Pazartesi, Aralık 04, 2023

İnanç

Canım Ceren'imin son yazısına yorum yazarken fark ettim ki bir konuda pek dertliyim son zamanlarda: İnanç. Evrim ve ben Deistiz; daha önce da yazmıştım bu konuda ama bu aralar sık sık Deist oluşumuzu kızımızdan saklamak ve kendimizi savunmanın bir yolunu bulmak zorunda kalınca tekrar yazma ihtiyacım hasıl oldu.

Her din dersinden sonra "Bunu böyle böyle yapmamız gerekiyormuş. Siz niye böyle yapmıyorsunuz? Bana niye öğretmediniz?" diye soruyor Arya. Bilemiyorum belki de haklı; biz inanmasak da içinde yaşadığı toplumun genelinin inandığı dini daha iyi anlatmalıydık Arya'ya. Nasılsa okulda mecburen öğrenecek diyerek üstüne düşmedik kendi inanmadığımız bir inanç sistemini aktarmamızın gerekip gerekmediğinin. 

Okulda Ramazan bayramı ile ilgili sunum hazırlama görevi vermiş öğretmeni. Arya konuyu araştırınca doğal olarak bizim neden oruç tutmadığımızı sordu. İlkokuldayken sınıfında oruç tutan arkadaşları olunca o da tutmak istemişti; yaşın küçük, henüz sana farz değil diyerek açıklamıştık durumu. O zaman siz niye tutmuyorsunuz diye sormamıştı ama bu kez sordu işte. O an "Annecim, sen ödevini yap bitir; sonra konuşuruz bu konuyu" deyip geçiştirdim. Ödevi bitince unuttu soruyu ama biliyorum tekrar gelecek o soru önümüze. Ne desem gidip öğretmenine söyleyecek: "Anne-babamın inanç sistemi farklıymış öğretmenim."...

Yaşadığımız yer o kadar ufak ki... Herkes ama gerçekten herkes birbirini tanıyor. Deist olduğumuz bazı kişilerce duyulduğu an burada yaşayamayız. Daha önce Evrim iş yerinde yaşamıştı problem; "Eğer "Dinsiz" - Müslüman harici her şey dinsiz imansız, Allahsız, tu kaka - olduğunu bilsek en başta seni işe almazdık" denilmişti açık açık. Sınır kapısında ve nispeten izole bir yerde çalıştığı için yayılmadı bu durum ama benim Deist olduğum yayılırsa olabilecekler gözümde canlanıyor: "Ben çocuğumu dinsiz öğretmen okutsun istemiyorum!" diyecek velilere laf anlatmakla uğraşacak gücüm yok. O yüzden deist olduğumuzu kendi kızımızdan bile saklıyoruz. 

Gönül isterdi ki tüm inançlara saygılı bir toplumda / dünyada yaşıyor olalım ve bırakalım kızımız kendi seçsin neye inanıp neye inanmayacağını, hangi dine gönül vereceğini. Ama öyle değil maalesef. Bu yüzden Arya'nın bizden duyacaklarını anlayıp kendine saklayabileceği zamana dek konuyu sürekli geçiştirmek zorunda kalacağız. Okulda ne öğreniyorsan, öğretmen ne anlatıyorsa iyi dinle, anla, öğren diyorum Arya'ya. Sonuçta bu da sosyal bilgiler dersi gibi, bilişim dersi gibi bir ders ve öğretmenin anlattıklarından sorumlu. Şimdilik bundan farklı bir çözüm bulamadık ama bakalım zamanla çözeceğiz umarım bu sorunumuzu.


Bugün dilimden düşmeyen şu şarkı ile bitireyim yazıyı:


Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın - Hande Mehan


21 yorum:

