Pazartesi, Aralık 23, 2019

Sonsuzlukta Aşk*

Çok yorulmuştu yaşlı kadın. Tüm evi silmiş süpürmüş, çeri çöpü toplayıp atmıştı. Bir oh çekip rahat bir nefes alacaktı ki kapı çaldı. Kimseyi beklemiyordu. Gidip açtı kapıyı; kimsecikler yoktu kapıda. Tüm sokak kış uykusuna yatmışçasına sessiz ve sakindi. Kapıyı kapatıp yorgun, yavaş ama kararlı adımlarla içeri girdi.

İki göz oda, bir mutfak, bir banyo, küçük bir sofa** ve karo bile döşenmemiş çıplak beton küçük bir holden ibaretti tek katlı ev. Beton holden geçip sofaya çıktı; mutfaktan bir bardak su alıp yatak odasına yöneldi. Yatağının ucuna bıraktı su bardağını; ömürlük kitabını aldı eline. Parmakları ezbere biliyordu sayfaları. En sevdiği kısmı açıp okumaya başlamıştı ki kapı tekrar çaldı. Kitabı bırakıp ayaklandı. Başı döndü birden. Hızlı kalkmış olmalıydı. Duvara tutunarak önce sofayı geçti sonra holü; kapıyı açtı. Yine aynı sessizlikle karşılaştı boşlukta. Kimse yoktu.

Çıkmaz bir sokaktaydı kadının evi. Sokağın başında bir bakkal vardı; sonunda da Ünzile'nin Emine. Tüm çocukları tanıyordu sokaktaki, hiçbiri böyle bir şey yapmazdı. Emindi. Yabancı çocuk olsa zaten sokağın başından içeri giremezdi. Bakkal Rıza şeceresini*** çıkarmadan, soyunu sopunu öğrenmeden salmazdı sokağın içine kimseyi. "Hayırdır inşallah" diyerek içeri girdi kadın yine. Öylesine yorgundu ki bu kez odasına gitmeye yetmedi mecali. Oturma odasındaki divana bıraktı bedenini. Az sonra derin bir uykuya daldı. Derin uykunun peşine derin rüyalar takılır. Kadın, yıllar öncesindeydi artık. Yeniden gençti. Başında kavak yelleri, gözlerinde gençlik ateşi... İzmir fuarındaydı. Her yer ışıl ışıl, üzerinde zümrüt yeşili, farbalalı bir elbise, kumral dalgalı saçları omuzlarına dökülmüş. Rüyanın en can alıcı kısmı gelmek üzereydi. İşte! Orada! Pamuk helva tezgahının önünde. İlk göz ağrısı, ilk ve son kalp sızısı. Ömrünün kağıt kesiği. 

Yengesi ve dayısı ile gelmişti fuara. Onlar komşularıyla gezerken, genç kız küçük kuzenlerine göz kulak oluyordu. Çocuklar pamuk helva tezgahını görünce eteklerini çekiştirmeye başlamıştı. Kendini bir anda O'nun tam yanında buluverdi. İlk kez bu kadar yakındı yabancı bir erkeğe. Gözleri bir anlığına birbirine değmiş, içleri titremiş, dünya durmuş, tüm sesler susmuştu. Ondan sonrası çorap söküğü gibi gelmişti. Dayısı ile yengesi komşularıyla yanlarına gelmiş, komşuları delikanlının tanışı çıkmıştı. Talihin böylesi! Çok geçmeden komşular aracı olmuş; kız isteme, söz kesme derken, gençler evlenivermişti. Terziydi delikanlı, kızımız da biliyordu dikiş nakış. Birlikte çalıştılar senelerce yan yana, göz göze, diz dize. 

"Dünyada bulunmaz böyle mutluluk!" diyordu onları gören bilen. "Bizim muhabbet kuşları geçiyor" diyordu komşuları her akşam el ele eve giderlerken. Birbirlerine bakarken ışık saçıyordu gözleri, bedenleri, ruhları. Dünyayı aydınlatıyordu içlerinden taşan sevgileri. Yıllar geçtikçe bir ufak gölge düştü ışıklarına. Evleri şenlenmedi çocuk sesleriyle ama yas evine de dönmedi hiç bir zaman. Aşklarına baktılar bir çocuk gibi, günden güne besleyip büyüttüler özenle. Ama her güzel şey bir gün bitermiş. Çok sürmedi bu güzel rüya. İş dönüşü sarhoşun biri çarptı arabasıyla adama. Çarptı ve kaçtı. Kimse görmedi, kimse duymadı. Adam oracıkta can verip öldü; kadın, olanları öğrenince.

Canına kıymak istedi kadın önce ama yapamadı. Günahtı. Öyle öğrenmiş, öyle bilmişti. Takdir-i İlahi böyleyse kabul etmekten başka ne gelirdi elden? Ecel kapıyı çalana dek yaşadı kadın. O gün geldi Ecel kapıya; iki kez çaldı kapıyı ama vakit tamam değildi. Ne zaman ki kadın daldı derin uykuya ve gitti aşkın vuku bulduğu o mucizevi ana; işte o anda gelip açık camdan giriverdi içeri ecel. Aşıkların göz göze geldiği o anda verdi kadın son nefesini. Tam o anda başladı hiç bitmeyecek bir rüya. Aşıklar kavuştu sonsuzlukta! Yeniden aydınlattı aşkları tüm dünyayı! "Dünyada bulunmaz böyle mutluluk!" diyor sonsuzlukta onları görenler.


