Çarşamba, Ağustos 21, 2024

Rutinin İçinde Kalabilmek İçin Rutinin Dışına Çıkmak...

Hayat kocaman bir paradoks bence. Her şey zıttıyla bir arada ve zıttıyla anlamlı. Genel olarak çözmeye çalışmanın çok da faydası yok. Olduğu gibi içine dalıp yüzmek en iyisi. 

Durup düşününce en çok şaşırdığım mevzulardan birisi rutin hayatlarımız. Keşfedilecek sayısız yer ve deneyim varken, biz her gün kendimizi bir rutinin içine hapsediyoruz, üstelik kendi özgür(?) irademiz ile.

Ben rutinin içinde mutsuz olmaya başlayınca rutinin dışına atıyorum kendimi. Bir ömür o rutinin içinde kalabilmek için ara ara firar ediyorum rutinden. Tabi sonunda yine dönüyorum kürkçü dükkanına ama o küçük firarlar öyle iyi geliyor ki!.. Küçük firarlarım subap görevi görüyor bir nevi. 

Motorun üst kısmında bulunan ve piston hareketlerine bağlı olarak yakıtla hava karışımının uygun anlarda yanma odasına alınmasını sağlayan parçalara subap deniyor. Subaplar, aynı zamanda yanma sonucu oluşan egzoz gazının uygun bir biçimde yanma odasından uzaklaştırılmasına da aracılık ediyor. Yani her şeyin doğru anda, doğru oranda doğru yere gitmesini sağlıyor subap. İşte benim küçük firarlarım da doğru zamanda doğru yerde olmamı sağlıyor; sadece "Ben" olmam gereken anları ve "Biz"in parçası olmam gereken anları düzenliyor. İkisinden biri biraz eksik kalsa ya da biraz fazla kaçsa ya olması gerektiği çalışmıyor ya da patlıyor bünyem :))

İki yıldır çıktığımız arabalı, bol gezmeli yaz tatilleri en sevdiğim firarlarımız oldu. Ailecek yapınca firar sayılır mı diye düşünülebilir. Herkes istediğini yapmak da Özgür olu ca sayılıyor. Kaldığımız her noktada isteyen otel odasında / evde kaldı, isteyen çıkıp dolaştı. Otelde ben bir havuz başında kitap okudum, Evrim başka bir havuzda su topu oynadı, Arya, Evrim'in yakınındaki aqua parkta eğlendi. Hem ailecek bir aradaydık hem de herkes kendi sevdiği şeyleri yapabildi. Hem birlikteydik hem de birbirimizi rahatsız etmeyecek kadar dışarıda ve özgür. Evin sorumlulukları, işin sorumlulukları, bin türlü kimliğin sorumlulukları yoktu sırtımızda. Öyle olunca "Oh! Dünya varmış!" diyor insan :) 

Bu yıl tatil dönüşü de firarlarımı devam ettim. Rutini kırmak için her fırsatı değerlendirdim. Dereden denize, konserden tiyatroya her etkinliğe atladım balıklama :)) Rutinin dışına en çok çıktığım konu da evde düzenli yemek pişirme işini baya azaltmış olmak. 

Bu yaz canım gerçekten istemediği sürece asla yemek pişirmedim. Bazen haftanın 5-6 günü dışarıda yedik, bazen evde ne varsa ekmek arası ya da lavaş içine dürüm yaparak geçiştirdik. Sabah kahvaltılarında da herkes kendi kafasına göre takıldı. Ben şeftalili semizotlu salata yerken Arya Coco Pops kazanına düştü. Evrim de bol bol ekmekli, yağlı ballı kahvaltılar yaptı. Hiiiiç takılmadım :)) 

Henüz tik atamadığım birkaç firar hayalim daha var. Biri tabi ki peynir ve şarap eşliğinde gece pikniği ve gece yüzmesi. Geçen yaz yapmıştım, bu yaz da es geçmemek lazım  :)) 

Sulu maceralarıma Kasım sonuna kadar devam ederim havalar geçen yıllardaki gibi olursa. Sonrası için başka çareler bulmak lazım. Bakalım :D


Bu ara dilimden düşmeyen şarkı: 
Yaz - Sezen Aksu 

Cumartesi, Ağustos 17, 2024

Kadın vs. Erkek

Daha önce "Erkekler Mars'tan, Kadınlar Venüs'ten" kitabından bahsetmiştim. Tamamen olmasa da bazı mantıklı kısımlar vardı içinde. Bu kez "Kadın Beyni, Erkek Beyni" kitabından bahsedeceğim.