  1. Canım benim.... Seni anladım, sosyal ortam baskısı ile hissettikleriniz çok doğru. Fakat Arya, benim onu tanıdığım kısa süre içerisinde bende çok olgun ve zeki bir çocuk izlenimi bıraktı. Arya sorgulayan bir çocuk, bu nedenle sen istediğin kadar sakla, o üzerine gidecektir. Nacizane bir tavsiyem olacak, mantıklı bulursan kullanırsın, bulmazsan salla gitsin. Ben olsam konu bir dahaki sefere açıldığında tamamen kendi inancımı anlatırdım ama saklamadan, utanmadan, gururla ve güvenle. Çünkü bu senin inancın ve dünya görüşün ve bence çocuğuna da vermek hakkın.. Fakat sonuna şunu ekleyebilirsin, "Aryacım sen misal denizi koyu mavi boyamak istiyorsun ve bu doğru. Yanındaki arkadaşın da açık mavi boyamak istiyor. Bu da doğru. Deniz çünkü arada açık arada koyu mavi.. Herkesin görüşüne göre, güneşin vuruşuna göre değişir sen de biliyorsun, bazen gün batarken mor bile olur, erken saatlerde altın rengi... Biz birbirimizi "hayır bu koyu mavidir" diyerek denizin koyu mavi olduğuna zorlarsak, elimize sadece öfke geçer. Din de böyledir, müslümanlar arasında bile bir çok mezhep, farklı uygulama vardır. Misal sünnet; adı üzerinde farz değil sünnettir ama neredeyse herkes çocuğunu sünnet ettirir ve diğerlerine de "sen de yap yoksa sen bizden değilsin" der, bu yanlış, biliriz sünnet olduğunu ama toplumdan ayrı düşmemek için, farzmış gibi uygularız. Biz işte bu nedenle senin hem diğerlerinin hem bizim dini yaklaşımlarımızı öğrenmeni istedik, ilerde sen de kendi inancını bulacaksın, bu hemen olmaz, yavaş yavaş büyürken olacak. Bize öğretmenlerine ve dilediğin herkese sorular sorabilirsin ama lütfen "ama sen deniz koyu mavi dedin annem açık diyo, öbürü mor diyor" türü karşılaştırmalardan kaçın, yoksa insanlar sadece birbirlerinin farklılığına sinirlenmekle kalırlar, eline hiçbir şey geçmez. Onun yerine "hmmm ilginç demek ki bu din de denizin rengi meselesi gibi, farklı farklı ele alınıyor, bakalım ben ne renk göreceğim" diye kendine odaklan. Bence en eğlencelisi bunu incelemek ve anlamaya çalışmak olacak"
    Bilmem sana nasıl geldi bu? Ben nacizane kendim bu yolu buldum işte din vs gibi tüm soyut konularda.... Ama benimki tek ve asıl doğru demiyorum asla, sadece bende ve bizim çocuklarda işe yaradı, onun için yazayım dedim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Ceren'im ne güzel anlatmışsın <3 <3 <3 Aslında farkındayım bu konudan kaçamayacağımızı. Arya cin gibi eşeliyor mevzuyu sürekli :))) Anlatsak Arya'nın anlayacağından eminim. Ama öncesinde ıncık cıncık sorgulayacak - tam da yapması gerektiği gibi. Anladıktan sonra hak verecek, bizim gibi olmak isteyecek belki ama sonra okulda başına iş alacak. Bir kez o kapıdan geçerse öğretmenin her anlattığı batacak Arya'ya ve onu da sorgulayacak sürekli. Çünkü Arya böyle bir çocuk. İşin ucunu asla bırakmaz ve fikrini söylemeden geçemez. Kime çektiyse artık :))) Daha önce benzer durumları kardeşim bizimle yaşarken tecrübe ettik.

      Kardeşim bir keresinde "Kur'an'ı neden Arapça okumak gerekiyor, namaz neden Arapça kılınıyor? Türkçe okuyup Türkçe kılınca Allah anlayamıyor mu? Anlayamıyorsa nasıl her şeye kadir olan denilir ki?" diyerek öğretmenini çileden çıkarmıştı. Bence gayet mantıklı olan bu sorular öğretmenine göre saygısızlıktı. Gerçi Arya şanslı, açık fikirli ve anlayışlı bir din kültürü öğretmeni var. Arya'nın bilgisizliği ve saf merakıyla sorduğu soruları sabırla cevaplıyor :)

      Dedim ya anlatsak Arya'nın bizi anlayacağından eminim ama bir yandan da ön yargısız olarak okulda öğrendiklerini değerlendirsin istiyorum. Bizden etkilenmeden öğrensin İslamiyet'i. Bizim tercihimizi eninde sonunda öğrenecek ve anlayacak zaten. O zaman seçeneklerini değerlendirip kendi yolunu çizer umarım :)

      Sil
  2. Yorum yazarken düşünüyordum; şimdi ben Arya'ya, "Benim inandığım yaratıcı, sırf her gün 5 vakit namaz kılmadığım için beni cehennem ateşlerinde yakacak bir yaratıcı değil." desem... diye düşünüyordum ki karşılık gecikmeden geldi: "Namazın asıl amacını biliyorsun. Günde beş kez eğilip kalkmadığın için seni cehenneme atmam tabi ki ama benimle çok uzun zamandır iletişim kurmadığın için gönül koymadığım anlamına da gelmiyor bu."

