Cumartesi, Eylül 13, 2025

Misafir

Şu an evde bir misafirimiz var. Adı Latte :)



Latte, Sibirya Kurdu kırması yani yarı-Husky bir dişi :) 



Evrim eve getirince yıkayıp paklamış; 
evdeki ilk gecesini misafir odasında geçirdi Latte kızımız :) 
... 

Latte, geçen kış henüz bebekken sokağımızda görüp aşık olduğumuz bir köpek. Şu an tahminen 8 aylık civarı. Bugün kısırlaştırılacak. Kısırlaştırma sonrası 1 hafta kadar evde kalması gerekiyor. Sonrasını bilemiyorum.

Köpek sahibi olmak Evrim'in çocukluk hayali, Arya da küçüklüğünden beri evcil bir hayvan besleyelim diye yalvarıyor. 

Arya küçükken yavru bir kediyi eve almayı çok istedik ama benim kedi alerjim olduğu için alerji hapı istemeye gittiğim doktor izin vermedi. Alerji hapının geçici durumlarda işe yaradığını, evde kedi beslersek uzun vadede alerjik astım olabileceğimi söyledi. İyi ki de öyle deyip bizi vazgeçirmiş. Daha sonra Hopa'ya taşındığımızda Arya alerjik astım oldu ve biz çok zor zamanlar geçirdik.

Ezelden beri "Hadi kedi olmuyor ama bari köpeği kabul et!" diye baskı yapıyorlar baba-kız. Evde köpek beslemeye karşı çıkışımın birçok sebebi var. Bakımı sorumluluk gerektiren zor bir iş. Yemesi, tuvalet, yürüyüşü, banyosu, tüyleri... Daha da büyük sorun koku mevzusu... 

Evcil hayvan beslenen evlerde bir koku sorunu oluyor maalesef. Kapı açılır açılmaz içeriden sıcak, buram buram bir nem ve hayvan kokusu geliyor burnuma. Başkaları hissetmiyor belki ama benim burnum hassas. Ben çoğu parfümü de koklayamam ve parfüm olan ortamda duramam. Yani iyi ya da kötü fark etmiyor, bazı kokular bana aşırı ağır geliyor.

Yukarıda yazdığım her şeye rağmen Latte, onu gördüğüm ilk an kalbime sızdı. İlk görüşte aşk gibi bir şey :)) O günden itibaren acaba sahiplensek mi diye ciddi ciddi düşünüp durduğum ilk köpek Latte. Bu bir haftalık nekahat süresi bizim için de bir deneme süreci. Evrim ve Arya tüm sorumluluğu alırlarsa ve ben de kokuya bağışıklık kazanabilirsem belki Latte'nin kalıcı yuvası olmayı düşünebiliriz.

Bakalım 🙂



Pazar, Eylül 07, 2025

Güze Yaraşır Verimli Bir Pazar Günü

Sonbaharı seviyorum.

Hava bir parça serinlese de denize girmeye devam edebilmemin güzü sevmemde katkısı olduğundan eminim :) 





Eskiden yaz bitiyor diye çok üzülürdüm ama son 4 - 5 senedir güz gelince huzur buluyorum. Yazın koşturmacası bitiyor; yerini serinlik, sakinlik, düzen alıyor. 




Bugün okul öncesi son gün olduğu için yarım işlerimi toparlayıp son hazırlıkları tamamladım. Kış için barbunya ayıkladım, fırında karnıyarıklık patlıcan kızartıp buzluğa attım, mısır ayıklayıp paketledim, Arya'nın öğle yemekleri için sandviç hazırladım sonra da dolabındaki eşyaları ayıkladım, küçülenleri vermek üzere paketledim. 

Sıra kendimde :) Oje sürüp yarın için ilk güne uygun eğlenceli bir ilk ders planı hazırlayacağım :) 

Tüm öğretmen meslektaşlarıma ve tüm öğrencilere verimli ve keyifli bir eğitim - öğretim yılı diliyorum 🤗







Cumartesi, Eylül 06, 2025

Eylül

Seminer haftamız bitti, Pazartesi ziller öğrenciler içi in çalacak :) 

Bugün Arya, Artvin'de hazırlık maçında; Evrim, İstanbul'da aile ziyaretinde yani yalnızım. Kendimi sahile attım :)


Bir(a)mos :)) 

3 gecedir koltukta sızıyorum. Evrim yokken yatak odasında uyuyamadım nedense. Sabahları da erkenden - 5 ve 5.45 - uyandım hep. Evrim bu gece geliyor çok şükür.

