Pazar, Mart 17, 2024

Konu dönüp dolaşır...

Aşk'a gelir.

Selvi Boylum Al Yazmalım'ı izlemenin tadı her yaşta farklıdır. Aşkın tekilliğine ve sonsuzluğuna inanılan gençlik yıllarında Asya, İlyas'ı affetsin kavuşup mutlu olsunlar ister insan; aşkın geçiciliğinin öğrenildiği ileriki yaşlarda ise Asya, Cemşit'i seçince derin bir oh çekilir. Çünkü "Sevgi emekti"r.

Hayat değişir, insanlar değişir (belki de hiç değişemez, emin değilim) ama gerçekler değişmez. Aşk gelip geçer, eğer şanslıysanız sevgi baki kalır. Bunu anlamak zaman alır. Anlayana dek birbirini yıpratmamak zor olabilir.

"İnsan hayatında bir kez aşık olur" önermesi hatalıdır. İnsan defalarca kez aşık olabilir ama sonrakiler ilk aşk gibi olmayabilir. Çünkü ilki bitince insan aşkın bittiğini öğrenmiş olur bir kez. Bu unutulacak bir deneyim değildir. Hâlâ ilk aşkıyla evli olanlar ve bir daha aşık olmayanlar karşı çıkabilir bu tezime. Ama eminim beni destekleyenler de olacak. Olmasa kimse boşanmaz, kimse yeniden evlenmezdi ya da kimse severek evlendiği eşini aldatmazdı.

Mr. Kaplan bir keresinde aşkın karşılıklı olamayacağını, iki insanın birbirini aynı anda aynı aşkla sevemeyeceğini söylemişti. Sanırım o zaman ona karşı çıkmıştım ama düşününce pek de haksız değil gibi. Hep bir taraf daha çok aşık, diğer taraf aşık olunan... Roller zamanla değişebiliyor. Evrim'le bizim için öyle oldu.

Ben ilk kez aşık olduğumda ilkokul 5'e gidiyordum. Başlarda bir çocuğun platonik aşkıydı tabi ki. Üniversite yıllarıma kadar aynı kişiye aşık kaldım. Yani neredeyse 10 yıl sürdü ilk aşkım. Arada başkalarından hoşlandığım, ilk aşkımı unuttuğumu tekrar aşık olduğumu sandığım zamanlar oldu ama hepsi saman alevi gibiydi. Sonra bir gece ansızın bitti aşk. Bir çırpıda! Hep karşılıklı olduğuna inandırmaya çalışmıştım kendimi. Öyle değildi. Tam karşılığı olur gibiydi ki benim aşkım bitti. Çünkü gözüm açılmış, gerçeği görmüş ve tüm merakımı da yitirmiştim.

Flaubert'in aşk tanımı: 

"Merak. Birine karşı, ansızın, bir merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak. Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir. Aşka en uzak cümle, senden nefret ediyorum değil, bilmek istemiyorumdur."

Flaubert'in tanımı kadınların aşka bakışını yansıtıyor bence. Erkekler içinse durum biraz daha farklı. Bunun için Sabahattin Ali'ye kulak verelim.

Sabahattin Ali'nin aşk tanımı:

“Benim beklediğim aşk başka! O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilemez bir istemek!”

Kısacası bence kadınlar merak etmek ve merak edilmek istiyor; erkekler istemek, arzulamak ve arzulanmak. Aynı noktalarda buluşmak zor :D İlişkilere bakalım; kadın sürekli mesaj atıyor: Neredesin, ne yapıyorsun? ve karşıdan da aynı şeyi istiyor: Beni merak et, benimle ilgilen! Erkekse istemek ve karşı tarafın da istediğinden emin olmak istiyor, tek istenilenin kendisi olduğundan ve her daim istenildiğinden emin olmak. Kadının sevgi dili merak ve ilgi; erkeğin sevgi dili istemek ve istenildiğini hissetmek. Bu tabi ki yüzeysel bir önerme, derinlerde başka başka hisler, beklentiler, ihtiyaçlar var mutlaka.

