Bu yıl kendime doğum günü hediyesi olarak bir gömlek aldım ama gömlek bir türlü elime ulaşmadı. Firma, çok yoğun olduklarını, kargoların sırada beklediğini, en kısa sürede ulaştırmaya çalışacaklarını söyleyip durdu. Gömleği çok beğendiğim için Temmuz'dan beri bekliyordum ama artık vazgeçtim ve az önce ücret iadesi talep ettim. Gömleği neden bu kadar sevdiğimi anlatmak yerine göstereyim.
Gömleği görür görmez bayıldım ama Hayat...
Frida Cahlo ve Van Gogh'un bir bankta oturup konuşması fikri beni benden aldı. O kadar güzel ki!
Bambaşka iki dünyanın çarpışması!
Gömleğin asla gelmeyeceğini kabullenince başka çareler aramaya başladım. Bir şekilde kumaşa bastırsam ve gömleği diktirsem diye düşünürken karşıma fotoğraf hali çıktı görselin. Ben de kısa yoldan baskılı bir sweatshirt yaptırdım. Gömlek gibi olmaz biliyorum ama yine de bu fikri bir şekilde üstümde taşımak istiyorum :)
Hayat'ın verdiği ekşi limonu sıkıp tatlı yapacağım bu kez :)
Günler akıp gidiyor, ben de günlerle birlikte akıp gidiyorum.
Çırpınmıyorum bile. Arada yorulup ağlıyorum ama o da pek uzun sürmüyor artık eskisi gibi.
Hayat nereye, ben oraya...
Şimdi Pazartesi... Şimdi Cuma... Arası yok asla.
Yılın bitmesine sadece 8 hafta kalmış.
Haftaya ara tatil. Yollara düşme hayallerim ama Evrim'i ikna edecek gücüm var mı emin değilim.
...
Hayat akıp giderken farkındalığımı kaybetmemeye çalıştığım zamanlardan biri kitap okuduğum anlar. Okuduğum kitaplar iyi geliyor. Şu an Berthold Gunster'ın Flip Thinking kitabını okuyorum. Bazı kitapları İngilizce okumak ayrı bir keyif veriyor.
Yazımı dün geceden bir fotoğraf ile bitirmek istiyorum. Arya ile kim daha çok okuyacak yarışı yaptık ve tabi ki Arya beni engellemek için elinden geleni hatta bacağından geleni ardına koymadı :))
3 haftadır sınavlarla haşır neşirim. İlk hafta sınav hazırladım; sonraki hafta konuşma ve dinleme sınavlarını yaptım, okudum; bu hafta yazılıları yaptım, iki gündür de onları okuyorum. Tüm bunları yaparken bir yandan da evin rutin işlerini halletmeye, kutlamalara ve eylemlere katılmaya devam ediyorum tabi ki.
Bitmeyen sınav silsilesi...
Cengiz İnşaat'a Kaz Dağları yetmemiş, sıra Arhavi'de maalesef... Durdurmak için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Cumhuriyet coşkusu!!!
Her yıl kutlamalara fiilen ve tabi ki kalben katılıyoruz ❤️🇹🇷❤️🇹🇷
...
Hayat akıp giderken ben de onunla akmaya çalışıyorum. Yarın akşam için misafir davet ettik; az önce banyoları temizledim, çamaşırları makineye attım, mutfağı ve buzdolabını topladım; irmikli brownie pişirdim. Bu satırları da sosunu dökmek için kekin bir tık ılınmasını beklerken yazıyorum.
Tarifi şuraya bırakayım. Nette bulduğum bir tarifin şekerini ikiye katlayıp 1 çay bardağı da un ekleyerek aşağıdaki ölçülerle yaptım.
Malzemeler:
3 yumurta
1 su brd. toz şeker (tarifte yarım brd diyordu, bence az gelir :)
1 pkt. Vanilin
1 çay brd. yoğurt
1 çay brd. sıvıyağ
1 su brd. irmik
1 çay brd. un (tarifte yoktu ama bence kesinlikle gerekli :)
1 pkt. kabartma tozu
3 yemek kaşığı kakao
Hazırlanışı:
Yumurtaları, şekeri ve vanilini iyice çırptım. Sırasıyla yoğurt ve yağı ekleyerek karıştırmaya devam ettim İrmik, un, kabartma tozu ve kakaoyu eleyerek - Arya eledi :) - ekledim ve çırptım. 185 derecede önceden ısınmış fırında tam 25 dakikada pişti.
Kokusu evi sardı, herkes ne yaptın böyle diye mutfağa geldi :) Görüntüsü ve kokusu süper ama tadını ancak yarın akşam öğreneceğiz :D Gelip güncelleme yazarım buraya :)
Şimdilik hoşçakalın...
Günlerdir fonda çalan şarkı: Gözlerine Göz Değmiş - Sezen Aksu