Pazar, Haziran 15, 2025

Yaz...

Yaza hızlı bir giriş yaptık. Bu ara konserden konsere koşuyoruz :)



Hopa Deniz Yemekleri Festivali Sahnesi


Borçka Belediyesi Kadın Korosu Konseri


Evrim'in Hopa'daki ilk öğrencisi Kübra'nın yer aldığı Kemalpaşa Halk Eğitim Merkezi Koro Konseri


Koronun şefi de canım arkadaşım Esra'ydı :) 




Grup Gündoğarken'in programı şahaneydi. Sadece konser değil, grubun kuruluşundan bugüne olan yolculuğunu da izledik. 



Konserin son şarkısı "Ankara'dan Abim Gelmiş"; şarkıyı yazan rahmetli İlhan Şeşen, şarkıda Ankara'dan gelen abi de sahnedeki Şeşen kardeşlerin babası. Videosunu çektim ama sınırı aştıpı için buraya ekleyemedim. Youtube üzerinden eklemeye çalışacağım. 


Çok, çok güzel bir geceydi 🤗



Salı, Haziran 10, 2025

Bir Kutu Mutluluk

Sevgili Leylak Dalı öğretmenimin gönderdiği yeni ev hediyelerimiz geldi bugün :) 


Şu runnerın güzelliği 😍
Sarı benim, mavi Evrim'in, büyük kupa da Arya'nın 🥰


Nurşen öğretmenim geçenlerde bir mesaj attı ve lütfen itiraz etmeden yeni evinin adresini ver Rüya dedi. Verdim tabi ki söz dinleyerek :) Ben de epeydir aklımda olan çam sakızı, çoban armağanı bir iki ufak şey için onun adresini istedim. 

Nurşen öğretmenim ve kardeşi Hopa'ya geldiklerinde o kadar güzel bir gün geçirdim ki giderlerken doğru dürüst bir hatıra magnet bulamayışlarına çok üzülmüştüm. Arkalarından her fırsatta azıcık eli yüzü düzgün magnet aradım göndermek için. Sonunda bulduğum birkaç magnetin yanına Arya'nın eliyle çizip boyadığı kitap ayracını ekleyerek gönderdim. 


Ayraçtaki çiçek Leylak 💜
... 


Blog dünyasının kazandırdığı dostlukları çok seviyorum. Daha yüzyüze görüşmeden önce kanımız kaynıyor, içimiz ısınıyor birbirimize; buluşunca da kırk yıllık dostlar gibi akıp gidiyor sohbetler. Nurşen öğretmenimle de aynen böyle oldu ve artık blog sayfalarının ötesinde bir tanışıklığımız var hem onunla hem de kardeşiyle.

Kısacası hediyeleşmek bahane, dostluk şahane diyerek bitireyim bugünkü yazımı :) 

Cuma, Haziran 06, 2025

Arya #12yaş

Dün Arya'nın doğum günüydü :)



Dolu dolu 12 yaşında bir Arya :D


Dün aile içinde ufaktan kutladık; bugün yakın arkadaşlarımız bayram kahvaltısına geliyor, bir tur da onlarla kutlayacağız minik(?!) cadının doğum gününü :))

Babaannesi, "Doğumgünü hediyesi olarak ne alalım, ne istersin?" diye sormuştu birkaç gün önce; Arya "Lego, boya kalemi, resim malzemesi olabilir ya da direk altın(?!) olarak da kabul edebilirim" demişti ve bizi koparmıştı :))  Babaannesi dün yakasına iğneledi altınını :)) Tutumlu olmayı, para biriktirmeyi, yatırım yapmayı öğretirken biraz abartmış olabiliriz sanki :))

Şimdi kahvaltı hazırlığına full gaz devam etmem gerek.

Herkese iyi bayramlar 🤗


Salı, Haziran 03, 2025

Kısa kısa...

Dün itibari ile resmi olarak engelli bir bireyim. Raporum dün çıktı.

- İnsan ağlanacak haline sevinir mi? 

- Sevinir maalesef.

Sistem, "Acı içinde de olsan nöbet tutacaksın" derse, insan nöbetten muaf olacağı için engelli raporuna bile sevinir.

Raporun sisteme düştüğünü görür görmez idareye gittim ve artık nöbet tutmayacağımı söyledim. Mustafa Hoca - okul müdürü - dilekçe yazmamı, engelli raporumu da eklememi istedi. Yazdım ve nöbetsiz ilk günüm başladı :)

Rapor 2 yıl süreli olacak sanıyordum ama süresiz olarak çıkmış. Yani bir inatlaşma olmazsa artık hiç nöbet tutmak zorunda kalmayacağım. Engelli kartı almak için başvuru yapmam gerek ama önce ikametgah adresimizi değiştirmem gerekiyor. Bugün gidip halledeceğim umarım.

... 

2 gün sonra yani arefe günü Arya'nın doğumgünü. Babaannesi ve büyükbabası yoldalar. Hem bayram hem doğumgünü Arya için Şenlik gibi olacak :)) Çocukluk ömrün en güzel zamanı galiba :) 

... 

Ders çıkışı yemek molası vermiştim. Hem yedim hem yazdım :)) Şimdi gidip birkaç ufak işi halletmem gerek. Görüşmek üzere 🙋🏻‍♀️


Pazartesi, Haziran 02, 2025

Perşembe'den Bugüne...

Perşembe günü okula sadece 1 ders için gidip döndüm. Normalde 2 dersim var ama birini Funda (rehber öğretmenimiz) aldı. Ben de fırsattan istifade aile hekimimize gidip sürekli çok yorgun olduğumu, bir şeyler yediğim zaman anında uyuyakaldığımı söyledim. Kan tahlili istedi. Kan verip kahvaltıya gittim; öğleden sonra tekrar gittim doktora sonuçlar için. Her şeyim tammış ama halihazırda tanılanmış IBS, fıtık ve kronik depresyon sebebiyle yorgun hissetmem normalmiş.

