Zeynep 2 yıldır çalışıyordu Kemal Beyler 'in evinde. Cumartesi öğleden sonra ve Pazar günleri izinliydi. İsterse hafta başında bildirmek şartıyla hafta içi de yarım gün izin kullanabiliyordu, bu keyfe keder hafta içi izinleri için herhangi bir kesinti de yapılmıyordu ücretinden. Kemal Bey o kadar iyi bir işverendi ki... Zeynep'in maaşı olağandan yüksekti, üstelik diğer iş verenlerin aksine sigortasını da tastamam yatırıyordu Kemal Bey. Zeynep sonsuza dek çalışabilirdi bu evde.
Filiz ve Kemal'in ikiz çocukları vardı: bir kız ve bir oğlan. Ne kadar şanslılardı! Zeynep gün bitip evden ayrılacağı zaman gelince ince bir hüzün hissederdi içinde. Bu evin bir parçası olmayı isterdi bir anlığına. Kapı, pencere ya da şu köşedeki fiskos masası... Belki de Kemal Bey'in kütüphanesindeki bir kitap!
Kemal Bey kitapları çok severdi. Eskiden Filiz Hanım da çok severmiş ama son yıllarda hep okuyamadığından şikayet eder olmuştu. Evin dört bir yanında kitaplar yarım halde Filiz Hanım'ı beklerdi okunup bitirilmek ve kütüphanedeki yerlerine geri dönebilmek için. Zeynep'e kütüphaneden istediği kitabı ödünç alabileceğini söylemişlerdi. Zeynep en çok dedektif romanlarını seviyordu. Evdeki işleri erken biterse kitabını açıp maceraya dahil olduğunu hayal ediyordu; cinayetleri, soygunları çözmeye çalışan dedektiflerin hikayelerini okurken bazen hikayedeki evin genç hizmetçisiyle ne kadar benzeştiklerini düşünüyor, bazen de o hikayelerde erkeklerin başını döndüren güzellikte kadınlardan biri olmanın nasıl bir şey olacağını hayal ediyordu. Ama bunların hepsi zaman geçirmek içindi sadece. Dedim ya Zeynep'in en büyük hayali mutlu bir yuvasının olmasıydı. İşte bu yüzden Filiz Hanım'a hayır diyememişti.
Bir gün Zeynep mutfakta çok sevdiği Hercule Pairot'un hikayelerinden birini okurken Filiz Hanım girmişti içeri.
- Bakıyorum da sen tam bir Hercule Pairot hayranı olup çıktın Zeynep.
- O kadar sürükleyici ki maceraları Filiz Hanım, bir solukta okumak istiyor insan.
- Biliyorum. Ben de gençliğimde Agatha Christie hayranıydım. Tüm kitaplarını okudum.
- Gerçekten mi?
- Evet gerçekten. Dünyadan kaçar, kitaplara sığınırdım o zamanlar. Biliyor musun Kemal de sever Hercule Poirot'yu.
- Öyle mi?
- Zeynep... Sen aslında göründüğünden çok daha akıllı bir kızsın. İstersen hayallerinden bile fazlasına kavuşabilirsin.
- Ben... Ben anlayamadım Filiz Hanım.
- Anlatayım Zeynep.
Filiz Hanım, o gün Zeynep'e doğru adımları atar ve sabırlı olursa hayalini kurduğu o mutlu yuvaya ve dahası hayalini bile kuramadığı bir sürü şeye sahip olabileceğini söyledi. Bunun için ona yardım edebilirdi eğer isterse.
Zeynep lise mezunuydu. Lise bitince çalışmaya başlamış, üniversiteye gitmeyi aklından bile geçirmemişti. Filiz ilk iş Zeynep'i bir üniversite hazırlık kursuna yazdırdı. İşten erken çıkması için izin veriyor, evde olduğu zamanlarda da derslerine yardımcı oluyordu. Kemal de Filiz'in Zeynep'e yardım edip yol göstermesine memnun olmuştu. Hatta zaman zaman o da Zeynep'e yardımcı oluyordu. Zeynep'in kendine güveni günden güne artıyordu. Sonunda sınav günü gelip çattı. Zeynep sınava büyük bir heyecanla girdi. Sınav sonuçları iyi gelmişti. Tercihlerini yaparken yine Filiz Hanım yardımcı oldu. Sonunda reklamcılık ve pazarlama bölümünü kazandı Zeynep.
