Çarşamba, Mayıs 31, 2023

Dur, Bak, Gör ve Gülümse #2 - İleri Bak ve Gülümse

Olan oldu, biten bitti.

Şimdi olmayanlar yerine, yapamadıklarımız yerine tam şu dakika itibari ile yapabileceklerimize odaklanalım. Misal dünyayı mı gezip görmek istiyoruz, yakınlardan başlayalım. Komşu şehrimizi gezelim. Daha kendi yaşadığı şehrin dışına hiç çıkmadan dünyayı gezme hayali kuran çok kişi olduğuna eminim. Değişik sporlar mı denemek istiyoruz, çok uzağa gitmeden yapabileceklerimizle başlayalım. Misal iki raket bir topla oynanan badmintonı deneyelim. Öyle tenis kortuna falan da gerek yok, bahçede hatta sokakta bile oynanabiliyor. Gerekli malzemeler için şuraya link bırakayım: 

1. Çocuklar için  

2. Yetişkinler için

Bir müzik aleti çalmak istiyorsanız internet artık ücretsiz videolarla dolu. İstediğiniz enstrümanı seçip geçin ekran karşısına. "Ah gitar çalmayı çok istedim ama hiç imkanım olmadı" diye ahlayıp vahlamaktansa her gün pratik yaparak 3-5 ayda belli başlı şarkıları çalar hâle gelebilirsiniz. Ama öyle 2 video izledim hemen şakır şakır çalacağım sanmayın. O kadar da kolay değil, çalışmanız lazım.

Zamanında olmadı, okuyamadım, öğrenemedim, deneyemedim dediğiniz ne varsa artık parmaklarınızın ucunda. 2. üniversite seçenekleri ve uzaktan eğitim veren üniversiteler, dünyanın dört bir yanından ücretsiz kurslar bulabileceğiniz siteler mevcut. Hiç olmadı girin youtube'a orda bile her şeyi kademe kademe öğreten ücretsiz ders videoları var. En bilinen eğitim sitelerini buraya bırakıyorum:

Udemy FutureLearn - Coursera - Khan Academy

Bunlar dışında bir sürü üniversite ücretsiz online dersler veriyor, onlara da bakılabilir.

Ücretli kurslar gözünüzü korkutmasın bir sürü ücretsiz kurs da var. E bunlar hep İngilizce, ben İngilizce bilmiyorum ki diyorsan şöyle alayım seni:

Özer Kiraz ile İngilizce  - English with Ronnie - Cambly Blog 

Kendiniz de bir sürü kaynak bulabilirsiniz. Tek gereken sabırlı olmanız ve düzenli çalışmanız.

ChatGPT gibi yapay zeka uygulamalarını da unutmamak gerek. Aklınıza gelen her şeyi sorup öğrenebilir, kişisel gelişim hedefleriniz paylaşarak size bir yol haritası çıkarmasını isteyebilirsiniz. Bunun dışında da aklınıza gelen her şey için ChatGPT'den yardım almak mümkün. 

Ben az önce ChatGPT'den arabayla çıkacağımız yaz tatilimizi planlamasını istedim. O da başka bir yazının konusu olsun :)


Sezen Aksu - Ben de Yoluma Giderim

Cuma, Mayıs 26, 2023

Dur, Bak, Gör ve Gülümse #1

Az önce Handan'ın yazısına bıraktığım yorumun bir kısmını buraya da yazmak istedim çünkü eminim hepimiz zaman zaman hayatımıza bakıp boşa geçip gitmiş gibi düşünüyoruz. İşte öyle anlarda, ihtiyacım olduğunda dönüp bakmak, kendime hatırlatmak ve kendimi hırpalamaktan vazgeçmek için yazıyorım.

