Manxcat / Kuyruksuz Kedi
Just a cat telling tales
Perşembe, Mayıs 02, 2024
Pazar Mesaisi ve Kendine Ait Bir Oda
Pazar, Nisan 28, 2024
Bahar Şenliği
Bu yıl 6.sını düzenlediğimiz bahar şenliğimizi dün gerçekleştirdik.
Şenlikte halat çekme, sandalye kapmaca ve çuval yarışı gibi klasik çocuk oyunları oynadık. Her sene olduğu gibi yine et-döner standı ve ücretsiz magnolya ikramımız vardı. Çocuklara piyasanın altında, uygun fiyata et-döner sunmak ve ücretsiz magnolya tatlısı yapacak gönüllü veli bulmak her geçen sene daha da zorlaşıyor. Biz her yıl aramızda para toplayıp birçok masrafı karşılıyoruz; magnolya da hazırlıyoruz ama yine de yeterli olmuyor bazen. Bu kez 5000 TL içerdeyiz. Bunu da aramızda halledeceğiz tabi ki ama ekonominin bu gidişi devam ettiği sürece gelecek yıllar için endişeleniyorum.
Şenlikte sadece çocuklar yarışmıyor; öğretmenler için halat çekme, çuval yarışı, süngerle su taşıma ve sandalye kapmaca; veliler için halat çekme ve sandalye kapmaca yarışmaları da yapıyoruz. Okul müdürümüz özellikle çuval yarışı ve süngerle su taşımada çok iddialıydı. Çuval da olmasa da su taşımada bayrağı göğüsleyip birinci oldu :D
Tüm yarışmalar öğlen bitti; öğleden sonra karaoke ve dans gösterileri gibi sahne etkinlerimiz vardı. Tabi ki Karadeniz'in olmazsa olmazı Hemşin horonu da oynandı bol bol :) Arada biz horon tepemeyenler için Ankara havası ve halay parçaları da çaldık :)
Şenliği beşinci sınıflar için yüz boyama etkinliği ile bitirdik. Her yıl Fulya ya da Evrim gelip yüz boyama etkinliğinde Funda'ya yardım ediyordu ama bu yıl gelemediler. İş başa düştü, aldım elime boya kalemlerini korsana çevirdim çocukları :)) 6-7 korsan, 1 Spiderman, 1 Batman, 1 arı-kız, 1 aslan çizdim.
Çizimler fena olmadılar ama seneye yeni boyalar almayı planlıyorum :D Olur da başka bir okula ya da BİLSEM'e geçersem yine de şenliğe gidip yardım ederim :)
Şenliği sorunsuz atlatınca bir rahatlıyoruz ki anlatamam :) Darısı önümüzdeki şenliklerin başına :)
Yazımı şenlikte coşkuyla çalıp söylediğimiz "Parla" ile bitireyim 🇹🇷
Pazar, Nisan 21, 2024
Son Günler
Salı günü yine Trabzon'daydık. HPV ve Smear sonuçlarım negatif yani temiz çıkmış. Bu güzel haber :) Ama - olmasa şaşarım - yaralar var; doktor kolposkopi ile biyopsi yapmak istedi. Kaşüstü'nden Numune kampüsüne geçtik. Kolposkopi yapıldı. 5 ayrı yara varmış üçünden parça alındı ama yeterli olmayabilirmiş. Sonuç 1 ay sonra belli olacak. İşlem detaylarını anlatmak bir yana komple silmek istiyorum hafızamdan. O kadar acı vericiydi ki düşmanım bile yaşamasın. Bu mevzuyu 1 aylığına rafa kaldırıyorum.
...