 


Kahvaltıdan sonra eve gelip balkonda kitap okudum. Ara ara gözlerimi kapatıp kuş seslerini dinledim :)



Cuma günü nasıl geçti pek anlamadım. Tam gün dersim vardı; çıkışta da pilates. Eve gelince ne yaptığımı hiç hatırlamıyorum. Cumartesi - Pazar acayip verimliydi :) Cumartesi günü mutfak masasını boyadım; evi temizledim; çamaşır yıkadım; balkona yeni sandalyeler aldım, kuaföre gittim. Akşamüstü Arya ile yemeğe gittik, sonrasında sahilde günbatımını izleyip taş sektirdik. 


Cumartesi güne müthiş bir kahvaltıyla başladım :) 



Güzel başlayan günü yine müthiş bir günbatımı ile uğurladık :) 
... 


Bugün arka balkondaki dolabı yıkadım, temizledim, yerleştirdim; balkonu düzenledim;  3 çeşit yemek yaptım; ebeveyn banyosunu dip köşe - duş teknesinin altı dahil - temizledim; sukulentlerin ve kaktüslerin saksılarını değiştirip topraklarını yeniledim; mutfak dolaplarını düzenledim. Arya ile küçük bir doğa keşif turuna çıktık sonra yine sahile indik. Akşam yemeği sonrası sınav hazırladım ve 22:40 gibi bu hafta sonu bitirmeyi planladığım tüm işlerim bitti :)


Tablo ailece yaptığımız puzzlelardan biri :) Sukulentler de bugün itibariyle yeni saksıları ile dressuardaki yerlerini aldılar :) 



Bugün evin arkasındaki yolda mini bir keşif turu attık Arya ile :) 


Doğadaki simetriye bayılıyorum bazen :) 

... 

Bugün itibariyle evle ilgili geriye sadece ufak tefek işler ve eksikler kaldı: Mutfakta takılacak birkaç dolap kapağı var - yanlış/eksik ölçü sebebiyle tekrar sipariş edildiği için fabrikadan gelmesini bekliyoruz; misafir odasının anten çıkışı yenilenecek ve TV'ye bağlanacak; balkonun yeni masası gelecek; salondaki çıtalı duvarın boyasında ufak tefek rötuşlar yapılacak. Bunlar dışında eve tamamen yerleştik ve alıştık :) Ben en çok balkona, Arya kendi odasına, Evrim tüm eve bayılıyor :) 



Aslında ben de tüm eve bayılıyorum ama favorim balkon :) Yeni masa - sandalyeden sonraki hedefim güzel bir mangal :)



Pazartesi, Mayıs 19, 2025

Yeni Ev, Yeni Manzara :)

 




Dün ilk kez balkonda oturup manzaranın tadını çıkardım kahve eşliğinde :)

Bugün de ilk yemekli misafirimizi ağırladık. 

Baya baya yerleştik hatta alıştık bile evimize :) 

Cumartesi, Mayıs 17, 2025

Ve Final...

Perşembe taşınma günüydü. 

Dışarda bardaktan boşalırcasına yağmur vardı. Mutfak bitmemişti ama yapacak bir şey de yoktu.  

Şansımıza son 2 gün içinde işler biraz hızlandı. Avizeler ve tavan pervaneleri takıldı; çer çöp atıldı, ev temizlendi (ya da biz öyle sandık); banyo dolapları takıldı; lavabonun su tesisatı tamamlandı; yeni termisifon takıldı. Taşınmadan önceki gün misafir odasının yatağı ve salonun yeni koltuğu geldi. 


Yatak ve koltuk kurulurken ben de salon perdelerini taktım. 

Mutfağın kulpları ufak çaplı bir kayıp krizi sonrası taşınma günü tekrar satın alınıp takıldı. Eksik kapaklar ne zaman halledilecek ve grinin elli tonunda başrole aday arataş ne zaman düzelecek bilemiyorum. Fayanslar depoda su çektiği için renkleri farklıymış, kuruyunca düzelecekmiş!?

Taşınmadan önceki gece mutfak malzemelerimizi ve askıdaki kıyafetleri yeni eve taşıdık. Sağ olsunlar arkadaşlarımız koşup geldiler yardıma. 5 kişi (Melike, Tülin, Çiğdem, Funda, ben) gece 10-12 arası epeyce iş hallettik. Taşınma günü sabah da birçok şeyi elden kendimiz taşıdık ki öyle yapmasak kesinlikle bitmezmiş işler çünkü taşımacılar bir kısım eşyayı taşımadan yok oldular. 

Dün eski evden 5 büyük torba çöp, 4 kasa ve 1 çuval eşya daha çıkardık. Taşınma günü de bir bu kadarını Evrim kendisi taşımıştı taşımacılardan sonra. Aynı cadde üzerinde başka bir eve asansörlü araç ile eşya taşıyıp 18bin aldılar ama mobilyalar dışında nerdeyse her şeyi biz taşıdık maalesef. Neyse bu da böyle bir tecrübe oldu deyip geçelim. 

Eşyalar taşındıktan sonra yerleştirmeye de yine arkadaşlarım yardım ettiler. Biri gitti biri geldi, nöbetleşe bizi hiç yalnız bırakmadılar. Özlem öğlen kısır ve kek getirip karnımızı doyurdu üstüne de akşam yemeğine davet etti. Öğlenle akşam arası da Güneş'le birlikte bir sürü eşyayı yerleştirmeye yardım etti. 