Henüz ders programım belli değil ama Pzt sabahı anestezi uzmanı ile görüşeceğim; onay verirse genel cerrah endoskopi - kolonoskopi tarihi verecek. Sonra okula dönüp yeni eğitim - öğretim yılına başlayacağım :)

Hevesli ve heyecanlıyım 🤗🧿

Umarım bu halimi koruyup çoğaltarak güzel bir yıl geçiririm öğrencilerimle :)

Bugünlük bu kadar 😃🙋🏻‍♀️

... 


Update: Az önce saç derimden arı soktu!!! Yok böyle bir şey gerçekten!!! Elimi attım ve arıyı silkeledim, iğnesi de elime geldi saçlarımın içinden!!! Daha önce çok kez arı soktu ama hiç kafamdan olmamıştı. Şoktayım 😱



Çarşamba, Eylül 03, 2025

Yok böyle şans!

Zorlu bir gündü. 

Sabah duşta elimden kayan duş jelini yakalamaya çalışırken dizimi musluğa çarptım. Sonra o acıyla giyineyim edeyim derken okula geç kaldım.

Okulda kurul toplantısı vardı ki maşallah sorunsuz geçti denilebilir. Okuldan apar topar çıkıp Rize'ye gittim. Diş kaplaması için beşinci kez gittim ama öncekilerde hep Evrim götürmüştü. Bu kez mecburen yalnız gittim. 

Giderken bir yağmur başladı anlatamam. Silecekler yetişemiyor, göz gözü görmüyor. Randevuma 5dk kala varıp arabayı AVM otoparkına bıraktım ve oradan hastaneye yürüdüm. Bir miktar ıslandım, ayaklarım dereye girip çıkmış gibi oldu.

Hastaneden çıktığımda yağmur seviye atlamıştı. AVM'ye dönene kadar delice ıslandım. Vardığımda her yerimden şakır şakır sular damlıyordu. O şekilde arabaya binip 1,5 saat yol gitmem mümkün olmadığı için gidip kendime kıyafet aldım. Hazır başlamışken Arya'ya da bir şeyler aldım; ordan markete geçtim; market alışverişimi de yapıp yola öyle çıktım.

Yaradan halime acımış olacak ki şehir içinden çıkana dek yağmur önümü, sağımı solumu görmeme izin verdi. Transit yola çıktığım gibi görüş mesafem neredeyse sıfıra indi. Öndeki aracın ışıklarını takip ede ede ilerledim ama bazı anlarda korkudan çığlık attığım oldu. Bir ara sollama yapan bir aracın tekerinden sıçrayan su kütlesi büyük bir gürültü ve şiddetle ön cama çarpıp aklımı aldı. Direksiyona yapışıp yavaşça frene bastım. Halihazırda çok yavaş ve tetikte gittiğim için sorun olmadı ama yine de anlık korktum.

Hopa'ya geldiğimde yağmur tüm hızıyla devam ediyordu. Arya'yı voleybol kursundan alıp eve öyle geçmeye karar verdim. Şu an spor salonunun önünde bekliyorum. Şükür yağmur biraz azaldı yazıyordum ki yine bir anda şiddetlendi. 

... 

Yine de şanslıyım ki sağsalim geldim onca yolu. Bir de ne zamandır canım incir istiyordu ama Hopa'da bulamamıştım, hastanenin köşesinde seyyar satıcıda görünce hemen aldım :)

Şu an evdeyiz. Sıcacık çorba eşliğinde yazıyorum bu son satırları :)

Evim, evim, güzel evim :)


🧿🥰🧿🥰🧿🥰🧿🥰🧿🥰🧿🥰🧿🥰🧿🥰🧿🥰

Pazar, Ağustos 31, 2025

Acilde biten tatil...

Bugün resmi olarak yaz tatilimin son günü, yarın tüm öğretmenler işbaşı yapıyor(uz). 

Dün gece - hatta saat itibariyle bu sabaha karşı - yine acildeydim. Bitmeyen hastalıklarımdan ikisi güçlerini birleştirip beni yere serdi tatilin son gününde.

Leylak Dalı öğretmenime selam olsun ben de biraz şakaya vurayım halimi... Alt gövdemde kesilip biçilmeyen, henüz bistrü ile tanışmayan tek mahrem yerim kalmıştı ama olur mu, eksik kalır mı hiç?! Ona da bi' ameliyat arzusu hasıl olmuş. Bu ameliyatla Bermuda Şeytan Üçgeni tamamlanmış olacak.