Sonunda Hopa'ya bahar geldi. Hava 26-29 derece ve günlük güneşlik. Tabi ki ben havalara uçuyorum. Uzun süredir baharı bekleyince eve sığamaz oldum :) Tüm boş zamanlarımda sahile indim. Evde olduklarında Evrim'i ve Arya'yı da ikna ettim, her fırsatta güneşin ve güzel havanın tadını çıkardık. Çarşamba günü deniz sezonunu açtım. Su soğuktu ama bir kez dalınca alışıyor insan :D Mühim olan güneşin, sudan çıkınca üşümeyecek kadar ısıtması. Denizden çıkınca güneşlenmek ve dergi okumak çok keyifliydi. Bugün de Arya ile komşumuzun dağ yolundaki evine, yeşilliklerin arasında meyve toplamaya gittik.
Pazartesi akşamı çevrimiçi, Perşembe öğleden sonra ve Cuma tam gün yüz yüze Erasmus+ proje eğitimindeydim. Eğitim veren kişi alanında bilgili, eğitim vermeye uygun, tam donanımlı genç bir İngilizce öğretmeniydi. Eğitim benim için inanılmaz keyifli ve verimliydi. Online kısımda ve yarım günlük kısımda teorik olarak öğrendiklerimizi son gün gruplar halinde proje yazarak uygulamalı olarak pekiştirdik.
Benim geçen sene bir başvuru denemem olmuştu ama yazım aşamasında deneyimsizlikten tıkanıp kalmış ve projeyi bitirememiştim. Eğitimde anladığım üzere o fikrin proje olabilmesi için epeyce yolu varmış. Ama vazgeçmek yok tabi :) Şimdi okulumuzda sayısı giderek artan özel gereksinimli öğrencilerin destek eğitimiyle ilgili bir proje yazmak istiyorum. Hatta eğitimde projenin taslağını yazdım bile diyebiliriz :) Tabi ki eksikler var ama halledilmeyecek şeyler değil. Bir daha ki proje döneminde okulda olursam bu proje ile başvurmayı düşünüyorum. Okulda değil de BİLSEM'de olursam bu kez benzer bir projeyi üstün yetenekli öğrencilere uyarlayıp oradan başvuru yapabilirim.
Cumartesi, Nisan 13, 2024
İkigai
İkigai, şu anda okuduğum kitabın adı.
Kısaca açıklamak için Wikipedia'ya başvuralım:
"Ikigai (生 き 甲 斐) "varlık nedeni" anlamına gelen Japonca bir kavramdır. "Ikigai" kelimesi genellikle kişinin hayatındaki değer kaynağını veya hayatını değerli kılan şeyleri belirtmek için kullanılır. Türkçeye çevrildiğinde kelime kabaca "uğruna yaşadığınız şey" ya da "sabah uyanma sebebiniz" anlamına gelir."
Kitaptan öğrendiğim birkaç şeyi hemen paylaşayım :)
Hakanasa: Gelip geçici, anlık, kısa süren. Bahar aylarında kiraz ağaçlarının çiçeklendiği dönem "hakanasa"ya örnek veriliyor.
Hanami: Japon kiraz ağaçları çiçeklendiğinde ağacın altında yiyip içme ve o nefes kesici manzaranın tadını çıkarma geleneği
Haiku: 17 heceden oluşan Japon şiiri. Haikular özel bir manzarayı ya da olayı tasvir etmiyor. Aksine günlük hayattaki minik detaylara odaklanıyor: mesela cırcır böceklerinin ya da çekirgelerin sesi gibi.
Japonlar'ın gelip geçici, basit ama bir o kadar da güzel anlardan maksimum keyif almak için çeşitli gelenekleri var. Bizim yok mu? Bizim de var tabi. Bahar gelince biz de pikniğe gidiyoruz ama gölgesine sığındığımız ağacın, koynunda huzur aradığımız doğanın değerini biliyor muyuz? Orası tartışılır.
Anime izleyenler bilir Japon kültüründe yemek ve çay çok önemlidir. Japon çay seromonisi desem ne demek istediğim az çok anlaşılır sanırım. Hâl böyle olunca ikigai mantığını anlamak kolaylaşıyor. Neşelenmek için illa ki özel bir şey olmasını beklemeden her gün karşılaştığımız gelip geçici, basit ama güzel olan şeylerden, ince detaylardan keyif almaya odaklanmak gerekiyor. Böylece günlerimiz kendiliğinden mana kazanır diyebiliriz.