Yemekten dönünce Funda geldi ve taşınırken batan evi baştan sona süpürüp sildik beraber. Bugün de okul çıkışı yine Güneş geldi, yardım etti. "Arkadaşlar İyidir"i bir kez daha kanıtlayan arkadaşlara sahip olmak çok güzel 🥰

Tüm bu taşınma telaşı içinde tabi ki belim ve diğer rahatsızlıklarım pik yaptı ve dün günü yatakta geçirdim. Sabah doktora gidip rapor aldım, iğne yaptırdım sonrası uykuyla uyanıklık arası bir hâl... 

Ocak henüz monte edilmediği için dün akşam yemeğini dışarda yedik. Eve döner dönmez kalan kolileri açıp yerleştirmeye başladık. Taşınma günü salon, yatak odası, Arya'nın odası bitmişti. Dün mutfak ve banyo bitti. Geriye ardiye ve kütüphane odası kaldı. 

Ardiyeyi biraz kolayladık ama hâlâ yapılacak işler var. Bugün kütüphaneyi halletmemiz gerekiyor. Başlayınca bitecek :) 


Henüz tam yerleşmeden önce çekmiştim. 
Salonun genel görüntüsü böyle :) 

... 

Yukarıdakileri kaç parça halinde yazdım kim bilir... Az önce kütüphanedeki son kitap kolisini de açıp yerleştirdim. Şu an bir tek Evrim'in elektronik kolileri kaldı. Onlar yerleşince tekrar temizlik yapılacak.

Kalan işler:

  • Kornişler yapılınca perdeler asılacak
  • Ardiye düzenlenecek 
  • Banyodaki deterjan vs. için bir alan/çare bulunacak
  • Tablolar asılacak tabi bunun için önce Evrim'in çivileri hazırlaması gerekiyor 
  • Ebeveyn banyosuna aynalı lavabo dolabı takılacak. 
  • Havluluk takılacak
  • Mutfak ve Arya odası avize talılacak
  • ... 
Ve muhtemelen şu an aklıma gelmeyen başka ıvır zıvır işler... 

Taşındık ya gerisi yavaş yavaş halledilir :) 

Pazartesi, Mayıs 12, 2025

...

Oturdum ağlıyorum. Çok yoruldum. Tüm vücudum ağrıyor ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Temizlik iptal... Mutfak arataşları grinin elli tonu, banyo dolabının yarısı koridorda yarısı misafir odasında, her yer harç, boya, kir... Oturduğumuz evin koridoru kolilerden geçilmiyor...

Son 3 gün... Hepsi bitecek... 

Pazar, Mayıs 11, 2025

Bitmiyor

Yeni evin işleri bitmiyor bir türlü :( Her şey yarım, işler sürekli bir sonraki güne sarkıyor ya da komple erteleniyor. Misal bugün temizlik yapılacaktı ama olmuyor. Yarın yapılacak.. Umarım...

Mutfağın işi hâlâ bitmedi, bugün derz yapılıyor. Eski banyo dolabı sökülürken 2 tane fayans kırıldığı için yeni banyo dolabı takılamıyor. Bugün fayanslar yapılacak, dolap ne zaman takılır kimbilir... 

Perşembe taşınma günü. Olacak olacak da olana dek ben kalan akıl sağlığımdan da olacağım gibi hissediyorum. Evrim de ben de çok yorulduk ve çok gerginiz. Sürekli tartışıyoruz. Ama hepsi anlık. 2 dk sonra koltukta sarılıp film izliyoruz kafamızı dağıtmak için. Eskiden olsa bu tartışmalar uzar giderdi hatta ben işin ucunu kaçırıp küserdim muhtemelen. Şimdi uzamamasının sebebi her anın gelip geçici olması. Kendime sürekli "İlla ki bitecek her şey ve eninde sonunda taşınmış olacağız" diyorum. 

Bugün Evrim'in doğum günü ama adam üstü başı toz içinde iş yapıyor ustalarla. Ordan çıkıp dershaneye gidecek, akşama kadar ders anlatacak. Bugünün akıbetini tam bilemediğim için doğum gününü önceden kutladık ama bu akşama da güzel bir sofra hazırlayacağım. Bu evde kutladığımız son doğumgünü Evrim'in, yeni evde kutlayacağımız ilk doğum günü Arya'nınki olacak.

Tüm işler bitip taşınınca kocaman bir oh çekeceğiz ve yaşanan tüm aksilikler gülerek anlatacağız bir süre sonra. Hep öyle olmuyor mu?

Yaşarken zor olan anlatırken komik ve keyifli olur :))


Mutfak penceresinden izlediğimiz son günbatımlarını :)


Denizin mavisini doğanın yeşili ile takas etmeye az kaldı. Ama yeni evden günbatımlarını izlemek için sahile inmek üç dakika :) 


Güncelleme: Derler bitmiş diye gittiğim evde karşılaştığım manzara: arataş lar yamalı gibi, iki farklı tonda :( Malzeme hatalıymış. Hadi biz fark etmedik yapılırken de usta nasıl fark etmedi(?!) anlayamıyorum. Şimdi tüm arataş sökülüp tekrar yapılacak. Temizlik yine iptal... 

Cuma, Mayıs 09, 2025

Bakış Açısı

Dün Artvin merkezdeydim. Oraya gitmek de zor, gidince dönmek de. 

Şehir merkezi kelimenin gerçek anlamı ile dağın tepesinde!



