Salı, Temmuz 27, 2021

Ağaç Ev Sohbetleri #101

Bu haftanın konusu Mr. Kaplan'dan geldi:

"LGBT hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu bir hastalık mıdır? Etik açıdan nasıl olması ya da olmaması gerektiği yönünü bir tarafa bırakıp bu konuda kişisel görüşlerinizi ve bakış açınızı paylaşır mısınız?"

LGBT'nin açılışına bakarsak "Lesbian, Gay, Bisexual, Transgender / Transsexual" kelimelerine ulaşıyoruz. Son yıllarda bu kısaltma biraz daha genişleyerek LGBTIQ olarak kullanılmaya başlandı. Eklenen yeni harfler Intersex ve Queer kelimeleri için. Toplum nazarında genel olarak "eşcinsel" kelimesi ile tanımlanan kişiler aslında kendi kimlikleri ve farklar konusunda çok daha hassaslar. Kişisel fikirlerime gelecek olursak, LGBT bireylerini ve haklarını sonuna dek desteklediğimi söyleyerek başlayabilirim.

Birebir ilişkim olan 3 gay, 1 bisexual tanıdığım var. Hepsi üniversite mezunu, üçü üst düzey yönetici. İkisi cinsel kimliklerini açıkça ortaya koyuyor, yani aileleri, arkadaşları ve iş çevreleri durumu biliyor. Diğer ikisinin yakın arkadaşları biliyor ama aileleri konusunda emin değilim. Üst düzey yönetici olan  ikisi ile iş hayatında tanıştım. Mağaza yöneticiliği yaptığım süreçte biri mentorum, biri de supervisorımdı. İkisine de hayranlık duyuyorum. O zaman supervisorım olan Alp Bey* daha sonra çalıştığım yabancı firmanın uluslararası yöneticilerinden biri oldu, mentorum da onun pozisyonuna yükseldi. Her ikisi de müthiş disiplinli ve başarılı kişiler. 

Mentorum olan İlker Bey* daha esprili ve feminen bir kişiliğe sahipken Alp Bey baskın bir otorite figürüydü. Her ikisi ile tanışıp en ufak bir saygısızlık yapmak aklınızdan bile geçmez. Ayakları sapasağlam yere basan, başarılı, eğitimli ve bilinçli bireyler oldukları daha tanıştığımız ilk andan itibaren o kadar açıkça ortadaydı ki cinsel kimliklerini yargılamak(?!) bir yana neden acaba diye düşünmek bile aklıma gelmedi. İlerleyen zamanlarda İlker Bey'le iş dışında yaptığımız sohbetlerde durumun kendi ve Alp Bey için ne kadar zor olduğundan bahsetmişti. Haklarındaki genel ön yargıyı kırmak imkansıza yakın ve farklı cinsel kimliklere sahip olan herkes onlar kadar şanslı değil. Farklı olanlar toplumdan dışlanıyor ve çeşitli sebeplerle farklı yollara girmek zorunda kalıyorlar. İlker Bey ve Alp Bey gibi eğitimli, iş sahibi, kendi ayakları üzerinde duran kişi sayısı oldukça az. Onların bir kısmı da statülerini kaybetme korkusundan cinsel kimliklerini saklamayı tercih ediyorlar. Bu durum biriyle tanışıp stabil bir ilişki yaşama şanslarını yok ediyor. Yurt dışında gay/lesbian evliliklere sıkça rastlanırken ülkemizde bu pek mümkün değil.

"Sizce bu bir hastalık mı?" sorusunun cevabını rahatlıkla "Hayır" olarak verebilirim. Ortaokul arkadaşlarımdan biri daha o yıllardan itibaren gay olduğunu biliyor ve sahipleniyordu. Asla açık açık bu konuyu konuşmuyorduk ama bizler de biliyor ve onun içinden geldiği için böyle olduğunu kendi gözlerimizle görüyorduk. Herhangi bir istismara uğramamış, herhangi bir zorlamayla öyle olmamıştı. Gayet normal bir ailede normal bir çevrede yaşıyordu. Dersleri, ailesi, arkadaşları ve öğretmenleri ile arası gayet iyiydi. Yani onu zorla böyle bir yola iten herhangi bir şey yoktu. Sadece öyleydi işte ve bu çok normaldi. Ortada herhangi bir "hastalık" ya da "tercih" durumu yoktu. Tabi ki durum her zaman böyledir demiyorum. Kimi zaman hormonal, kimi zaman psikolojik sebepler farklı yönelimlere sebep olabilir. Ama bu yine de bir hastalık diyemeyiz bence. 