Görseli yapay zeka Gemini yaptı, 
ben sadece son noktaları birleştirdim.
... 


Yarına genel cerrahi randevusu aldım. Müstakbel kasabıyla tanışmak için bekleyen kurbanlık koyun modunda bekliyorum.



Cumartesi, Ağustos 30, 2025

Arya ve Sihirli Değnek



Fotoğraf geçen yıldan :) 

... 

Bir iki saat önce Arya gelip beraber kitap okuyalım mı deyince sevinerek kabul ettim tabi ki :) Arya yeterince okuduğuna karar verince kitabını kapattı. Ben de fırsattan istifade ona şu soruyu sordum:

- Sihirli bir değneğin olsa neleri değiştirirdin? Evde, hayatında ve dünyada olmak üzere söyleyebilir misin?

- Evde şu ışıkları (salondaki sarı ışığı kastediyor); hayatımda okulumun binasını (daha geniş bir bahçe, kapalı spor salonu, resim atölyesi, bilişim sınıfı, zeka oyunları odası gibi şeyler istiyormuş) değiştirmek isterdim. Dünyada ise kız çocuklarının istismarını durdurmak isterdim.

Cevapları beni hem mutlu etti hem de hüzünlendirdi. Salondaki ışık halledilir; okuldaki son 2 senesi, umarım sonrasında imkanları çok daha iyi olan bir okulu olur. Bunlar dışında bir derdi, sorunu olmamasına çok sevindim ama iş kız çocuklarının istismarını durdurmak mevzusuna gelince kendimi çok çaresiz hissettim. 

12 yaşında bir kız çocuğunun dünyada değiştirmek istediği şeyin kız çocuklarının istismarı olması... Kahredici! İstismara uğrayan çocukları koruyamayan, korumayan sisteme karşı, elinde sihirli değnekle karşı koymaya çalışan 12 yaşındaki cesur bir kız çocuğundan daha aciz olmak içimi acıttı.

Keşke hepimizin elinde bir sihirli değnek olsa da cesaretimizi toplayıp birlik olup yapılması gerekeni yapabilsek...



Salı, Ağustos 26, 2025

Bazen anlatmak gerek...

Pazar günü kahve içmeye gelen bir arkadaşımız, "Kapının önünde bu ayakkabılar da ne? Hiç yakışıyor mu? Köylü gibi..." deyince; "Evrim şehirli de ben köylüyüm hatta dağlıyım, Zeytindağ!" diyerek cevap verdim gülümseyerek. Az önce de nam-ı diğer Leylak Dalı, Nurşen öğretmenimin yazısını okuyunca içimden yazmak geldi :) 

Benim baba tarafım Bergamalı. Köyümüzün adı Zeytindağ :) Babaannem Çerkes*, dedem Yörük. Nasıl olmuşsa aynı köyde kesişmiş yolları ve evlenmişler. 

Köyde herkesin bir lakabı var. Bir sürü Mustafa var, babamın lakabı tam isabet: Deli Mustafa; büyük dedemiz Çerkes Hakkı :) Babannemin ismi başlı başına bir olay: Zişan, "soylu/asil", "anlı şanlı" demek; kardeşinin adı Behiye, "güzel, alımlı kadın". Çerkes Hakkı, kızlarına isim verirken sevgisini de eklemiş isimlere. Keşke eşleri kıymet bilen insanlar olsaymış ama şans gülmemiş yüzlerine. 

Bizim köyde her evde elektrik, su var ama ben ille de babaannemin büyüdüğü evin tam önündeki çeşmeden akan buzzzz gibi sudan içmeliyim hatta başımı komple suyun altına daldırmalıyım :)) Babaannemin büyüdüğü evin üst katında devasa bir hamam! Değme evlerde yoktur öyle baştan ayağa mermer döşeli kocaman banyo :) 

Evlerin hepsinde hayat/sofa/avlu var. Avlunun bir köşesinde kümes; kümeste tazecik yumurtalar. Evin arkasında dam; damda inekler, taze süt, tereyağ, ev yoğurdu, köy peyniri... Her yer zeytin ağacı, mis gibi zeytinyağ kokusu... Kuzinede pişen patatesli etler, börekler, tazecik çıtır çıtır ekmek... Of da of! 

Küçükken yazları köye gitmeye, kuzenlerle kavuşup koşup oynamaya bayılırdım. Gündüzler bağda bahçede, derede, ağaç tepesinde, akşamları komşuculuk... Yorgunluktan şıp diye dalınan en keyifli uykular... 

