Cumartesi, Aralık 16, 2023

Temptation

Türkçesi "cezbedicilik","baştan çıkarma", "ayartma"...

Bazen çok zor. 

Hayatın tam burnumuzun dibine dayadığı hatta gözümüze soktuğu o "baştan çıkarma"lara karşı koymak çok zor.

Her sabah yataktan kalkıp giymek zorunda olduğumuz unvanlar o kadar ağır ve o kadar çok ki... Daha önce de defalarca kez yazmışlığım var: Anne olmak, eş olmak, abla olmak, dost olmak, iyi biri olmak... Ne yaparsa yapsın birinden birinde çuvallıyor ve sürekli yetersizlik hissi ile boğuşuyor insan. Hâl böyle olunca ister istemez yan yola sapmak, yapılmayacak olanı yapmak, tüm unvanları bir kenara bırakıp kaçmak ve hatta yok olmak istiyor insan. 

İçten içe biliyorum, kaçmak çare değil tabi ki. Tüm unvanlardan sıyrılıp çırılçıplak kalsak bile içimize işlemiş olan yetersizlik hissi düşmeyecek yakamızdan; illa ki kafamıza kakılacak sözüm ona yetersizliklerimizi. Yine de kaçma fikrinin cazibesine kapılmamak ne mümkün! 

Bugün Arya, Artvin'e satranç turnuvasına gitti. İlk karşılaşmayı almış, ikinciyi kaybetmiş ve orda kopmuş film. Ağlamış, eve gitmek istiyorum demiş, tepinmiş, söz dinlemeyip dışarı çıkmış. Oysa dün akşam konuşup anlaşmıştık tepkilerini biraz yumuşatması gerektiği konusunda. Arya duygularını çok yoğun yaşayan bir çocuk. Biliyorum elinde değil ama bilmek yaşadığımız durumu kolaylaştırmıyor. Hem dün hem de bu sabah kaybedebileceğini, bunun çok normal olduğunu, oraya herkesin kazanmak için gittiğini ama bazılarının kaybedeceğini, bazılarının kazanacağını anlattım. Kaybederse sorun olmadığını, üzülmesinin normal olduğunu ama ağlayıp, çok üzülüp Gökhan abisine sorun çıkarmaması gerektiğini anlattım. Gayet olgunlukla dinleyip "Tamam annecim" dedi. Tabi sonuç öyle olmadı. 

Hayaller vs. Hayat!

Bana yapsa ya da babasına sorun değil; en kötü biner arabaya geliriz eve. Ama turnuvaya Gökhan götürdü kendi oğlu Ata'yı ve Arya'yı. Yani öyle Arya yenildi diye kalkıp Hopa'ya dönemezler Artvin'den. Bebeklikten beri kardeş gibi büyüttük Ata'yı ve Arya'yı; çok rahat birbirimize bırakıyoruz ikisini de. Gözümüz hiç arkada kalmıyor ama bu kez işler farklı. Arya'nın kaybetmeyi hazmedemediğini biliyorum; tek göndermek benim hatam oldu. Yanında olsam sarılır, dinler, sakinleştirirdim; kimseye de yük olmazdı.

Evrim hafta sonu çalışıyor ve arabayı o kullanıyor diye bugün Arya Gökhanlarla gitsin, yarın da ben Ata ile ikisini götüreyim dedik. Arya'nın kazanma hırsı olmasa sorun olmazdı da... Olan oldu. Böyle zamanlarda kendimi suçlamadan edemiyorum. Gerçi suçlamak çözüm getirmiyor. İçimdeki yangına körükle gidiyor ve kaçmak istiyorum. Olmuyor, beceremiyorum deyip işin içinden komple sıyrılmak daha kolay geliyor ama aslında öyle bir seçenek olmadığının da farkındayım. Tabi ki öyle bir seçenek var da ben o seçenekle hayatına mutlu mesut devam edebilecek biri değilim. Kaçamam. Doğru olmadığını biliyorum. Kaçarsam pişman olacağımı biliyorum. Arya ben olmadan da hayatta kalır ve büyür ama ben yapamam. Onu yarı yolda bıraktığımı bilerek hayatta kalamam.

