Mevcudu kabul ettikten sonra ne yapabileceğimize bakabiliyoruz. Seçenekler belli her durumda. Her seçim farklı sonuçlarla birlikte geliyor. Sonuçları baştan kabul edersek istediğimizi yapmakta özgürüz. Kimse aksini iddia edemez. Dedim ya mühim olan kabul etmek.
Peki, nerde ve neden tökezliyoruz?
Mevcut durum hoşumuza gitmeyince ve durumu değiştirecek cesaretimiz de olmayınca bunu kabul etmek yerine inkar ediyoruz. Bir mucize olsun, her şey kendiliğinden çözülsün, ne şiş yansın, ne kebap! Oldu canım :) Öyle bir Dünya mevcut değil maalesef. Olsa dünya senin :p Hayır, yani ben de karşı değilim öyle bir dünyaya, olsa ben de atlarım direkt :)))
Diyelim ki mevcudu olduğu gibi yatırdık masaya, gerçekleri kabul ettik ve yüzleştiğimiz mevcuttan memnun değiliz. Bu durumda yapılacak iki şey var: birincisi durumu değiştirmek için elimizden geleni yapmak, ikincisi ise cesaretimiz olmadığını, "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" istemediğimizi kabul edip k.çımızın üstüne oturmak. Aslında üçüncü bir seçenek de var bazılarımız için: Kaçak oynamak. Hem durumdan şikayet etmeye devam etmek, hem de komple değiştirmeye yanaşmadan sistemin açıklarından faydalanmaya çalışmak. Bu üçüncü seçenek en zoru. Çünkü her sistemin bir kırılma noktası var.
Tahta bloklardan kule yapılarak oynanan Jenga'yı bilirsiniz. Kuleyi devirmeden tahta blokları almaya çalışır oyuncular ama kulenin bir noktada devrileceği en başından bellidir. Deviren kaybeder. İşte yukarıdaki üçüncü seçeneğin sonu da başından belli. Sistemde delikler açıldıkça sistemin komple çökmesi an meselesi haline gelir. Elbette kule yıkılmadan bir yerde durmak da mümkün ama egolarımız o kadar büyük ki "Bu parçayı da alayım, bu son olsun. Buraya kadar gayet iyi gittim, bir tur daha giderim ben ya!" diye diye bir bakmışsın kule yerle bir.
Demem o ki mevcut durumun gerçekliğini ve bu durum karşısında seçtiği yolun sonuçlarını kabul ettikten sonra ne isterse yapabilir insan. Al sana özgürlük!
Kabul ediyor musun?
...
İstersen aşağıdaki şarkı eşliğinde kendini kandırmaya da devam edebilirsin tabi :)
Dipnot: Bu yazıyı Sevgili DBE'nin bir yazısına yaptığım şu yorumdan yola çıkarak yazdım.
"Bir çaresi olduğuna, bir yolu olduğuna, bir çözümü, bir ferahlama noktası olduğuna inandığımız ve o çareyi bulamadığımızı sandığımız için bu kadar zor oluyor belki de. Ama bazen kabul etmek lazım. Olduğu gibi. Çare yok, çözüm yok, varolup da bizim göremediğimiz bir bir yol yok ortada. Her şey şu an neyse o. İrdeledikçe karışıyor işler. Sadece yaşamak lazım bazen. Her gece uyuyup birbirinin aynı günlere uyanarak, sadece nefes alıp vererek... Evet aldığın her nefes göğse batsa bile! Kabul etmek ve devam etmek lazım belki de. Neden diye sordukça, ne olacak diye bekledikçe, ya öyle olsaydı ya da şöyle olsa diye bir çare aradıkça zorlaşıyor işler. Sadece koyverip gitmek lazım bazen belki de :) Her türlüsü zor. Kolay yol olmadığına göre o zorlar arasından en basit -bak kolay değil sadece basit- olanı seçmek lazım belki de :) "