Şimdi gitsem sever miyim, ne düşünür, ne hissederim emin değilim ama özlemişim çocukluğumu. Hatırlattığınız için bir kez de buradan teşekkür ediyorum Leylak Dalı öğretmenim 🥰




... 


*Türk Dil Kurumu" Çerkez" yazımını tercih ediyor ama Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) "Çerkes" yazımını doğruluyor.



Pazartesi, Ağustos 25, 2025

Acilen Netflix'in seçici ekibine ulaşmam gerek!

İki gece önce bölük pörçük 1-2 sahnelik bir rüya gördüm ve az önce oturup o rüyadan bir anime senaryosu yazdım. Evrim'le sıkı animeseverler olarak daha önce gördüğümüz hiçbir senaryoya benzemeyen özgün bir senaryo olduğu konusunda hemfikiriz. Bu senaryonun animesi yapılırsa çok tutacağından da eminiz. Kulağa biraz kendini beğenmişlik gibi geliyor farkındayım ama aslında öyle değil. Ben 20+ yıllık, Evrim 30+ yıllık anime izleyicisi, fantastik edebiyat okuyucusu ve FRP oyuncusuyuz. Mevcut deneyimimizle bu senaryonun şansını yüksek görüyoruz. Ama işte işin en zor yanı bu senaryoyu uygun kişilere ulaştırmak. Yaklaşık 2 saattir senaryo göndermek için Netflix'e nasıl ulaşabileceğimi araştırıyorum. Bulamadım.

Netflix'e dizi veya sinema fikri göndermek için lisanslı bir telif temsilcisi veya önceden Netflix'le mevcut bir ilişkisi olan bir yapımcı, avukat, menajer ya da eğlence yöneticisi ile temasa geçilmesi gerekiyormuş. Netflix sadece bu kişiler aracılığıyla yapılan başvuruları kabul ediyormuş. Bahsi geçen kişileri bulmak mümkün ama kolay değil. Daha önce senaryosunu Netflix'e satanlarla ilgili hikayeler duydum ama hiçbirinin detayını bilmiyorum. 

Keşke bir yolunu bulabilsem!


Cumartesi, Ağustos 23, 2025

Söze Dökülemeyenler...

Göğsüme bir ağırlık çöktü yine. Sebepsiz diyeceğim ama sebepli... Tam olarak şu sebepten diye adını koyamıyorum. Bir tür iç sıkıntısı, bir şeyler yanlış hissi...

Maaalesef nazara, insanlardan yayılan kötü/haset enerjiye inanıyorum. Belki inandığım için belki de gerçek olduğu için kötü enerjiden etkileniyorum ara ara.

Evrim'in annesi sık sık "Her şeyinizi paylaşmayın, kendinize saklayın. Nazar değer sonra." der. O öyle deyince "Aman canım, ne olacak? Kim ne yapsın bizi!" diyorum ama zaman zaman haklı çıkıyor.

Şu an göğsümü sıkıştıran sıkıntıdan kurtulmak için her şeyi yapabilirim ama yapılacak bir şey yok maalesef. Umarım tez zamanda zararsızca geçer gider.


Tam şu an, tam şurada olup iç sıkıntımı akan suya bırakmak istiyorum ama henüz çok erken. Evrim ve Arya uyuyor. 2-3 saat sabretmem gerek. 
... 


Kalkıp hazırlık yapayım. Kendimi oyalarsam geçer belki bu iç sıkıntısı...



Cumartesi, Ağustos 16, 2025

Yaz = Tahinli Dondurma :))

Yaz demek benim için tahinli dondurma demek :))

Çandarlı'ya gittiğimiz yazlar her akşam sahilde yürüyüşe çıkıp tahinli dondurma yerdim. Son yıllarda Çandarlı'ya gitmediğimiz için her yerde tahinli dondurma peşine düşmüşlüğüm var. Geçen yaz Eskişehir ve Isparta'da yedim ama tabi ki yetmedi, evde kendim de yaptım.

Bu yaz dondurma yapmak zor gelince geçen hafta bir kutu vanilyalı ve çikolatalı dondurma alıp üstüne tahini boca ederek yedim :)) Ama yetti mi? Hayır :)) Az önce canım yine tahinli dondurma istedi. Önceden parçalayıp buzluğa attığım 3 adet olgun muzu blendera atıp ezdim; yarım paket krema, 1-2 tatlı kaşığı bal ve göz kararı (3-4 yemek kaşığı) tahin ekleyerek bızztlamaya devam ettim. 

