Pazar, Nisan 23, 2023

Öğrenmenin yaşı yok...

Neler öğreniyor insan şu hayatta!

Mesela ben geçen hafta ilk kez taze bakla pişirdim ve öğrendim ki baklaları yıkarken içine limon suyu ve bir kaşık un atmak gerekiyormuş kararmaması için. Limon tahmin edilebilir ama un şaşırttı beni.


Öğrendiğim yeni şeyler hayatı kolaylaştırıp zenginleştiriyor :) 

Bir süredir "göze batma"mayı, "görmezden gelinebilir" olmayı öğrenmeye çalışıyorum. Benim için biraz zor çünkü normalin bi' tık üstünde uzunum (1.78) ve her zaman yüksek sesle konuşuyorum. Sadece yüksek sesle konuşsam iyi bir de tanıdığım herkesle paldır küldür konuşuyorum maalesef. Her daim ordan oraya koşuşturan ve konuşan bir kadınım. Hâl böyle olunca görünmez olmak için epeyce çaba gerekiyor.

Önce konuşmayı, daha doğrusu etrafımdaki her mevzuya atlamayı bırakmakla başladım değişmeye. Artık düşünüp çok gerekliyse konuşuyorum. Kimin için gerekliyse o konuşup halletsin. Sonra ordan oraya koşuşturmayı, işim olmadığı halde sağa sola bakıp bir şeyleri organize etmeyi bıraktım. Kimin işiyse o düşünsün.

Birebir bana hitaben konuşan olmadıkça, birebir benim sorumluluğumda bir iş olmadıkça ya da şahsen fikrim sorulmadıkça, benden yardım istenilmedikçe hiçbir konuşmaya ya da işe müdahil olmuyorum bir süredir.

Gün içinde yüksek sesle konuştuğumu fark ettiğimde durup sesimi kontrol etmeye çalışıyorum. İstemsizce göze batmama sebep olacak kıyafetler yerine daha pastel tonlarda ve mümkünse ton sür ton giyinmeye çalışıyorum. Midi ve maxi etekler giderek daha çok hoşuma gidiyor. Kıvırcık kabarık saçlarımı eskiye nazaran daha çok topluyorum. 

Görmezden gelinebilir olmaya çalışırken sadeleşmeyi öğreniyorum aslında. Zırt pırt çıkan pop up reklamlar gibi herkesin gözüne batmaya hiç gerek yok. "Herkes beni görsün/duysun/sevsin" der gibi tam ortada gökkuşağı gibi gezinmenin anlamı yok.

Ben sadeleştikçe hayat kolaylaşıyor. Üstüme vazife olmayan işlere/mevzulara müdahil olup gereksiz yere stres olmuyorum. Misal her yıl okul yemeği düzenleme işi bana kalıyordu çünkü ben illa ki soruyordum iftar yapmıyor muyuz bu yıl diye. Ondan sonra uğraş dur günü herkese uysun, mekanı için hemfikir olunsun, yer ayrılsın, son dakika gelen gelmeyen, mekana verdiğim sayının tutup tutmaması... Yemekler geldi mi, herkes memnun mu?... Gece bitene dek stres küpü oluyordum. Bu yıl hiç açmadım mevzuyu. Ramazan'ın son haftası başka bir öğretmen sorup kimseden olumlu cevap alamayınca iftar planı yapılmadı. Ne kaybettim? Hiçbir şey. Ne kazandım? Stressiz bol huzurlu günler :)

Organizasyon mevzusu sadece iftar yemeği ile sınırlı değil tabi. Normal zamanda da öğretmenler hadi buluşalım bir şeyler yapalım deyince ortak gün ve mekan belirlenene kadar uğraşmak bana kalıyordu. Belirlenen gün 5 kişiye uysa 3 kişiye uymaz, değiştirsen uyan bozulur, değiştirmesen uymayan... Biri piknik der, biri hazır olsun biz uğraşmayalım... Bu yıl hiiiiiiç girmiyorum o topa :))) Siz ayarlayın ben gelirim deyip çekiliyorum :))

Önceden mantıksız bulduğum her şeye ucu bana dokunmasa bile muhalefet olurdum. Ama tam tersi olduğunda kimse benim için aynısını yapmıyor. Artık ben de kulağımı tıkayıp geçiyorum. Herkesin ağzı dili var, bi zahmet kendileri için konuşuversinler.

