Son 5 senedir içimde usul usul bir aşk besliyorum sonbahara karşı. Sonbahar gelince kendimle hesaplaşıyorum ve kabulleniyorum. Hava serinledikçe ben de sakinleşiyorum, hüzünleniyorum... sonunda huzur buluyorum.
Bu sonbahara bedbaht halde başladığımı söylemek istemezdim ama kendimden saklayamıyorum artık. Öyle değilmiş gibi davranmaya çalışırken çok yoruluyorum. Eylül'ün başında, seminer haftasında yeni bir doktora gittim. Doktor tüm açık sözlülüğü ile pat diye geçtiğimiz Ocak ayında yapılan fıtık ameliyatımın tamamen başarısız olduğunu, üstüne de o bölgede çok yoğun ödem oluştuğunu söyledi. 3 gün üst üste vurulacak kortizon iğneleri verdi ve beni nokta atışı denilen bir tedavi için Kaçkar Devlet Hastanesi'ndeki bir doktora yönlendirdi. O tedavi de işe yaramazsa yeşil reçeteli ilaçlara başlamamız gerektiğini söyledi. Henüz gitmedim o doktora. Çünkü artık umut besleyemiyorum.
Fıtık sürecimde 4 farklı doktora gittim; her türlü ilaç ve iğneyi kullandım, algoloji bölümünde 2 seans epidural enjeksiyon yaptırdım, defalarca kez manuel terapi ve fizik tedaviye gittim. Yetmedi, daha önce ameliyat olup iyileşenlerden umutlanarak son çare diye ameliyat oldum. Hiçbiri işe yaramadı. Bu gidişe bakınca nokta atışı tedavisinin de işe yaramama ihtimali yüksek. İşe yarasa bile 2 ay sonra eski haline dönmeyeceğinin garantisi yok. Keza geçen yaz yaptıran arkadaşıma öyle olmuş. İşlem için telefonla bilgi istediğimde "min. 100bin ama durumunuza göre fiyat artabilir" dediler. Bilsem ki işe yarayacak 100 değil 500 de vereceğim ama işte umudum yok. Yine de 15 tatilde İstanbul'a gidip şansımı denemeyi düşünüyorum.
Her saniye acı içindeyim. Gece uykum uyku değil, acı içinde sağdan sola dönerken sabahı sabah ediyorum. Otursam da, yatsam da, yürüsem de değişmiyor. Sadece klinik pilates yaptığımda 1-2 saatlik bir rahatlama oluyor sonrası yine acı. Tek başıma ne temizlik, ne yemek yapabiliyorum, hatta yataktan bile kalkamıyorum çoğu gün tek başıma. Bazen koridorda çığlık atarak duvarlara yaslanıyorum Evrim koşup gelene dek düşmemek için. Evrim'e de ayrı üzülüyorum. 38 yaşında böyleyim, yaşarsak 48'de 58'de kim bilir nasıl olacağım. Boşanalım diyorum; kabul etmiyor. Neymiş; iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta diye söz vermişiz!.. Offfff ne yapacağımı bilemiyorum...
Bu yıl okulda çok zorlanıyorum. Okul aynı bahçede iki farklı binadan oluşuyor. Ana bina 3, ek bina 4 katlı. Öğretmenler odası ana binada 1. katta, benim derslerim hep ek binada. Her gün defalarca kez merdiven inip çıkmam gerekiyor. 3 günüm yarım, idare ediyorum ama Perşembe ve Cuma tam gün. Hafta bitmeden ben tükeniyorum. İlk hafta nöbet günümde çektiğim acıyı anlatamam. Bu hafta dilekçe yazarak nöbet görevinden muaf olmayı talep ettim. Kabul edildi. Klinik pilatesle az da olsa güçlenirsem bir nebze kolaylaşır okul diye diye kendimi avutmaya çalışıyorum.
Offff çok çaresiz hissediyorum kendimi her saniye hissettiğim bu acı karşısında...
Güya sonbahar güzellemesi yazacaktım. Neye niyet, neye kısmet...
Her şeye rağmen sonbahar güzel...