Hayat kocaman bir paradoks bence. Her şey zıttıyla bir arada ve zıttıyla anlamlı. Genel olarak çözmeye çalışmanın çok da faydası yok. Olduğu gibi içine dalıp yüzmek en iyisi.
Durup düşününce en çok şaşırdığım mevzulardan birisi rutin hayatlarımız. Keşfedilecek sayısız yer ve deneyim varken, biz her gün kendimizi bir rutinin içine hapsediyoruz, üstelik kendi özgür(?) irademiz ile.
Ben rutinin içinde mutsuz olmaya başlayınca rutinin dışına atıyorum kendimi. Bir ömür o rutinin içinde kalabilmek için ara ara firar ediyorum rutinden. Tabi sonunda yine dönüyorum kürkçü dükkanına ama o küçük firarlar öyle iyi geliyor ki!.. Küçük firarlarım subap görevi görüyor bir nevi.
Motorun üst kısmında bulunan ve piston hareketlerine bağlı olarak yakıtla hava karışımının uygun anlarda yanma odasına alınmasını sağlayan parçalara subap deniyor. Subaplar, aynı zamanda yanma sonucu oluşan egzoz gazının uygun bir biçimde yanma odasından uzaklaştırılmasına da aracılık ediyor. Yani her şeyin doğru anda, doğru oranda doğru yere gitmesini sağlıyor subap. İşte benim küçük firarlarım da doğru zamanda doğru yerde olmamı sağlıyor; sadece "Ben" olmam gereken anları ve "Biz"in parçası olmam gereken anları düzenliyor. İkisinden biri biraz eksik kalsa ya da biraz fazla kaçsa ya olması gerektiği çalışmıyor ya da patlıyor bünyem :))
İki yıldır çıktığımız arabalı, bol gezmeli yaz tatilleri en sevdiğim firarlarımız oldu. Ailecek yapınca firar sayılır mı diye düşünülebilir. Herkes istediğini yapmak da Özgür olu ca sayılıyor. Kaldığımız her noktada isteyen otel odasında / evde kaldı, isteyen çıkıp dolaştı. Otelde ben bir havuz başında kitap okudum, Evrim başka bir havuzda su topu oynadı, Arya, Evrim'in yakınındaki aqua parkta eğlendi. Hem ailecek bir aradaydık hem de herkes kendi sevdiği şeyleri yapabildi. Hem birlikteydik hem de birbirimizi rahatsız etmeyecek kadar dışarıda ve özgür. Evin sorumlulukları, işin sorumlulukları, bin türlü kimliğin sorumlulukları yoktu sırtımızda. Öyle olunca "Oh! Dünya varmış!" diyor insan :)
Bu yıl tatil dönüşü de firarlarımı devam ettim. Rutini kırmak için her fırsatı değerlendirdim. Dereden denize, konserden tiyatroya her etkinliğe atladım balıklama :)) Rutinin dışına en çok çıktığım konu da evde düzenli yemek pişirme işini baya azaltmış olmak.
Bu yaz canım gerçekten istemediği sürece asla yemek pişirmedim. Bazen haftanın 5-6 günü dışarıda yedik, bazen evde ne varsa ekmek arası ya da lavaş içine dürüm yaparak geçiştirdik. Sabah kahvaltılarında da herkes kendi kafasına göre takıldı. Ben şeftalili semizotlu salata yerken Arya Coco Pops kazanına düştü. Evrim de bol bol ekmekli, yağlı ballı kahvaltılar yaptı. Hiiiiç takılmadım :))
Henüz tik atamadığım birkaç firar hayalim daha var. Biri tabi ki peynir ve şarap eşliğinde gece pikniği ve gece yüzmesi. Geçen yaz yapmıştım, bu yaz da es geçmemek lazım :))
Sulu maceralarıma Kasım sonuna kadar devam ederim havalar geçen yıllardaki gibi olursa. Sonrası için başka çareler bulmak lazım. Bakalım :D