Çarşamba, Haziran 16, 2010

"Lying on the Couch" by Irvin Yalom


Yanılmıyorsam lise sondaydım ve herkesin elinde bir Irvin Yalom kitabı vardı. O zaman pek ilgimi çekmemişti. Zaten psikiyatrist ve psikologlarla fazlasıyla içli dışlı olduğumdan bu durumu ve psikoterapi mevzusunu bir kitaptan okumaya pek ihtiyacım yok diye düşünüyordum.

Yıllar sonra
Divan'ı ev arkadaşımın kitaplığında görünce alıp göz atmak istedim. Kitabı bir kez elime alınca da ne zaman başladım, ne zaman sonuna geldim pek anlamadım.

Kitap, oldukça deneyimli ve saygın bir psikoterapist olan Seymour Trotter'ın bir hastasıyla girdiği cinsel ilişkinin incelenmeye alınmasıyla başlıyor. Seymour, tüm ayrıntıları genç doktor Ernest Lash'e anlatıyor ve incelemenin sonunda Seymour meslekten men cezası alıyor. Kitabın ilerleyen bölümleri ise Ernest Lash'in kendi psikoanalistiyle ve hastalarıyla ilişkileri etrafında yoğunlaşıyor.

Kitabın orjinal ismi çok manidar. İngilizce'de "yalan söylemek" ve "uzanmak" fiillerinin aynı şekilde yazılması sayesinde, "Lying on the Couch" aynı anda hem terapi esnasında divanda uzanan kişiye hem de onun yalanlarına gönderme yapıyor ki ben bu kelime oyunlarına bayılıyorum. İngilizce bu konuda çok zengin bir dil. Keşke Türkçe'de de benzer kelime oyunlarını yapmak bu kadar kolay olsa.

Divanda yalan söyleyen karakterlere gelince, kitabı ilginç kılan şeyin bu karakterlerin varlığı olduğu söylenebilir. Kitabın iki terapisti de hastalarının yalanlarına hiç kuşku duymadan inanıyor. Hem deneyimli ve kendinden son derece emin Marshal Streider, hem de terapisini tam bir dürüstlük ve açıklık üzerine temellendirmeye çalışan Ernest Lash, inkar edilemez şekilde hastalarının oyununa geliyor. Ki bu durumda zaten kitabın temel aldığı ironilerden birisi.

Kitap, okuyucuyu hasta - terapist ilişkisinin mahremiyeti, samimiyet seviyesi ve sınırlar üzerine düşünmeye sevkediyor. Kitap, Ernest'ın "güçlü erotik aktarım" olarak nitelendirdiği hasta ve terapist arasındaki cinsel fantazileri de gözler önüne seriyor.

Kitaptan kendi adımıza faydalanabileceğimiz birçok şey öğrenmek mümkün. Hiçbir durumun gerçekten içinden çıkılamayacak kadar kötü olmadığı ve intikam almaya çalışmak yerine öfkemizden kurtulup kendi yaralarımızı iyileştirmeye çalışmamız gerektiği en açık iletiler.

Bir dahaki kitap incelemesinin konusu sanırım "Nietzche Ağladığında" olacak:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...