Bu sokak, Artvin merkezde yokuş değil de, düz olan tek sokak olabilir :) Şu karşıda görünen tepe, aslında Artvin'in kurulu olduğu dağın tepesi. 
Buzdağının görünen kısmı gibi :))) 

Artvin merkez ile ilgili sevdiğim bir hikaye var. Zamanın birinde ülkeyi karış karış gezmek isteyen yükseklerde de tanıdığı olan bir memur, Artvin'e, Hopa'ya atanmış ama bunu kendine hakaret sayıp "İlçe de neymiş? Benim atamam merkeze yapılsın!" diye yükseklerdeki tanıdıklarını tekrar devreye sokmuş. Gün gelip de Artvin merkeze varması gerekince git git, dön dön bitmeyen yol karşısında ayılıp bayılmaya "Kendim ettim, kendim buldum" diye dövünmeye başlamış :))

Şehir merkezi her zaman en iyi tercih olmuyor tabi :)) 

Her gidişimde her virajda, her yokuşta insanların taa en başında nasıl olup da böyle dağ tepesine yerleştiğini düşünüyorum. Bir kez yerleşildi mi devamı gelir. Orada doğan orada büyür, alışır, garipsemez durumu ama dışarıdan gelen biri için gerçekten acayip. Ama - her zaman bir "ama" olduğu gibi :) - Hopa'dan Artvin'e gidiş yolu inanılmaz bir manzara sunuyor yolculara. Her yer yemyeşil, yol boyu Çoruh nehri eşlik ediyor manzaraya.

Artvin merkeze gidiş sebebimi soracak olursanız; sağlık heyeti raporu için gittim. Ben artık resmi olarak bir engelliyim. 

Engel oranım %43.

Ameliyata rağmen iyileşmeyen ve ikinci ameliyatı doktorların önermediği bel fıtığıma ek, boyun fıtığı, IBS, reflü, kronik depresyon ve bir de kanser geçmişim olduğu için çoklu rahatsızlık sebebiyle engelli olduğum resmileşmiş oldu. Buna neden ihtiyaç duyduğuma gelirsek, okulda bedensel rahatsızlıklarım bilindiği hâlde, öğretmen sayısı yetersiz denilerek bana nöbet görevi veriliyor ve ben nöbet günlerimde öleyazıyorum. İşte bu nöbet görevinden muaf olma amacıyla aldım raporu. Yönetmeliğe göre engelli öğretmenlere nöbet görevi verilemiyor.

Hayat ne acayip!

38 yaşımın bitmesine 3 ay kala %43 engelli oluşum tasdikleniyor ve ben buna seviniyorum?! Boşuna dememişler, "Delirene değil, delirtene bakmak lazım" diye... Ağlanacak halime güler hâle geldim.

Neyse... Bakış açımızı olumlu ayarına alıp öyle bakalım :) Artık nöbet tutmak zorunda değilim :)

Artvin'e gitmişken biraz dolaşıp Cağ kebabı yemeden olmazdı. Hava çok sıcak olduğu için önce kendime bir t-shirt alayım dedim ama girdiğim ilk mağazada aradığımı bulamadım. Halimi anlayan mağaza sahibi çok tatlı bir şekilde az ilerde, çarşıda Yılmazlar var, bir de oraya bakın dedi ve başlı başına günümü güzelleştiren bir detay oldu :)


En yüksek okuma oranına sahip il olmak kolay değil :) 



Kitap Kafe'nin yanında Halk Eğitim Merkezinin ufak, şirin bir mağazası var. 



Keşke balkonları kapatarak bozmasalarmış binanın güzelliğini... 





Karşıda bayrak olan yerde kocaman bir Atatürk heykeli var. 


Dünyanın en büyük ikinci Atatürk heykeli: Boy 22m - Ağırlık: 50 ton


O kadar gezince karnım acıktı tabi ki :) Yine bir esnafa sorarak güzel bir Cağ kebabı yedim. Sonra hastaneye geri döndüm. Saat 15.30'da heyete girdim. Raporun 1 aya çıkacağını söylediler. 


... 

Yukarıdaki satırların çoğunu daha önce de oturduğum bir kafede yazmıştım. Az önce yeniden düzenledim. Şunlar da cafeden çıkınca çektiğim fotoğraflar: 




Artvin deyince Atabarı demeden olmaz :) 




... 


Yarından itibaren çok yoğun bir hafta beni bekliyor. Fırsat olunca yazarım 🙋🏻‍♀️


Perşembe, Mayıs 01, 2025

Ya siz neden böylesiniz?

Neden???

Bir haftadır sanıyorum ki bu Cumartesi mutfak kurulacak, pazar temizlik yapılacak ve biz Perşembe / Cuma, hadi en olmadı Cumartesi günü taşınıyoruz. Ama hiç öyle değilmiş mevzu! 

Cumartesi mutfak dolapları kurulacak, elektrik tesisatı halledilecekmiş ama tezgah ve tezgah arası o gün yapılmayacakmış. Ne gün yapılacakları belli bile değilmiş henüz! Ve tüm bunları Evrim zaten biliyormuş ama bana söylememiş! Ben az önce mutfağı yapan ustaları arayınca öğrendim. Allahım gel de çıldırma!

Kaç kez plan yaptım: cmt mutfak biter; pzr temizlik; pzt - salı mutfak malz. kendimiz taşırız yavaş yavaş yeni eve; misafir yatağı gelir, kıyafetleri de onun üstüne yığarız askılarıyla; perş. de geri kalan eşyalar taşınır rahat rahat. Ya ben bunları anlatırken neden "işler cmt bitmeyecek" demiyorsun ki be adam???

Cmt günü duruma göre bakıp söyleyecekmiş zaten!? Ben pazar için temizlikçi ayarladıktan sonra! Olsunmuş, temizliğin mutfakla ne alakası varmış?! Allahıııımmm delirmemek işten değil! Hayır defalarca kez planımı anlatmamış olsam diyeceğim ki adam haklı, ne bilsin ama işte kaç kez oturup anlattım. 

Ya erkekler neden böyle? 

Sinirden çatlıcam şimdi!