Evrim'le tanıştığımız akşam ona önce çok gıcık sonra da çok aşık oldum. O bana aşık olmadı. Sevgili olduk ama ilk birkaç sene ben körkütük aptal aşık, oysa sıradan bir sevgiliydi. Sonraları işler değişti. Şimdi sorsak o bana hâlâ aşık, ben değilim. Ama ben onu, onun beni sevemeyeceği kadar çok seviyorum. Bunu anlatmak için konuyu biraz açmak gerek. O, bana aşık olduğu için yaptıkları ona kolay ve doğal geliyor. Biliyorum çünkü aynısını ben de yaşadım. Aşkı bitse sadece sevdiği için birçok şeye katlanamaz belki de. Her gün yeniden beni seçip geride kalan her şeyden yeniden ve yeniden vazgeçemez. Bana aşık olduğu için istediği tek şey benim.  "Aşkın gözü kördür" sözü tam da bunu anlatıyor bence. Aşık olunan kişi dışında hiçbir şey istemiyor hatta o kişinin eksikleri gediklerini bile görmüyor insan. Oysa bana olan aşkı bittiğinde benim çekilmez bir insan olduğumu düşünmesi çok da uzun sürmeyecek. 

Aşk bitince insan bir boşluğa düşüyor ve her gün tekrar tekrar sevdiği kişiyi ve sahip olduğu hayatı seçip geri kalan her şeyden - başka bir hayat ihtimalinden - vazgeçmek gerçek bir mücadeleye dönüşüyor. Bu noktada devreye sevgi ve mantık giriyor. Eğer aşk bittiği halde sevgi devam ediyorsa insan kendi kendine başka aşklar da başka maceralar da bitecek ve geriye böyle büyük bir sevgi kalmayabilir diyor. Sevginin ve karşılıklı saygının büyüklüğü karşıdaki kişinin kusurlarını sineye çekmeye yetecek kadarsa evlilikler, ilişkiler devam ediyor. 

Aşk - Sevgi konusunu sık sık konuşuyoruz Evrim'le. Her seferinde biraz gönül koyuyor bana. "Ben sana aşığım" dediğinde "Ben de sana aşığım" diyeyim istiyor. Ama ben ona sevgimin onun aşkından büyük olduğunu anlatıyorum her defasında. "Aşk, gelip geçti ama ben seni sevdiğim için her gün seni seçiyorum ve seninle kalıyorum. Hayatımı seninle sürdürmek ve seninle sonlandırmak istiyorum. Kimseyi senden daha çok sevebileceğime - sonsuza dek tekrar tekrar seçebileceğime - inanmıyorum." diyorum. O, bunu bilinçsizce yapıyor aşık olduğu için; bense tüm bilincim ve benliğimle. Onun nasıl hissettiğini anlıyorum çünkü ben o yoldan geçtim :) Şu an olsa katlanamayacağım birçok şeye katlandım ona olan aşkım sayesinde. Defalarca kez saatlerce bekledim onu, buluşmak istemediği zamanlarda ayaklar altına alınan gururumu görmezden geldim. Ailesi beni kabul edene dek olanları anlatmak bile istemiyorum. O da aşık olduktan sonra birçok şeye katlandı benim için. Aşıkken kolaydır katlanmak. Zor olansa aşk bitince her şeyi bile bile, göre göre devam edebilmektir aynı yolda. Birlikte bir hayat kurarken ikimiz de çok çabaladık; aşık olduk, sevdik, fedakarlıklar yaptık, tüm gücümüzle birlikte bir hayat kurduk. Düştüğümüz zamanlar, vazgeçmenin eşiğine geldiğimiz zamanlar oldu. Ama Asya'nın dediği gibi "Sevgi emekti" ve biz sevgimizi tüketmeden devam edebildik.

Eminim yine düşeceğimiz, vazgeçmek isteyeceğimiz anlarımız olacak. Umarım yine ayağa kalkıp devam edebiliriz bugüne kadar yaptığımız gibi.