Sonuç muhteşem 😍


Görsel temsili - internetten alıntı - çünkü ben dayanamayıp direk yedim dondurmayı :)) 

... 

Bu satırları ev yapımı aşırı basit ve sağlıklı tahinli dondurma eşliğinde yazıyorum. Tahin seven durmasın, denesin 😄

Deneyecekler de şimdiden afiyet olsun 🤗

... 


Günün fotosunu da bırakayım buraya :) 

... 

Perşembe, Ağustos 14, 2025

Ağustos Ortası

Ağustos'u yarıladık sayılır :) 

Zaman su gibi akıp gidiyor. Kalanları ortaya karışık buraya bırakıyorum :D



Günler sonra hava denize girmeme müsaade etti :) 



Arada kilometreler de olsa kadehler dostların şerefine kalktı :) 


... 



Aslında bu setin kocaman başka bir Scooby'si vardı ama Arya küçükken yolculuklarımızdan birinde kayboldu. O günden beri set yarım kaldığı için üzülüyordum. Sonunda istediğime yakın bir Scooby bulup alınca rahatladım :)


Pazar, Ağustos 10, 2025

Hazırlık

Okulun başlamasına tam 4 hafta var. Öğretmenler 1 Eylül'de başlayacağız; öğrenciler 8 Eylül'de. Ben de bugün biraz okul hazırlığı yapayım dedim :)

Eve taşındığımız günden itibaren mutfak camının önünü çalışma alanım yapma hayali kuruyordum ama araya tatil girince ertelemiştim. Bugün hayalimi gerçekleştirdim 🤗



Sağ taraf mutfak tezgahı, sol tarafımda balkon var :) 
🧿🧿🧿
... 


TLC izleyenler bilir, tüm ev yenileme programlarında "ada mutfak" ve küçük de olsa bir "home office" alanı yapılıyor. Ben de öyle bir alanım olmasını ve mutfakta da ada tezgahın ucunda bar sandalyeleri olmasını çok istiyordum ama mutfak yaptırırken ekstra eklenen her bir cm.in sorun ve para demek olduğunu görünce ada mutfaktan vazgeçtim. Ama hayalleri gerçekleştirmenin başka yolları da bulunabiliyor ufak tefek değişiklikler ile :) Ada mutfak ve bar hayalim devre dışı kalınca ben de cam önüne eklediğim  bir masa ve sandalye ile kendime mini bir "çalışma alanı" oluşturdum. Laptop ve yazıcıyı da yerleştirince bence müthiş oldu :)


Manzaramı da paylaşayım 🧿🧿🧿




"Bu manzarada iş mi yapılır? Olsa olsa hayallere dalınır!" diyen arkadaşlarımı yalancı çıkarmak istemem ama ben azıcık iş yaptım bugün bu masada :D







Yukarıdaki posterleri Canva ile hazırladım. Bir de 7 ve 8.sınıflar için bir çalışma programı hazırladım yine Canva ile. Canva'daki 50. tasarımım olmuş çalışma planı :) Aslında bu sayı günümüz koşullarına göre çok düşük. Yapay zekayla çalışmak artık kaçınılmaz. İstesek de istemesek de yeni nesil ekranlarla nefes alıp veriyor. Onlara ulaşmanın yolu da teknolojiyi etkin kullanmaktan geçiyor. 

...



Hayallerdeki "yarımada mutfak" :) 
Yaptırmaktan vazgeçişimin artı bir sebebi de belim yüzünden bar sandalyelerinde rahat oturamıyor oluşum.

...


İlham kaynağı olabilecek bazı home office köşeleri :)









İlla ki ayrı bir oda olması gerekmiyor. Benimkisi mutfakta, sizinkisi salonda olabilir :)

Sene içinde kendi köşemden bol bol fotoğraf paylaşacağım sanırım :)

...


Yazıyı sıradaki hayalim ile bitireyim :)





Cuma, Ağustos 08, 2025

Görmezden gelemeyince...

Günlük hayatımda bir çok şeyi görmezden geliyorum, her şey güllük gülistanlık gibiymiş davranıyorum. Öylesi daha kolay oluyor çünkü. Ama bazen gücüm yetmiyor. 

Son 3 gündür koltuğa oturmak bir mücadele, kalkmak başlı başına apayrı bir mücadele. Öne eğiliyorum, iki elimi iki dizime yerleştirip kalçamı koltuktan kaldırmaya çalışıyorum, sonra ellerimle dizlerimden güç alarak gövdemi kaldırıp dik şekilde ayakta durmaya çalışıyorum. Tüm bunlar belimi hiç kıpırdatamadığım için. Belim kütük gibi. 