Not: Evet biliyorum. Tabi ki halledilecek, tabi ki taşınacağız sonunda. Lütfen bunları yazmayın çünkü zaten biliyorum ama şu an işe yaramıyor, beni sakinleştirmiyor bunu bilmek. 

Pazar, Nisan 27, 2025

Kapaklar, sandalyeler, kitaplar, koliler, crumble...

Mutfak dolaplarının beklenen kapakları Cuma günü gelmiş fabrikadan. Haftaya hafta sonu dolaplar takılacak. Sonrası temizlik ve taşınma ama muhtemelen 10 - 11 Mayıs'ı bulur taşınmamız. Evrim'in 45. doğum gününü ev taşıyarak kutlarız.

Ben stresten yerimde duramadığım, ordan oraya sardığım için Evrim sonunda "Hadi sen kitaplarını toplamaya başla. Bak hazır koliler var, onlara koy istersen" dedi beni oyalamak için. 6 koli yaptım kitaplardan; daha da en az 2-3 kolilik kitap var. Hatta Arya'nın kitapları da sayarsak 5 koli yapar sanırım. Bugün onları halledeceğim. Kitaplardan sonra ıvır zıvır kolisi yapacağım.Geriye kıyafetler ve mutfak malzemeleri kalacak. 

Mutfak malzemelerini hiç koli yapmadan elden götüreceğiz. Tabi bunun için dolapların takılıp evin temizlenmiş olması gerekiyor. Kıyafetlerin askıda olanlarını da paketlemeden direk askıları ile birlikte götüreceğiz. Misafir odasına aldığımız yatak, bizim taşınma gününde önce geleceği için onun üzerine istiflerim diye düşünüyorum. Katlı olan kıyafetleri de valizlere yerleştirip öyle taşırız. Yani taşımacılar mobilyaları, beyaz eşyaları ve kitap kolilerini taşıyacak.

Her şey plana uygun giderse - ya da şansımıza plandan da iyisi giderse - mobilyalar taşınıp kurulunca gerisini halletmek kolay olacak. Daha önceki taşınmalarımızda kolilerin üzerine içerik ve hangi odaya ait olduklarını yazmıştık ve bu işimizi çok kolaylaştırmıştı. Kutuları açmaya öncelik sıramıza göre başlamıştık. Acelesi olmayanları da zamanla yerleştirmiştik. Bu kez kolilerde pek bir şey olmayacak gibi: Kitap, ıvır zıvır ve belki valizlere sığmayan birkaç giysi...

Mutfak sandalyelerinin deri boyama işi bitince ayaklarını rötüşlamaya başladım. Sprey boyanın ayarını tutturmak umduğumdan zormuş. Bir de kurumak bilmiyor - gerçi bu durum ben çok boya sıktığım için olabilir. Az sonra kontrol edeceğim eğer kurudularsa bir kat vernik geçmeyi düşünüyorum.

Az önce fark ettim ki bir de ayakkabı kolileri olacak. Ayakkabıları kutularıyla muhafaza ettiğim için bir koliye en fazla 6 kutu koyabilirim sanırım. 3 kişiyiz, her birimize 1-2 koli desek 5-6 koli de ayakkabı çıkacak. Bakalım neler çıkacak daha... 

... 


Yukarıdaki satırları sabah yazdım sonra işler karıştı. Planın dışına çıkıp buzluğu temizledim; taze fasulye, pilav ve hoşaf pişirdim; orman meyveli crumble yaptım. Böylece buzluk epeyce boşalmış oldu. Taşınırken buzluktakiler eriyeceği için taşınmadan önce içindekileri tüketmeyi planlamıştım. Bugün epeyce boşaltmış oldum; içinde biraz dondurulmuş patates, ıspanak, kızılcık, peynirli börek ve milföy hamuru kaldı. Hepsinden az miktarda var. Bir iki gün içinde onları da tüketiriz. 

Orman Meyveli Crumble

Malzemeler:

  • 1 pkt dondurulmuş orman meyvesi
  • 1,5 yemek kaşığı toz şeker
  • 100 gr tereyağ
  • 1,5 su bardağı un
  • 4 yemek kaşığı toz şeker

Krema için:

  • 1 pkt krema
  • 2 yemek kaşığı toz şeker 
  • 1 pkt vanilin 

Dondurulmuş meyveleri borcama yaydım; üzerine 1,5 kaşık toz şeker serptim. Çukur bir kapta un, 4 kaşık şeker ve küp küp doğranmış soğuk tereyağını karıştırıp kırıntı haline getirdim. Borcama yaydığım meyvelerin üzerine kırıntıları serpip 185 derece fırında 25 dk pişirdim.

Krema için malzemeleri mikserle yüksek devirde iyice çırpıp krem şanti kıvamına gelince dolaba koydum. Eğer deneyecekseniz, dolapta beklemesi gerektiği için önce kremayla başlayın. Benim krema yapmak aklıma sonradan geldiği için şu an kös kös soğumasını bekliyorum maalesef.


Kremayla birlikte servis edilince tadından yenmez :) 

Deneyecek olanlara şimdiden afiyet olsun :)

Bir sonraki tarif milföy hamurundan pratik profiterol olabilir :))


Salı, Nisan 22, 2025

El Becerisi (ya da Beceriksizliği)

5 gündür deri sandalye boyuyorum. Boyadığım da hepi topu 2 adet sandalye :))) 

Mutfak sandalyelerimizin ikisi siyah, ikisi beyazdı. Beyazlar zamanla sarardığı için kılıf takmıştım tüm sandalyelere. Yeni evde mutfak dolapları gri olacağı için ben de beyaz olan sandalyeleri açık griye boyayıp kılıflardan kurtulmaya karar verdim. İnternetten deri boyası aldım ve başladım boyamaya. Bir kat, iki kat, üç kat... beş kat... Az önce kaçıncı katı attım bilmiyorum ama bence son kattı.

