Pazartesi, Temmuz 05, 2010

Şevval Sam ve Hafiflik - Eti Form Reklamı


"benim formda olmaktan anladığım hafiflemiş yaşamak."
...
"hafif yiyorum, hafif hissediyorum, hayatı hafife alıyorum."

hayat deniz kıyısında, pofuduk koltukların üzerinde yaşanırsa hafiflemek, kendinle barışık yaşamak, "hayatı hafife almak" kolay olur tabi.

reklamı her izlediğimde ben de Şevval Sam gibi hayatı hafife almak, bembeyaz uçuşan elbisemle iskelede hoplayıp zıplamak istiyorum ama maalesef gerçek hayat reklamlardakine hiç benzemiyor.

tabi ki biliyorum reklamların amacı izleyiciye bir rüya sunmak, ürünü cazip kılmak ve o ürünü alanları o reklamdaki gibi hissedeceklerine inandırmak. ama bu reklamı izlediğimde hafiflemek şöyle dursun, olduğum yerde giderek ağırlaştığımı hissediyorum. sanki bir anda hareket etmemi engelleyen görünmez prangalar sarıyor ayaklarımı.

sıradan insanların günlük hayatları geliyor gözümün önüne. hergün aynı saatte kalkmak zorunda olan, şehirden uzaklaşmanın hayalden ibaret olduğu bir düzene mahkum, izni olmayan, izni olsa bile tatile gidecek ekonomik gücü olmayan sırdan insanlar için Eti Form ancak anlık bir hafiflik hissi sunabiliyorken Şevval Sam'ın böylesine hafif hisetmesi beni biraz çileden çıkarıyor sanırım.

tarafsız bir gözle bakıldığında reklam çok huzur verici bulunabilir. gerçekten o hafiflik hissini de yansıtıyor olabilir. bisikletle gezen, çocuklarla dokuz taş oynayan, fazlalıklarını takmayan, "hayatı hafife alan" bir Şevval Sam, mutluluk hissi bile veriyordur sanırım bir çok izleyiciye.

peki ben neden bu kadar tepki veriyorum sıradan bir reklama? sanırım tamamen kişisel farkındalıkla ilgili. içinde bulunduğum(uz) koşulların hiç de adil olmadığını bile bile dünyaya umursamaz gözlerle bakıp hayatı "hafife" alamıyorum maalesef.

ama alabilenlere lafım yok. hatta zaman zaman onları kıskanıyorum bile. Matrix'in en çok hoşuma giden repiliği durumu anlatıyor sanırım:

"Ignorance is bliss."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...