Normal günlerimde yataktan kalkarken, çorap / pantalon giyerken, yüzümü yıkarken zorlanıyorum; yardımsız arabadan inemiyorum. Her seferinde eşim ya arkadan itiyor, ya da yanına gelip elimden çekerek çıkarıyor. Arabada tek olduğum günler için kapı koluna takılan bir destek aparatı kullanıyorum. Bunlara alıştım mecburen çünkü hergün böyle ama işte bu oturduğum koltuktan kalkamamak beni çok zorluyor. Üstüne bugün bir de delice sırtım ağrıyor.

Yoruldum ağrıdan. 

Çok yorgun hissediyorum kendimi.


Perşembe, Ağustos 07, 2025

Ağustos geçerken...

Günler su gibi akıp gidiyor...


Fotoğraftaki güzelliğin adı "ibibik / hüthüt kuşu" imiş. Upupidae ailesine mensup bir kuş kendisi. Balkonda otururken bir anda gelip karşıdaki ağaca konuverdi :)



Daha yakın çekimlerini de paylaşayım :) 

... 



Cafede arkadaşımı beklerken selfie çekerek oyaladım kendimi :)) 



Başka şehre taşınılsa da bitmeyen, fırsat olunca kalınan yerden devam eden arkadaşlıklar ne güzel 🥰

... 


🪧 Arhavi Balıklı Köyü 🪧

Dereleri keşfetmeye devam :) 



Yağmur yağarken dereye girmek de bi' başka  🌦️🏞️🌦️🏞️

Güneş olsa daha keyifli tabi ki 💭☀️🏞️




Salı, Ağustos 05, 2025

"Karma"ya İnanmak...

"Karma; hem fiziksel hem de zihinsel her türlü eylemin sonuçlarının kaçınılmaz olduğunu ifade eder; düşündüğümüz her şey ya da yaptığımız her eylemin sonuçlarının, bizi bu yaşamımızda ya da sonraki yaşamımızda etkileyeceğini söyleyen bir kuraldır. Yani; gerçekleştirmiş olduğumuz, fiziksel ya da zihinsel her türlü eylemin etkilerini şu anki gerçek yaşam içinde görmesek bile, bir sonraki yaşamımızda bu etkiler mutlaka kendini gösterecektir." diyor vikipedi. İslamiyet'teki" ilahi adalet" anlayışı gibi...

Eskiden hiiiiiç inanmazdım; herkesin yaptığı yanına kâr kalıyor, olan hep iyilere oluyor derdim. Sonra Evrim'le tanıştım :D Karma'nın Evrim'e geridönüş hızı inanılmaz! Oldu ki haksız yere günahını alayım, çat! İniyor yüzüme Karma'nın tokadı anında :)) Kaç kez telefonum düşüp kırıldı, elim yandı, planım iptal oldu, elimdeki iş elimde patladı... Yalnız bana değil, Evrim'e yamuk yapan herkese işliyor. Bunu anlattığımda gülüp dalga geçiyorlar; "Hadi canım sen de! Denk gelmiştir" falan diyorlar. Peki kendiniz deneyin diyorum :) Onlar anlamıyor ama inanmayıp dalga geçmelerinin karşılığı bile geliyor çok kısa zamanda. 

Karma sürecinin işlemesinin ilk kuralı Evrim'in asla karşı tarafa karşı bir art niyet beslememesi, asla beddua etmemesi, hatta yamuk yapan kişinin art niyetli olmadığına inanması. Yani Evrim hep şöyle diyor: "Ya kötü niyetli değil, bilerek yapmamıştır."

Mesela Evrim yıllar önce bölge müdürü ile sorun yaşayıp işten ayrılırken, "Aslında çok iyi adam. Bazı şeyleri mecburen yapıyor." diyerek kendinden çok bölge müdürüne üzülmüştü. Oysa bölge müdürü, Evrim'i harcamıştı. Evrim'in ayrılmasının üstünden 1 yıl geçmeden işten çıkarıldı bölge müdürü. 

Başka bir firmada mağaza müdürü önce kendi tanıdığını Evrim'le eş pozisyonda işe alıp bir süre sonra firma küçülmeye gideceği için Evrim'in işten çıkarılmasına sebep olmuştu. O zaman da Evrim, ondan sonra alınan kadın için "Onun yaşı ve tecrübesi benden fazla. Normal benim çıkarılmam." demişti. Çok geçmedi hem mağaza müdürü hem de işe aldığı kadın arkadaşı firmadan atıldılar. Evrim'le geçirdiğim yaklaşık 20 yıl hep böyle hikayelerle dolu. 