Şimdiye dek hep iyi durumlardan bahsettim. Biraz da daha zor şeyler yaşayan tanıdıklarımdan bahsetmek istiyorum. Evrim'le tanıştığımız akşam partide gay bir arkadaş vardı. Sevgilisiyle beraber yaşarlarken sevgilisinin ailesi evlerini basıp sevgilisini tekme tokat götürmüşler. Başkasıyla nişanlayıp evlenmeye zorlamışlar. Yine yıllar önce travesti sevgilisi ile birlikte yaşadığı için ailesi tarafından dışlanan bir aşçıyla tanışmıştım. O yaşımda (15-16 sanırım) sevgilisini görünce aklıma ilk gelen şey Bülent Ersoy'a kardeş kadar benzediği olmuştu. Aşçı tanıdığımızı dışarda görseniz öyle bir tercih yapıp bunun arkasında duracak en son kişi olduğunu düşünebilirdiniz. İnanılmaz maço hatta kabadayı/mafya gibi biriydi. Ama tüm bunlar aslında sadece bizim zihinlerimizdeki basmakalıp önyargılardan ibaret.

Bahsettiğim örneklerin dışında kalan hayatını seks işçiliği yaparak idame ettirmek zorunda kalan bir kesim var tabi ki. Zaten toplumun en büyük tepkisinin bu kesim sebebiyle olduğunu düşünüyorum. Bülent Ersoy ve Zeki Müren gibi halk nazarında başarılı olan kişilere daha hoşgörü ile bakılırken toplum tarafından itilip kakılarak kötü yola mecbur edilmiş birçok transgender ve gay toplumca hor görülüyor. Ne ironik ki bu farklı tepkileri veren aynı toplum. 

Son zamanlarda meşhur olan sosyal medya fenomenlerine bakacaksak olursak; meşhur olup zenginleştikçe ikon haline gelen kişiler önceden ailelerince bile istenmemiş ve dışlanmışlar. Oysa şimdi ailelerinin göz bebeği hatta neredeyse gurur kaynağı olmuşlar. Önceden sakladıkları durumlarını meşhur olup zenginleştikçe göğüslerini gere gere ortaya koyabiliyorlar. Bu durumu yargılamıyorum. Yıllarca ötelenmiş, zorluk yaşamış kişiler tabi ki kabul gördüklerinde bu durumun tadını çıkarmaya çalışıyorlar. Duruma bu açıdan bakınca toplumun ne kadar iki yüzlü olduğunu görebiliyoruz.

Kısacası bence farklı cinsel kimliklere/yönelimlere sahip olmak sorun değil. Asıl sorun bunun günlük hayattaki yansımaları. Yani bireylerin tavırları, tercihleri, iletişim yöntemleri, toplum içinde var olma ve kendilerini ortaya koyma şekilleri. Toplumun farklı bireylere tepkisinin asıl sebebinin bireylerin tercihlerini toplumun gözüne sokmaları, bu durumdan avantaj sağlamaya çalışmaları, farklılıkların tüm topluma yayılma korkusu olduğunu düşünüyorum. Kendini geliştiren, kendi ayakları üstünde duran, stabil ilişkiler kuran, güçlü bireyler olduktan sonra ya da kendi halinde kendi iç dünyasında var olup kimseyi rahatsız etmedikçe toplumun bu kişileri yargılama ya da hor görme eğilimi azalıyor. Bana sorarsanız koşullar ne olursa olursa herkes kendi var oluşunu ortaya koyma ve kendi kararlarına göre yaşama hakkına sahip. Sadece çoğunluktan (?!) farklı diye başka birine işkence etme, dışlama, hor görme hakkını kim veriyor ki topluma?

