Cumartesi, Mart 20, 2021

Ben Bu Değilim!

Zamanı kullanıyoruz kendimizi haklı çıkarmak için. "Geçmiş şöyle, o yüzden böyleyim"; "Gelecek öyle olabilir, o yüzden böyleyim". Oysa bize ne geçmişten ve aslında hangimiz bilebiliriz ki geleceği? Kendimiz yazıp kendimiz inanıyor, kanımızın son damlasına kadar kendi hikayemize sadık kalıp o hikayenin kahramanı(?!) oluyoruz. Ah nasıl da yanılıyoruz! Mütemadiyen yazık ediyoruz kendimize! 

Ne öncesi ne sonrası, sadece şu an var ama biz şu anı ya dünle ya da yarınla harcıyoruz. Oysa yaşadığımız her an bir seçim yapıyoruz. Önümüze ardımıza bakarken şu anı harcıyoruz. Kendimizi sıkıştırdığımız tanımlarla, çerçevelerle, ördüğümüz duvarlarla sadece kendimizi boğuyoruz. Yaptığımız her şeye bahaneler buluyor, zihnimizde yazılan otomatik cevaplarla kendimizi haklı çıkarıyor, öyle ya da böyle aklıyoruz kendimizi.

Erteliyoruz. Her şeyi erteliyoruz. Hoşumuza gitmeyen şeyleri görmezden geliyoruz, kafamızı çevirip kulaklarımızı tıklıyoruz. Ne yaparsak yapalım kendimizi haklı çıkaracak bahaneler sunuyoruz kendimize. Sonra da gerçeklerden kaçmaktan, saklanmaktan, yorgunluktan nefessiz kalıyoruz. Kendi kendimize eziyet ediyoruz ama farkında bile değiliz. 

Her gün bıkıp usanmadan aynı şeylerden şikayet ediyoruz. Aynı yolu yürüyüp farklı bir yere varmayı umut ediyoruz. Gözümüzü kapatıyor sonra da kör olduk sanıyoruz. Çaresizliğimizi kendi ellerimizde ilmek ilmek örüp içine hapsoluyoruz. Oysa şimdi şu anda başka bir yol seçebiliriz.

Nasıl bir anne olmak istediğimi biliyorum. Zor olduğunu bildiğim için öyle olmaya çalışmaktan kaçındığımı da çok iyi biliyorum. "Şimdiki aklım olsa anne olmazdım" diyerek başa çıkmaya çalışıyorum annelikten kaçmak ile istediğim gibi bir anne olamamın sıkıntısı arasında yaşadığım gelgitlerle. Aynı şema diğer benliklerim için de geçerli. Nasıl daha iyi bir öğretmen olabileceğimi biliyorum, nasıl daha iyi bir hayat arkadaşı olunabileceğini de biliyorum. Tek sorun yapmak için harcamam gereken çabayı harcamaktan kaçmaya olan meyilim. Ama tüm bunları bilip yapmamanın verdiği ağırlık o çabadan çok daha fazla yoruyor beni. 

Şimdi seçiyorum. Hatalarımı geçmişimin ardına saklamaktan vazgeçiyorum. "Bilseydim yapmazdım"larımı yol kenarına bırakıp yükümü hafifletmeyi seçiyorum. Yaptıklarımı geri alamayacağıma göre yaptıklarımla hayata devam etmeyi seçiyorum. Halihazırda olduklarımın hakkını vermeyi seçiyorum. Kaybeden, zırlayan, şikayet eden, bitmek bilmeyen dırdırı ile kendini de etrafındakileri de yiyip bitiren bu kadın olmayı bırakmayı seçiyorum. Yeni olasılıklara açıyorum kendimi.

İlk adımım belli. Bağırmadan sakin sakin konuşabilmek. Yıllardır "Ben büyürken hep kavga gürültü vardı evde, o yüzden yüksek sesle konuşuyorum, sesimi kontrol edemiyorum." bahanesinin ardına sığındım ama şu andan itibaren kontrolü ele almak istiyorum. Özellikle de Arya ile en kızgın anımda bile sakince konuşmayı başarabilmeyi istiyorum. Ani tepkilerimi kontrol edip derin bir nefes aldıktan sonra tane tane anlatıp doğru iletişim kurabileceğimi biliyorum. Kendi tercihlerime olan kızgınlığımı ne Arya'dan ne başkasından çıkarma hakkım yok. Biliyorum ve bunu aklımdan çıkarmadan kendimi kontrol etmeyi seçiyorum.

Dipnot: Tüm bunları yazmama vesile olan şey Piraye'nin "Seyir" adlı kitabı. Çok uzun zamandır huzursuzum. Kendimi defalarca kez çözüp iyileştirdim sandım. Anda kaldıkça iyi oldum, kabullendikçe toparlandı ama hep yenik düştüm kendime. Zihnimde oynayan filmin içinde kayboldum hep. Hep geçmişe attım suçu, içten içe "Ne yapsam haklıyım çünkü hayat çok yaraladı beni" dedim. Hep geçmişin ardına sığındım.  Hâlâ da öyle yapmak istiyorum, hâlâ bi ses "Bu kez de başaramayacaksın, o kadar yaralısın ki dikiş tutmayacak o yaralar, tamir edemeyeceksin kendini, yine başladığın noktaya döneceksin eninde sonunda" diyor. O sese yenik düşmek istemiyorum. Küçük adımlarla yönümü, yolumu değiştirip bu kez başladığımdan başka bir yere varmak istiyorum.