Her kat boyadan sonra en az 12 saat beklemek gerekiyormuş ki boya iyice kurusun, otursun. Yaklaşık bir haftadır boyuyorum sabah akşam. Bugün sandalyelerin ayaklarını da sprey boya ile rötuşladım ama sprey iyi bir fikir değilmiş. Eşit dağılmıyor, çok sıkınca aşağıya doğru akıyor, dalga dalga oluyor... Keşke sprey boya yerine fırça ile boyasaydım diyorum şu an. Az önce fark ettim ki beyaz sipariş ettiğim boya yerine vernik gelmiş şimdi bir de onu iade etmekle uğraşacağım. Neyse...

Mutfak sandalyeleri ile işim bitince balkon sandalyelerini de boyamaya niyetliyim. Arka balkondaki sandalyelerin metal kısımları rutubetten aşındı, boyaları yer yer dökülmüş. Sprey boyaları fazla almışım, kenara atacağıma sandalyeler için kullanayım.

El becerim fazla olmasa da böyle ufak tefek yenileme, değerlendirme işlerini seviyorum aslında. Sonuç da güzel olursa keyif katlanıyor :) 

Sandalyeler güzel oldu gibi :)



Pazartesi, Nisan 21, 2025

Ahval

Hâlim hâl değil. 

Üzgünüm, kırgınım, yorgunum. İşin kötüsü bu kez Evrim de öyle. 19 yılı devirdik birlikte, Evrim'i bu kadar bunalmış ve yorulmuş gördüğümü hatırlamıyorum.

Evin işleri ağır aksak ilerliyor, Evrim halletmek istediği işleri istediği şekilde halledemiyor. Küçük tuvaleti kapatıp depoya çevirme işini bitiremedi; mutfağın tesisatı taşınmadığı için oranın sıvası boyası da bitmedi; en son dün salondaki duvarın çıtaları da yamuk olunca Evrim'in tüm direnci kırılıverdi. Yüzü düştü, canı sıkıldı.



Çıtaların birbirine paralel olması gerekiyordu ama maalesef asimetrik olmuşlar. 
Duvarın her iki yanında birbirine eşit toplam 4 bölme ile ortada daha geniş olan 1 bölme olması gerekiyor.
... 

Evrim'in ciddi bir simetri takıntısı var. Bu yüzden çıtalar çok riskli bir karardı. Ustanın yapabileceğine güvendim ama maalesef sonuç pek umduğum gibi olmadı. Çıtaları düzeltmek için Evrim boş gününde ustayla birlikte çalışacak. Bakalım, umarım hallederler. 

Evrim'in yüzünün düştüğü görülmüş şey değildir. Hastayken bile güler, güldürür. O yüzden o surat asıyorsa durum ciddi demektir bizim evde. Bugün mesaj yazıp takıldım Evrim'e: "Lütfen, benden rol çalma. Bu ilişkinin surat asan, dırdır yapan, stres olan kişisi benim. Sen hep gülen, güldürensin. Sıkma canını, her şey hallolur bir şekilde." "Oldu" yazmış cevap olarak.

Şu an tam karşımda üçlü koltukta uyuyor. Okuldan yorgun ve keyifsiz geldi. Onu, böyle canı sıkkın görmek çok garip. Düzelmesi için her şeyi yapabilirmişim gibi hissediyorum ki bu da hiç benlik bir hâl değil :p İlişkinin bencili de benim maalesef. 

Mayıs başı taşınma umudumu hâlâ taze tutuyorum. Olacak, olacak. 


Pazar, Nisan 20, 2025

Bir kedi kadar sevilmemek...

Öksüzdü Necla. Ne ana bilmişti, ne baba. Babası hayattaydı gerçi ama işte Necla'ya baba değildi. Bu yüzden pek sevmişti Necla eşinin ailesini. Anne değil, "annem"; baba değil "babam" derdi. Herkes kendi anası babası sanırdı da öyle olmadığını öğrenince inanamazdı.

Necla'nın eksiği gediği çoktu. Zordu Hayat ve Necla'yı da çok zorlamış, katılaştırmış, kabalaştırmıştı. Öyle hanım hanımcık, annecim annecim, babacım babacım diye konuşmaz, aklından geçeni olduğu gibi bırakıverirdi ortaya. Söyleyecek lafı varsa hiç tutmazdı içinde. 

- Bütün gün TV karşısında, ordan kalkıp yatağa, yataktan kalkıp tekrar koltuğa... Böyle olmaz ki valla eriyiverir tüm kaslar. Çuval gibi kalıverir insan koltukta... 

- Bir tane aklı başında yok etrafınızda. Hep en son söylenecek şeyleri söylüyorlar. Dost değil, post bunlar!

- Bak bunlar çok açıkgöz. Punduna getirip kandırıverirler valla insanı. Güvenmeyin böyle canımlı cicilimli insanlara. Ben söyleyeyim de sonra kimse demedi olmasın.

Necla kimseye güvenmezdi. Herkes sıfırdan başlar, becerebilirse yüze çıkardı Necla'nın terazisinde. Necla birini sevdi mi tam severdi ama yine her şeyi beklerdi:

- Kardeş kardeşe düşman olmuş, baba çocuğunu yarı yolda bırakmış da el mi yapmayacak? 

- İnsanoğlu çiğ süt emmiş, her şey beklenir!

Kızmazdı atılan kazıklara, sokulan laflara... Hiç şaşırmazdı. Kırılırdı bazen ama yine de kızmazdı. "Neden? Ne geçti eline?" diye sormak isterdi bazen. Sormazdı. Annesine de sormuyordu. 20 yıldır kaç kez bitti artık, her şey mazide kaldı, temiz bir sayfa açtık diye düşünmüştü. Kimbilir daha kaç kez öyle düşünecekti.