"... Hayatın illa ki büyük büyük (???) şeyler başarılacak bir şey olması gerektiği fikrine neden kapılıyoruz acaba hepimiz? Neden kendimizi hırpalamayı bu kadar çok seviyoruz. Bence yaşamanın tek amacı var o da "Yaşamak". Yani bir şey başarmak için yaşamak değil; sadece yaşamak, deneyimlemek, mutlu olmak ve mutlu etmek. Gerisi teferruat.

Tabi ki gerçekleşmeyen hayallerimiz olunca boşuna yaşamışız, boşuna yaşıyormuşuz gibi geliyor ama aslında öyle değil. Kendi hayatımızın içini dolduran da boşaltan da biziz. Bardağa nasıl baktığımıza göre değişiyor gerçekten de işler :) ..."

Genelde mutlu olduğumuz, sevdiğimiz, sevildiğimiz, sevdiklerimizle paylaştığımız en güzel anları unutup sürekli yapamadıklarımıza odaklanıyoruz nedense. Oysa geriye dönüp şöyle bir arama yapsak kişisel hafızamızda: "Gerçekten çok çok çok mutlu olduğum anlar". Kim bilir ne kadar çok ve ne kadar güzel anımız gelir aklımıza. Ama biz bunun yerine gerçekleştiremediklerimize odaklanıyoruz hep. Yetersizliklerimize, başarısızlıklarımıza, yanlış tercihlerimize, eksik kaldığımız alanlara, "Keşke şöyle yapsaydım"lara... Ne faydası var desem bir tane mantıklı ve geçerli fayda bulamazsınız söyleyecek. Evet iddialıyım. Geçmişe ya da mevcuda bakıp yapmadıklarımız, yapamadıklarımız için dertlenmekle hiçbir halt elde edemeyiz. Anca şimdiye kadar harcadığımız zamanın üstüne yeni kayıp dakikalar eklenmiş olur. 

Bugün durup geçmişe bakalım ve sadece yaptıklarımıza odaklanalım. 

Ben bakınca gördüklerim:

  • Çok zor bir aile hayatından sağ salim (travmaları saymazsak:)) çıktım.
  • Okudum.
  • Çalıştım. Para biriktirip kendi ayaklarım üzerinde durdum.
  • Satış danışmanlığından kabin memurluğuna; tercümanlıktan editörlüğe; sigortacılıktan mağaza müdürlüğüne bir sürü farklı iş denedim.
  • Aşık oldum, evlendim, anne oldum. Arada hamileyken formasyon ve ehliyet de aldım :))
  • Kardeşimi büyüttüm, okuttum, üniversite mezunu oluşunu gördüm.
  • KPSS'ye girip ilk seferde atandım ve öğretmen oldum.
  • Akıl sağlığımı kaybedeceğimi düşündüğüm defalarca kez yardım alarak düştüğüm yerden kalktım.
  • 7 yıldır tüm olumsuzluklara rağmen her gün okuluma gidip her gün sıfırdan aynı enerjiyle bir şeyler öğretmeye çalışıyorum.
  • Çocuklar için ücretsiz atölyeler düzenleyen Kültür ve Sanat evinde gönüllü olarak çalışıyorum.
  • 10 yaşında, akıllı, derslerini severek takip eden, sorumluluk sahibi bir kız çocuğu büyüttüm; büyütüyorum; onunla büyüyorum.
  • Elimden geldikçe yeni yerler görmeye, başka şehirlere, başka ülkelere gitmeye çalışıyorum. Şimdiye kadar gezip gördüklerim Manisa, İzmir, İstanbul, İzmit, Zonguldak, Eskişehir, Kapadokya, Antalya, Muğla (Bodrum, Fethiye), Artvin, Rize, Erzurum, Hatay, Adana, Kıbrıs, Yunan Adaları, Batum, Tiflis.
  • Bisiklete biniyorum, araba kullanıyorum, dağlara yürüyorum, Mayıs'tan Kasım'a kadar yüzüyorum. 

