Cuma, Haziran 05, 2020

Somewhere between sense n' sensibility

Everyday I go back and forth between sense and sensibility. I feel fine when I come to my senses but when my sensibility arouse I get worse than ever. I'm about to come apart. I need a balance. However I can't make peace with both my sense and sensibility at the same time. I try not to hear or think, just try to live the moment.


Şarkıda bahsi geçmişken yazmak istedim: Amerika'yı kasıp kavuran ırkçılık konusunu hiç anlamıyorum. Yaratan renk renk çeşit çeşit yaratmış, insanları göz renklerine ya da saç tiplerine göre ayırmazken nasıl oluyor da ten renklerine göre ayırmayı mantıklı buluyor bazı insan(?!)lar acaba? Zihinsel bir problemleri olduğu kesin bence. 

8 yorum:

  1. Katı kalpli ve hiçbirşeyi umursamayanlardan olmaktansa, bırak duygusal ve fazla düşünceli olalım <3 Bizden dünyaya zarar gelmez... ne yapsak kendimize (o da az değil ama neyse şimdi).

    YanıtlaSil
  2. İçinden çıkamadığım bir ikilem. Benim kadar akla methiyeler düzen biri nasıl böylesine romantik bir yapıya sahip olabilir diye soruyorum kendime. Ya da tam tersi, benim kadar duygusal biri nasıl oluyor da bir eyleme geçmeden her şeyi, ve mutlaka akıl süzgecinden geçirmeye çalışır?

    İnanıyorum ki akıl ve tutkunun az da olsa kesiştikleri noktalar var. Doğal olarak her ikisinin birlikte bulunamayacakları ortamlardan da bahsetmek mümkün. Çoğu zaman akıl ve tutkularımızın öncelik sırası yaşamımız boyunca türlü nedenlerle yer değiştirip durmakta. Sizin de belirttiğiniz üzere önemli olan o dengeyi yakalayabilmek.

    Amerika'daki olaylar üzerine bir şeyler yazmak istiyordum ama sonunu çok sert bağlayacağımı düşünüp vazgeçtim. Irkçılığın bir akıl işi olmadığı kesin. O zaman hangi negatif duygular içinde insanlara eziyet etmeye devam ediyor bu yaratıklar? Bu olay kesinlikle bireysel değil! Toplumun içine, hatta genlere nüfuz etmiş bazı önyargılar söz konusu. Yasalarla çözemezler bunu. Duyguları hayvani dürtülere dönüşmüş insanların. Sanıyorum ki şu sapkın düşünceleri taşıyorlar:
    1. Biz beyazlar, onlardan üstünüz. Bu sebeple bizim her istediğimizi yapmak zorundalar.
    2. Onlar vahşi birer hayvan kadar tehlikelidir, aynı ortamda bulunmamak, aramıza almamak gerekir.
    3. Onlardan zekiyiz, çünkü onları yönetebiliyoruz. Bize karşı gelenleri en sert şekilde yok etmeliyiz, yoksa her an bize zarar verebilirler.
    4. Onlardan beklenen kendi bölgelerinden çıkmayıp bize saygı göstermeleri ve ayak işlerimizi yapmalarıdır.
    5. Tanrı onları böyle yaratmıştır, bizim onlara yapacak bir şeyimiz yoktur.

    Evet, inanıyorum ki, yediden yetmişe Avrupa orijinli her beyaz ABD vatandaşı bu düşüncelere sahiptir.
    Bakın burası çok önemli:)
    Almanya birinci dünya savaşından sonra ezilmişliğin etkisiyle Hitlerin peşine takılıp büyük bir soykırıma ev sahipliği yapmıştı. Buna rağmen Alman halkı (bir kaç istisna dışında) genel olarak ırkçılığa prim vermedi. Orada Hitler'in hastalıkli düşüncelerini temel alan bireysel bir durum söz konusuydu. Oysa ABD de durum farklı. Yine zencilere haklı protestolarında destek veren az sayıda beyazın dışında, ABD toplumunu temsil eden vatandaşların büyük bir kısmının yukarıda beş madde halinde sıraladığım düşüncelere sahip olduğunu sanıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "İçinden çıkamadığım bir ikilem. Benim kadar akla methiyeler düzen biri nasıl böylesine romantik bir yapıya sahip olabilir diye soruyorum kendime. Ya da tam tersi, benim kadar duygusal biri nasıl oluyor da bir eyleme geçmeden her şeyi, ve mutlaka akıl süzgecinden geçirmeye çalışır?"

      Ben de benim kadar realist biri nasıl oluyor da gerçekleri görüp kabul etmekte bu kadar zorlanıyor bazen anlayamıyorum.

      Amerika'daki ırkçıların bakış açısı ile ilgili yazdıklarınıza katılıyorum ama işte bu kanılara nasıl varabiliyorlar orayı anlayamıyorum. Ten renkleri haricinde beyaz bir insandan hiç bir farkı olmayan birini nasıl sadece ten rendi sebebiyle aşağı görebilir ki aklı selim bir insan? Bu konuda kim nasıl bir açıklama yaparsa yapsın mantıklı bulmayacağıma eminim. Irkçılığın kökenine, kölelik yıllarına, kızılderililere yapılanlara... neye bakarsam bakayım anlamsız. Hadi en başta aradan bir deli çıktı, bir şeyler saçmaladı ama hiç mi aklı başında biri çıkıp da "Ya durun, saçmalamayın!" demedi acaba? Çok garip, çok!

      Sil
  3. sense and sensibility güzel sözlermiş evet yaaa sadeceee go with the flow yaniii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İster istemez "go with the flow" zaten de işte keşke hem sense hem sensibility ile birlikte isteyerek olsa :) ay böyle de tam gıcık plaza insanı gibi oldum :)))))

      Sil
  4. Bu çağda hala bunları yaşıyor olmak çok acı ne yazık ki. Hepimiz gökkuşağının ayrı bir rengiyiz. Bunu anlamak bu kadar mı zor😔

    YanıtlaSil

Mutluluk Veren Küçük Şeylere Devam

Her Güne Üç Güzel Şey blogunu severek takip ediyorum. Bu serinin ilham kaynaklarından biri o blog olabilir :) Bugünkü küçük mutluluk kaynakl...