Evi şu an gerçekten mok götürüyor :(
1 saat sonra dersim var ama dersim olmasa da evi temizlemedim çünkü hiiiiiiç istemiyorum. Şu an sadece tv karşısında boş boş yatmak istiyorum.
Offf kalkıp giyinmek ve okula gitmek zor zorundayım :(( Offff :(((
Just a cat telling tales
Evi şu an gerçekten mok götürüyor :(
1 saat sonra dersim var ama dersim olmasa da evi temizlemedim çünkü hiiiiiiç istemiyorum. Şu an sadece tv karşısında boş boş yatmak istiyorum.
Offf kalkıp giyinmek ve okula gitmek zor zorundayım :(( Offff :(((
Evrim'le Hayvan Çiftliği'ni dinliyoruz Stoytel'de. O kadar acayip hislerle dinliyoruz ki...
Napoleon nasıl manipülatif, gerçekleri nasıl çarpıtıyor; siyahı beyaz, beyazı nasıl siyah yapıyor... Ağzı iyi laf yapan Squealer (Cazgır diye çevrilmiş) aracılığıyla tüm hayvanları nasıl kandırıp mutlak kontrolü altında tutuyor... Dinlerken çıldırmamak işten değil.
Her şey o kadar tanıdık ki! Olan her şeyin suçlusu ya dış mihraklar ya da içerideki casuslar, hainler... Bir Stalinizm eleştirisi olarak değerlendirilen kitaptaki karakterlerin her biri aslında gerçek bir siyasi figürü temsil ediyor.
Daha önce de defalarca kez yazdığım üzere 1984 başucu kitaplarımdan biri. Şimdi Hayvan Çiftliği de hemen yanına eklendi. Orwell'in gerçekleri hikayeye çevirip anlatmaktaki ustalığına hayranım. 1984'te gazeteleri, basılı kaynakları, belgeleri değiştirerek gerçekleri, geçmişi, günü ve geleceği değiştiren diktatör kafası, Hayvan Çiftliği'nde de karşımıza çıkıyor. Hayvanlar kendi gözleriyle şahit oldukları gerçeklikten şüpheye düşürülüyor beyaz siyah, siyah da beyaz oluyor anlatılan yalanlarla.
Tarih tekerrürden ibaret misali yıllar önce (1945) yazılmış bu hikayeyi dinlerken, olaylar bize hiç de yabancı gelmiyor.
Spoiler vermeden neyi ne kadar anlatabilirim emin değilim. Ama özetle söylemek istediğim şey, Hayvan Çiftliği'nin mutlaka okunması/dinlenmesi gereken kitaplardan biri olduğu.
"Devamı haftaya..." Her bölüm sonunda bunu duymak iyiden iyiye hoşuma gitmeye başladı galiba :))
Tam şu an 47. bölümünü bitirdiğim Gaip'in sonunu çok merak ediyorum. Bakalım nasıl bitecek.
...
Zaman çok hızlı!
Okulun 8.haftası; yazılı haftası geldi bile. Geçen hafta dinleme ve konuşma sınavlarını yapmıştım; haftasonu yazılıları hazırladım, bugün de okulda çoğaltıp hazırladım.
7 - 17 Kasım ara tatil. Bir şeyler yapmak istiyorum ama Evrim pek hevesli değil. Şaşırdık mı? Hayır. Neyse buluruz ortak bir yol, uygun bir plan umarım.
...
Latte'ye yakala - getir oynamayı öğrettim. Oyuncağını atıyorum, koşup alıp geliyor. Benimle oyuncak için numaradan hırlaşıyor, vermeyecek gibi yapıp sonunda veriyor. Tekrar atıyorum, tekrar aynı çekişme. Nasıl hevesle koşup oynuyor görmeniz lazım :))
Sonunda cumartesi günü gittik Avlu restauranta :) Arya gelmek istemeyince çok da ısrar etmedim. Karı-koca başbaşa gitmiş olduk :)
Storytel'e sardım iyiden iyiye :)
Bu kez Şule Hocam'ın tavsiyesi ile Mahir Eriş'in kaleminden Beyti Engin'in seslendirdiği Gaip'i dinliyorum.