Deneme kabini olmadığı için üzerine giydiği an ömrünün sonuna dek üstünde kalacak unvanları sırtına geçirmeden önce oturup iyice düşünmeli insan. Hazır mıyım? Yoksa bu gömlek bana 2 beden büyük mü? İçini bir ömür boyu doldurabilir, bu gömleği üstümde hakkıyla taşıyabilir miyim? Giydikten sonra bunları düşünmek için biraz(?) geç oluyor.

Zamanında albenisine kapılıp hiç düşünmeden üzerimize giydiğimiz gömleklerin yakasını paçasını bir araya getiremiyor, taşıyamıyoruz bazen. Üstümüzden de atamayacağımız aşikâr. Bu durumda yapacak tek şey kalıyor. Gömleğin içini doldurmak için büyümek, genleşmek, olduğumuzdan daha çok alan kaplamak. Peki nasıl?

Düşünelim. Beyin fırtınası yapabiliriz.

Aklıma ilk gelen sakin kalmak. Derin bir nefes alıp kaçmaya yeltenmeyi bırakmak ve duruma odaklanmak. Ben sakinleşmek için oturup bu yazıyı yazdım. Elimden geleni yaptığımı hatırlattım kendime. Mevcudu kabullenip akışa güvenmeliyim. Her şey olması gerektiği gibi ya da olabileceği gibi oluyor. Şu an için başka türlüsü mümkün değil.

Bugün direnmek zor. Ama hayat böyle; bazı günler güzel, bazıları zor. Çare zor anların da geçip gittiğini hatırlamak ve yola devam etmek.


Pinhâni - Sakinleştim


16 yorum:

  1. Endişe etme, hepimiz benzer aşamaları yaşayarak büyüdük, kaybedince üzüldük ama sonra sonra onu da hazmettik:) Ben yazıda insan doğasına aykırı ve endişe edilecek bir şey göremedim. Sonuçta sen de Arya da ilk anda değil belki ama sonrasında sağlıklı düşünebilen kişilersiniz, tanıdığım kadarıyla:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Sevgili Buraneros. Şu hayattaki en büyük iki endişem Arya'nın hak ettiği kadar iyi bir anne, iyi bir rehber olamamak ve yetersiz bir öğretmen olmak. Kısacası elimin değdiği çocukları hakkıyla yetiştirememek. Ne yaparsam yapayım bu endişeyi aşıp huzur bulamıyorum. Aklımın bir köşesinde hep aynı soru: Şimdi ne yapmalıyım, nasıl yapmalıyım?

      Sil
  2. Kaybetmeyi sevmeyen bir çocukta bende var. Kaybedince ağlıyor isyan ediyor. Kazandığı zaman ise keyfine diyecek yok. Geçen öğretmeni aradı. Resmi güzel diye okulun dergisi için resim yapmasını istedi. Ben başta olayı yarışma olarak anlayıp çocuğa da öyle anlattım tabi. Ve cevap direk hayır oldu. Çünkü kaybedebilirsin dedim. Sonra dergi için olunca tamam dedi ve yaptı. Okulda oyunlara da çok katılmıyor. Sanırım sırf bu yüzden. Yaş daha 7 ama bunu aşması için benim yapabileceğim bir şey var mı düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önemli olanın elimizden geleni yapmak olduğunu, asıl mevzunun kazanmak ya da kaybetmek olmadığını, sonucun değil sürecin önemli olduğunu öğrenmeliyiz sanırım hepimiz :) Hem çocuklar, hem de biz :)

      Sil
  3. hedefine odaklanması güzel ama başaramamayı her çocuk kabul edemiyor. Bunun için zaman ve sabır gerekiyor. Yaşayacak, deneyimleyecek... Kadın olarak bize yüklenen rollerimizin altında ezildiğimiz zamanlar fazlaca oluyor. O yetersizlik hissi esir aldığında işin içinden çıkamıyorsun. Böyle durumlarda yaptıklarıma odaklanmaya çalışıyor ve yapamadıklarımın, çabalayıp da değiştiremediklerimin kadersel olduğunu düşünüyorum. Belki bu bir teslimiyet ama en güzel yol arkadaşlarımız çocuklarımızla yola umutla devam etmek için bir güç oluyor... Bunları düşünmen zaten iyi bir anne olduğunu gösteriyor:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler :) Bocalıyor, düşüyor kalkıyor, birlikte büyüyoruz her gün milyonlarca evde milyonlarca anne/baba ve çocuk. Ebeveyn olmak zor ama umudu kaybetmeden yola devam :)