İkigai üzerine düşünmek bana iyi geliyor. Kendi hayatımın minik detaylarını irdeleyip aslında mutlu olunacak ne çok şey olduğunu görüyorum. Daha önce şurda ve şurda yazmışım. Şimdi daha geniş bir pencereden bakıyorum mevzuya ve her andan maksimum keyif almak için detaylıca düşünüyorum.
Neleri seviyorum; neler bana iyi geliyor; neyi, ne kadar yapabilirim?
- Dil öğrenmeyi, öğrendiğim dilleri kullanmayı, başka dillerde okuyup yazmayı, test çözmeyi seviyorum. İngilizce kitap okuyarak, dizi izleyerek ve ev halkı ile İngilizce konuşarak - artık Arya ile de İngilizce sohbet edebiliyoruz - bu keyfi her günüme bir parça katıyorum. Ama Almanca ve İspanyolca'yı neredeyse unutmak üzereyim. Temelleri hatırlıyorum ama kelime bilgim buhar olmak üzere. O zaman biraz da onları hayatıma dahil etmeliyim.
- İngilizce öğretmeni olarak görünürde sevdiğim bir şeyi yaparak geçimimi sağlıyorum. Yani görünüşte şanslı azınlıktanım ama işin aslı pek öyle değil maalesef. Okulda her günüm İngilizce öğrenmek istemeyen öğrencileri tam tersine ikna etmeye ve dirençlerini kırıp onlara bir şeyler öğretmeye çalışarak geçiyor. Oysa benim hayalim İngilizce öğrenmek isteyen ve öğrendiği en ufak şeyden bile keyif alan öğrencilerle canla başla çalışmak. Bunu sağlayamıyorum. BİLSEM'e geçebilirsem bu durumun değişeceğini düşünüyorum. İlk adımı attım, gerisi akışa güvenmek.
- Yazmayı çok seviyorum, yazmak bana çok iyi geliyor. Her gün yazmalıyım. Bir deftere, kağıda, tahtaya belki de aynalara, duvarlara...
- Yukarıdaki maddelerden anlaşılacağı üzerine bir şeyler öğrenmeyi, ders çalışmayı, not almayı, test çözmeyi seviyorum. Ruhum hep öğrenci ve hep aç :D Onu beslemek için yeni kaynaklar bulmalıyım. Daha doğrusu kaynak çok da ben doğru ilgi alanımı belirleyip o yönde ilerlemeliyim :)
- Çocuklarım hayallerimin bir çoğunu gerçekleştirememiş olmak beni mutsuz eden şeylerden biri. Bazıları artık kesinlikle yapamayacağım şeyler ama bazıları için hâlâ umut var. Umut olan mevzular üzerine yoğunlaşıp diğerlerinin yükünü omuzlarımdan atmak işleri kolaylaştırabilir.
- Doğayı, doğada olmayı çok seviyorum. Fıtık yüzünden çok hızlı yorulduğum ve sancılar hiç geçmediği için eskisi gibi doğa yürüyüşlerine katılamıyorum. Buna bir çare bulmalıyım. Düşüneyim bakalım.
- Güneşli günleri çok seviyorum ve güneşli günlerde dışarda olduğumda çok mutlu oluyorum. Ne güzel işte, bahar geldi, tam mutlu olunacak zaman dediğinizi duyar gibiyim ama Karadeniz'de bahar biraz dengesiz: 3 gün güneş varsa 4 gün yağmur var. Güneşli günleri yakalayınca bırakmamak gerek. Bazen tembellik edip evden burnumu çıkarmıyorum. Bu uyuşukluğu acilen terk etmem gerek.