Görseller Piraye'nin "Seyir" kitabından alınmıştır. 

8 yorum:

  1. Başarabileceğini biliyorum. Bunu düşünüp yazmak bile büyük bir başarı zaten.

    Çok çabuk öfkelenip sesini yükselten bir kadınım. Ama Bilgiç beni terbiye etti. Sesim yükseldiğinde hiçbir şey elde edemediğim gibi kendimi berbat hissettim. Şimdi hiç yükseltmiyor muyum, tabii ki hâlâ çileden çıkabiliyorum. Ama eskisine göre çok daha az.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başarabileceğime gerçekten inanmayı çok istiyorum. Kafamın içinde yapamayacaksın, yine başa döneceksin diyen ses henüz susmadı ama ben inatla sağlam durursam eninde sonunda yok olacak o ses. Bak işte yapabiliyorum dedikçe sönecek endişelerim diye umuyorum. Yavaş yavaş, bebek adımlarıyla... Umutluyum :)

      Sil
  2. ya sen ne çok düşünüyon yaaa amaaa yapma bunu kendineee :)

    YanıtlaSil
  3. Geldiğin bu noktada dile getirdiğin düşüncelerin doğru olduğuna inanıyorum. Bu benim daha önce de dile getirdiğim "hayata karşı mücadele etme hayatın akışına göre kendini adapte et" ve "zaman her şeyi çözecektir" iki görüşü destekliyor. Yüksek sesle konuşma sıkıntısı bende de var. Kızım ve eşim kulaklarımdaki bir sorundan kaynaklandığını düşünüyorlar, zira ben sesimin yükseldiğini fark etmiyorum bile. Sakin ve sessiz konuşmayı becerebilen insanlara hayranım.

    Şu sıralar benim dışımda bazı sıkıntılar yaşıyorum ve bu yüzden eskisi kadar bloga zaman ayıramıyorum. Sıkıntılar, aksilikler geçici biliyorum, güzel şeylerin de geçici olduğunu bildiğim gibi. Daha dün akşam oğlum bir trafik kazası geçirdi. Hiç üzülmedim, sevindim. Geldiği yol virajlı, uçurumlu bir yoldu. Kaza yaptığı yer şehir girişi. Kullandığı araç dışında iki araç da hasar aldı. Öyle sevindim ki, havalara uçtum, kaza kötü bir şey ama kendisine hiçbir zarar gelmedi. Bonus olarak kullandığı araç bana aitti ve kaskosu vardı. Bu işin bana hediyesi sevincimin yanında fırsatçı bir taksiciye ödediğim 100 TL ücretti. Kendimi öyle şanslı hissettim ki... Düşünmek dahi istemediğim, çok daha kötü bir durumla karşılaşabilirdim. İşte böyle... Umarım hayat mümkün olduğunca güzel şeyler getirir beraberinde:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok geçmiş olsun. Oğlunuza bir şey olmamış, can kaybı yok. Gerisini boşverip çok şükür diyelim. Can sağ olduktan sonra her şey gelip geçer, unutulur. Çok daha büyük bir felaketin önüne geçen küçük bir felaket olmuş belki de. Tez vakitte tüm sıkıntılarınızın son bulmasını dilerim. Buradayım. Ne zaman isterseniz dertleşmeye hazırım Mr. Kaplan.

      Sil
    2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

      Sil
    3. Tekrar tekrar geçmiş olsun Mr. Kaplan. Tahmin etmiştim böyle bir şey olduğunu. Endişelerinizi az çok tahmin edebiliyorum. Evlat sevgisi ve onlara dair duyulan kaygılar ömür boyu sürecek şeyler. Ne kadar büyürlerse büyüsünler bizim gözümüzde hep küçük kalıyorlar. Kardeşim benim ilk göz ağrım, aramızda 13 yaş var. O şimdi 22 yaşında ama gözümde hâlâ dünkü çocuk işte. Koca koca adamlar, kadınlar bile olsalar gözümüz yolda, aklımız hep onlarda oluyor/olacak. Dilerim evlatlarımızın mutlu oldukları günleri görelim her daim :)

      Sil
  4. heey bloguna girince bu yazın geliyor, bir aydır yazmıyon sanıyom ben de, yazmışsın ayol, gelcam okumaya :) bir de, bir öyküm vardı sevdiğin, epik fantastik, eitha adlı öykü, bilmiyom izledin mi, altı bölüm oldu, kelime oyunu başlığında eitha 1, eitha 2 filan diye gidiyor :)

    YanıtlaSil

*Beni Bekleme Kaptan

Pazartesi günü Rize'ye gidip bel ve boyun MR'ı çekildim. Belimde fıtığın yeri yine dolu; ya fıtık tekrarlamış ya da ödem varmış. Boy...