Kitabın edebi değeri bence sıfıra yakın, içindeki bilgiler eh işte... Ama kesinlikle katıldığım bazı bölümler var. Bunlardan biri kadınların aylık döngüleri, bu döngüde artan östrojen seviyesinin ruh halimize ve hayatımıza etkileri ile ilgili. 

Bu ay Evrim'in İstanbul'dan döndüğü günler, tam enerjimin full olduğu, gayet keyifli olduğum günlere denk geldi ve ikimiz için de müthiş bir hafta geçirdik. Hemen ardından benim östrojen seviyem dibe doğru çöküşe geçti ve etkisini hissetmemek mümkün değildi. Bu konuda Evrim'le uzun uzun konuştuk ve bu döngüye göre sosyal yaşam ve günlük rutin planlaması yapmaya karar verdik. Tüm bunların üstüne kitapta bu bilgilerden bahsedilince tesadüfün bu kadarı dedim ve buraya da yazmak istedim.

Kitapta salgılanan östrojen seviyesi artınca yapılan işten ve hayattan alınan zevkin de arttığı anlatılıyor. Tabi ki östrojen azalınca o keyif ve motivasyon da azalıyor.



Kitabın yazarının kadın beyni - erkek beyni konusunda yaptığı TedX konuşması. Östrojen ile ilgili kısım 10.dk civarı başlıyor.

Bu arada kitabın adı "Kadın Beyni Erkek Beyni" ama kitabın başında bu duruma yapılan bir açıklama var. Dişi beyinli erkekler ve erkek beyinli kadınlar da var. Bu beyin cinsiyeti normal cinsiyetinizden daha farklı. Videoda 17.dk civarında açıklıyor kitabın yazarı.

Sonuç olarak tam sahilde okumalık, çerez bir kitap :) 

Perşembe, Ağustos 15, 2024

Geldiği gibi biten şey...

Maaşım!..

Bu sabah yatan maaşım, bu sabah bitti. Öğlen yatan ev kiramızdan da sadece 3,156 TL kaldı. Bütün bir ay bu 3,156 TL ile geçinilir mi? Tabi ki hayır! Peki nasıl olacak? Kredi kartı ile geçinip veresiye yaşayacağız 1-2 ay. Hesaplarıma göre sonra toparlanıyoruz :) 

Peki sebep?

Sebep çok basit ve gayet insani: Tatil! Geçen ay yaptığımız 19 günlük tatilin toplam faturası 100bin civarı ki bu, 3 kişi, arabayla 5 şehir ve 6 günlük her şey dahil tatil için çok çok iyi bir tutar. 

Tatilin otel kısmını 6 taksitte ödüyoruz; ilk taksidi gitti, kaldı beş. Otel harici harcama ve otel dönüşü bugüne dek yaptığım mecburi kredi kartı harcamalarımı ödedim. Önümüzdeki 1-2 ayı atlatınca düze çıkarız :) AMA - kocaman bir ama - böyle olmamalı bence.

Tüm yıl deli gibi çalışıp çabalayıp yazın 3 hafta tatil yapınca elde avuçta bir şey kalmaması normal değil. İnsani de değil. Bence devletlerin tatil ödeneği olmalı, tüm çalışanlara senelik verilen bir ödenek. "Al bunu canım vatandaşım ve gönlünce tatilini yap; iyice dinlen ki sonrasında tam motivasyon ile çalışmaya, üretmeye devam et."

Yukarıdaki satırları okurken eminim çoğu kişinin aklından "Hıı tabi, deli misin sen? Nerde yaşadığını sanıyorsun?" gibi düşünceler geçecek. Oysa deliren ben değilim, sistemin bugünkü haline gelmiş olması delilik bence.

