Çarşamba, Kasım 18, 2020

Pizzadan Hayat

Defne pizza hamurunu hazırlarken Mert de boş durmamış önceden kendi eliyle hazırladığı sucukları dilimlemeye başlamıştı. Defne pizzasına bol mısır koymayı, Mert ise mısırsız pizzayı seviyordu ama neyse ki geri kalan her şeyin aksine bu durum birlikte pizza yapıp yemelerine engel değildi. Fırın ısınırken Defne'nin açtığı pizza hamurlarına Mert sos sürüp sucukları dizdi, Defne kendi pizzasına bol bol mısır koydu. En üste rendelenmiş kaşarı da serpip pizzaları fırına yollayınca hızlıca masayı hazırladılar. Biri beyaz diğeri kırmız şarap seviyordu ama bugün ortada buluşmuş, 2 şişe rose şarap almışlardı. 

O kadar farklılardı ki birbirlerinden... Nasıl olmuştu da arkadaş olmuşlardı, ne zaman, nasıl başlamıştı, ilk adımı kim atmıştı? Hatırlamıyorlardı. 1 yılı geçmişti arkadaşlıkları. Defne, her an Mert'in ona gıcık olacağını ve arkadaşlıklarının biteceğini düşünüyordu. Hatta birkaç kez gıcık da olmuştu gerçekten Mert Defne'ye. Ama diğer insanlara karşı olan "Bir kez gıcık oldum mu bitiyor her şey. Ne yapsa nafile..." tavrı Defne'ye gelince işlemiyordu. Mert 1-2 günlük sessizlikten sonra Defne'nin soru soran bakışlarına yakalanıyor; niye gıcık olduğunu anlatıp rahatlayınca da Defne'ye gıcık olmaya devam etmiyordu nedense. Defne, Mert'e şaşırdığı kadar kendine de şaşırıyordu. Durup düşününce Mert'le arkadaş olmalarının hiçbir mantıklı yanı yoktu ama arkadaştılar işte. 

Pizzalar fırında pişerken Mert'in telefonu çaldı. Gitmesi gerekiyordu. İşte buna ikisi de hiç şaşırmamıştı. Hayat böyleydi, ağız tadıyla bir pizza bile yedirtmiyordu bazen. Defne bir an düşündü, belki de sırf bu yüzden arkadaş olmuşlardı. Hayata meydan okumak için! Hayat izin vermese de onlar her defasında denemeye devam ediyor, pizzayı yiyemeyecekleri ihtimalinin yüksekliğine inat ya yiyebilirsek diye elleriyle sucuk hazırlıyor, hamur mayalayıp bir mısırlı, bir mısırsız pizza yapıyorlardı. Bazen biri sevmese de diğeriyle çay içiyor, bazen de iki arada bir derede orta şekerli bir Türk kahvesi sayesinde kesişiyordu yolları.

Mert hemen gitmesi gerektiğini bildiği halde mutfaktan çıkmak, fırından uzaklaşmak, günlerdir hayaliyle yaşadıkları pizzaları öylece bırakıp gitmek istemiyordu. Defne Mert'i gıcık etme fırsatını hiç kaçırmazdı:

"Korkma boşa gitmez, üstüne mısır ekleyip senin pizzanı da yerim ben." dedi tüm muzipliği ile.

"Asıl ondan korkuyorum ya! Canım sucukları mısırla boğdun, yarısını ziyan ettin. Bari diğer yarısı ziyan olmasaydı sucukların."

"Hadi be ordan! Mısırsız pizza mı olur hiç!"

"Of keşke sana uyup pizza yapmak yerine sucuklu yumurta yapıp yeseydik şu sucukları. Şimdiye çoktan indirmiştik mideye."

"Ya değil mi? Hep iki arada bir derede, hep ayak üstü!

"Hala pizzadan mı bahsediyoruz?"

"Hayır! Artık hayattan bahsediyoruz!"

"Ne yapabilirim? Hayat işte!"

"Gitmeyebilirsin."

"Gitmesem sen kalabilir misin? Yoksa az sonra da senin telefonun mu çalar?

Defne cevap vermeye fırsat bulamadan fırının alarmı çalmaya başladı. Defne konuşmaktan vazgeçip fırına yöneldi. Pizzaları fırından çıkarıp tezgahtaki tahtaların üzerine koydu. Hiç acele etmeden dilimleyip tabağına aldı. Sonra şarabı açıp kadehini doldurdu. Tüm bunları yaparken kırmızı kazağının yakası kaydı ve pürüzsüz, yazdan kalma bronz tenini açıkta bırakarak sol omzundan aşağı düştü. Mert'in telefonu bir kez daha çaldı.