Geri dönüp okuyunca sanki sitemkâr bir yazıymış gibi olduğunu fark ettim ama aslında öyle değil. "Beni küstürdüler de böyle oldum" yazısı değil bu :) Tam tersine "Büyüdüm, doğrusunu öğrendim." yazısı :) Daha önce yazdığım şu yazımın devamı diyebiliriz. 

Bayram bitmeden tebriğimi de yazayım:

Herkese mutlu bayramlar!


Tuana - Levent Yüksel 

10 yorum:

  1. Ahh öyle haklı yazmışsın ki. Bende uzun bir kadınım,birazda iriyim. Topuklu ayakkabı giydiğim zaman eski müdürüm "Damla nereden baksam seni görüyorum yahu" derdi :) Bazı şeyler görev gibi insana yapışıyor. Bu sebeple, bazaen uzaklaşmak en huzurlusu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dada senin yazına da yorum bırakamadım, ilk fırsatta oraya da yazıcam sana da bak ikinize de abla tavsiyesi benden. ikinize de yakışıyor makyajdır renktir, lütfen vazgeçmeyin ;) insan böyle böyle yaşlanıyor bak sakın haaa.

      Sil
    2. Ben hiç topuklu giyemiyorum :)) Hem alışık değilim hem de en küçük topuğu bile giysem "Zaten dev gibisin bir de niye topuklu giydin ki?" diyor çıkıp birisi. Allahtan pek hevesim yok topuklu ayakkabı konusunda, olsaydı epey can sıkıcı olurdu. Üstümüze yapışan gereksiz şeylerden uzaklaşmak en huzurlusu kesinlikle :)

      Sil
    3. Bende düğün hariç giymiyorum artık :)

      Sil
  2. Hayır hayır hayır :( Saçlar kıyafetler falan sana aşırı yakışıyor ve senin karakterin bu ne olur o kısmı değiştirme! Diğerleri yani bağırarak konuşma (çünkü senin boğazına yazık) ve amaağn başkasının özne olduğu durumlar ya da başkasının da yapabileceği durumlar evet uzaklaşmak mis :) Ama saçlar ı-ıh sakın ha. Bak küser sonra sana, toplaya toplaya kıvırcığı düzelir aman ha.... <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Ceren'im, ben de seviyorum kıvırcık saçlarımı :) Bir topluyorsam üç salıyorum kendi haline :) Eskiden ayda yılda bir toplardım şimdi haftada 1-2 topluyorum. İyi geliyor, ikide bir elim saçıma gitmiyor, dikkatimi daha iyi veriyorum uğraştığım işe, hayata ama tamamen de vazgeçmem kıvırcıklarımdan tabi :) Renklere gelince, daha yumuşak renkler, daha az karmaşa ve daha zarif bir siluet hoşuma gidiyor bu aralar ama güneşli günler gelince yine renklenirim hafiften muhtemelen :) Seviyorum seni <3

      Sil
  3. ah enginarlı bakla denemediysen nefis yemeek :) bir dee, değişik otlarla iç bakla haşlamak ve zeytinyağı limon sarımsak tuz ile yemek :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enginar da pek severim ama buralarda bulmak zor. Baklayı da zar zor bıkıp bir avuç almıştım. Ege'de olanlar çıkarsın tadını bol bol hem bakanın hem enginarın :) Değişik otlar mevzusuna hiç girmiyorum zira bir aegeli olarak çok hasretim otlara :(

      Sil
  4. Bazı belirli huylar asla değişmez ama törpülenir zamanla yine de herkes huyuyla güzel ya hu:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Can çıkar, huy çıkmaz :)) Ancak törpülenir dediğiniz gibi zamanla :)

      Sil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...