    Arya'ya bunu anlatıp "Bak, yaradan aslında bizim içimizde, çünkü bizi yaratırken kendinden bir parça ruh üflüyor hepimizin içine. Dinlersen sen de onu duyabilirsin" desem ve Arya okula gidip "Annem, Allah'la konuşuyor; Allah içimizdeymiş, ruhumuz onun bir parçasıymış. Yani bakarsak hepimiz bir parça O'yuz" dese... Seyreyle cümbüşü :))))

    YanıtlaSil
  3. Çocuklar bu tür şeyleri bilmeden biliyor bana kalırsa. İnancınızı açıkça anlatmak en doğrusu. Ceren bir çocukla nasıl konuşulur bu konu, çok güzel açıklamış. Eklemek istediğim, dinin yalnızca inanç değil, kültürün de bir parçası olduğu. İnanmayan bile kültürel kısmına kucak açıyor, açıyoruz. Ramazan pidesi, güllaç, bayram kahvaltıları, aile büyüklerini ziyaret... Bunu bilmek de iyi gelebilir kızınıza. Evet inanmıyoruz ama iftara misafir kabul ediyor, onunla beraber oruç açmayı bekliyoruz çünkü onun inancına saygı duyuyoruz'u göstermek çok sağlıklı ve uzlaştırıcı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz de her ramazan iftara misafir alıyoruz ve beklemenin heyecanını paylaşıyoruz; yine oruç tutmadığımız hâlde davet edildiğimiz iftar sofralarına misafir oluyoruz severek. Dediğiniz gibi kültürel kısmına illa ki müdahil oluyoruz ailecek :)

      Sil
  4. Ben çok kısıtlı bir çevrede büyüdüğümü anlıyorum böyle yazıları okudukça. Aslında farklı olmadığımızdan değil de farklılıklarımızı cesaretle söyleyemeyecek kadar sindirildiğimizden bu böyle. Herkes iyi insan olduğu sürece keyfince yaşasın isterdim. Beni topluma en çok yabancılaştıran şey bu kendinden olmayanı hemen elemesi. Blogu biraz da daha kolay anlatabildiğimiz ve anlaşılabildiğimiz için seviyorum. Biraz alakasız oldu yorumum galiba ama yazmak istedim nedense. Dilerim herkesin her yaşama saygı duyduğu, önemli olanın iyilik olduğu bir ülkeye kavuşuruz en kısa zamanda.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Herkes iyi insan olduğu sürece keyfince yaşasın isterdim." Tam da olması gereken bu ama... Belki birgün :)

      Sil
  5. tabisi böyle şeyleri gizli tutacaksınız bizim ülkede :) evde ise evet zor tabii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kimse kimseye kendini açıklamak zorunda kalmamalı ya da tam tersi gizli tutmak zorunda hissetmemeli ama maalesef insanlığın büyük çoğunluğu o seviyeye ulaşamadı henüz.

      Sil
  6. İnancını olsa da olmasa da söyleyememek çok kötü bir şey. Biz de kasabada yaşıyoruz hatta baya bir muhafazakar bir yer ama her yıl değişen velilerimden görüyorum inancı olmayan rahatlıla söylüyor. hatta öğretmen arkadaşlardan da inanmayan arkadaşlar dini konuları pas geçiyorlar, din öğretmenlerine bırakıyorlar. yani sizde saklayacak kadar bir baskının olması üzücü. kızına açık açık anlatmak en iyisi bence ki yaşı da müsait. sorgulamasını hep yağacak ve zamanla yolunu bulacaktır. ama sizin sakladığınız halinizi etrafıyla paylaşırsa olacaklara göre karar vermek gerekiyor sanırım.
    biz karıkoca inançlı ve 5 vakit namazında olduğumuz için zaten islam içinde büyüdü pelin. ona karışmadım, kendi haline bıraktım diyemem çünkü inancım gereği zaten çocuklarımıza bu konuda örnek olmamız gerekir. haa şimdi 19 yaşında ve farklı bir mentalite de. herkes yolunu istediği şekilde buluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Saklayacak kadar bir baskı yok diyebilirim ama baskının azı çoğu değişken bir mevzu. Ben kızımın sevdiği, arkadaşlık etmek istediği bir çocuğu bile bu mevzu yüzünden kaybetmesini göze almak istemiyorum. Kızım anlattıklarımı kolaylıkla anlayacak ve bunu çok normal bulup öğretmenlerine, arkadaşlarına anlatmak isteyecek. Anlattığında alacağı tepkilere ise anlam veremeyecek. Kızıma böyle bir yük yüklemek istemiyorum henüz.

