Pazartesi, Şubat 19, 2024

Yeni Hafta

Bugün doktor randevum vardı. Kas kısalması ve lomber kas spazmı teşhisi koydu doktor. 2 hafta süreyle fizik terapi göreceğim sonra tekrar kontrole gideceğim. Kaydedilen gelişmeye göre tedavinin ne kadar süreceği netleşecek. İlk 2 haftadan sonra en az 2 hafta daha devam ederiz dedi doktor. Fizik terapi için sıraya alıyorlar, muhtemelen 2-3 hafta sonra haber vereceklermiş.

Okuldaki 2. haftamda yöntem değişikliğine gitmeye karar verdim. Şimdiye dek ünite kelimelerini yazdıktan sonra ders kitabındaki etkinlikleri çözüyor ve cümle kurmaya, konuşmaya odaklanıyorduk. Bugün itibariyle test çözümüne ağırlık vermeye karar verdim. Çünkü - üzülerek kabul etmek zorundayım - bu ülkede amaç öğrencilerin İngilizce konuşabilmesi, kendini ifade edebilmesi değil, test çözüp dereceye girmeleri. Başarı hep deneme testleri, doğru-yanlış sayıları, netler ve okul / ilçe / il sıralamaları ile ölçülüyor. Sınıfta yaptığımız etkinlikler ile kendini iyi kötü ifade edebilen öğrenciler deneme sınavlarındaki aşırı zorlama soruları çözemeyince hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Ben çocuklar cümle kurabiliyor, dertlerini iyi-kötü anlatabiliyor diye sevinirken deneme sonuçlarına bakanlar bu çocuklar neden İngilizce sorularını çözemiyor diye sorguluyor. Çözemezler çünkü o çocuklar o seviyede değil maalesef. Çözecek hale getirebilirim evet ama kendi cümlelerini kurup keyif alarak İngilizce öğrenmiş olmazlar. Robot gibi soru kalıplarını ve test çözme tekniklerini ezberlemiş olurlar sadece. 

İngilizce öğretmeni olmak, "Onlar Türkçe öğrensin, biz neden İngilizce öğrenmek zorundayız ki?" diyen bir nesile İngilizce öğretmek zor gerçekten. Her sene neden İngilizce öğrenmeleri gerektiğini onlarca örnek ile detaylandırıp anlatıyorum. Oyundu, şarkıydı, çizgi filmdi derken sevdirip alıştırıyorum. Sevince yavaş yavaş cümleler kurulup parmaklar kalkar hâle geliyor. Ama işte biz daha yolun başındayken denemelerde çıkan sorular arş-ı alâda olunca hevesler kırılıyor. Derslerde "A kolaymış ya, öğreniyorum, yapıyorum" derken denemede yanlışlar doğruları ezip geçince öğrenciler de ister istemez "Yine olmadı. Anlamıyorum ben bu İngilizce'yi" diyor. 

Bir yanım çocuklara "Boş verin sınavları, denemeleri. Siz bana bakın, benimle konuşun, kurun cümlelerinizi, anlatın içinizden gelenleri." demek istiyor. Diğer yanım "Dur, otur! B.k yeme!" diyor. Eğrisi ne, doğrusu ne bilemiyorum. Gönlüm çat pat konuşsunlar, yavaş da olsa öğrensinler İngilizce'yi diyor ama mantığım bu sistemde geçerli olan sınavlar, net sayıları, dereceler diyor. 

Çocuklara test çözme tekniklerini anlatırken kurduğum bir cümle var ki söylerken kendimi sorguluyorum her defasında: "Bazı soruları hiç anlamasanız da çözebilirsiniz." Oysa amaç soru çözmek değil, bahsedilenleri anlayabilmek olmalı. Bahsettiğim soru tipinin bir örneğini aşağıya bırakayım.




Basit bir eşleştirme sorusu. 

Soldakiler sorular, sağdakiler cevaplar. Soruları da cevapları da hiç okumadan sadece kelimeleri şöyle bir tarayarak çözmek mümkün. Soruyu çözmek için aynı kelimelerin geçtiği soru ve cevapları eşleştirmek yeterli. Denemelerde bunun gibi soru- cevap eşleştirmeleri veriliyor. Dört sorunun cevabı oluyor ama beşinci soruyla alakasız bir cevap koyuyorlar. Hangi eşleştirme yanlıştır ya da hangi sorunun cevabı verilmemiştir diye soruyorlar. Bu noktada çocuklara cümleleri anlamasanız dahi %80 ihtimalle kelimeleri eşleştirerek soruyu çözebilirsiniz diyorum. Tabi ki benim görevim çocukların bu soruları anlaması ve anlayarak çözmesi ama işte sistem beni bile bozuyor bir noktada. Offff! Bazen ne yapacağımı bilemiyorum. 

Bir yandan takip etmem gereken müfredatı takip etmeye, deneme sınavları ve LGS için çocukları hazırlamaya çalışırken diğer yandan çocuklara severek, keyif alarak öğrenecekleri bir düzende İngilizce öğretmeye çalışıyorum. İkisi birbirinden o kadar farklı ki... İkisini ayrı ayrı yapmak için mevcudun en az iki katı kadar dersim olmalı. 5 ve 6. sınıflarda haftada 3 ders, 7. sınıfla haftada 4 dersim var. Yetmiyor. Önceki senelerde tüm sınıflarda +2 ders seçmeli İngilizce oluyordu; o derslerde soru çözümü yapıyorduk. Bu yıl değişen sistem yüzünden7lerin seçmeli dersine başka öğretmen giriyor. 6 ve 8ler için seçmeli ders hiç seçilemedi. Üstüne de yazılı sistemi değişti ve bir derste biten yazılı gitti, her sınıf için 3 ders saatine yayılan uygulama sınavları geldi. Zaten yetmeyen zaman iyice kuşa döndü.