Her şeyden önce ve hepsinden önemlisi SEVİYORUM ve SEVİLİYORUM. 

Tüm bunlardan sonra kalkıp da "Yaşamıyorum" ya da "Yaşamadım" dersem ayıp olmaz mı :D

Yaşıyorum ve farkına vardığım her an gülümsemeye çalışıyorum :)


Dipnot: Tabi ki benim de m.ktan günlerim vardı, var ve yine olacak. Bu yazının bir amacı da o günlerde geri dönüp okumak, hatırlamak ve şükredip gülümseyebilmek :)


Fotoğraf geçen hafta düzenlediğim İngilizce Turnuvasının ödül töreninden :)


Çarşamba, Mayıs 24, 2023

Tiflis Yolcusu Kalmasın!

Geçtiğimiz hafta sonu Tiflis turundaydım.


Tiflis'te ilk kare :)


Aslında Tiflis değil, orjinal haliyle Tbilisi desem daha doğru olacak galiba. Tbilisi, ılık su anlamına geliyor. Wikipedia şöyle anlatmış:

"Kentin Gürcüce adı Tbilisi'nin bir efsaneden geldiği kabul edilir. Bu efsaneye göre Tiflis, MÖ 5. yüzyılda ormanlarla kaplı bir yerdir. Bir gün Kral Vahtang Gorgasali ava çıkar. Aralıksız uçan sülünün peşine eğitilmiş atmacasını salar. Aradan zaman geçer, ne atmaca ne de sülün görünürde yoktur. Onları aramaya başlarlar ve kısa zaman sonra ikisini de sıcak suya düşmüş olarak bulurlar. Kral orayı çok beğenir ve bir kent kurmalarını buyurur. Kente, orada bulunan tbili (ılık) sudan dolayı Tbilisi adı verilir."


O meşhur Atmaca ve Sülün

Bahsi geçen hikayeden ve başka mitlerden esinlenerek yapılmış birçok heykel var şehirde. Şehrin tarihi oldukça uzun. Bazı kaynaklar MÖ 4. yüzyıla kadar uzandığını belirtirken bazı kaynaklar MS 4. yüzyıldan başlıyor. Şehrin her köşesinde tarihi bir kilise ya da heykel var. Biz gezinin ilk gününde teleferik ile Narikala'nın (Narin Qala = Küçük Kale) olduğu tepeye çıktık ve oradaki Kartlis Deda (Kartli'nin Annesi) heykelini gördük. Aslında heykel yakından değil uzak mesafeden görülecek bir eser. Kartli, eskiden İberya olarak bilinin bölgenin adı. Heykel, Gürcü ulusal karakterini sembolize etmesi için yapılmış; bir elinde, dost olarak gelenlere şarap sunmak için büyük bir kâse, diğer elinde, düşman olarak gelenlere karşı kullanmak için bir kılıç var. 


Metheki Kilisesi ve Kral Vahtang Gorgasali Heykeli


Narikala ve Kartlis Deda'nın olduğu tepeye çıkan teleferik







Narinkala'nın kapısı :)


Kartlis Deda arkamda duran şu dev abla :)) 
Yakınından çekmek mümkün değil çünkü ön tarafı uçurum gibi :(


Kartlis Deda'yı şehrin diğer ucundan da çekmeye çalıştım ama pek de başarılı olamamışım galiba :(
Daha net görmek isteyenleri şöyle alabilirim. 


Kartlis Deda heykeli, Ulusal Botanik Bahçesi ve Narinkala aynı tepedeler. Kalenin önünden merdivenlerle Eski Tbilisi denilen bölgeye iniliyor.  Eski Tbilisi'de geçirdiğimiz yarım günde ne yaptığımızı anlatabileceğimi pek sanmıyorum. Plansız programsız bir şekilde sokaklarda sürüklendik desem yeridir. Sürüklenirken yanından geçtiğimiz iki cami, bir şelale, hamamlar ve Aliyev parkını da gezmiş görmüş sayıldık. 