Hep bir şeyleri yanlıştı Necla'nın. Yer sofrasında yemek yiyerek büyümesi, kıyafetleri, çantası, ayakkabısı, saçının doğal rengi... Ne yapsa olmuyor, - ailem dediği - eşinin ailesinin nazarında bir sonraki tura geçemiyordu Necla. Ama Necla umut etmekten hiç vazgeçmiyordu. Elbet olacaktı. 

Bunca yıl geçmiş; köprünün sırf altından değil, üstünden bile sular seller akmıştı. Eskisi gibi değildi; artık onlar da seviyordu Necla'yı. İyisiyle kötüsüyle kabul etmişlerdi. En azından Necla öyle sanıyordu taa ki o kedi gelene dek.

Necla hayvanları çok severdi. Severdi sevmesine ama kediler dokunuyordu ona. Nefes alamıyor, pancar gibi kızarıyor, uyuz olmuş it gibi kaşınıyordu. Bunu herkes biliyordu ama işte yaşlılık, yalnızlık, can sıkıntısı... İnsan oyalanacak bir şey arıyordu. Köpek alınsa bakması, yürüyüşe çıkarması, yıkaması, kurutması zordu. Kedi öyle miydi? Değildi. Evin içinde kendi kendine yaşardı, tuvaletini kumuna yapardı.

Velhasıl kelam alındı mı gül gibi bir kedi Necla'nın gelin gittiği o eve! Alındı. Necla ne dese geçiştirildi. "Amaaan canım, ilacı varmış. Bilmemkimin de varmış alerjisi, onun iki tane kedisi varmış evde. Hap içiveriyormuş, bişicik olmuyormuş." Oysa Necla yıllar önce kapının önünde bulup besledikleri yavru kediyi eve almaya karar verdiklerinde gitmişti doktora var mı bu işin bir çaresi diye. Doktor, "Kızım senin canının kedi kadar kıymeti yok mu? Astım olursun eve alırsanız o kediyi!" demişti. "Bir gün iki gün değil ki bu, ilaç içiveresin de dayanasın!"

Eee anlatmadı mı Necla bunu ailesine? Anlatmaz olur mu? Anlattı, anlattı da "Doktor çok mu biliyormuş, astım olmak o kadar kolaymıymış canım?" N'apsın sustu Necla. Hoş konuşsa da ne fayda... 

Necla, durup düşününce ağlayacak gibi oldu bir süre. Acaba Necla'nın değil de oğullarının alerjisi olsaydı ya da torunlarının? Yine de alınır mıydı o kedi eve? Necla kendi kızının alerjisi olan şeyi töbe billah sokmazdı eşikten. Neyse dedi Necla, "bizim evde kalmayacak ya kedi, ben oraya gidince bakarız bir çare. Atıveririm iki ilaç, idare ederim bir süreliğine." Bu kadarla bitseydi iyiydi. 

Yatıya gelirken kediyi de getirmek istediler. Necla bu kez Nuh dedi peygamber demedi. "Sizin evinize karışmadım ama kendi evime kedi alamam annem" dedi yine tüm sevgisiyle. "Biz de gelmeyelim o zaman!" dedi annesi. Restini gördü Necla:

- Siz bilirsiniz annem. Beni zaten geçtik de kediniz, oğlunuzdan ve torununuzdan daha kıymetli ise ben bir şey diyemem. Bizim kapımız size her daim açık, başımızın üstünde yeriniz var. Ama kedisiz. 

Soğuk rüzgarlar esti. Fırtına çıkıp dindi ama bitmedi. Daimi bir fırtına öncesi sessizlik gelip yerleşti tam ortaya. Necla anladı ki ne yapsa bir kedi kadar sevilmeyecek. Kimseye kızmadı Necla kendinden başka. Herkesten her şeyi bekliyordu da en sevdiklerinin onu bir kedi kadar sevemeyebileceğini neden beklememişti acaba? 




Pazartesi, Nisan 14, 2025

Kalbimden geçen...

Evin boya işi bitmek üzere. 

Salonun tek duvarı ve mutfağın sıvası-boyası kaldı. Salonun duvarı boyandı ama çıtaları henüz takılmadı çünkü Hopa'da istediğim çıtalardan yok. internetten sipariş verdim. Gelince usta duvarı tamamlayacak. Mutfakta da taşınması gereken elektrik tesisatı var; o iş hallolunca dolaplar gelmeden önce mutfak duvarları sıva yapılıp boyanacak.

Boya işi umduğumdan çok daha iyi gitti. Seçtiğim renk, duvara sürülünce çiğ beyaz gibi ya da rengi dönmüş, morarmış beyaz giysiler gibi bir renk çıkacak diye çok endişlenmiştim ama şükür öyle olmadı ve tam seçtiğim renk oldu. TV duvarı için seçtiğim kalker renginden vazgeçip kalbimin sesini dinledim ve Jotun boyanın Deep Cosmo rengini aldım. Koyu mavi, saçlarım gibi, çok sevdiğim montumun rengi gibi, yemek masamızın pufunun rengi gibi... Odanın kocamanlık hissi biraz gitti, duvar odayı sınırladı gibi ama pişman değilim. 


Evin geneli bu renk oldu. 
Arya'nın odası ve mutfak gri, salon tek duvar koyu mavi. 



Işık parladığı için gerçek renkler tam gözükmüyor. Solda krem gibi gözüken duvar aslında yukarıdaki fotoğraftaki ile aynı renk. Sağdaki ise daha koyu bir mavi. Duvarın çıta işi bitip gündüz ışığında çekince fotoları güncellerim. 
... 