Son olarak Mr. Kaplan onun yazısına yaptığım yorum sonrasında hemcinsim olan birinin bana karşı farklı yönelimi olmasından korkup korkmayacağına dair sorusunu cevaplamak istiyorum. Hayır, hiç çekincem olmaz. Böyle bir durumu olağan karşılarım. Zaman zaman benim de beğendiğim güzel kadınlar oluyor ve hatta eşime de gösteriyorum :) Birinin bana karşı arkadaşlıktan ötesini hissetmesi durumunda o kişinin  hemcinsim ya da karşı cins olması arasında hiçbir fark yok benim açımdan. Aşk bu ne zaman, nerede, kime vuracağını bilemeyiz sonuçta :) Ama erkek olsam belki farklı bakardım olaylara, hiç bilemiyorum tabi ki :)

Biliyorum epeyce uzun bir yazı oldu, buraya kadar sabırla okuduysanız çok teşekkürler :)


Ajda Pekkan - Sana Ne Kime Ne


*Yazı boyunca kullandığım tüm isimler değiştirilmiştir. 

19 yorum:

  1. hımm, senin deneyimler ilginçmiş. çok lgbt görsem de senin kadar yakın olmadım. yani yakın olabileceğim bir durum olmadı. çevremde lezbiyen çok da biseksüel ve gay rastlamadım. arkadaş olcak kadar yani. yolda kafede kısa sohbetler o başka. aslında tanımak, kanka olmak isterdim, çünkü şimdiye dek gördüklerimin hepsi renkli, keyifli insanlardı. senin bu örneklere bakınca, sanki kişisel seçim gibi geldi. yani öyle doğmuşlar, öyle olmuşlar gibi demişsin ya, küçükken herhalde bir noktada geçiş yaptılar, doğallıkla, diyorsun yani. benim rastladıklarım hep mutlu olmak için bir seçim yaptıklarını, tercih ettiklerini yani söylemişlerdi, yani işte galiba kız olsaydım daha iyi olcaktı, böyle giyinmek, gezmek istiyorum diyenler, ya da işte lezbiyenim ama erkekim, öyle davranınca mutlu huzurlu oluyorum filan diyorlardı. ayrıca, gerçekten de bir çok arkadaşım gay oğlanlarla arkadaş olmaktan pek mutlular. yani işte güvenilir, zararsız filan görüyorlar :) bir dee, şu filmi izlesen yaa :) yeni kız arkadaşım/romain duris/2014, çok tatlııııı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğim gibi insanların "Dur hadi gay/lesbiyen/transgender... olayım" diyerek bir seçim yaptıklarını düşünmüyorum. Bizim aksimize karşı cinsten değil de hemcinslerinden hoşlanmaları bir seçim ya da tercih değil ki. Hoşlanmak ya da cinsel çekim hissetmek engellenebilir bir şey değil bence. Yani daha mutlu olmak için yapılan bir seçimden çok içinden gelen dürtülere uygun hareket ettiklerini düşünüyorum. İnsan zorla birinden hoşlanmaz değil mi? Cinsiyet fark etmeksizin soruyorum soruyu. Yani birine karşı bir çekim hissediyorsak hissederiz işte. Kim olduğu, ne olduğu çok da önemli değil aslında.

      Birinin sabah uyanıp da annesi gibi topuklu ayakkabı ve elbise giymek yerine babası gibi takım elbise giyip kravat takmak istemesi bir tercihten çok içten gelen bir dürtü bence. Duruma bu açıdan bakabilirsek belki de daha kolay anlayıp anlayış gösterebiliriz toplumca.

      Filme bakayım ilk fırsatta :)