Pek benzemese de bu bina bir cami.


Şehir içi mini şelale :)


Kilitli Köprü


Bir diğer cami


Hamamlar


Aşk kilitleri <3 <3 <3


Heydar Aliyev Parkı 

Aliyev parkından sonra yanyana bir sürü cafenin olduğu bir sokakta mola verdik. Patates - pizza - bira üçlüsü ile keyif yaptıktan sonra hediyelik eşyalar satılan kapalı çarşının içinden hızlıca geçip otobüse bindik ve bit pazarına gittik. Lari - Lira paritesi yüzünden çoğu şeyin gereksiz pahalı olduğu pazarı pek çekici bulmadım. Neyse ki küçük bir grup oradan ayrılıp güzel şarap evine gittik. Gezinin keyifli anlarından biriydi benim için. 


Cafelerin olduğu çok güzel bir sokağın başlangıcı




Çok hızlı geçtiğimiz için pek bir şey anlamadığım yerlerden biri daha işte!


Gürcü kültüründe çok önemli bir yeri olan masa başı kadeh kaldırma görevini üstlenen kişi yani "Tamada" heykeli


Kura Nehri üzerindeki "Mshvidobis Khidi" yani  Barış Köprüsü


Bu heykel / anıtın adı "Drevo Zhizni" ama hikayesini bilmiyorum maalesef. 


Üst kat şık satış mağazası, alt kat daha rustik bir şarap mahzeni





Şarap evinden çıkınca tur grubunun yanına dönüp otobüsle Gürcistan'ın en büyük kilisesi olan Kutsal Teslis Katedrali'ne gittik. Gerçekten devasa bir kilise ve şehrin dört bir yanından görülüyor. Sameba Kilisesi de denilen bu kilisenin toplam alanına bakınca dünyadaki en büyük dini yapılardan biri olduğunu tahmin etmek çok da zor değil. Kilise 1995 - 2004 yılları arasında inşa edilmiş yeni bir kilise ama şimdiden şehrin simgelerinden biri hâline gelmiş.


Şehrin her yanından görüldüğünü söylemiş miydim :D

Sameba - Kutsal Teslis Katedrali







Kiliseden sonra otele giderken Tbilisi'n en ünlü caddelerinden biri olan Rustaveli Bulvarı'ndan geçtik. Normalde gezi programına göre bu caddeyi yaya olarak gezecektik ve bize serbest zaman verilecekti ama program sarktı, restorana geç kalırız diyerek zaman verilmedi. Bir de yine Eski Tbilisi'nin simgelerinden biri sayılan Kukla Tiyatrosu Saat Kulesi'ni görmeye de götürülmedik. Gezinin en gıcık olduğum kısmı bu oldu. Taksim'e gidip İstiklal Caddesi'ni, Ankara'ya gidip Kızılay Caddesi'ni gezmemek, Paris'e gidip Eiffel Kulesi'ni görmemek gibi bir şeydi :(

Akşam yemeği için Gürcü geceleri düzenleyen bir restoran ile anlaşılmış; ücret kişi başı 35 Dolar ya da 90 Lari ve alkol dahil değil. Giden arkadaşlardan bir kadeh Gürcü şarabı için 50 Lari istenmiş ki şarap evinde en kaliteli şarapların şişesi 43 Lari'ydi. Biz 3 arkadaş Gürcü gecesini es geçip Tbilis gecelerini keşfe çıktık. Fabrika Tbilisi denilen bir yere gittik. Yanyana cafe-pubların olduğu bir alan. Yağmur yağmasa tüm gece kalabilirdik ama açık alanda olduğumuz için ayrılmak zorunda kaldık. Şehir merkezinde gezip ufak tefek hediyelik alışverişi yaptık sonra da oturup tatlı yedik. Tatlı da öncesinde Fabrika'da yediklerimiz de çok lezzetliydi :) 