Bazı kelimeler, bazı cümleler, bazı tasvirler yer yer anlatılan durumlara göre biraz abartılı ama hikaye merak uyandırıcı. 20.bölüme geldim bile, toplam 52 bölüm var. Okula gidip gelirken ve Latte'yi yürüyüşe çıkardığımda dinliyorum ki o anlarda kitap okuyamayacağım için dinlemek şahane bir çözüm :)
Gaip'ten sonra Momemtos'un önerisi olan Rum Memet'i dinleyeceğim. Sonra da Sait Faik Abasıyanık'tan Şimdi Sevişme Vakti :)
Okul çıkışı spora gittim. Zar zor bitirip eve geldim. Latte'nin yüzü şişmiş, üstümü değiştirip duş bile almadan geldiğim gibi Latte'yi alıp zorla sürükleyerek veterinere götürdüm. Latte, veterinerin yerini biliyor, oraya gittiğimizi anlayınca tüm gücüyle ters istikamete gitmeye çalıştı. Neyse zorla gittik veterinere, arı sokmuş muhtemelen diye iğne yaptılar.
Önce arı sokmuş üstüne de iğne oldu; teselli edeyim diye yeni oyuncak alıp sahile götürdüm Latte kuzu(?!)sunu. Neşesi yerine gelene dek koşturduk oynadık. Hava buz, üşüdüm yoruldum. Eve gelince yarım saat sıcak duşun altında kaldım.
Şu an sadece Fındıklı'daki Avlu restauranta gitmek; soslu ciğer, Avlu spesiyal ve gavurdağ salatası söyleyip yanına da bi' küçük altın seri açmak istiyorum.
Ama...
Ama ya işte!
Evrim dershanede, Arya odasında, Latte mutfakta... Evrim eve gelince, saat kaç, ben zaten yorgunum diyecek; Arya gelmek istemeyecek, başka bir ilçeye gideceğimiz için evde yalnız kalması da beni huzursuz edecek; hadi bunu halletsek bu sefer de Latte'nin yürüyüşe çıkarılması gerekecek...
Şeytan diyor, bin arabaya git tek başına! Ama istediğim bu değil. Ben Evrim'le gitmek ve birlikte güzel vakit geçirmek istiyorum. Evrim de seve seve benimle gelsin, o da keyif alsın istiyorum. Eminim, "Bugün olmaz, çok istiyorsan cumartesi gidelim" diyecek. Cumartesi değil, şimdi gitmek istiyorum.
Tüm bencilliğimle tam şu anda gitmek istiyorum!
Ayyy içim şişti yeminle!
Vatan, Millet, Samatya'yı dinliyorum Storytel'den. Delirmemek işten değil!
Daha ilk bölümdeyim. Umarım korktuğum şey olmaz :(
Bu dinleme işi bu kez sardı beni galiba :) 2 günde 3. kitabı dinliyorum. Lucky'den sonra Anarşık'ı dinledim. Kitap İzmir'de, memleketimde, başlayıp Artvin, Şavşat'ta bitiyor ve hatta içinde Hopa bahsi bile geçiyor :) Yani doğduğum yerden başlayıp şu an yaşadığım yerde bitiyor hikaye :)
Kitap dinlemek, seslendiren iyiyse bir çeşit radyo tiyatrosu gibi :) Evrim de dinliyor benimle, o yokken dinlediğim kısımları da soruyor öğreniyor mutlaka :))
Şimdi balkonda oturdum, Latte ile birlikte dinleyeceğiz :) - derken karşıdan bir elektrikli biçiçi sesi gelmeye başladı :(
Evi şu an gerçekten mok götürüyor :( 1 saat sonra dersim var ama dersim olmasa da evi temizlemedim çünkü hiiiiiiç istemiyorum. Şu an sadece...