      Sil
  7. Gerçekten zor bir durum... Su akar yolunu bulur elbet ama o süreçte size de sabırlar diliyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler :) Ben de suyun akışına güveniyorum.

      Sil
  8. Bu yazınız bana çokta hoş olmayan bir anımı hatırlattı. Lise zamanında farklı bir inancım olduğunu söylediğimde kendi yaşıtlarımdan çeşitli aşağılanmalara maruz kalmıştım. Ailelerine kızmıştım o zamanlar, çocuklarını nasıl büyütüyorlar böyle diye... Maalesef bu ülkede "benlik" kavramı yok. Ya herkese uyacaksın ya da uyacaksın. Bu da özgürlüğüne düşkün insanları bunaltıyor.

    Diğer arkadaşlara katılıyorum. Ben bilmiyorum tabii, çocuğum yok sonuçta. Bu yüzden çokta iyi anlayıp şöyle davranmalısınız gibi bir öneri de bulunamam. Takip ettiğim kadarıyla denildiği gibi, çok zeki bir kıza benziyor Arya. Umarım kısa sürede sorunlarınızı çözersiniz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyüdükçe tepkileri göğüslemek kolaylaşıyor ama lise bile erken belki de tepkilerle başa çıkmak için. Ben üniversitedeyken değişmişti dinlere bakışım. O zaman da birçok arkadaşımla çatışmıştım ama en azından arkadaş kalmaya devam edebilmiştik birbirimize zorbalık yapmadan.

      Sil
  9. Merhabalar.
    Konunun ben de başka bir yönünü ele alarak "Dilin Kemiği Yok" isimli blog sayfası olan "Ramazan Yücel" isimli öğretmen arkadaşımızın bir saptamasını burada paylaşmak istiyorum:

    "...Toplumda, dinlerin inanç ve ibadetleri değil, ahlak ve etik yönleri ön plana çıkmalı ve çıkarılmalıdır. Çünkü inanç ve ibadet, kişinin Allah ile kendi arasındaki bir iletişim yoludur. Topluma lazım olan ise, o inancın ve ibadetin ahlak ve etik yönüdür. Bir din ancak vazettiği ahlak ve etik değerleriyle reklamını yapar, taraftar kazanır ve varlığını sürdürür..."

    İslam dinini her boyut ve alanı ile tetkik ettikçe ben de herhalde deist oldum. Ancak, ibadetlerden oruç tutmayı ve namaz kılmayı seviyorum. Namazı ben bilinen şekliyle değil de kendime göre kılıyorum.

    Yazınızda anlattığınız konular üzerindeki çekinceleriniz konusunda ben size hak veriyorum. Gerçekten çok zor bir durum. Ama size de bir şey söyleyeyim; o sizin deistliğinizi eleştirecek Müslümanlar önce kendi inandıkları inançlarını bir sorgulasınlar. Adam Müslüman, ama hayatını imanına şahit kılamadığı gibi bu arada boş da durmaz, sizin deistliğinizi eleştirir.

    Öyle bir zaman gelecek ki, din diye bir şey kalmayacak zaten, ama biz o zamanı göremeyeceğiz başka...
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey,
      o kadar güzel ve net yazmışsınız ki... KAtılıyorum size. Namaz konusuna değinecek olursam; namaz iletişim kurmanın bir yolu bence. Başka yollar da mevcut. Herkes nasıl rahat hissediyorsa onu seçebilmeli.
      Selamlar, saygılar...