Bu şarkı Youtube'ta "otomatik oynat"tan çıktı hikayeyi yazarken. Hikayeyi bambaşka bir yere götürdü. İlk kez dinledim şarkıyı. Kader mi diyelim, tesadüf mü bilmem ama bu hikaye böyle bittiyse sebebi bu şarkı :)


*Sonsuz Aşk'a inanmıyorum ama sonsuzlukta yaşanan bir aşk döngüsü olabilir belki. Ya da sadece şu yukarıdaki şarkının pozitif etkisi ile uykusuzluğun yan etkileri birleşmiş de olabilir tabi :)

**Sofalar: Sofa, odalar arası ortak bir mekandır. Türk evinin en karakteristik ögelerinden biridir. Bütün oda kapıları sofaya açılır. Sofanın kenarda, arada ve ortada yer almasına göre değişik plan tipleri ortaya çıkmıştır. Hikayede bahsi geçen ev orta sofalı bir evdir. 

Orta Sofalı Plan Tipleri: Bu tip, diğerlerine nazaran daha geç uygulanmaya başlanmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul’da saray, kasır, köşk gibi orta sofa çok değişik ve ilginç biçimler almış, böylece ev tasarımına zenginlik kazandırmıştır. Sofanın ortaya alınması ile ev planları daha çok kare veya kareye yakın dikdörtgenler haline dönüşmüştür. Binanın dört köşesine dört oda yerleştirilmiş, oda aralarına da merdiven, eyvan, hale, kiler, mutfak gibi servis mekanları getirilmiştir. Sofa önceleri dört köşe iken, zamanla köşeler pahlandırılmış, sekizgen, çokgen, oval veya eliptik şekiller oluşmuştur. Sofanın muhafazalı olması evin iyi ısıtılabilmesine imkan sağlamış, bu da soğuk bölgeler için tercih sebebi olmuştur. (http://www.turkosfer.com/geleneksel-turk-evi/)

***Soyağacı. (Oldum olası "secere" olarak bildiğim kelimenin aslı "şecere"ymiş. )

26 yorum:

  1. Buruk hikaye :(
    Sevenler aynı gün, aynı saat, aynı dakika ölmüyorsa sonsuzlukta buluşmaları mutlu son gibi gelmiyor bana.
    "Ömrünün kağıt kesiği" :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama bu aşıklar 2 kez aşkla kavuştu birbirine ve sonsuzlukta hiç bitmeyen, hep başa saran bir aşkla dindirdi hayat o kağıt kesiğinin acısını. Yani buruk değil aslında :) Hatta baya baya şanslı bu aşıklar :)

      Sil
    2. Şansa bakış açımız çok farklı kedi :)

      Sil
  2. cumbalı evler geldi aklıma... cumba içinde tül perdeler ardında kısmetini bekleyen, (şimdi hepsi ölmüş) tazecik kızlar. hayda!?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sofadan cumbaya, aşktan mezara :)))) ne iyi bizim kafalar bu ara kuzuuuuum :))))

      Sil

      Sil
  3. çok hüzünlü yaa. bak bu tam pedro almodovar a uygun bir konu. kadın da penelope cruz, çok yakışır :) tam dram :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya neden böyle oldu? Ben gayet mutlu son yazdım, herkes hüzün buldu. Ya dram değil, bildiğin masal bu :) Evet biraz alışılagelmişin dışında ama öyle işte!

      Sil
    2. tımıms masal piki :) belki seçtiğin sözcükler sen farkında olmadan hüzünlü olmuştur kiii :)

      Sil
    3. ikinci okuyuşta, sanırım çok duygusal öykü olduğu için bir tatlı hüzün duygusu yaratıyoooo :)

      Sil
    4. Evet tabi ki hüzün var içinde ama olsun artık o kadar. Kış geldi hüzün olmadan olmuyor.

