Pazar, Ağustos 20, 2023

Yaslı Gittim, Şen Geldim :))

İlk kez bir tatilden kilo vermiş olarak geldim sevgili okur :)

Tatile çıkmadan önce 67.7 gösteren tartı - boyum 1.78 - tatil dönüşü 64 gösterdi! 3,5 kg erimiş sıcaktan :)))

Eve gelince kilolar da geri gelmesin diye 1 hafta şekersiz beslenmeye karar verdim ve ilk kez hiç zorlanmadan şekersiz bir hafta geçirdim. Sadece 2 kez soğuk su ile karıştırdığım az miktarda karadut özünden yapılmış meye suyundan içtim. Ne çikolata, ne tatlı, ne dondurma ne de paketli gıda tüketmedim. Onun dışında her zamanki gibi beslendim. Verdiğim kilonun hızlıca geri gelmesini engellediğimi düşünüyorum.

Şekersiz geçen 1 haftanın sonunda yavaş yavaş tekrar tatlı yemeye başladım çünkü bir ömür şekersiz / tatlısız yaşamak pek de keyifli olmaz benim için. Yiyorum dediğime bakmayın, abartmıyorum eskisi gibi. 1-2 kez mini dondurma yedim; bir de kendi yaptığım pankeklerden yedim. Henüz paket paket çikolata yememiş olmakla gurur duyuyorum desem yeridir :))



Kahvaltım hemen hemen her gün böyle


Üstümdeki takım Evrim'den doğum günü hediyem :) 


Dün gece sahildeydik.
Yıldızların altında yüzerken içime dolan mutluluğun tarifi yok 🥰

Cuma, Ağustos 18, 2023

Gerçekleşen Hayaller #3 - Çandarlı, İstanbul, Bolu

Tatil serisine devam:

Çandarlı...

Ne yazsam... Offf... 

Eve adım atınca...

... 

Yukarıdaki satırları Çandarlı'da yazmaya başlayıp yarım bırakmışım. Evet baba evimde cidden zorlu bir temizlik mücadelesi verdim ama şimdi durup düşününce o an hissettiğim kadar kötü değildi gibi geliyor. Neyse :)

Babam ve kardeşim Çandarlı'da yaşadığı için her yaz gidiyoruz. Ben kardeşimi, Arya da dayısını ve dedoşunu çok özlüyor. Genelde en az 10-15 gün kalırız ama bu kez 3-4 gün kalıp İstanbul'a geçtik. Oradaki ailemizi de özlemiştik, görmeden eve dönmeyelim dedik.

Çandarlı artık ezbere bildiğimiz bir yer ama dibindeki Dikili'yi pek bilmiyoruz. Bu kez orayı keşfetmek istedik. Önce arabayla gidebildiğimiz koyları denedik ve Bademliye gittik. Denizi sığ ama içinde kocaman bir duba olduğu için Arya çılgınca eğlendi, 2 dk. içinde bir sürü arkadaş bulup atlayıp zıpladı. Bademli'de Evrim'in görmeyi çok istediği bir ılıca vardı. Plajdan çıkıp oraya gittik ama ılıcanın içinde bulunduğu araziyi geçen yıl biri satın almış ve çevresini kapatarak karadan ulaşımı engellemiş. Hevesimiz kursağımızda eve geri döndük. Ertesi gün yine Dikili'ye gidip karadan ulaşılamayan koyları görmek için tekne turuna katıldık. Tekne turu muhteşemdi - dönüş hariç. Önce Zindancık koyuna gittik, su inanılmaz berraktı. Tekneden atlayıp atlayıp yüzdük :D 






İkinci durağımız Hanım'ın Koyu'ydu, orası da harikaydı. Kıyıya çıkıp doğal kil ile maske yaptık. Bu koya da karadan ulaşım büyük ölçüde engellenmiş durumda çünkü biri araziyi alıp çevresini kapatmış. 
Hanım'ın Koyu'ndan sonra Ilıca Koyu'na gittik ve Evrim amacına ulaştı :)) Ben ılıcanın içine girmedim ama az ilerisindeki denize akan ılıca suyunun olduğu kayalık bölüme girdim. Su o kadar sıcaktı ki suyun geldiği yere dayanınca sırtım yandı.



Şu taştan yapının içi ılıca.


Bu koydan sonra Akvaryum koyuna gidecektik ama havanın kötüleşebileceği ihtimali yüzünden rota değişti; Ali Baba adası dedikleri bir yere gittik. Böylece tur tamamlandı; dönüşe geçtik ama hava iyice bozdu ve 45 dakikalık dönüş yolu 2 saat sürdü. Arya dalgalı denizde çok eğlense de Evrim'le ikimiz epeyce endişelendik. Uzun süre tekne turu yapmayacağımızdan eminiz.





Bu fotoğrafı ilk koyda çektik :) 


Tekne turu dönüşünde Çandarlı'da deniz kenarında çok sevdiğimiz salaş bir kasap lokantasında yemek de yiyince Çandarlı ve çevresinde yapılacaklar listemizi tamamlamış olduk. Çandarlı'dan sonra Evrim'in anne-babası ile buluşacaktık ama onlar yer seçemeyince biz sürpriz yapıp İstanbul'a gitmeye karar verdik. İstanbul tabelasına kadar her şey harikaydı ama İstanbul trafiğine girince yaşadığım siniri, stresi hatta korkuyu anlatamam. Sağ salim eve varınca şükrettik. Annemler de bizi gördüklerine çok sevindiler. 


Arya babaannesiyle airhokey oynarken :) 


İstanbul'da 3-4 gün kaldık. 2 Ağustos'ta dönüş için yola çıktık. Bir gece Bolu Dağı polisevinde kaldık ve bayıldık. Tam 2-3 gün kafa dinlemelik bir yer. Yeşillikler içinde, sessiz sakin.







Arya tabi ki orda da arkadaş buldu kendine :)



Bolu'dan sonra Fatsa'da mola verdik ve internete göre en beğenilen plaj olan Çamlık plajına gittik ama ben neredeyse sinir krizi geçirme noktasına geldim. Denizde kafam kadar - abartmıyorum cidden kafam kadar - mavi deniz anaları vardı. Kıyıdaysa inanılmaz yakarca vardı. Suyu git git hep dizde. Kısacası ben hiç sevemedim. Tatil boyunca sevmediğim ikinci şey oldu. İlki arada bir yerde mola verdiğimizde gittiğimiz dinlenme tesisiydi ki onun dışındaki tüm molalarımızda harika yerlerde durduk şansımıza. 





Belki de ilk kez bir tatilden bu kadar mutlu ve %100 tatmin olmuş olarak eve döndük. Hayallerimin ötesinde bir tatildi. Yaşayabileceğimiz aksiliklerin - sıcaktan çadırda uyuyamamak, sinek/böcek istilası, Evrim'in kamp hayatında zorluk yaşaması / rahat edememesi, Arya'nın yollarda huysuzluk etmesi, olmadık yerde araba arızası, yolları karıştırmak vb. - hiçbirini yaşamamız mucizeviydi. Önceden planlı 5 günlük Datça kampı dışında spontane bir tatildi ve muhteşemdi. Darısı tüm tatile çıkacakların başına :)


Yaklaşık 4000 km yapmışız. Hatta gittiğimiz yerlerde gezdiklerimizi de eklersek çok daha fazla :)



Dönüş yolu


Evim, evim, güzel evim :) 
Balkonumuzdan günbatımını izlemeyi özlemişim.

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...