      Sil
  2. Konuya hakkını vermiş ve soruları içtenlikle cevaplandırmışsınız Mrs. Kedi. Yazınızı ve Deep'le tartışmanızı okudum. Öncelikle LGBT açılımını yapmanız iyi olmuş. Ben bunu blog arkadaşları arasında bilmeyen yoktur diye düşünmüştüm fakat Deep'in yazısına yapılan yorumların birini okuyunca yanıldığımı anladım:) Aslında LGBT ve uzantılarına meselâ Intersex ve Queer tanımlarına da girecektim ama fazla ansiklopedik bilgi vermekten kaçındım. Özellikle Queer bana çok ilginç gelmişti. Verdiğiniz örnekte üst düzey yönetici olarak çalışan LGBT bireylere kendilerini gizlemedikleri halde iş veren patronu canı gönülden kutlamak isterim. Keşke liyakat sahibi bu tür insanlar iş dünyasında hak ettikleri yeri alabilseler ve toplum onları tanıyıp önyargılarından biraz olsun uzaklaşabilse.
    Bu bir hastalık mı? Hastalık olmadığı bilimsel olarak kabul edilmiş olduğu için bunu iddia edemeyiz. Ancak bence hastalık olarak kabul edildiğinde LGBT bireyler için kırıcı olabileceği düşüncesiyle böyle bir karar alınmış olma ihtimalini de bir kenarda tutuyorum. Zira Deep'le tartışmalarımızdan okuduğunuz üzere LGBT nin bir tercih değil de hormonal ya da genetik bir bozukluktan kaynaklandığı, bu insanların başka bir şekilde davranma ihtimalinin olamayacağı düşüncesindeyim. Özellikle sizin de bunun bir tercih meselesi olmadığı düşüncesinde olduğunuz Deep'in yorumuna verdiğiniz cevapta net olarak anlaşılıyor. O zaman bizlerin onları oldukları gibi kabul etmek, doğal karşılamak, normalleştirmek boynumuzun borcu. Ne yazık ki toplum buna hazır değil ve uygulanan strateji LGBT bireyleri topluma kazandırıcı yönde değil tam aksine onları toplumdan dışlayıcı bir rotada ilerliyor. Örneğin benim izlediğim belgesel filmde ailelerin yaşadıkları LGBT bireylere ve ailelerine bakış açımı ciddi oranda değiştirdi, kim izlerse bu tür filmleri etkilenir. Ancak bu benim tercihim, kimse bana karışamaz şeklinde bir kabadayılık daha çok tepki çekmekte. Devlet dairelerinde ve özel kuruluşlarda kadına ve LGBT bireylere belli oranda kota konulabilir ve onlara karşı yapılacak şiddet ve aşağılamalar için cezai müeyyidesi olan yasalar getirilebilir. Eminim bu durum LGBT bireylerin de topluma bakış açısını değiştirecektir. Şimdi onlar ayrı diğerleri farklı bir dünyada yaşıyor gibiler. Bu sıkıntılı bir durum. Bu konuya farklı cümlelerle net bir şekilde değinmişsiniz zaten. Evet, toplum ikiyüzlü davranıyor. Bazılarına hürmet ediliyor, el üstünde tutuluyor bazıları hor görülüyor.
    Şunu anladım Mrs. Kedi:) LGBT ye kadın ve erkek bakış açısı tamamen farklı. Eminim eşiniz de bu olaya sizin baktığınız gözden bakmıyordur. Örneğin benim ne kadar yakışıklı olursa olsun bir erkeğe arkadaşlıktan öte duygusal yönden bakmam asla mümkün değil. Eğer eşiniz benden farklı düşünüyorsa ben kendimi maço olarak görmeye başlayacağım:))) Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıda bahsettiğim kişileri Evrim de tanıyor ve gerçekten saygı duyuyor. Bu konuyu aramızda da sık sık konuşur ve yapılan ayrımcılığa asla anlam veremeyiz Mr. Kaplan.

      Hamileliğimden itibaren çocuğumuzun cinsel kimliği ne olursa olsun her zaman onu destekleme ve her daim yanında olma konusunda fikir birliğine varmıştık ki bir inasının kendi evladını sadece cinsel kimliği yüzünden reddetmesini hiçbir zaman anlayabileceğimizi düşünmüyoruz. Her şeyden önce düzgün bir insan olmak önemli. Cinsel yönelimler kişinin kendinden başka kimseyi ilgilendirmez.

      Siz "straight" olarak tabir edilen karşı cinse ilgi duyan bir birey olduğunuz için aksi bir durumu tam olarak anlamayışınız ve imkansız buluşunuz çok şaşırtıcı değil aslında ama inanın kendi hemcinsine ilgi duyan bir erkek ya da kadın da sizin kadar olası ve gerçek. Yani bizim için onlar da çok şaşırtıcı değil. Sadece öyle işte! O da öyle hissediyor. Hissetmediği bir şey için onca zorluğa katlanarak farklı bir yol seçmesi daha garip olmaz mıydı o bireylerin? Düşünsenize yaşayacakları onca zorluğa rağmen bile isteye farklı bir yol seçmeyi neden istesinler ki?