- Güzel giyinmek, aynada kendimi beğenmek beni mutlu ediyor. Giysilerimi elden geçirip gardırobumu sadece sevdiğim, içinde kendimi iyi hissettiğim giysilerden oluşacak şekilde düzenlersem her güne gülümseyerek başlamak kolaylaşır. Giyimden bahsetmişken uzun zamandır merak ettiğim ve bugün öğrendiğim bir şeyi paylaşayım. İnternette hep karşıma çıkan cildinize, size en çok yakışan renkler neler uygulamasını yapmak istiyordum. Bugün yaptım. Benim renk paletim "deep/dark autumn" yani "derin/koyu sonbahar"mış. Tercih etmem gereken, tenime en uygun renkler şunlarmış:
Pazartesi, Nisan 08, 2024
Başka başka...
Daldan dala atlayacağım bir yazı olacak baştan uyarayım.
...
Sık sık aramadığım akrabalarım var ve ne zaman arasam bu durumla ilgili sitem ediyorlar. Eskiden daha sık arıyordum sonraları kandil geceleri, bayramlar ve doğum günleri dışında aramaz oldum. Son 1-2 senedir kandil geceleri de aramıyorum çünkü benim için kandil gecelerinin özel bir manası yok. Hâl böyle olunca bayramda aradığımda yine "Bayram seyran olmasa arayacağın yok" sistemlerine maruz kalacağımı biliyorum. Can sıkıcı.
Hayat'ın hay huyu içinde durup da akrabalarımı arayacak bir kafaya eremiyorum bir süredir. Arayıp boş boş nasılsınız, biz de iyiyiz, nasıl gidiyor, ne var ne yok minvalinde yüzeysel sohbetler yapmak gelmiyor içimden. Zaten bunun kime ne faydası var onu da bilmiyorum. Bayram yaklaştıkça geriliyorum. Aman boşver, hiç arama o zaman diyebilirsiniz. Öyle de yapmak istemiyorum. Arayayım, bayramlaşalım, olsun bitsin istiyorum.
...
Bugün Arya'yı bir sınıf arkadaşı ile sinemaya götürdük. Çocuk tam bizim kafadan. Balık tutuyor, anime izliyor, çalışkan, okulu, dersleri seviyor, tatilde harcamak için para biriktiyor. Arya gibi o da 11 yaşında.
Salı, Nisan 02, 2024
Paran yoksa hasta olma, kestirmeden ölmek daha iyi(?!)
Cumartesi, Mart 30, 2024
HPV Aşısı ve Bir Annenin Haklı Gururu
Dün Arya ile birlikte ilk doz HPV aşılarımızı olduk. Ben 2 ay sonra 2. dozu olacağım, ondan 4 ay sonra yine Arya ile son dozu olacağız. 9-13 yaş arası çocuklarda 2 doz yeterli oluyor. Yetişkinler için 3 doz gerekli.
Aşıdan sonra Arya ile markete gittik. Normalde sadece 1 tane seçim hakkı oluyor ama bu kez aşı olduğu için 3 seçim hakkı vardı. Girdiğimiz ilk markette içecek seçti. İlk önce eli normalde içmediği gazlı içeceklere gitti. "Aryacım istersen bu seferlik alabilirsin ama biliyorsun onlar sağlığına zararlı" deyince büyük bir olgunlukla "Haklısın anne" deyip vazgeçti. Nispeten daha zararsız bir şey alıp çıktık marketten çünkü diğer 2 hakkını farklı bir markette kullanmak istedi.
Gittiğimiz ikinci markette bu kez yine normalde hiç almadığı baharatlı patates cipsine ve kavurgaya gitti aklı. "Alabilir miyim?" diye sordu, "Onlar da çok zararlı, yağlı ve katkılı ama sen bilirsin. İstersen bu seferlik alabilirsin" deyince vazgeçip sevdiği çikolatalı bir çeşit gofret aldı. Son hakkını da televizyonda görüp merak ettiği makaronlardan yana kullandı.
