Pazar, Eylül 29, 2024

Beynime Kapatma Düğmesi İstiyorum!

Uyutmuyor beni beynim! Durmak bilmiyor arkadaş! Sürekli kendi kendine yeni sekmeler açan virüslü bilgisayar gibi..

Dün tüm gece sağdan sola, soldan sağa döndüm; bir sekmeyi kapattım, bir başkası açıldı yerine. O kadar yoruldum ki sabahın köründe kalkıp mutfağa attım kendimi. Önce mutfağı temizledim, sonra kek yaptım, sonra Arya'nın öğle aralarında yemesi için bir haftalık sandviç hazırladım. Yetmedi taze fasulye ayıkladım, semizotlarını suya bastım, kahvaltı için yumurta haşladım. Taze fasulyeyi ocağa koydum ama tüp bitmiş. Balkondan piknik tüpü alıp onda pişirdim. Semizotlarını sudan çıkarıp tek tek ayıklayıp kurutup beze sarıp dolaba kaldırdım. Tüm bunları yaparken kulaklık takıp bangır bangır müzik açtım ki salak beynim az da olsa uyuşsun.

Günün geri kalanında beynimi Kore dizisi izleyerek uyuşturmaya çalıştım. Şu anda da öyle yapmaya devam ediyorum. Ama işi sağlama almak için bir de elma-vodka ekledim denkleme. Umarım işe yarayacak ve bebekler gibi uyuyacağım.

Pazar, Eylül 22, 2024

Sonbahar, Eylül, Okul...

Son 5 senedir içimde usul usul bir aşk besliyorum sonbahara karşı. Sonbahar gelince kendimle hesaplaşıyorum ve kabulleniyorum. Hava serinledikçe ben de sakinleşiyorum, hüzünleniyorum... sonunda huzur buluyorum.

Bu sonbahara bedbaht halde başladığımı söylemek istemezdim ama kendimden saklayamıyorum artık. Öyle değilmiş gibi davranmaya çalışırken çok yoruluyorum. Eylül'ün başında, seminer haftasında yeni bir doktora gittim. Doktor tüm açık sözlülüğü ile pat diye geçtiğimiz Ocak ayında yapılan fıtık ameliyatımın tamamen başarısız olduğunu, üstüne de o bölgede çok yoğun ödem oluştuğunu söyledi. 3 gün üst üste vurulacak kortizon iğneleri verdi ve beni nokta atışı denilen bir tedavi için Kaçkar Devlet Hastanesi'ndeki bir doktora yönlendirdi. O tedavi de işe yaramazsa yeşil reçeteli ilaçlara başlamamız gerektiğini söyledi. Henüz gitmedim o doktora. Çünkü artık umut besleyemiyorum.

Fıtık sürecimde 4 farklı doktora gittim; her türlü ilaç ve iğneyi kullandım, algoloji bölümünde 2 seans epidural enjeksiyon yaptırdım, defalarca kez manuel terapi ve fizik tedaviye gittim. Yetmedi, daha önce ameliyat olup iyileşenlerden umutlanarak son çare diye ameliyat oldum. Hiçbiri işe yaramadı. Bu gidişe bakınca nokta atışı tedavisinin de işe yaramama ihtimali yüksek. İşe yarasa bile 2 ay sonra eski haline dönmeyeceğinin garantisi yok. Keza geçen yaz yaptıran arkadaşıma öyle olmuş. İşlem için telefonla bilgi istediğimde "min. 100bin ama durumunuza göre fiyat artabilir" dediler. Bilsem ki işe yarayacak 100 değil 500 de vereceğim ama işte umudum yok. Yine de 15 tatilde İstanbul'a gidip şansımı denemeyi düşünüyorum.

Her saniye acı içindeyim. Gece uykum uyku değil, acı içinde sağdan sola dönerken sabahı sabah ediyorum. Otursam da, yatsam da, yürüsem de değişmiyor. Sadece klinik pilates yaptığımda 1-2 saatlik bir rahatlama oluyor sonrası yine acı. Tek başıma ne temizlik, ne yemek yapabiliyorum, hatta yataktan bile kalkamıyorum çoğu gün tek başıma. Bazen koridorda çığlık atarak duvarlara yaslanıyorum Evrim koşup gelene dek düşmemek için. Evrim'e de ayrı üzülüyorum. 38 yaşında böyleyim, yaşarsak 48'de 58'de kim bilir nasıl olacağım. Boşanalım diyorum; kabul etmiyor. Neymiş; iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta diye söz vermişiz!.. Offfff ne yapacağımı bilemiyorum...

Bu yıl okulda çok zorlanıyorum. Okul aynı bahçede iki farklı binadan oluşuyor. Ana bina 3, ek bina 4 katlı. Öğretmenler odası ana binada 1. katta, benim derslerim hep ek binada. Her gün defalarca kez merdiven inip çıkmam gerekiyor. 3 günüm yarım, idare ediyorum ama Perşembe ve Cuma tam gün. Hafta bitmeden ben tükeniyorum. İlk hafta nöbet günümde çektiğim acıyı anlatamam. Bu hafta dilekçe yazarak nöbet görevinden muaf olmayı talep ettim. Kabul edildi. Klinik pilatesle az da olsa güçlenirsem bir nebze kolaylaşır okul diye diye kendimi avutmaya çalışıyorum.