Karma, arkadaşlar arasında ve aile içinde de çok aktif işliyor. Evrim'le sürekli uğraşan, her fırsatta dalga geçmeye çalışan akrabaları da hep tepetaklak oluyor. Hiç de akıllanmıyorlar. Evrim'i bir şekilde kullanan ya da zaman zaman üstünlük taslayan arkadaşları da Karma'dan nasiplerini aldılar. Tüm bu süreçlerde Evrim'in tüm saflığını koruyup onlar için üzülmesi de beni benden alıyor.



Yıllar içinde Evrim sayesinde benim Karma'mda aktifleşti :D Zaman zaman - yok yere benimle uğraştığı anlarda - Evrim'in de başına ufak tefek şeyler geliyor ve o anlarda ben çok gülüyorum: Yaaa koskaca Karma bir sana mı hizmet ediyor? Arada sırada bize de sıra geliyor demek ki!" diyorum Evrim'e :)) O da gülüyor tabi :)) 




... 


Bugün bu yazıyı yazma sebebim çok başkaydı aslında. Bugün başka birinin kendi yaşattığının aynısını birebir yaşaması üzerine bu yazıyı yazmak istedim. Yıllar önce ihtiyacı olan bir arkadaşını söz verdiği halde yalnız bırakan biri, bugün aynı durumda ve yapayalnız. Tek fark ortada verilmiş bir söz yoktu bu kez. Bunun karmik bir karşılık olduğu aklının kıyısından bile geçmeyecek belki de ama bilmemesi gerçekliğini değiştirmez. 

Aldığımız her karardan, attığımız ya da atmadığımız her adımdan, yaptığımız her eylemden sorumluyuz. Öyle ya da böyle karşılılığını alıyoruz. Sadece bazen fark etmiyoruz hayatın hırgürü içinde. 

Demem o ki, kimsenin ahı yerde kalmıyor. Yaptığının yanına kâr kaldığını sanan da gerçeği görmüyor sadece. Bunu kabullendiğim günden beri kendime ve sevdiklerime karşı dürüstüm. Kimseye haksızlık etmiyorum; edersem de Karma'nın mutlak bunun acısını benden çıkaracağını biliyorum. Bana haksızlık yapıldığında da bir şekilde yapanın fitil fitil burnundan geleceğini ama bunu asla kendi yaptıklarına bağlamayacağını ve ders almayacağını da biliyorum. 

Neden bu haldeyim diye sorguladığınız anlarda kendinize dürüst olursanız neden o halde olduğunuzu mutlaka anlayacaksınız. Anlayıp kabullenince daha kolay geçiyor. Alınması gereken ders alınınca çile azalıyor. Bu demek değil ki kötü durumda olan herkes hak ettiği için kötü durumda. Anlatmak istediğim çok başka. Ben sadece bazen yaşadığımız şeyler bizim başkalarına yaşattığımız şeylerle alakalı. 

Ben kimseye bir şey yapmadım, içinde bulunduğum durumu hak etmiyorum dediğimiz anlar var tabi ki hayatta. Bazen sadece yanlış zamanda, yanlış yerde olmak; yanlış kişiye değer vermek, güvenmek, sevmek de zor duruma sokabiliyor insanı. O anlarda, yaşadıklarımıza sebep olan kişilerin karşılıksız kalmayacağını, bir şekilde yaptıklarının karşılığını yaşayacaklarını anlatmak istiyorum. 

Umarım bu yazının birilerine faydası dokunur. 


Perşembe, Temmuz 31, 2025

Kırka Bir Kala Hayat ve Asalet Hakkında Düşüncelerim #Yaş39

Yarın 1 Ağustos yani benim doğum günüm :) Tastamam 39 oldum :)) Kırk yaşa bir yıl kala aklımdan geçenleri yazmak istiyorum. 

Çocukluğumdan beri zihnimde bir "asalet / asillik" algısı var. Nasıl anlatacağımı tam olarak bilemiyorum ama bazı insanlar daha ilk anda, uzaktan bile bir asalet hissi uyandırıyor bende. Aklımdan anında "Ne kadar asil, ne kadar hoş!" diye geçiyor. Kendimi ise asla öyle göremiyor, asla öyle hissedemiyorum. Gerçi son yıllarda az da olsa aştım bu hissi ve bazı günler kendime karşı daha hoşgörülü oluyorum :) 

Bahsettiğim asaletin öyle soylu bir aileden gelmekle, kraliyet ailesi mensubu ya da paşa/bey/dük çocuğu olmakla hiçbir ilgisi yok. Tamamen bir duruş, bir hâl/tavır, bir aura meselesi benim bahsettiğim. Kelimeler yetersiz kalıyor, örneklerle göstereyim. 