      Tabi ki "Tüm erkekler diğer erkeklerden hoşlanabilir" ya da "Herkes gay olabilir" gibi bir önermeye kesinlikle karşı çıkılır ama sizin ya Evrim'in öyle hissetmemesi bu durumun imkansız ya da mantıksız olduğunu kanıtlamaya yetmez. Kendinizi kötü hissetmeyin, bence bu konuda tüm samimiyetinize fikirlerinizi ifade etmeniz bile çok önemli ve gelecek için umut verici :)

      Sil
    2. OK, teşekkür:) Sanırım bu iş yine griliğe bağlandı ve benim karakterimi doğruluyor bu düşünce. Bildiğiniz üzere bende gri renk yok, ya siyah ya da beyaz. Muhtemelen bunun etkisi de var. "straight" doğru tanım, dümdirek:)))

      Sil
    3. "Straight" kelimesi gay/lesbian/bisexual kelimeleri gibi cinsel kimliği tanımlama amacıyla kullanılıyor. Aslında düşününce bu kelime bile başlı başına ötekileştirme içeriyor. Düşünsenize karşı cinsten hoşlanan "straight" yani düz/düzgün/doğru ama diğer herkes yan/bozuk/yanlış gibi bir algı çıkıyor. Ama bazı şeylerin değişmesi uzun zaman alır. Belki zamanla algılar da kullanılan kelimeler de değişir. Herkes sizin gibi bu konuda iletişime açık olsa değişim daha kısa ve daha kolay olurdu Mr. Kaplan. Siyah ve beyaz diyorsunuz ama aslında yazınızda da vurguladığınız gibi hor görmeden, empati ile yaklaşabilmek, birebir arkadaş olmasanız bile düşmanlık beslememek işin anahtarı. Bir de dediğim gibi daha gerçek, daha ayakları yere basan, sosyal hayatta cinsel kimliğinden çok kişiliği ile var olan gay ya da lezbiyen bireylerle karşılaşmak da bu süreçte önemli bir adım. Sadece bilindik, aşırı uçlarda olan, abartılı tavırları ile dikkat çeken örneklere bakmamak gerek. Onlar mevzunun sadece görünen kısmı.

      Sil
  3. queer/kitap/william s.burroughs. okudum, iyi tabii, burroughs amerikan yeraltı edebiyatının bir tür efsanesi, bütün kitaplarını okuyorum, blogumda var bayağı. öğütlerim queer de diğer romanlarını :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Listeye ekledim. E-kitap halini bulursam indirip hemen okuyayım ;)

      Sil
  4. Süper bir konu olmuş, Kaplan Diary' e teşekkürler. Çocukluktan bize farklı şekilde gösterilen bu kimliklere, gençlik dönemimde daha farklı açıdan bakmaya ve anlamaya başlamıştım. İzlediğim bir film bakış açımı daha da derinleştirmişti. Felicity Huffman' ın oynadığı Transamerica filmini herkese öneririm.
    Benim de gay hissiyatına sahip ama dayatmalarla evlenip iki çocuk sahibi olan ve korkusundan da bu konuda hiçbir deneyim yaşayamayan bir tanıdığım var. Gözyaşlarıyla içindekileri anlatmasına tanık olmak derinden yaralamıştı. Kaçırılıp evlendirilen çocuk gelinlerden ne farkı var diye düşünmüştüm.
    Hepinize teşekkürler bu konuyu irdelediğiniz için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mr. Kaplan'ın yazısına yaptığın yorumdaki videoyu ve devam videolarını da izledim. İlk fırsatta da filmleri izleyeceğim. Öneriler için teşekkürler Momentoscum :)