Filiz'in planının ilk aşaması gerçekleşmişti. Şimdi sırada Zeynep'in evdeki işinden ayrılıp şirkette çalışmaya başlamasına gelmişti. Bu aşama da sorunsuzca halledildi. Zeynep bir yandan üniversitedeki derslerine devam ediyor, bir yandan da şirkette çalışıyordu. Filiz'in Zeynep'le ilgili ön görüsü doğru çıkmıştı, Zeynep elini attığı her işin altından başarıyla kalkıyordu. Kemal de memnundu bu durumdan. Zeynep şirkete yeni bir soluk getirmişti, bitmek bilmez azmi ve çalışkanlığıyla diğer çalışanlara da örnek oluyordu.
Zeynep şirkette çalışmaya başlayacağı zaman Filiz Hanım onu alışverişe çıkarıp yeni işine ve üniversite hayatına uygun kıyafetler almasına yardımcı olmuştu. Zeynep günden güne değişip gelişiyordu. Kısa sürede girdiği tüm ortamlarda duruşu ve tavırlarıyla dikkat çeken genç bir kadına dönüşmüştü. Filiz'in planı tıkır tıkır işliyordu. Sıra son adıma gelmişti.
İlerleyen günlerde Filiz kendini çocukların eğitimine, evin idaresine, yıllardır çizdiği portreleri derleyip düzenlemeye, yarım bıraktığı kitapları bitirmeye verdi. Kemal de şirketi büyütmeye karar vermiş harıl harıl çalışıyordu. Çoğu zaman geç saatlere kadar ofiste kalıyor, yeni stratejiler belirleyip planlama yapıyordu. Her ikisi de o kadar yoğundu ki birbirlerini zor görür olmuşlardı.
Zeynep'ten sonra içlerine onun kadar sinen bir yardımcı bulamamışlardı. Filiz evle ve çocuklarla eskisinden daha çok ilgilenmek zorunda kalıyor, çoğu zaman iş yemeklerinde ve sosyal toplantılarda Kemal'e eşlik edemiyordu. Böyle durumlarda Filiz'in ricası üzerine Zeynep yardıma koşuyor, Kemal Bey'i yalnız bırakmıyordu. Zeynep girdiği her ortamda güzelliği, samimiyeti ve aklı başında tavırları ile ilgi odağı oluyor ve giderek daha çok dikkat çekiyordu.
Filiz ve Kemal için işler bireysel hayatlarında ne kadar iyi gidiyorsa ortak hayatlarında aralarına bir o kadar mesafe giriyordu. Sonunda bir gün Kemal, Filiz'e evlilikleri hakkında konuşmak istediğini söyledi.
- Bunu söylemenin kolay bir yanı yok Filiz. O yüzden uzatmadan söyleyeceğim. Boşanmak istiyorum.
- Nedenini öğrenebilir miyim? Hani evliliğimizde hiçbir sorun yoktu? Her şey yolundaydı... Öyle demiştin ben boşanalım dediğimde.
- Evet biliyorum. Ama o konuşmamızın üzerinden çok zaman geçti ve geçen bu zamanda aramız giderek açıldı. Eski sıcaklık yok aramızda. Sen de biliyorsun.
- Evet, biliyorum.
- İkimizden biri geri dönüşü olmayan bir hata yapmadan dostça ayrılalım.
- Nasıl istersen Kemal.
- Biliyor musun Filiz, bir gün sonumuzun böyle olacağını hiç düşünmezdim.
- Her şey umduğumuz gibi gitmiyor hayatta Kemal.
Bundan sonraki günler çok hızlı geçti. Filiz ve Kemal ilk duruşmada anlaşmalı olarak boşandılar. Filiz evden ayrılıp kendine çok sevdiği bir semtte küçük bir stüdyo daire tuttu. İçini zevkle dayayıp döşedi. Evine yakın küçük bir ofis açarak yıllardır dönmek istediği mesleğine sarıldı dört elle. Bir yandan da yıllardır yaptığı portreleri için bir sanat galerisiyle görüşerek ilk sergisini gerçekleştirdi.
Kemal boşanmanın üzerinden çok geçmeden Zeynep'e evlilik teklif etti. Zeynep ne diyeceğini bilemedi. Kemal Bey'e hayrandı hatta içten içe ona aşıktı yıllardır ama kendisine onca yardımı dokunan Filiz Hanım'ın yüzüne nasıl bakacaktı? Kemal acele karar vermemesi, iyice düşünmesi için zaman tanıdı hatta bir süre işe gelmemesi için izin verdi Zeynep'e. Tam o günlerde Filiz aradı Zeynep'i ve sergiye davet etti.