Yazıyı neden yazdığıma gelecek olursak; insan gündelik hayatın içinde o kadar yorulup o kadar yıpranıyor ki bazen unutuyor neyi neden yaptığını ve nasıl bu noktaya geldiğini. Son birkaç günde kendimi "Keşke evlenmeseydim" derken yakalıyorum. Bunun bir anlamı yok çünkü hiçbir "keşke"nin anlamı yoktur. Durup "Neden evlendim ve neden hâlâ evliyim?" diye sormak çok daha mantıklı ve çözüm odaklı. Evrim'e aşık olduğum için evlendim ve onu yeryüzündeki her canlıdan daha çok ve daha uzun süre sevebileceğim için hâlâ evliyim. Onun da bana yer yüzündeki tüm canlılardan daha çok değer verdiğini ve beni tüm benliğiyle sevdiğini bildiğim için hâlâ evliyiz tabi :) Bunu hatırlamak yola devam etmeyi kolaylaştırıyor.

Peki ya siz? Aşık mısınız? Yani hâlâ kıpır kıpır mı içiniz? Kelebekler uçuşuyor mu midenizde?

Sevgili Buraneros, sen  bu sorudan muafsın :) Senin Enn Sevdiğin Kadın'a aşık olduğunu cümle âlem biliyor :))

18 yorum:

  1. O duygu bence tekrar tekrar hissedilmez diyorum. En son 2000 yılıydı Aşıktım, ama daha sonra hiç bu duyguyu tekrar yaşamak için teşebbüs etmedim:)) Bir yazıda okumuştum gerçek aşk duygusunu ölmeden önce ölenler yaşarmış. Onların yanında bizimkisi aşk mıdır onu da düşünmüşümdür.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapılarınızı açarsanız tekrar mutlaka girer aşk içeri. Kapı bulamazsa pencereden de girebilir bazen :)

      Sil
  2. Çoookkkk teşekkür ederim Sevgili KuyruksuzKedi. Yazını okurken ben şimdi bu mevzuya neresinden girer ve yorum kısmına ne yazarım diye düşünüyordum. Bir ohhh çektim ki sorma:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen yine konuya gir bir yerlerden Sevgili Buraneros :)
      Aşk güzel şey, aşktan bahsetmek bile güzel...

      Sil
    2. Bir bakarsın bir gün bir masanın etrafında dört kişi oturmuşuz, bir şişeyi de açmışız ve bu konu üzerine derin derin konuşuyoruz. Çünkü bazı ilişkiler vardır ki onları anlatmaya tanımlama olarak aşk yetmez. Çünkü ifade olarak aşk oynaktır. Kişiden kişiye olağanüstü değişken bir haldir. Kişilere göre çeşit çeşit tariflemeleri vardır ve çok kolaylıkla sıradanlaşabilir. O nedenle havalar bir ısınsın önce. Pandemi engeli yüzünden gerçekleşmeyen bir durum bir bakmışsın gerçek olmuş ve biz dört kişi bir masanın etrafındaymışız ve konu üzerine öyle hoş ve derin bir sohbetin içindeymişiz ki tadından yenmiyormuş, üstelik çok çok farklı sonuçlar bile çıkarmışız :)

      Sil
  3. Merhabalar.
    Kim ne derse desin, nasıl tarif ederse etsin. Bana göre aşk, sevginin zirve yaptığı en uç noktasıdır. O en ince noktada da dengeyi kaybetmeden uzun müddet kalabilmek de gerçek aşktır.
    Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Aşkı anlatan keyifli ve güzel bir paylaşımdı.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey,
      Kesinlikle katılıyorum dediklerinize. Zirvede uzun süre dengede kalmak zor ama bir o kadar keyifli.