Tüm market alışverişimiz boyunca Arya'nın bana danışması ve dediklerime karşı çıkmayıp sakinlikle kabullenmesi, daha sağlıklı seçimler yapmaya çalışması beni o kadar gururlandırdı ki... Markete her gittiğimde ağlayan, mızıklayan, anne-babasını bezdirip istediği her şeyi aldırmaya çalışan, hayırdan anlamayan çocuklar ve yeter ki sussun diye her istediğini alan ebeveynler gördüğüm şu zamanlarda Arya'yla ve kendimle gurur duydum. Demek ki zamanında kararlı durarak doğru yapmışım ve Arya da olması gerektiği gibi bilinçli yetişmiş.
Çok basit gibi görünen bir şey belki ama benim için önemli. Arya küçükken aman ağlamasın, herkes bize bakıyor, şimdi birileri rahatsız olacak vb. deyip isteklerine boyun eğmiş olsaydım dün her şey çok farklı olurdu. Zamanında çok zorlandım; dışarıdan gelen aman çocuğu ağlatma, bu seferlik(?) alıver, ay ben alayım hadi sana istediğini diyen 3.şahıslara her seferinde karşı koydum ve bunu Arya'nın doğruyu öğrenmesi için yaptığımı anlattım. Hatta bir keresinde Arya kendini yere atıp tepindiğinde onu öylece bırakıp arkama bile bakmadan eve gelmiştim.
Ben önde, Arya 10 adım arkamda bana yetişmeye çalışırak eve giderken yolda bizi gören herkes beni durdurmaya çalışıp "Çocuk size sesleniyor, baksanıza ağlayarak anne diyor" demişti. Biliyorum diyerek yürümeye devam etmiştim. Dışarıdan bakınca acımasızlık gibi görünebilir. Oysa her evden çıkışımızda kuralı anlatıp uymamız gerektiğini, eğer bir şeye hayır dediğim halde ağlayarak istemeye devam ederse normalde alabileceği herhangi bir şeyi de almadan eve döneceğimizi anlatırdım Arya'ya. Olmayacak şeyler için zırlamaya başladığı an hakkını kaybetmek üzeresin derdim. Dinleyip susarsa yaşına uygun ufak bir atıştırmalık - genelde kajun, Antep fıstığı ya da süt dilimi, süt burger gibi şeyler - alıp eve dönerdik. Zırlamaya devam ettiği zamanlarda hiçbir şey almadan dönerdik eve. İyi ki de direnmişim. O günlerin meyvesini şimdi toplamak çok keyifli :)
Arya ile marketten çıkıp eve gelirken epeyce zorlandım. Yine midem bulanmaya ve başım dönmeye başladı. Eve gelir gelmez yattım. Bir süre uyumuşum. Uyanınca uzunca bir süredir hastalık derdine düşüp Arya ile oyun oynamadığımı fark ettim. Kuzum sürekli odasında müzik dinleyip resim çiziyor. Hâl böyle olunca Arya'ya seslenip yattığım yerden oynayabileceğim bir oyun seçmesini istedim. Bilgi çarkını seçti ve karşılıklı kahkakalar atarak oynadık.
Pazar Mesaisi ve Kendine Ait Bir Oda
Öğretmen olmak bazen eve sınav kağıtları ile gelmek, bazen gönüllü etüt yapmak, bazen gönüllü gözetmen olmak, bazen hem ana-baba olmak manas...
-
Ay saçı burma Uzakta durma Gel ay sevgilim Boynunu burma Dağda duman yeri var Kaşta keman yeri var Yarim benden incinmi...
-
"Çok güçlüsün. Ben olsam onca şeye dayanamazdım." O kadar çok duydum ki bu cümleleri... Değilim! Dayanmamak gibi bi...
-
Çok zordur düşünmek. Acaba ne oldu, nasıl oldu, neden oldu? Zordur cevapları arayıp bulmak. Ama yargılamak öyle mi? Ne olmuşsa, neden olmuşs...