"Yaşamak(?!) için çalışmaktan", gerçekten yaşayacak zaman ve enerjimizin kalmaması, kalsa bile ekonomik durumun buna izin vermemesi çok trajik ve ironik bence. 

Her şeye rağmen biz şanslı kesimden sayılırız. Ömrü boyunca tatile gitmemiş, yaşadığı ili bırak, mahallesinden bile öteye gitmemiş ne kadar çok insan var kimbilir...

Neyse... 

Bu çözümsüz ve can sıkıcı mevzuyu kapatıp günün geri kalanında stres atmak için denize attım kendimi. Tek başımayım ve inanılmaz keyifliyim :) Arya resim kursunda, Evrim evde bilgisayar başında. Deniz inanılmaz güzel! Tek derdim sırtımı yeşile dayayıp yüzümü denize mi dönsem yoksa tam tersini mi yapsam :))) Aman canım azcık böyle, azcık öyle yapayım di mi :D




Deniz + Güneş + Kitap + Müzik 
Huzur & Mutluluk

Dereye ya da denize geldiğim günler en az 5 yaş gençleşiyorum bence :D En iyisi ben yarın da geleyim, sonraki gün de... :)))) 

Salı, Ağustos 13, 2024

İyi ki!

İyi ki Karadeniz, iyi ki dereler! 

Karadeniz deyince aklıma ilk gelenler yemyeşil doğası ve dereleri :) Yazı iple çekmemizin en büyük sebeplerinden biri dereye girmek! Bugün de o keyifli günlerden biriydi, tüm gün deredeydik :)


Sırf şu derenin kıyısına gitmek bile içimi inanılmaz bir coşkuyla dolduruyor :) 


Ya benim boyumca kızım var 😱 Bazen inanamıyorum 😄


Suda babasını gıcık etmek için koala gibi sarılıp yapışan Arya, kayanın üzerinde süt dökmüş kedi gibi :)) 


Pazar, Ağustos 11, 2024

İçimizdeki Canavar

Bu canavar kötü değil :) 

Haftasonu aile aktivitesi olsun diye puzzle yapalım dedik, içimizden puzzle canavarı çıktı; 1000 parçalı puzzle.ı bir günde bitirdik nerdeyse :)





3 parça çok zordu: Sol üst Love kelimesinin o ve e harflerinin ortası, sağ kenar orta bölüm tekerleğin bir parçası. Onları bulunca ara verdik :)

Yıllar önce Evrim'le Magna Carta haritasının puzzle.nı yapmayı denemiştik. Ben 10 parça bile bulamadan sıkılmış ve bırakmıştım. Kocaman ve sadece 2 renk olan puzzle.ı Evrim tek başına bitirmişti. Bu kez hepimiz birlikte yaptık ve çok eğlendik :) 



Bugün bitti puzzlemız :) En zor kısmı tam ortasıydı; Evrim tamamladı. Arya son parçayı saklamış, en son getirip taktı :D

Puzzle.ı Arya'nın odasına asacağız :) Aynı kutuda bir puzzle daha var. Yukarıdakini yapıştırıp çerçeveletince ikinci puzzle.a başlarız :) 

Cumartesi, Ağustos 10, 2024

Özlemek

Özlemek, sonunda kavuşmak varsa çok güzel.

Evrim Ağustos başında 1 haftalığına İstanbul'a gitmişti, 2 gün önce döndü. Ayrı kalınca özledim ve özlemek çok güzel geldi kavuşunca :)

Dün akşam yürüyüşe çıktık; ayrı kalmak, özlemek, kavuşmak hakkında konuşuyorduk ki ben yine o bilindik teorimi dile getirdim. Aslında evlilik ve aynı evde yaşamak çok gereksiz. Herkes kendi evinde yaşamalı, kendi sorumluluğu taşımalı. Öyle olunca çiftler birbirine, birbirinin gıcık huylarına tahammül etmek zorunda kalmaz, birbirini özler ve aşk bitmez. 