Zeynep telefonda anlatamamıştı ama yüz yüze geldiklerinde olan biteni anlatıp göğsünü sıkıştıran bu yükten kurtulmak istiyordu. Filiz neşeyle karşıladı Zeynep'i:
- Hoş geldin Zeynep! Seni gördüğüme çok sevindim.
- Merhaba Filiz Hanım. Ben de sizi gördüğüme çok sevindim. Sergi için tebrikler.
- Çok teşekkürler. Sen biraz etrafa göz at. Ben hemen geliyorum olur mu?
- Tabi.
Zeynep sergiyi gezdikçe serginin belirli dönemlere ayrılmış olduğunu gördü. Filiz Hanım'ın ve Kemal Bey'in tanıştığı yıllar, evliliklerinin ilk yılları, çocukların portreleri, aile büyükleri, aile dostları.. İlerledikçe Kemal Bey aynı kalırken Filiz Hanım değişiyordu. Portrelerdeki çizgiler karmaşıklaşıyor, gölgeler çoğalıyordu. Kemal Bey ve çocuklar adeta ışık saçarken Filiz Hanım'ın oto portreleri soluklaşıyordu. Bir süre sonra Filiz geldi Zeynep'in yanına:
- Umarım sıkılmamışsındır. Gel seni en sevdiğim bölüme götüreyim.
Az sonra camdan bir küpün içine girdiler. Cam duvarlarda yaşlı ve hüzünlü bir kadının portreleri vardı. Zeynep'e çok tanıdık geldi bu kadın ama çıkaramıyordu kim olduğunu.
- Tanıdın mı Zeynep bu kadını?
- Tanıyor gibiyim ama çıkaramıyorum.
- Benim bu kadın Zeynep. Yıllardır aynaya bakınca gördüğüm kadın işte bu portrelerdeki. Gel, çıkalım.
Cam küpün dışında da portreler asılıydı. Bu kez tanıdı Zeynep portrelerdeki kadını.
- Sanırım bunlar da hapsolduğu küpün dışına çıkmış, özgür kalmış bir kadının oto portreleri.
- Evet Zeynep, tam da söylediğin gibi. Eminim nasıl olduğumu merak etmişsindir ve bundan sonra nasıl olacağımı. Ben iyiyim, Zeynep. Bu olup bitenlerde kimsenin suçu yok. Kemal gerçekten çok iyi biri. Sadece artık hayat bakışımız aynı değil, aynı pencereden bakamıyoruz hayata. Kendimizi zorlayıp baksak bile, o pencereden gördüğümüz manzara aynı değil.
- Filiz Hanım, ben sizin hayatınıza, evliliğinize, ailenize gıptayla bakardım hep. Anlayamıyorum.
- Birinin en büyük hayali başka birinin en sancılı kabusu olabilir Zeynep. Sakın benim için endişelenme. Ben iyiyim ve daha da iyi olacağım. Şimdi önemli olan senin ne yapacağın ve nasıl olacağın. Lütfen bundan sonra alacağın tüm kararları kendi hislerini ve hayallerini düşünerek ver.
- Çok iyisiniz Filiz Hanım. Her şey için çok teşekkürler.
- Umarım hep mutlu olursun.
...
Kimin hayaliydi gerçekleşenler?
Kim çiziyor hayat çizgimizi acaba?
...
Şarkı: Mucize - Eda Baba
* Aslında bölüm bölüm yazacağım, daha derinlere dalacağım uzun soluklu bir hikaye olabilirdi ama devamını getiremeyip yarım bırakırım endişesi ile yazıp bitirdim.
** Bu öykü Mr. Kaplan'ın Son Dans serisindeki Kemal Bey'den alınan ilhamla yazılmıştır.
İlham verdiğiniz için çok teşekkürler Mr. Kaplan :)
Aaa devamı gelmeyecek mi? Ben sonrasını daha da merak ettim şimdi. Soluksuz okudum. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilÇok teşekkürler :)
SilDevamı aşağı yukarı tahmin edilebilir, yazarsam okuyucu sıkılır diye düşündüm. Bence Zeynep'le Kemal evlenir, çocuklar büyür, Filiz eserleri için yeni ilham kaynakları arar, oradan oraya seyahat eder, özgürlüğün tadını çıkarır.
İnanır mısın okurken esinlenmeyi anladım.. :))
YanıtlaSilNe garip, birinin hayali, diğerinin kaçış yolu oldu. Bunun başka yolu da olmaz mıydı acep.. kimbilir belki..