Beğendiğim kadınlara derinlemesine bakınca herbiri kendi alanında başarılı, kendinden emin, öz güvenli, sade ama şık... Hepsi ölçülü, nazik, sıcak ama aynı zamanda biraz çekinip asla saygısızlık yapılamayacak kadar da mesafeli. Yani sadece bir giyim kuşam meselesi değil mevzu. Kendiyle barışık, bir şeyleri başarmış, başarılamayanları sindirmiş, Hayat'a karşı hazırlıklı ve Hayat'ın getirdikleriyle başa çıkarken tarzından ve tavrından ödün vermeyen güçlü bir duruşa sahip olmak ve bunu yansıtabilmek asıl mevzu. Sanırım şu an benim için asil kelimesinin altını dolduran asıl tanımı şuraya yazabilirim: "Ben burdayım" diye bağırmayan, sakin, sessiz ama tüm varlığıyla hissedilen, sade ama bir o kadar etkileyici ve güçlü. Böyle kadınlara hayran oluyorum. Ne giyseler yakıştırıyorum, ne yapsalar bayılıyorum. 

Kendimi öyle göremeyip öyle hissedemeyişimin sebeplerine gelirsek; bence benim hatalarım sakin, soğukkanlı olamamak ve mesafeyi iyi ayarlayamamak. Her şeye paldır küldür atlamak, fevri olmak, ikili ilişkilerde de en azından bir süre - gerekirse gereken kişiye karşı her daim - mesafeli durmak yerine hemen senli-benli olmak... Bunları değiştirebilir miyim? Neden olmasın? 

40 yaşıma doğru ilerlerken daha sakin, daha ölçülü ve biraz mesafeli olmak; her şeye atlayan değil, durup değerlendiren ve sakin tepkiler veren bir yetişkin olmak istiyorum. Giyim kuşam işini de unutmamak gerek tabi :)) Artık daha sade ama daha şık bir tarzım olsun istiyorum. 

Son yıllarda alışveriş yaparken beğendiğim bir şey olunca almadan önce kendime bazı sorular soruyorum:

  1. "Bunu nerede giyeceğim?" 
  2. "Buna benzer başka bir kıyafetim var mı?" 
  3. "Bu parça dolabımda olmadığı için bir sorun yaşıyor muyum?

Özetle beğendiğim şey bir "olmazsa olmaz" mı yoksa anlık bir heves mi anlamaya çalışıyorum ve çoğu zaman ya giyeceğim bir yer olmadığı için ya da çok benzeri bir şeylerim olduğu için almaktan vazgeçiyorum. 

Giyim tarzımı şekillendirme sürecinde dolabımdan birçok giysi ayıkladım ama hâlâ genç kızlığımdan kalma kıyafetler var dolapta. Yeni yaşımda ilk işim bir dolap ayıklama-düzenleme çalışması daha yapmak ve gereksiz giysilerden kurtulmak olsun :) 

Umarım ilerleyen zamanda hedeflerime yönelik gelişmelerden haberdar ederim sizleri de 🤗🙋🏻‍♀️

Dipnot: Az önce aklıma geldi ve hemen yazmak istedim: tam 39 sene önce yine bugünkü gibi perşembeyi cumaya bağlayan gece doğmuşum ben :) Yani 39 yıl sonra tam bu gece yeni bir ben olarak yeniden doğabilirim belki de :) 


Bugünden kutlamak istedim, 
ailecek yemeğe gidiyoruz :) 



💕🧿💕🧿💕

... 



Çarşamba, Temmuz 30, 2025

Hayat'ın Güzel Olduğu Günler Hep Sürsün :)

Bugün de dere günüydü :) 

Bu kez Fındıklı'ya Arılı deresine gittik :)






Bu sevimli şey anında kalbimizi çaldı;
"Acaba biz de bir miniature poddle sahiplensek mi?" dedirtti 😍



Misafir

Şu an evde bir misafirimiz var. Adı Latte :) Latte, Sibirya Kurdu kırması yani yarı-Husky bir dişi :)  Evrim eve getirince yıkayıp paklamış;...