Geçtiğimiz Cuma hayatımın en zor yolculuğunu yaptım. Evrim'in içinde olduğu ambulansın peşinde 120-140km hızla Hopa'dan Rize'ye araba sürdüm.
Her şey Çarşamba günü Evrim'in sancılanmasıyla başladı. Acile gittik Evrim'e serum takıldı. Evrim sancıdan ilk damar yolunu söktü. Sonra takılan 2 damar yolu da terden ıslanıp kaydı ve çıktı. Son damar yolunu çıkarmaması için elini kolunu tuttum ara ara. Elektrik kesintileri yüzünden röntgen cihazı bozulduğu için teşhis koymaları uzadı, uzayınca da Evrim'in ağrıları iyice çoğaldı. Sonunda röntgenden umudu kesince tomografi çekip 4 ve 6 mm'lik 2 adet taş olduğunu söylediler, bol su için yürüyün diyerek eve gönderdiler. Cuma günü ağrılar dayanılmaz olunca yine gittik acile. Kan tahlili yaptılar ve kreatininin yüksek olduğunu görünce Rize'den bir üroloji doktoruyla görüşüp Evrim'i apar topar ambulansa bindirip Rize'ye sevk ettiler. Arya evde yalnız kalacak diye telaşla arkadaşlarıma ulaşmaya çalıştım ama kimseye ulaşamadım. En son okulun hatunlar grubuna sesli mesaj atıp biri bana dönüş yapsın acilen dedim. Sağ olsun kızlar aradılar, ulaştılar. Arya'yı arkadaşıma emanet edip takıldım ambulansın peşine. 35dk'da vardık Rize'ye ki en az 1 saatte gidiyoruz normalde. Arabayı nasıl kullandım, kaza yapmadan nasıl vardım bilmiyorum.
Hastaneye giriş yaptıktan sonra tekrar kan tahlili yapıp Evrim'i ameliyathaneye aldılar; akşam 8 gibi girip 10 gibi çıktı. Belden uyuşturup taşı kırmışlar, bir parçasını analize göndermek için bize verdiler. Gece hastanede kaldık, ertesi gün öğlen taburcu ettiler. Evrim şu an iyi. Tek derdi böbreğine taktıkları stent. Bir de epidural yapılırken sızan yüzünden çektiği baş ağrısı. Epidural anestezi uygulanırken, omuriliğin içinde bulunduğu zarın dış tarafının delinmesi sonucunda omuriliğin etrafındaki sıvı dışarı kaçınca o zar kendini tamir edene kadar yani yaklaşık 15 gün boyunca baş ağrısı görülebiliyor maalesef. Ama neyse ki daha büyük dertlerimiz yok :)
İlk günler sürekli evdeydik ama sonra Evrim baş ağrısı dışında iyi olduğunu, bizim denize gidebileceğimizi söyleyip evden kibarca kovdu Arya ile beni :P Şaka bir yana günlerce stres sıkıntı yaşadıktan sonra dışarı çıkmak çok iyi geldi. Anne-kız denize gidip güneşin tadını çıkardık; bugün de ailecek kahvaltıya gittik.
Güneşli iki günden sonra Karadeniz özüne dönüp şakır şakır yağmuru boca etti tabi ki üstümüze. Yağmurlu günlerde en sevdiğim şey camın önündeki tekli koltuğa kıvrılıp kitap okumak tabi ki :) Ama bugün e-readerıma bir haller olmuş, yıllardır sorunsuzca açtığı pdf dosyalarını açmamaya karar vermiş bir anda. Saatlerce uğraştım; resetledim; tekrar kurdum; kitapları sil baştan yükledim. Bana mısın demedi. En son çare pdf'ten vazgeçip epub'a döndüm. Pdf kitaplarımı epub'a çevirip tekrar yükledim. Şu an okuyabilirim kitaplarımı ve nasıl mutluyum anlatamam :)