Pazar, Mart 24, 2019

Yıllar Sonra... (Yeni Öykü 1. Bölüm)

           Mutlak bir yok oluşun eşiğinde olduğum şu günlerde geriye dönüp baktığımda gördüklerimden memnun olduğumu söyleyemem asla. Boşa harcanmış bir hayat var ardımda. Yapabileceklerimin sonsuzluğuna karşın yaptıklarımın sınırlılığı kemiriyor tüm benliğimi. En başa dönüp yeniden başlayabilsem bile bazı şeyleri değiştirebileceğimi sanmıyorum.

              Henüz on yaşlarındaydım içimdeki potansiyeli keşfettiğimde. Ama bu keşif beni kamçılamak yerine vazgeçişlere sürükledi ömrüm boyunca. Zihnimde inanılmaz bir işlem kapasitesi ile, bu kapasitesiyi hiç kullanamayacağım bir hayata hapsolmuştum. Ne yaparsam yapayım belirli dezavantajlarla başladığım bu hayatta potansiyelimi gerçekleştirerek olmam gereken avantajlı konuma geçemeyecektim. Dış kaynaklı engelleri aşamadığım sürece hep geride kalacaktım. Bu geride kalış birçoğunuza göre çok ilerde olmaktı ama benim için dayanılmaz bir eksiklik hissi yaratıyordu.

            Ortaokul yıllarımda hiç çaba harcamadan başarılı bir öğrenci olup okulu dereceyle bitirmiştim. Lisede üst seviye bir okula gitmek yerine orta seviye bir okulda karar kıldım. En üste dahi çıksam mevcut koşullar için gidebileceğim nokta sınırlıydı. Lise yıllarım bir iki ufak atılım dışında oldukça sıradandı. Hatta normal hayata uyum sağlamak için terapiste gitmeye o yıllarda başladım. O günlerde durumumu daha çok sorguladığımı hatırlıyorum. 

                     Lise yıllarım geride kaldığında hissettiğim en kuvvetli şey büyük bir rahatlama olmuştu. Çünkü artık beni anlamak bir yana içimde taşıdığım potansiyelin milyonda birini bile anlayamayacak zihinlerle aynı mekanlara hapsolmak zorunda değildim. İlk kez bir parça özgürlük hisseder gibi oldum ama çok da uzun sürmedi. İş birliği yapabileceğim diğer potansiyellere ulaşamadıkça dünyanın işleyişi karşısında hiç şansım yoktu. Bir süre kendim gibi olanları aradım ama bu çabam nafile çıktı. Çevremdeki herkes "normal"di. Benimse zihnimde her saniye milyonlarca yeni sayfa açılıyor, çeşit çeşit bilgiler, hayaller, sorular, sorunlar, monologlar hiç durmadan akıyordu. Odaklanmak çok zordu.

                İçimdeki sesleri izole edip her defasında sadece birine odaklanmayı çözmem uzun zaman aldı. Bunu yaptığımda sorduğum her soruya cevap alabileceğimi keşfettim. Ama her zaman cevapları duyabilecek kadar "ari" olamıyordum ve bu durum hâlâ en büyük sorunum olmaya devam ediyor. İçimdeki öfkeye yenildiğim ya da sorduğum sorunun cevabının işime gelmeyeceğini bildiğim zamanlarda sesler birbirine karışıyor, tam bir kaos hüküm sürüyordu zihnimde. Yıllar içinde karşılaştığım düzinelerce sorunu bir şekilde çözüp atlattım. Oysa en büyük sorunu çözemiyordum. İçimden taşan bu potansiyeli anlatmalı, paylaşmalı, başkalarıyla birleştirip büyütmeliydim ama  olmuyordu işte.

         Üniversitenin bende yarattığı hayal kırıklığı hissi çok tahmin edilebilir ama kolay hazmedilemez türdendi. Profesörlerin basma kalıp dersleri, sordukları soruların vasatlığı ve bekledikleri cevap dışında her şeyi yanlış olarak itham eden şişirilmiş egoları... Üniversite, ufkumuzu açmak yerine at gözlüklerimizi iyice sıkmaya ayarlı bir tımarhane gibiydi adeta. Bittiğinde ben de bitmek üzereydim. Hayata ve diğer potansiyellere dair umutlarım tükenmek üzereydi. İçimdeki sese odaklanıp ne yapmam gerektiğini anlamaya çalıştığım o yıllarda felaketler hep üst üste geldi. Bir süre fani hayatımın günlük sorunları ile boğuşmaktan varoluşsal problemimden uzaklaştım. O dönem kullandığım ağır ilaçlar zihnimi uyuşturuyor, sesleri duyulmaz kılıyordu.

         1,5 yıllık bir terapi ve tedavi süreci sonrasında tekrar içime odaklandım ve doğru sesi yakalamaya çalıştım.  İleri gidemedikçe geri çekilmeye başladım. Yapabileceklerimi biliyor olmak yapmak için uğraşmamın önüne geçiyordu. Çevremdekiler anlam veremiyordu. Kimine göre maymun iştahlıydım, kimine göre zoru görünce kaçıyordum. Oysa ikisi de değildi geri çekilme nedenim. Ben başladığım anda sonun ne olacağını biliyordum ve bildiğim bir sonu yaşamak için yolun hepsini yürümeye katlanamıyordum. Bana bilinmedik yollar, gidilmedik yerler, denenmedik metodlar gerekiyordu. 

                Sonunda tamamen içe kapandığım bir dönem oldu. Her şeyi olduğu gibi bırakıp kendimi dış dünyaya kapattım. Sadece içimdeki seslerle konuşuyor ve istediğim her cevaba ulaşıyordum. Tabi ki kolay değildi. bazen doğru soruları sormak doğru sese odaklanmak günler alıyordu. Zihnimde açılan binlerce pencerenin içinde aradığım cevabı buldum sonunda. Oradaydılar! Benim gibi olan bir çok potansiyel tam gözümün önündeydi! Bunca nasıl göremediğimi düşünürken cevap birden belirdi zihnimde. Yeterince istememiştim bulmayı.

         Hedefe bir kez kilitlenince gerisi çorap söküğü gibi geldi. Zihnimde bulduğum diğer potansiyellere gerçek dünyada ulaşmak için kat etmem gereken uzun bir yol vardı. Yeni bir yaşam amacı edinmiştim. Diğer potansiyelleri araştırdıkça onların hayata benimkisi gibi dezavantajlarla başlamadığını, bu yüzden içlerindeki potansiyeli çok erken yaşlarda kullanmaya başlayarak benim takıldığım engellere hiç takılmadan ilerlediklerini gördüm. Onların radarına girmek, onlara ulaşabilmek için çok çabalamam gerekiyordu. Nereden başlayacağıma karar vermek için içimdeki seslere başvurdum. 


      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kısacık da olsa gitmek...

Gittim. Döndüm. Bugün kısacık bir doğa gezisi yaptık sonunda. Sonbaharın renklerini ucundan yakaladık. Gittiğimiz mekanın adı "Odun Ate...