Herkes kendi evinde yaşasa kapı arkasına, koltuk altına, ya da daha fenası yastık arkasına sokuşturulup bırakılan çoraplar, masada/lavaboda bırakılan bulaşıklar vb. şeyler olmayınca sinirlenmez kadın; sürekli ben topluyorum, sen hiçbir şey yapmıyorsun, üstüne iyice dağıtıyorsun dırdırına maruz kalmaz erkek. Geriye sadece özlemek kalır ki o da çok güzel bir his sonunda kavuşulacağı için.

Ayrı evlerde yaşayan çiftler buluşacakları zaman için heyecanlanırlar, daha çok özenirler, hazırlanırlar. Buluşmak bile başlı başına bir heyecan kaynağı olur. Oysa aynı evde yaşayınca 7/24 olmasa da iş dışında kalan 7/14 bir arada oluyor insan ve pek de heyecan kalmıyor.

Ayrı evlerde yaşamak ilişkilerde gerekli olan merak hissini canlı tutar. Acaba yarın ne yapacağız, yemekten sonra ona gider miyiz, yoksa bana mı gelsek? Gece birlikte kalır mıyız? Evlilik tüm bu merak ve bilinmezliğin verdiği heyecanı ortadan kaldırıyor. Zaten evliyiz diye kimse diğeri için özenip bezenmiyor. Tüm gün ev pijaması ile ortada gezinmek, saç baş dağınık dolaşmak, karnı acıkanın ya ayak üstü ya da kanepede ekran karşısında atıştırması normalleşiyor. Oysa ayrı evlerde olunca buluşulacağı zaman illa ki üstüne başına bir çeki düzen verecek her iki taraf da. Duş alınacak, saç baş taranacak, ne giysem diye şöyle bi' düşünülecek, evden çıkmadan aynada kendine ufak bi bakış atıp "İyiyim ya, giderim var" hissi yaşanacak :))

Buluşma yerine ilk kim varacak? Geç kaldım mı? Çok beklettim mi? Derken "Şu karşıdan gelen fıstık/yakışıklı benim" deyip dudaklardan kulaklara bir gülümseme yayılacak. Tam burada Sevgili Buraneros'a selam olsun :))

Evli olunca Hayat belli bir rutine bağlı. Sabah aynı saatte uyanıp işe gitmek, eve gelip yemek hazırlamak, sofra kurmak, yemek sonrası toplamak... Hafta için günlük işler, haftasonu temizlik ve alışveriş... Yatılan saat belli, kalkılan saat belli; her sabah, her akşam birbirini göreceğin kesin. Her gece birlikte uyuyacağın kesin. İki taraf da birbiri için çantada keklik âdeta!

Evliliğin avantajları da yok değil tabi ama o başka bir yazının konusu. Şu an mevzumuz özlemek! Ayrı evlerde olup birbirini özlemek ve kavuşmak tadından yenmez bir aşk iksiri bence :D Evli olan çiftlerin ara ara bu iksiri tatmak için ayrı ayrı planlar yapması iyi oluyor.

Sosyal medyada ara sıra karşıma çıkan çift terapisi yapan uzmanların evlilikte ilişkiyi canlı tutmak için verdiği öneriler genelde aynı evde yaşamanın dezavantajlarını yok etmek, oluşan rutinin dışına çıkmak üzerine: Haftada bir kez dışarıda buluşmak, ayda bir kez bir gece başbaşa dışarda kalmak, yılda en az bir kez başbaşa tatile gitmek, birlikte yeni bir hobi edinmek, birlikte yeni bir şey öğrenmek/denemek... Kısacası rutin hayat aşkı, tutkuyu, coşkuyu öldürüyor. Tekrar canlandırmak için iki tarafın da çabalaması gerekiyor.