      Sil
  4. heey, tımams, ağaç ev 18, pazartesi gündüz veya akşam, sen yaz tamam mı ilk önce. bak, yazıya bir giriş yap işte. ağaç ev sohbetleri devam ediyor, filan diye, bu hafta ben talip oldum, dbe, tyrha da istiyordu, filan gibi. yaz işte bir kısa giriş filan, ağaç ev 17 deki gibi. sonra, konuyu yaz işte. soruyu veya. koyu veya italik filan. sonra da kendi sohbetini yaz. ağaç ev irem can arkadaşımız ile götürüyoz. konuları herkes bulabilir. daha sonra da konu bulabilirsin ki. dbe de her zaman bulabilir zaten. dbe de yazsın çok sevinirim ki. öyküye çağırmıştım onu daha önce de, olmadıydı. tyrha zaten daha önce ağaç ev başlatmıştı. ağaç eve herkes konu bulabilir yanii. yani, düzenlemek ve götürmek zor olduğu için irem can ile ben götürüyom. zaten, taha ve edischar arkadaşlarımız başlattıydı ama onlar blog yazmıyor artık. çok sevindim. sen yaz pazartesi, ben de senden görüp konuyu yazarım, senin linkini de eklerim herkes yazını görsün, kaystros ve dbe de senden benden görür filan yanii :) ay dbe de katılsın böyle ortak sohbetlere ki zateen :) o pek katılmıyoo :) bak bi dee yakında, sen yine masal öyküsü yazcan, sonra bir de ters öykü yazcaz, yeni yılda, son cümleden başa gitcez, bir de hemingway'ın kısa, bikaç sözlüklük öyküsünün de öncesini yazcaz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamdır o zaman :) Pazartesiye geliyor Ağaç Ev 18 yazısı. Yazınca haber veririm yine :)

      Sil
    2. okeys :) peki, sevindim. haber verirsin, ben zaten görerim ayolcum :)

      Sil
  5. ay bak, sen yaz diyom da yani, konu dbe den geldi diyon ya, isterse ilk o yazsın, sen konuş onunla o zaman, o yazcaksa işte, o da bir giriş filan yapar yani, bendeki ağaç ev 17 yi okusun, sonra da yazar iştee. yani söylersin sen ona, yani nasıl uygun bulursan sen öyle olsun, sen söyle, istersen sen söleyince, gelsin bendeki ağaç ev 17 ye, bişi olura sölesin bana yani. ya da sen bi düşün de, ben de sölerim ki dbe ye. tamam işte sen veya o yazsın. deal? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İrem Can 18.hafta için başka bir konu seçmiş galiba ama bakalım :) Ben başladım yazmaya, olmadı Ağaç Ev 17,5 yaparız :) DBE içinden geldiği zaman geldiği gibi yazıyor genelde ama belki katılır bu kez o da, fikir sahibi olarak. Kısmet diyelim :)

      Sil
    2. ya bak irem can da gördüm şimdi bende. bak o yazısına yorum yapıp seni söledim. o da, bu yılbaşı sohbeti, yeni yıla girerken yapalım diye düşündü, onun sohbet konusu tam yeni yıl girişi için ya, new year resolutions gibi. ay bak istersen seninkini öbür pazartesi yapalım. sen yaz tabii ama ayın ilk haftası da seninki olur yanii. altı ocakta. bak yani ben dayanamıyom yayınlıycam dersen de haftaya iki tane olur tamam yani:)

      Sil
    3. Sorun yok. İrem Can'ın konusu olsun haftaya, ben de yeni yılın ilk haftasına yazarım :)

      Sil
    4. Senin konunu da haftaya yaparız. Şimdi yılbaşı haftasındayız diyerek bu haftanın konseptine daha uygun olduğu için. Anlayışın için teşekkür ederim. :)

      Sil
  6. Evet, Ağaç Ev Sohbetleri güzel bir fikir oldu. Ben hiçbir haftayı kaçırmadım:) Derin konular üzerinde düşüncelerimi paylaşmak ve onlarla ilgili yorum almak hoşuma gidiyor. Bazı konuları çocuksu ya da ilgi alanımın dışında bulsam bile yazmaya başlayınca ilginç fikirler doğuyor kafamda. Senin ve DBE'nin seçeceği konular eminim ki güzel yazılar çıkaracak.
    Bu arada umarım toparlamışsındır kendini biraz. Yeni yıla sağlıklı gir ki tüm yılın sağlıklı geçsin:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mr. Kaplan, bu yıl beni çok hırpaladı. Bitmeden son kez silkeleyip ne var ne yok dökecek sanırım. Toparlayamıyorum. Kalbim, aklım, midem, elim, dilim, kulağım... Gidiyor sırayla. Biri bitmeden başka şey çıkıyor. Ama yıkılmadım, savaşıyorum :) Umarım 2020 daha insaflı bir yıl çıkar da hepimiz için güzel bir yıl olur :)

      Sil
  7. Bu arada aramıza hoş geldin. :) Ağaç Ev Sohbetlerine de katıldığın için çok teşekkür ederim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sohbetler keyifli, yazanların, katılanların fikirleri çok değerli :)

      Sil
  8. Harikaydı!.. onlar birleştiler, mutlu son buna denir. Eline sağlık güzel kedim :) alttaki açıklamalara da bayıldım. Aşk, sofa, şecere.. ne güzel hasbıhal etmişsin <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kavuştular ya gerisi önemli değil, di mi <3
      Ben sofalı evde, çıkmaz sokakta büyüdüm, yer evi denilirdi :) Yazarken bildiklerimi anlatıyorum ama bazen de yanlış bildiklerimin doğrusunu öğreniyorum "şecere" gibi. Yazmak güzel şey. Beğenmene sevindim :)

      Sil

Sakin Kalabilmek

Bir süre önce olana bitene sinirlenmenin çok manasız olduğunu kabullenmiş ve olan biten şeyler karşısında sakinliğimi korumanın daha mantıkl...