Eline sağlık canım <3
Bir sürü yolu olurdu ama böylesi en acısız olanı sanırım. Herkes hayaline kavuşuyor işin sonunda. Filiz, kendi özgürlüğü için ilmek ilmek işletti kurduğu planı. Bunu yaparken Zeynep'in hayallerini de gerçekleştirdi, Kemal'i de yapayalnız bırakmış olmadı. Görünmez prangaları söküp atmanın meşakkatli ama acısız bir yolunu buldu kendince :)
SilKemal'in adını duyar duymaz tanıdım, ya dedim bu bizim Kemal:))) Çok hoşuma gitti bu etkileşim. Keşke devam etmeyi deneseydiniz. Zeynep şimdi Filiz Hanım'a Kemal'in kendisine evlenme teklif ettiğini söyleyebilecek mi, yoksa kararını yeniden mi gözden geçirecek. Bu tür karakterler ve olaylar fazlasıyla var hayatın içinde. Ben bildiğiniz gibi geçen sene falan yazmıştım Son Dans'ı. Taslak halinde bilgisayarımda duruyordu. Yayına hazırlamak için her bölümde yine emek sarf ediyorum. Gülseren Budayıcıoğlu'nun dizileri var bilirsiniz, yanılmıyorsam Kırmızı Oda'ydı. Kitaplarının epey dışına çıkmışlar diziler tutunca. Neyse konu etmek istediğim oradaki bir çift, ne kadar benziyor benim Kemal'le Esther'e. Yani görünüşte her şey mükemmel, para var, sağlık var, birbirlerini sever görünüyorlar. Ama yine de bir uyumsuzluk, bir sorun çıkıyor ortaya. Sorunlu ilişkilerin öyküsünü yazmak belki daha kolay. Ama görünürde sorun olmayan ilişkilerde ruhsal durumlar ön plana çıkıyor. Elinize sağlık, sürpriz oldu benim için:)
YanıtlaSilÖyküyü okuyunca Kemal'i tanıyacağınızı umuyordum Mr. Kaplan :) Siz Son Dans'ın ilk birkaç bölümünü yayınladıktan sonra oluştu bu öykü kafamda. Yazıp bir kenara bırakmıştım; yayınladığınız son 1-2 bölümden sonra iyice oturdu hikaye, ben de yayınlayayım dedim :)
SilGörünürde hiçbir şey yokmuş gibiyken arka planda neler oluyor aslında gerçek hayatta. Muhteşem Instagram fotoğrafları, aşklı böcekli Facebook paylaşımları, "biricik karıcım"lı / "biricik kocacım"lı iletiler... havada uçuyor. Oysa aslında herkes içten içe biliyor, aynı evi paylaşan iki kişinin birbirinin doğum gününü ya da yıldönümlerini sosyal medya üzerinden kutlamasının mantık dışı olduğunu bence ama işte kimse dile getirmiyor. Dışarıdan mükemmel görünen nice ilişkinin içi çoktan kurumuş. Görünüş aldatıcı olabiliyor bazen.
sosyal medya kullanmama nedenim ;) bir de şu var kediciğim: everyone in the world are just as miserable and pathetic as i am, but they are just better at pretending.
SilResmen Stephen King esintisi yaaa Dolores geldi adamı kaptı.. Ürperdim ayol evinde çalışan kızı gibi biri, aileden sayılır. Sayılmaz mı?
YanıtlaSilZeynep kapadı ki Kemal'i. Filiz, Zeynep'i hediye paketi yapıp altın tepside sundu Kemal'e :D Başından beri planı buydu. Görünürde kusursuz olan bir evliliğin (altın kafes) içinde sıkışıp kalmış Filiz, önce Zeynep'in içindeki nadide kuşu ortaya çıkardı sonra da kendi çıkıp Zeynep'i bıraktı kafese. Zeynep'in hayali Filiz'in çıkış anahtarı oldu.
Sil*... kapadı... değil, "kapmadı" yazmıştım :))
Silvaay filiz ne stratejistmiş :)
YanıtlaSilFiliz "Yaratıcı Çözümler" kursu açsa kaydolurum :)))))
SilHikaye çok güzeldi. Hayatta insanın başına her şey gelebiliyor. Yine de Zeynep'in bu durumun içinde olması üzücü geldi bana. Kendini geliştirmesi iyi ama sevecek başkasını bulabilirdi. :) Kalemine sağlık, karakterler çok hayatın içindendi.
YanıtlaSilZeynep'i hayaliydi mutlu bir yuva kurmak ve Kemal'e de hayranlık besliyor zaten ilk andan itibaren :)
Sil