*Hikayem için istediğim görseli nette bulamayınca Evrim'den çizmesini istedim. 
Öykü bitmeden resim bitti. 


...

Bu noktadan sonra 2 farklı son yazdım. Siz istediğiniz sonu seçebilirsiniz :)

...

Alternatif 1:

Mert derin bir nefes alıp telefonunu açtı: "Çok trafik var, gelemiyorum. Beni beklemeyin." dedi ve sonra da telefonunu sessize alıp masaya bıraktı. Defne olduğu yerden milim kıpırdamadan dolaptan bir tabak daha çıkardı; mısırsız pizzadan bir dilim kesti; bir kadeh şarap daha doldurdu. Mert, Defne'ye usulca yaklaşıp beline sarıldı ve az önce açılan pürüzsüz omzuna bir öpücük kondurdu. İkisi de hayatın bu meydan okumaya nasıl bir karşılık vereceğini merak ediyordu ama şimdi pizza zamanıydı.

.... 

Alternatif 2:

Mert küfrederek telefonunu açtı ve "Geliyorum, trafiğe takıldım. Biraz daha bekleyin." diyerek hızlıca evden çıkıp gitti. Mert'in gitmesinden 25 dakika sonra Defne'nin telefonu çaldı. Mert'le birlikte çalıştıkları hastaneden arıyorlardı. Mert'in kaza geçirdiğini, acilen ameliyata alındığını ve ameliyathanede Defne'ye ihtiyaç olduğunu söylüyordu telefondaki ses. Defne oturduğu yerden kalkarken önünde duran boş şarap şişelerine takılıp yere düştü. Gözleri kapanırken hissettiği son şey başından akan sıcaklık oldu.

- SON -




12 yorum:

  1. Eşimle Mert & Defne gibiyiz. Belki onların farklılıkları bizimkinin yanında sönük kalır:) Bu yüzden öyküyü empati duyguları içinde okudum. Evrim'i hem resim becerisinden hem de sizinle bu öyküyü paylaşmasından dolayı takdir ettim.
    Sonra final:
    Alternatif 1 pembe dizi gibi, olmasını istediğimiz, beklentimiz.
    Alternatif 2 sarsıcı, yıpratıcı, şok edici, yaşamın gerçek yüzü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orta yolu bulmak lazım hayatta :) Zıt kutuplar birbirini çeker denilir ya gerçekten de öyle galiba Mr. Kaplan. Biz de çoğu zaman zıttız Evrim'le ama bir yerde buluşuyoruz isteyince :) Ailesi müdahale etmeseymiş resim okumak istiyormuş Evrim ama mühendis ol demişler. Hayat işte!

      Sil
  2. Oyyyyy !!! Yok bu kadar fazla! 2.seçenek için söylüyorum bunu :(( Madem öyle ötekini alıyorum.. çünkü burda bir detay var aslında.. bu ikisi de demek ki çok çalışıyorlar ve kendilerine az zaman kalan durumdalar. Telefon çaldığı halde gitmemek onlar için miladi bir durum yaratır ve bu da akla çok yatkın.. o yüzden kesinlikle 1.seçenek :)) <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gönül birinciyi istiyor ama hayat ikinciyi zorluyor sanki :( En azından söz konusu hikaye olunca seçme şansımızın olması güzel :)

      Sil
  3. 2 tabisiii. tam yeni türk filmleri gibiii.

    YanıtlaSil
  4. Ay 1 olsun, mutlu sonlar isterim. Yalnız resimdeki kadının bacak hareketi de çok ilginç:) Tam 1 lik sona göre olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Resim hikayeye özel sipariş :)) Zihnimde canlanan Defne'nin üstünde trikodan kırmızı, salaş, kayık yaka bir elbise var. Saçları daha tepeden ama yine böyle dağınık havada bir topuz. Tezgahta sakin sakin pizzasını dilimleyip şarabını yudumluyor :)

      Sil
  5. Öykü çok güzeldi. Ben birinciyi seçerim, mutlu son seviyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler :) Ben de birinciyi seçiyorum da hayat izin vermiyor bazen birinciyi seçip ikinci seçeneği yok saymaya. Ne kadar çok birinciyi seçersek o kadar olası olur belki de :)

      Sil
  6. Ahaha, bil bakalım ben hangi sonu seçtim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Momentos'un seslendirmesi için öykü ararken gördüm bu yorumunu Handan 😳 Geç oldu ama hangisinş seçtin ki acaba 😅

      Sil

Sakin Kalabilmek

Bir süre önce olana bitene sinirlenmenin çok manasız olduğunu kabullenmiş ve olan biten şeyler karşısında sakinliğimi korumanın daha mantıkl...