Evrim, ben her ay bi 5 gün gideyim sen beni özle o zaman diyerek dalga geçiyor benim bu ayrı evlerde yaşama teorimle :))) O dalga geçiyor ama bence hiç fena fikir değil :D



Biraz peynir, biraz üzüm, şarap ve çikolata. Bazen bu kadar basit aslında :)

Bir benzerini ay ışığında deniz kenarında yapacağız umarım yakın zamanda 🤩



Yazıyı tekrar gözden geçirince fark ettim ki Evrim'i özleyişimin öncesi de var. Birlikte çok güzel bir tatil yaptık; tatil dönüşü, Evrim İstanbul'a gitmeden önce neredeyse her gün başbaşa bir şeyler yaptık: denize gittik, balkonda rakı-meze gecesi yaptık, sinemaya gittik, Arhavi'ye gidip sahilde el ele gezip dondurma yedik... Evrim'i özlememde bunların da etkisi oldu bence :) Yani o terapistler baya baya haklı sanırım :)

Eklemem gereken bir şey daha var: Evrim yokken Arya ile çok rahat ve eğlenceli zaman geçirdik. Yani single ebeveyn olmak beni zorlayıp germedi. Eğer zorlanıp gerilseydim beni yalnız bıraktığı için Evrim'e bilenip gelince acısını ondan çıkarmaya çalışırdım.

Demek ki özlemek, aşkın tazelenmesi, kavuşmak, yeniden heyecan duymak için belirli koşulların bir araya gelmesi gerekiyor. Biraz zor ama zaten ne kolay ki dünyada :) 

Cumartesi, Ağustos 03, 2024

Bir takım gönüllü işler :)

4 yıldır Hopa Kültür ve Sanatevi'nin gönüllülerinden biriyim. Her sene meydanda bir çocuk şenliği düzenliyoruz. Şenlik son 2 yıldır "Kazım Koyuncu Kültür, Sanat ve Çocuk Festivali" adıyla düzenleniyor. Bu yıl ilk kez Hopa Belediyesi ile işbirliği yaparak düzenledik. 





Gönüllülerimizin bir kısmı :) 


İki gün sürecek olan festivalde çocuklar için hikaye yazma atölyesi, solo ve koro müzik performansları, geleneksel çocuk oyunları ve kutu oyunlarının yanısıra doğa yürüyüşü ve yüz boyama gibi bir çok etkinlik var. Bugün müzik ve oyun günüydü. Funda geleneksel çocuk oyunlarından, ben kutu oyunlarından sorumluyduk.









Çocuklar müzik performansları ve kutu oyunları ile yavaştan ısınıp havaya girdiler; halat çekme, çuval yarışı ve süngerle su şişesi doldurma yarışmaları ile iyice coştular :D Oldukça hareketli ve eğlenceli bir gündü. Yarın doğa yürüyüşü ve bugün başlayan hikaye yazma atölyesinin devam etkinliği var. Doğa yürüyüşü Kazım Koyuncu'nun köyü olan Pançol'da yapılacak. Hikaye atölyesi de yine Kazım Koyuncu'nun okuduğu köy okulunun bahçesinde tamamlanacak.

Bugün epey yoruldum ve şu an belim pek iyi değil. Yarınki etkinliklerde görevli değilim ama yine de katılmayı çok istiyorum. Bakalım... 

Perşembe, Ağustos 01, 2024

Güncelleme - Dolu Dolu Otuz Sekiz

Bugün benim doğum günüm. Dolu dolu 38 yaşındayım. Hatta eskilerin deyimi ile 39'dan gün almaya başlıyorum :D İki yaz sonra 40 olacağım 😵‍💫 Şaka gibi! 

Bu yıl Hayat bana ömürlük bir hediye - güncelleme: bebek değil :)) - verecek gibi. Bazı ihtimaller kapıda... Netleşince yazacağım. Beklemedeyim :) 

Akşam, Evrim'le Fındıklı'dan Aydın Boysan Meyhanesi'ne gidiyoruz. Kalkıp hazırlanmam gerek. Şimdilik netten bulduğum bir görsel paylaşayım. Detayları sonra yazarım ;) 



... 


Çok güzel bir akşamdı 😍


Tek içiyorsam 20'lik tam kararında :) 
(Dönüşte arabayı Evrim kullanacağı için hiç içmedi :) 


"... Memleketi herkes kendi meşrebine göre kurtarır
karşılamaz." 

Akıp giden günler...

Ne yazacağımı bilmiyorum. Günler akıp gidiyor, ben de günlerle birlikte akıp gidiyorum.  Çırpınmıyorum bile. Arada yorulup ağlıyorum ama o d...