      Sil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. (Nedense bu aralar yorum yaparken güvenlik uyarısı veriyor, yorum yapamıyorum bazen) Neyse çok güzel bir yazı olmuş. Sen şanslı kişilerle karşılaşmışsın. Ama özellikle İstanbul'da fuhuş sektöründe çalışıp çok fazla şiddete uğrayan bir kesim var.
    Bir de bazılarının bunu gözümüze sokması konusu. Yazarken aklıma gelmemişti ama evet beni de rahatsız eder bu durum. Bundan maddi olarak nemalanıyorlar. Mesela toplum bu kesimi kabul ediyor da kendi halinde olanları dışlıyor nedense.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte toplumun o ikiyüzlülüğü gıcık ediyor beni. Seks işçiliği yapanları itip kakan toplum instagram fenomenlerini baş tacı yapıyor. Oysa dışarıda her ikisini de yapmayıp kendince var olmaya, hayatta kalmaya çalışan birçok birey, cinsel kimliğini saklamak zorunda kalıyor. Eminim etrafımızda hiç bilmediğimiz ama farklı yönelimleri olan kişiler var ama toplum şiddetine ve zorbalığa maruz kalmaktan korktukları için gizleniyorlar.

      Sil
  7. Cinsel tercihini gizlememesine rağmen iş hayatında kendisine yer bulabilmiş birini duymak gerçekten bu ülke için ilginç. Öncelikle kendisini, sonrasında o dönemde ki patronunuzu tebrik etmek lazım. Çünkü benim tanıdığım bireylerin tamamı gizli eşcinsel ve bu sayede kariyer, hayat ve yaşam şansı bulabilmiş insanlar.. Eğer ki bazı şeyler kabullenilmiş olsa bu kadar tepki, gösteri vs. de olmayacaktır. Sonuçta bu bir tercih ve kabullenilse, sokak ortasında sevişen, öpüşen hemcinsler göreceğiz anlamına gelmiyor. Bu insanlarında çoğu eğitimli, kültürlü ve birçok insandan çok daha ahlaklı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çalıştığım firma bir İspanyol giyim firmasıydı ve çalışanları arasında çok sayıda gay vardı. Daha doğru şekilde ifade etmek gerekirse firma çalışanlarının cinsel kimlikleri ile değil, yaptıkları işte ne kadar iyi oldukları ile ilgileniyordu. Tabi ki öyle bir işveren olması büyük şans. Dediğiniz gibi durum olduğu gibi kabullenilse ve o bireylere toplumun parçası olmak için fırsat verilse sonuçlar çok farklı olur.

      Sil
  8. Çok güzel bir yazı ve yorumlardaki tartışmalar da çok hoş.
    Bu konu Türkiye ile Batı arasındaki en büyük uçurumlardan biri. İstanbul Sözleşmesi'ni bile iptal ettiren aslında bu konu değil mi, maddelerden birinde tüm cinsel yönelimler kelimesi geçtiği için ve kimse bu konuda taviz vermediği için...
    İnsanların cinsel ve dinsel tercihleri daha bir çok tercihleri gibi kendileri dışında kimseyi, özellikle de kurumları bağlamaz. Kim içinden ne geliyorsa öyle yaşayabilmeli, sırf karşıt grubun korku kaynaklı tepkileri olabilir diye, insanlar olduklarından başka türlü yaşamaya zorlanmamalı.
    Meli malı işte tüm hayatımız boyunca maruz kaldığımız en berbat gramatik sorun.....
    Kişisel anlamda da bir iki satır karalarsam, çevremde çok sayıda LGTBQ birey var ve straight bireylerden farklı görmüyorum hiç birini; hatta sanat, moda, trendler vs konusunda kesinlikle daha ilerideler bazen geleceğin insanları diye düşünüyorum ben onları, umarım daha liberal ve liberter bir gelecek bekliyordur hepimizi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam da dediğin gibi canım Ceren'im, insanın kişisel tercihleri kurumları bağlamaz. Bağlamamalı. Kişi herhangi bir şekilde başkalarının özgürlüğüne engel olmadıkça ve başkalarına zarar vermedikçe kendi hayatında istediğini yapma hakkına sahip bence.

      LGBTQ bireyleri yakından tanıdıkça olumsuz algılar kırılıyor sanki yavaş da olsa. Bu yüzden durumu abartıya kaçmadan düzgün yansıtan dizi ve filmleri yararlı buluyorum.

      Sil

Konu dönüp dolaşır...

Aşk'a gelir. Selvi Boylum Al Yazmalım'ı izlemenin tadı her yaşta farklıdır. Aşkın tekilliğine ve sonsuzluğuna inanılan gençlik yılla...