      Sil
  10. Sizler ve Arya için çok zor bir durum, evet Mrs. Kedi. İzmir görece daha rahat bir şehir fakat tutucu, muhafazakâr insanların yaşadığı bölgelerde yaşamak sıkıntılı büyük sıkıntı yaratabiliyor. Geç oldu, mesele kısaca geçiştirilecek cinsten değil, yorumları okuyup tekrar geleceğim. İyi geceler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın:)) Yorumları okuduğuma göre yazıma döneyim. Din, özellikle İslâm dininin en kötü yanı, kendine benzemeyeni, kendi gibi davranmayanı düşman ilân etmesi ve yok etmeye çalışması. Oysa din sevgiyle kucaklamalı insanı ki kendine çekebilsin. Bunu yapamıyor. Sebebi ileri sürdüğü argümanlar, çağımızda geçerliğini yitirmiş. İnsanlar birbirini yerken suç yapanın yanına kâr kalırken hesabının öldükten sonra görülmesi şeklindeki adalet inancına inanmıyor. Cennet cazibesini yitirdi, cehennem korkutmuyor. Cehennem azabı dediklerinin çok daha büyüğünü savaş ya da terörde evladını kaybeden analar, babalar yaşıyor. Ve Tanrı yukarıda izlemekle yetiniyor bu kaotik durumu, "şükredin" diyor, "sabredin" diyor, gülümserken hepsinin hesabını soracağım hepiniz öldükten sonra!
      Şimdi sen gel bunu Arya gibi zeki bir kız çocuğuna anlat. Bir yandan çevre baskısı (lânet olsun) bir yanda gerçekler... İnsan inanmadığı bir şeye inanır görünmek zorunda bırakılması, riyakârlık... Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Ben içinde bulunduğumuz dönemi Ortaçağa benzetiyorum. Pazar günü çocuğu hasta diye kiliseye gidemeyen kadının içine şeytan girdi diye cadı avına başlıyorlar ve türlü işkencelerle kadını diri diri yakıyorlar. Bir aydınlanmaya acilen ihtiyacımız var. Umarım olur ve bunu görmeyi çok isterim. Örümcek kafaların darağaçlarında sallandığı bir manzaranın özlemi içindeyim. Çok mu katıyım? Olabilir. Yahu insan şu dini bireysel olarak yaşasalar, kimseye bulaşmadan inançlarının gereklerini uygulasalar ne olur? Olmuyor işte. Çünkü onların inancı kendileri gibi olmayanı yok etmek. Bu yüzden tek kurtuluş onların yok olması. Hani herkes inancını özgürce kardeş kardeş yaşasın diye ütopik bir düşünce var ya, işte o büyük bir aldatmaca. Müslüman ağırlığı olan toplumlarda asla böyle bir şey olamaz, giderler meyhane basarlar tebliğ yaparlar. Oğlum size ne, sen git çiş karışmış kuyularından zemzemini iç, git deve idrarıyla yüzünü yıka, neden yapıyorsun bunları diyen mi var?
      Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi eski öğretim üyelerinden Prof. Dr. İbrahim Öztürk diye biri var. Keşke tüm müslümanlar onun fikirleri gibi bir müslümanlığa inansalar. İnan ki öyle bir müslümanlığı ben bile kabul ederdim. Neyse burada keseyim:)

      Sil
    2. Mr. Kaplan, cehennem korkutmuyor demişsiniz, okurken aklımdan yeni nesile olayı kavratmak için "Cehennemde internet yok, tablet yok, telefon yok, tiktok, instagram, face, twitter falan hiç yok" demek yeterli diye düşündüm. Cennet için de "Herkese girişte son model iphone ve macbook veriyorlar, herkes influencer olarak devam ediyor var olmaya" denilebilir. Ben de İslam felsefesi profesörü Yaşar Nuri Öztürk'ün mantığını ve dine yaklaşımını çok beğenir, keşke herkes onun gibi olsa diye düşünürdüm.

      Sil
    3. :))) Dinde reform ancak böyle olur Mrs. Kedi. Bugünün gençleri ne yapsın içinden bal akan nehirleri, hurma ağacı gölgelerini. Hurilere huriyelere ulaşım desen bu dünyada eskiye oranla çok daha kolay. Cehennemde sosyal medyanın olmaması ise son derece caydırıcı. Çok güldüm:))

      Kusura bakmayın Prof. Dr. Mustafa Öztürk olacak, yanlışlıkla Prof. Dr. İbrahim Öztürk yazmışım. Eğer bu zatın konuşmalarını henüz dinlememişseniz sizi de etkileyeceğinden eminim. Son videolarından biri aşağıda:)
      https://www.youtube.com/watch?v=PviSLcO75EQ

      Sil

İyileştiren Sevgi

" Seni sevmeyi dünyanın en güzel şiiri yapacağım " demiş Edip Cansever. İnsan kendini sevilmeye layık görmeyince gerçekten sevildi...