      Sil
  4. Merhabalar.
    İnsan kazandığı ya da başardığı zaman ne kadar sevinip mutlu oluyorsa, kaybettiğ zaman da aynı oranda üzülüyor ve hüsrana uğruyor. Tabi bu kazanma ya da kaybetme anındaki tepkilerin derecesi, çocukların yapısına göre değişiyor. Kazanmak kadar kaybetmek de doğal bir hadise ama, kaybetmeyi öğrenmeden elde edilen kazancın ne demek olduğunu daha iyi öğrenemeyiz.
    Arya'ya bundan sonraki turnuvalarında başarılar dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey,
      Çok teşekkürler. Kesinlikle kaybetmeden kazanmanın anlamını tam kavrayamıyoruz. Aslında kaybetmeyi hatalarımızdan ders almak, eksiklerimizi tamamlamak ve yarın bugünden daha iyi olmak için bir öğrenme fırsatı olarak görmeliyiz ama küçük yaşlarda böyle bir olgunluğa erişmek zor. Büyüdükçe olacak diye umut ediyorum :)

      Sil
  5. Yetersizlik hissi bu kadar iyi anlatılamazdı. elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  6. Hem kendimize hem de çocuklara şunu mu demek lazım; başarı da benim, başarısızlıkta. Hiç biri diğerinden üstün değil. Bütün rollerimizi aynı düzeyde yapabilmemizin mümkün olması bizim insan olmadığımızı gösterir bence...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söylüyoruz ama ne fayda... Keşke inandırabilsek :)

      Sil
  7. bu dediklerine hayat deniyor. satranç, masa tenisi, yüzme, sutopu, tramplen yaptım aktif olarak, yenilgiyi hiç bir zaman kabul etmedim, beni yenenleri yeninceye dek hiç rahat etmedim, karşıdaki kişilerle ilgili değil bu, sadece herkesi yenme isteği, iyidir iyidir, rekabet iyidir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet karşıdaki ile ilgisi yok, Arya yaptığı her şeyin en iyisini yapmak istiyor. En iyisi olamazsa hiç yapmak istemiyor, bırakıyor.

      Sil
  8. Ata ve Arya en sevdiğim isimler Mrs. Kedi. Torunumun adı Atahan, kısaca Ata diyoruz. On aylık oldu:) Yine çok sevdiğim, beş yaşındaki yeğenim Arya ile doğduğu günden beri sık sık görüşüyoruz. Ata'yı hafta içi her sabah sekiz buçukta bize bırakıp öğleden sonra ortalama dört buçuk gibi alıyor annesi.
    Hayat bir mücadele. Bazen düşeceğiz bazen kalkacağız. Arya'nın kaybettiğinde üzülmesi yaptığı işteki azmini gösterir. Bir sonraki sefer daha iyi konsantre olup kazanacağından eminim. Rekabet insanı geliştirir. Elbette her müsabakada yenmek de yenilmek de var. Sizin gibi annesi olması Arya için büyük şans. En doğru şekilde hazırlıyorsunuz Arya'yı hayata. Umarım şansı da güzel olur ve gururla bu benim kızım, onu ben yetiştirdim diyerek keyiflenirsiniz.
    Bu arada uyuşukluğum sebebiyle yazılarınızı geç de olsa toplu okuyorum. Bir önceki yazıya yorumum yayınlanmadı, ya spama düştü ya da yayınlanmasını onaya bağladınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mr. Kaplan yorumlar dediğiniz gibi spam.a düşmüş, az önce bulup çıkardım. Ben de Ata ve Arya isimleri çok seviyorum. Çok yakın arkadaşımın oğlunun ismi de Ata ve Arya ile kardeş gibi büyüdüler, büyüyorlar :) Tüm kuzuların ömrü uzuuuun ve güzel olsun :)

      Umarım ilerde Arya ile gurur duyarız ve Arya da "Anne-babam beni olması gerektiği gibi yetiştirip büyüttüler" diyebilir.

      Sil

İyileştiren Sevgi

" Seni sevmeyi dünyanın en güzel şiiri yapacağım " demiş Edip Cansever. İnsan kendini sevilmeye layık görmeyince gerçekten sevildi...