Bir dahaki denemeye kadar kelime ve test odaklı ilerleyip sonuçlara bakacağım. Öğrenciler test çözüm tekniklerine alışıp gelişme kaydederlerse test çözme süreleri azalır. O zaman yeniden konuşma odaklı etkinlikler için zaman ayırabiliriz diye umuyorum.

Çok yazdım galiba :( Sabredip buraya kadar okuyanlara çok teşekkürler :)

Görüşmek üzere...


10 yorum:

  1. Yazı nasıl aktı gitti ben de anlayamadım, sabretmek ne kelime öğretmenim, asıl teşekkür bizden:)

    YanıtlaSil
  2. Nedense X,Y,Z ya da boomer her türlü nesil şu ingilizceyi okullarda bir türlü öğrenemedi. Anlayamadığım bir konudur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında sebebi basit ama çözümü zor. Öğrenciler ön yargılı ve tembel. İngilizce çok zor, ben anlamıyorum deyip hiç çalışmıyorlar. Kelime çalışmadan dil öğrenilmez ama öğrenciler hiç çabalamıyor maalesef. Sadece derste yapılanlar da haliyle yeterli olmuyor. Ön yargıyı kırmaya çalışıyorum elimden geldiğince.

      Sil
  3. Yazının uzunluğundan sıkılmadım ama gerçekleri okumak, bunu işini iyi yapmak isteyen bir öğretmenin kaleminden okumak, ağır geldi yine...

    dün seyrettiğim film geldi aklıma: "without air". konu farklı olsa da, farklı bir ülkede geçiyor olsa da, işini iyi yapmaya çalışan bir öğretmenin başına gelenler diyerek özetleyebilirim belki anlatılanları. öneririm.

    eğitim sistemi hep mi böyleydi, giderek daha mı beter oldu bilmiyorum...ama mesela ben lise sondayken, çok ağır ve üniversite sınavından bağımsız bir şekilde ders anlatan bir matematik öğretmenimiz vardı benim çok sevdiğim. Arkadaşlardan biri "hocam bu anlattıklarınız çıkmayacak üniversite sınavında, neden bu kadar zorluyorsunuz" dediğinde, hiç istifini bozmadan "benim sorumluluğum sizi üniversite sınavına hazırlamak değil, bunları öğrenmek zorundasınız yoksa hasbelkader kazandığınız o üniversiteleri okuyamayacaksınız" demişti. üzerinden 30 yıl geçti. Değişen nedir diye düşündüm. değişen şey şu: artık öğretmenler bu kadar net bir cevap da veremiyor öğrencilere, velilere, yöneticilere...sistemin dayattıkları hep önünüze (önümüze) çıkıyor...Üniversitede doktora düzeyinde bile istediğim gibi ders işleyemiyorum, zira o düzeye kadar hoplaya zıplaya gelmiş olan öğrenciler birden duvara çarpıyorlar desem, daha çok ümitsizlik ekler miyim yazıya, bilemedim...

    ay ne çok yazdım. asıl bu yorumu sonuna dek okuduysan sana
    teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğitim sistemi giderek kötüleşiyor. Ben ortaokulda görev yapıyorum. Kendi ortaokul ve lise yıllarımda durum şimdikinden çok farklıydı. Sizin bahsettiğiniz gibi derslerimiz dolu dolu hatta ağır denebilecek seviyedeydi. Buna rağmen ben hâlâ hatırlıyorum o yıllarda öğrendiklerimi ama şimdiki öğrenciler geçen yılın ders konularını bile hatırlamıyor. Haliyle bomboş çıkıyor ortaokuldan ve liseden.

      Üniversite sınavından eksi netlerle çıkanlar bile üniversiteye giriyor artık. Bunun nasıl olduğunu aklım almıyor. Bomboş gelen öğrenciye üniversite seviyesinde bilgi aktarmaya çalışmanın ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum. Hepimize sabır diliyorum.

      Film önerisi için ayrıca teşekkürler. :) Not alıyorum, ilk fırsatta izleyeceğim.

      Sil
  4. Bir öğretmen olarak öyle iyi anlıyorum ki. Her branştan arkadaşım var ve hepsi kendi alanında elinden gelenin en iyisini yapıyorlar. Bizi bile anasınıfların da kategorize eden, yüksek beklentileri uğrunda acımasızca eleştiren ve kıyaslayan insanlar var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hedefler, gerçeklerden çok uzak. 1.sınıftan son sınıfa kadar ciddi bir analiz ve düzenleme yapılması gerekiyor. Kademeler arası kopukluk var, müfredat güncel değil, ders saatleri ve okulların fiziki koşulları yetersiz... O kadar çok sorun var ki... Ama beklentiler bunları görmezden gelip arşa çıkıyor maalesef.

      Sil
  5. toefl de metni okumadan soruları yanıtlayabilmek gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, "skimming and scanning" denilen yüzeysel okuma/tarama yöntemi.

      Sil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...