Offff çok çaresiz hissediyorum kendimi her saniye hissettiğim bu acı karşısında... 

Güya sonbahar güzellemesi yazacaktım. Neye niyet, neye kısmet...

Her şeye rağmen sonbahar güzel...

Salı, Eylül 17, 2024

*Bir Garip Sevda

Nasıl çarpıyordu kalbi delicesine... İşte oradaydı! Sokağın karşısındaki lambanın altında duran şu arabanın içinde, "Gel" demesini bekliyordu.

Gel demek zordu. Dese bile gelen kalmayacak, gidecekti. Bu oyunun kuralları en başında açık açık yazılıp çizilmişti. Gelme demek mi daha zordu yoksa gel deyip de sonra gidenin arkasından bakmak mı karar veremiyordu. Kalbini dinlese "Gel" derdi ama kalbini dinleyecek hâli kalmamıştı kulaklarıyla duyduklarından sonra. 

Keşke bir kulağından girip diğerinden çıksaydı acı gerçek. Oysa kağıt kesiği gibi ince bir yara açmış, usul usul içine akmış, tam kalbine saplanmıştı gerçek: Aşk değildi bu; adı yoktu, sanı zaten hiç olmamalıydı.

Keşke o gece "Gel diyemem" dediği gibi sonraları da karşı koyabilseydi Sevda bu adsız sansız işgale. Gücü yetmedi Sevda'nın. Gelen, gitmeyi bilmedi. Sevda'nın kağıt kesiği hiç iyileşmedi. Kalbindeki hançeri yerinden söküp almayı göze alamadı Sevda. Yarasını sarıp kapatamayacaktı. Oluk oluk kanamaktansa varsın sızım sızım sızlasın kalbim diyordu. Öyle de oldu. 

Yavaş yavaş öldü Sevda. Eridi, bitti, küle döndü. Aşk değildi; adı da sanı da bilinmedi. 


*Tam bi hikaye değil ama bu satırları canım arkadaşım Derya'ya ithaf ediyorum. Epeydir bişeyler karalamıyordum, Derya yazsana deyince yukarıdaki satırlar çıktı elimden :) 

Pazar, Eylül 08, 2024

Eylül... Yeni Yıl...

Daha önce de yazdım; benim için yeni yıl Eyül'de başlıyor. 2 Eylül'den itibaren öğretmenlerin yeni dönem mesaisi başladı; yarın da öğrenciler için yeni eğitim-öğretim yılı başlıyor. 

Son 3-4 saatimi evrak işleri ile geçirdim. Hepsi o kadar boş ve o kadar kağıt israfı ki anlatamam. Sırf prosedür gereği yapılan ama sene boyunca bir kez bile dönüp bakmayacağım evraklar... Her şey tamam da bir bu evraklar olmazsa olmaz sanki! Düzeltilecek o kadar sorun, eğitim adına atılacak o kadar adım varken müfettişler gelecek, kontrol edecek diye bir sürü evrak işine boğulmak... Öğretmenin işi bu olmamalı ama işte ne diyeyim...

Bu yıl 6.sınıf rehber öğretmeniyim, Arya da 6.sınıfa geçti ama ikimiz farklı okullardayız. Bir okulun öğretmeni ve başka bir okulun velisi olarak deneyimlerim birbirinden çok farklı. Arya'nın okulu bazı okullarda uygulanan ağırlıklı yabancı dil sistemi ile eğitim veriyor; biz normal müfredatı uyguluyoruz. Aynı ilçedeki iki devlet okulunda birbirinden bu kadar farklı iki sistem uygulanması iyi mi kötü mü bilemiyorum. 8. sınıf olduklarında her iki okulun öğrencisi de liseye geçmek için aynı sınava girecek. Hoş o sınav da başlı başına ayrı bir tartışma konusu... 

Neyse...

Okul öncesi son hafta sonumuzu mümkün olduğunca iyi değerlendirmeye çalıştık: Dün dereye gittik; bugün kahvaltı, okul alışverişi ve yemek hazırlığı ile geçti. Fiziki koşullar olarak hazırız ama ben psikolojik olarak tam hazır hissetmiyorum kendimi. Tabi ki yapacak bir şey yok; yarın sabah kalkıp hazırlanıp öğrencilerimin karşısına geçeceğim ve muhtemelen hazır olmama halim bitip gidecek :) 

Bu yıl 6. ve 7. sınıfların dersine gireceğim ve haftalık 22 saat dersim var. 2 saat de destek eğitim alabilirim. Bu yıl sınıf dışında da öğrenme ortamları yaratmayı, öğrencilerin iyi ve duyarlı birer birey olarak yetişmelerine katkıda bulunmak için doğru destek noktaları oluşturmayı hedefliyorum. Somut planlarım olduğu gibi henüz somutlaştıramadığım hayallerim de var. İlerleyen günlerde paylaşırım umarım.



"Okul her yerdedir!"


Tüm meslektaşlarıma, öğrencilere ve velilere güzel bir eğitim-öğretim yılı diliyorum.

Bakalım bu yıl neler bekliyor bizi :)

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...