Tur rehberimiz otele dönmek için taksicilerle mutlaka pazarlık yapmamızı, genç şöforü olan Toyata Priusları tercih etmemizi ve en fazla 15 Lari ödememizi söylemişti ama tez canlı arkadaşımız çevirdiğimiz ikinci taksiye binmekte ısrar etti. Taksiye değil rollercoastera binmiş gibiydik; adam oteli bulamayıp bizi en az 45dk aynı yollarda döndürüp durdu. Tek kelime Türkçe ve İngilizce bilmediği için iletişim kuramadık. En sonunda otelin kartını gösterip oteli arattık ve ordan yolu tarif ettiler. Toplamda kaç kez kazanın kıyısından döndük bilemiyorum. İndiğimizde yeri öpesim geldi. Odaya çıkıp kendimi yatağa zor attım. Kütük gibi hiç kımıldamadan uyumuşum. Sabah oda arkadaşım hafif bir korkuyla "Abla, iyi misin?" diyerek uyandırdı. 

Gezinin ikinci ve son gününde Mtsheta'ya gittik. Orda Svetitshoveli Katedrali'ni ziyaret ettik. Bu katedral, Sameba Katedrali'nden sonra gelen 2. büyük kiliseymiş ve UNESCO Dünya mirası listesine alınmış. Katedralin bahçesindeki haç bir Nino Haçı. Azize Nino'nun; Kapadokya'da doğmuş, bir dönem Kudüs'te yaşamış ve gördüğü bir rüya üzerine Gürcistan'a gelerek Gürcistan'ın Paganlıktan Hristiyanlığa geçişine öncülük yapmış bir azize olduğu söyleniyor. Nino Haçı, aslında asma ağacından yapılmış bir asa; Nino asayı saçından bir tutamla bağlayarak haça dönüştürmüş. Mtsheta ve katedral görülmeye değer.












Mtsheta'dan sonra Gori'deki Stalin Müzesi'ne gittik. Müzenin bahçesindeki yeşil tren Stalin'in kişisel treniymiş. Gori küçük bir kasaba gibi ve her ne kadar Stalin'in doğduğu yer olsa da müze binası böyle bir yer için aşırı görkemli geldi bana. 





Müze ziyareti ile turumuzun Tbilisi ayağı sona erdi ve Batum'a gitmek üzere yola çıktık. Yolda küçük bir yemek molası verip akşam 6 gibi Batum'a vardık. 1 saatlik serbest zamanımızı meydanda biraz gezip bir şeyler içerek harcadık. Sarp sınır kapısından geçerken tabi ki Duty Free Shop'a uğrayıp alışveriş yaptık. Türk tarafındaki duty freede 12,5 Euro olan Martini Bianco, Gürcü tarafında sadece 9 Euro olunca 2 şişeden toplamda 7 Euro kâr etmiş olarak mutlu mesut eve döndüm :))



Tüm gezi boyunca 110 Lari, 30 Euro ve 230 TL harcadım. Tur ücreti (yol, konaklama ve iki kahvaltı dahil) 1750 TL'ydi. Kısacası Tiflis gezisi toplamda 3500 TL'ye mal oldu ki yediğim-içtiğim ve aldığım şeyleri düşününce bence oldukça iyi bir fiyat :D

Bir dahaki macerada görüşmek dileğiyle, 

*Beni özleyin anacım :)))

*Kaçıranlar için bkz. Olacak O Kadar


Dipnot: Buraya kadar okuyanları sabırlarından dolayı tebrik edip teşekkür ediyorum :) Yazıdaki bilgilerin bir kısmını Wikipedia'dan faydalanarak yazdım çünkü tur rehberimiz biraz üstünkörü anlatıp geçti. Fotoğraflar kapalı hava ve acele edişim yüzümden pek iyi değil ama hatırası kalsın diye ekledim yine de.

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...