      Sil
  4. Konu hep dönüp dolaşıp aşka gelsin :) Bir değil, birden çok gelsin isteyene. Dileyene ömür boyu sürsün, dileyene gönlü geçene dek... Büyük aşkla evlendim ama sevgiye dönüş(e)mediğinden belki de, bitti gitti.. Aşk her şekil güzel, hep söylüyorum, bir daha söyleyeyim. Herkes en az bir kere iliklerine kadar aşık olsun, olsun da görsün midesindeki kelebeklerin nasıl kanat çırptığını ;) Umarım..
    Çok da güzel anlatmışsınız, teşekkürler..
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler :)
      "Herkes en az bir kere iliklerine kadar aşık olsun, olsun da görsün midesindeki kelebeklerin nasıl kanat çırptığını ;)" Katılıyorum :)

      Sil
  5. kızlar onaylanmak erkekler şımartılmak istiyor :) ilişkide erkeklerin sevgisi azalıyor kızlarınki artıyor zamanla:) kızlar, erkeklerin gözünde kendini seviyor :) aşkı fransız sineması en iyi anlatıyor. her kız kendisinden batıda yaşayan erkeği sevmeli, her erkek de kendisinden doğuda olan kızı :)

    YanıtlaSil
  6. Yazmak isteyip de yazmaya fırsat bulamadığım bir yazı bu. Blogda zaman zaman bu konuda yazsam da yazmış saymıyorum kendimi. Gizemli, hassas, zor bir konu.
    "Her insan ayrı bir dünyadır" diyor davranış bilimciler. O dünyalar ki her biri bir öykü değil, binlerce öyküye konu verir. Kaç film, kaç dizi, kaç oyun, kaç şarkı ve türkü barındırır içinde?
    Farklılıklar ve başkalıklar dünyasında herkesin seçimi elbette ayrı dünyalardan kendine özgü izler taşıyacaktır.
    Sevginin sürekliliğinden ve kalıcılığından, devamlılığından yanayım ben. Sağlam temelleri en şiddetli fırtınalar, depremler bile yıkamıyor. Okunan, izlenen konular farklı kişiliklerde farklı izlerle yer buluyor...
    Bir Fransız yönetmenin "Aşk" adlı bir filmi vardı. "Selvi Boylum Al Yazmalım", "Issız Adam", "Gecenin Öteki Yüzü", "İkinci Bahar"... Ne güzeldiler. Gerçek sevgi dünyanın bir yerlerinde varlığını sürdürüyor sanırım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu derin, uzun uzun yazası geliyor bazen insanın Öğretmenim . Gerçek sevgi olmasa Hayat yaşanılası olmaz pek.

      Sil
  7. Annemin bir şiiri var :

    Sen kendince sevdin beni
    Ben kendimce sevdim seni
    Eşitlik hani ?

    Evlenmeden önce hep derdim ki, mantık evliliği çok saçma, önünde sonunda evlilik daraltacak , o zamanlarda aşık olduğum günler gelir aklıma hiç olmazsa. Ehehehe, Allah seni inandırsın hiç hatırlamıyorum o günleri :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :D Ben henüz unutmadım, durup düşününce hatırlıyorum gibi gibi :D Bence tüm evlilikler bir noktada mantık evliliğine ya da mantık ayrıldığına dönüşüyor. Sevgi varsa mutlu mantık evliliklerine; sevgi bittiyse zoraki evliliklere ya da ayrılıklara dönüşüyor.

      Sil
  8. Eski romanlardaki ve şiirlerdeki aşklar yokmuş gibi geliyor artık. Günümüzün aşk kavramı korkutucu geliyor bana:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence günümüzde diziler, filmler, şarkılar gibi popüler kültür nesneleri aşkı çok sığlaştırıyor. Eskiden şarkıların insanı duygulandıran hatta aşık bile olmasa durduk yere ağlatan hikayeleri vardı. Şimdi sadece manasız sözler ve birbirinin aynı ritimler... Dizilerdeki/filmlerdeki sözümona aşklar da başlı başına toksik ilişkiler yumağı. Üzülüyorum yeni nesiller için.

      Sil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...