Salona alacağımız yeni üçlü koltuğu bugün seçip aldım. Annemlerin çift kişilik yatağını da aldık. Banyo lavabosu için batarya almıştım; beklediğimden çok daha kaliteli çıkınca aynı markanın mutfak bataryasından sipariş verdim. Böylece geriye alınacak perde ve halı gibi bir iki şey kaldı. Onlar da taşındıktan sonra halledilir. 


Mevcut koltuklarımıza en yakın model bu olduğu için mecburi tercihim oldu. 
... 

Evrim'in evle ilgili listesinin ilk ve ona göre en önemli maddesi alaturka küçük tuvaletin kapatılıp depo alanına dönüştürülmesiydi. Dün o işin büyük bölümünü halletti. Şimdi geriye misafir banyosunun dolap ve lavabosunun kurulum ve montajı kaldı. Mutfak ve banyo montajı sonrasında taşınmaya hazır hale geleceğiz.

Koli ayarlarsak bu hafta sonu en azından yukarı depoya kaldırılacak eşyaları taşımayı planlıyoruz. Bakalım, gelişmeleri yine yazarım 🙋🏻‍♀️


Salı, Nisan 08, 2025

Neden bu kadar zor?

Seçmek, karar vermek benim için aşırı zor. Neden böyle?! 

Yeni ev için önce mutfağın şekline sonra dolap rengine, materyaline, kapak modeline karar vermem gerekti. Bitmedi daha tezgah, tezgah arası, evye, batarya, dolap kulpları... Seç seç bitmiyor. Seçemiyorum! Seçtiklerimden emin olamıyorum. Karar vermek çok zor!

Mutfakla bitse iyi! Banyo dolabı, bataryası, çeri çöpü... Üstüne bir de tüm ev için boya seçmesi var ki o da ayrı bir işkence benim için. Zorla seçtim bi' şeyler ama asla emin olamıyorum. Seçtiklerim bir araya gelince ortaya ne çıkacak bilemiyorum. Gözümde canlandırma yeteneğim sıfır. 

Çoğu insanın zevkle, heyecanla yaptığı işler benim için kabus gibi maalesef. Keşke birisi gelse "Sen şöyle otur, ben her şeyi halledeceğim ve bitince çok beğeneceksin" dese... Evrim'e soruyorum, "Sen nasıl istersen öyle olsun hayatım" diyor. Tam seçiyorum, "Emin misin?" diyor. Çıldırmama ramak kaldı.

Biliyorum tüm bunlar aslında işin zevkli/eğlenceli/heyecanlı kısmı, ufak tefek şeyler, halledilirler. Biliyorum ama işte bilmek daha iyi hissettirmiyor.

Dün zar zor ve en sonunda bıkkınlıkla bunlar olsun işte diyerek çoğu şeyi seçtim. Geriye mutfak evyesi ve bataryası kaldı. Onları da seçip karar verme yükünden kurtulmak istiyorum bir an önce. Boya renklerini seçip aldığım halde içimden hâlâ "TV duvarı lacivert olsa keşke" diye geçiyor :( Elimi tutan, engelleyen yok ama basiret bağlanması gibi bir şey, yapamıyorum!

Yeni evin salonuna girince tam karşı duvar, TV duvarı olacak. O duvar için kafamda bir sürü fikir dönüp duruyor. Duvara çıtalarla şekil yapıp diğer duvarlardan daha koyu, farklı bir renge boyamak istiyorum. Ama işte uzun vadede göz yorar mı, sıkılır mıyız, odayı küçültür, karartır mı gibi zibilyon tane saçma soru yüzünden cesaret edemiyorum. En çok da bu cesaret edemeyişime kızıyorum :( 



1. Bu çıta dizilimi diğerlerine göre daha basit uygulanabilir gibi duruyor.


2. Bu İskandinav desenlerini hatırlattığı için hoşuma gitti.



3. Sadece ortaya doğru gelen üçgenler güzel, 
arada kalan merdiven gibi diğer çıtalar fazlalık olmuş bence.



4. İstediğim renge en yakın olan bu ama bu kadar karışık bir şekil istemiyorum tabi ki.


Boyaları çoktan aldım. Filli boyanın "Maya" ve "Kalker" renklerini aldım. Mutfak ve Arya'nın odası andezit grinin iki tonu olacak. Ama işte aklım hala şu yukarıdaki çıtalı ve koyu renk duvarda


Salon 3 duvarı ve evin geri kalanı bu renk. 
Ben bu rengi bej alt tonlu sanıp seçmiştim halbuki az önce öğrendim ki alt tonu mormuş!???



Salon TV duvarı bu renk olacak eğer ben son dakika değiştirmezsem...
Katalogda bundan çok daha koyu görünüyordu. Bakalım evin duvarında nasıl olacak.

...


Off baktıkça daha da darlanıyorum ve iyice beceriksiz hissediyorum kendimi. Yeter. Akışa bırakıyorum şu an itibari ile. Artık nasıl olacaksa olsun. Beğenmezsek biraz kullanır, seneye tekrar boyatırız. 

...

Bu arada Evrim daha iyi, ağrısı var ama doktor taş düşmek üzere demiş. Diğer böbrekte de 2,7mm taş varmış. Yani onun ağrısı da yakında başlar maalesef. Arya'nın satranç turnuvası iyi gidiyor. Umduğumdan iyi idare ediyor Arya :) Maşallah diyeyim, dilimi ısırıp, tahtalara vurayım.
Lütfen siz de bana uyun :))

Yaz...

Yaza hızlı bir giriş yaptık. Bu ara konserden konsere koşuyoruz :) Hopa Deniz Yemekleri Festivali Sahnesi Borçka Belediyesi Kadın Korosu Kon...