Cumartesi, Aralık 18, 2010

Sakın Erteleme Hayatı!!!



Okul bitsin...
İş bulunsun...
Biraz zaman geçsin...
Paran biriksin...
Uygun zaman gelsin...


Ararsan çok bahane bulursun hayatı ertelemek için.
Yurt dışına çıkmak mı istiyorsun, hiç düşünme hemen git.
Dans kursuna gitmek istiyorsan git dans et. Sakın bekleme sana eşlik edecek birini.
Evinden mi bıktın, aç hemen interneti yenisini bul.
Tek başına ayakta kalmak için sürekli çırpınmaktan, her akşam bomboş bir eve dönmekten mi bıktın, hiç durma yak tüm köprüleri, değiştir seni mutsuz eden herşeyi.


Yeter ki mutlu et kendini!
Şikayet etme boşuna hayattan. Sen değiştirmezsen kimse değiştirmez hayatını.
Beklemekle olmuyor.


Ben bekledim, sen sakın bekleme!!!

Çarşamba, Aralık 15, 2010

Bir Kış Gecesi Masalı (Part II)

Elif ve Yusuf bir süre sessizce etrafı izlediler ve 5 yıl önce bu kafeye nasıl geldiklerini ve ne kadar heyecanlı olduklarını hatırlayıp gülüştüler. Havadan sudan konuşurlarken Elif'in aklına birşey geldi ve çantasını karıştırmaya başladı. Bir yandan da gülerek o gün iş yerinde olanları anlatıyordu.

-Biliyorsun aşkım, geçen hafta çekiliş yapmıştık yeni yıl hediyeleri için. Bana Selma çıkmıştı, benim ismim de Deniz'e çıkmış. Deniz'in ne kadar matrak olduğunu biliyorsun. Bana tek taş yüzük almış. Ah, işte burda bak. Çok şık bir mücevherciden almış, tabi gerçek pırlanta değil ama yine de oldukça pahalı birşey sanırım.

Yusuf, Elif'in son sözlerini duyup elindeki yüzük kutusunu gördüğü an kendini yumruk yemiş gibi hissetti. Kulakları uğulduyor, ağzından tek kelime çıkmıyordu. Elif anlatmaya devam ediyordu. Deniz, hediyeyi o bilindik "Tek taşımı kendim aldım" sözleri eşliğinde vermişti Elif'e; "Erkekleri beklersek ooo..." diye eklemeyi de unutmamıştı tabi ki. Kulaklarının uğuldaması geçen Yusuf, cebindeki tek taş yüzüğü sımısıkı kavradı ve güçlükle konuşmaya çalıştı.

-Şu Deniz, cidden alem bir kız. Çok güzel bir hediye bulmuş.
-Gerçekten de hem esprili hem de şık bir hediye.

Yusuf işi şakaya vurarak devam etti. Tüm sürprizi mahvolmuştu. Şimdi yeniden plan yapmak zorundaydı ve bu kez çuvallamamak için daha dikkatli olmalıydı. Öncelikle Elif'in nasıl bir evlilik teklifi hayal ettiğini öğrenmeliydi. Nasıl yapabilirdi bunu? Aklına Elif'in en yakın arkadaşı geldi, biraz yardım alma zamanı gelmişti.

Çarşamba, Aralık 08, 2010

Bir Kış Gecesi Masalı

...
Ne o parıldayan taş gerçek pırlantaydı, ne de o taşı saran halka altın. Ama Yusuf'un kalbi Elif için gerçek pırlantadan da altından da hatta o yüzüğün temsil ettiklerinden de daha değerliydi. Yusuf'la Elif'in birlikteliklerinin 5. yılı dolmak üzereydi. Yusuf, uzun zamandır evlilik teklifi için plan yapıyordu. Tam yeni yıl gecesi yapacaktı evlilik teklifini. Ama yüzüğü alıp kutusunu cebine attığı an o kadar bekleyemeyeceğini hissetmişti Yusuf.

Dışarısı çok soğuktu, insanlar tüm gün çalışmış olmanın yorgunluğuyla yüzlerine vuran şiddetli rüzgarın soğuğuyla baş etmekte zorlanıyor, mümkün olduğunca hızlı adımlarla evlerine gitmeye çalışyorlardı. Yusuf ne soğuğu ne de tüm gün ayakta çalışmanın yorgunluğunu hissediyordu. Tek düşüncesi bir an önce Elif'e ulaşmaktı. Elif'e sürpriz yapıp onu iş çıkışında şaşırtmaya karar verdi. Elif çalıştığı binadan arkadaşlarıyla sohbet ederek çıktı. Yusuf'u gördüğü ilk anda yaşadığı şaşkınlık hemen sevince dönüştü. İki sevgili el ele yürümeye başladıklarında Elif "Yemek yiyelim mi? Sonra da sinemaya gidebiliriz. Ne dersin?" dedi. Yusuf cevap vermiyordu. Bu sırada ilk kez buluştukları cafenin önüne gelmişlerdi. Yusuf hınzır bir ifadeyle "Hadi, biraz nostaljik takılalım bugün." dedi. Bu cafeye yıllardır hiç gelmemişlerdi. Daha doğrusu bu cafeye sadece ilk buluşmalarında nereye gideceklerini bilemediklerinden öylesine gelmiş ve bir daha da hiç uğramamışlardı. İçeriye girdiklerinde hatırladıklarından çok daha farklı bir mekan bekliyordu onları. Cafe değişmiş, gece kulübü gibi bir mekan olmuştu. Bu durum Yusuf'un canını sıkmışa benziyordu. Elif hemen "İstersen hiç oturmayalım." dedi. Yusuf, bir an duraksadıktan sonra Elif'in elini sıkıca kavrayarak ilk kez buluştuklarında oturdukları masanın yerine en yakın masaya doğru yöneldi.

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...