Salı, Temmuz 21, 2020

Hayat ve Hayati Kaptan - 2. Bölüm

Günler geçiyor, mevsimler değişiyordu. Kış gelmiş, ada sessizleşip sakinleşmiş, adanın yerlileri gündelik hayatlarına dönmüştü. Yazın o şen cıvıltıları yerini dinginliğe, bilindik bir huzura bırakmıştı. Kış gelince vapur seferleri de azalmıştı. Bazı günler kötü hava koşulları sebebiyle seferler tümüyle iptal ediliyordu. O günlerden birinde Hayat vapura binmiş, kitabını açıp okumaya başlamıştı. Vapurdaki adalılar seferin iptal edildiğini ilan eden anonstan sonra teker teker çıkışa yönelmişti. Ancak Hayat elindeki kitaba mı yoksa kendi içindeki fırtınalara bilinmez öylesine dalmıştı ki ne anonsu duydu ne de insanların vapurdan inişini fark etti.

Hayati Kaptan, her zamanki gibi kaptan köşkünden izlemişti vapura binen üç beş ada sakininin hüsranla vapurdan inişini. Hayat'ı görememişti. Merakına yenik düşüp kaptan köşkünden ayrıldı ve yolcu salonlarına bakmaya başladı. İşte, oradaydı Hayat! Tam karşısında! Elindeki kitaba öylesine dalmıştı ki anonsu duymadığını tahmin etmek hiç de zor olmadı Hayati Kaptan için. Bir süre hiç ses çıkarmadan izledi Hayat'ı. Hayat'ın içinden bir ürperti gelip sarstı tüm bedenini. Başını kaldırınca Hayati Kaptan'la göz göze geldi.

Bir anlık sessizlikten sonra Hayati Kaptan zor da olsa konuşmaya başladı:

- Sefer iptal edildi. Hava elverişli değil. Anons yapıldı ama..."
- Öyle mi? Hay Allah! Hiç duymadım, dalmışım.
- Çok sürükleyici bir roman olmalı elinizdeki.
- Öyle gerçekten de.

Hayat'la Hayati Kaptan konuşurlarken duran zaman sustukları an tekrar olanca hızıyla akmaya başlamıştı. Hayat Hanım biraz utanarak:

- Kusura bakmayın vaktinizi aldım, daha fazla işgal etmeyeyim vapuru. İyi günler dilerim.

Hayati Kaptan, bir daha hiç konuşamazlar diye o kadar çok korkmuştu ki:

- Ben de kitaplar gibi vapurları ve denizi severim. Daldım mı çıkamam engin mavilerden. Kaptan köşkünden ufka bakmak gibisi yoktur.

- Ne güzel, tutkunuz işiniz olmuş.

- Siz de kitaplar üstünde çalışıyorsunuz sanırım.

Hayat, şaşırmıştı Hayati Kaptan'ın onunla ilgili bir şeyler bilmesine ama bir anlık şaşkınlıktan sonra kendi kendine "Ada küçük, herkes her şeyi biliyor zaten." diyerek geçiştirdi benliğini saran umut dalgalarını.

- Evet, küçük bir yayınevinde redaktör olarak çalışıyorum.

- Ne güzel, hep kitaplarla iç içesiniz demek.

Bir kez daha sessizlik çökmüştü yolcu salonuna. Hayat, bir adım attı, bir adım daha... Hayati Kaptan'a doğru yürürken yıllar geriye doğru gidiyor, Hayat toy, genç bir kız gibi giderek daha da heyecanlanıyordu. Hayati Kaptan kenara çekilmek, Hayat'a yol vermek istiyordu ama sanki dizlerinin bağı çözülmüş, vücudundaki tüm kan çekilmiş gibiydi. Sonunda güçlükle çekilerek Hayat'a yol verdi. Hayat, son bir kez Hayati Kaptan'a bakarak:

- Tekrar kusuruma bakmayın, vaktinizi aldım.

- Ne demek! Esas siz kusura bakmayın, sizi lafa tuttum.

- Rica ederim. Size iyi günler dilerim.

- İyi günler Hanımefendi.

Hayat, elinden geldiğince hızlı adımlarla vapurdan inmeye çalıştı ama ayakları adeta geri geri gidiyor, varlığı Hayati Kaptan'dan bir milim uzağa gitmeye bile direnç gösteriyordu. Hayati Kaptan, olduğu yerde öylece durup milim milim ondan uzaklaşan Hayat'ı ve aklından gelip geçen milyonlarca olasılığı izliyordu.


*Şarkı: Fikrimin İnce Gülü - Sema


Dipnot: Bu sadece bir öykü. Üstelik tarihte yazılan ne ilk ne de son yasak aşk öyküsü. Bu sebeple mevzuları çok da içselleştirmeden okursak öyküden keyif alabiliriz :)

17 yorum:

  1. Okuması keyifli bir dili var hikayenin takipçisiyim. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Aşk hikayeleri güzeldir.

    YanıtlaSil
  3. Nihayet kader onları buluşturdu. Öyküyü keyifle okuyoruz da, dipnot hangi ihtiyaca binaen yazının sonunda yer aldı anlayamadım:) Yoksa şehir vapurlarının bütün kaptanlarının eşleri kuşkuya mı kapıldılar öykünüzü okuyunca:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aman kimseyi zan altında bırakmamayım Mr. Kaplan :))) Okuyucuları ahlaki ikilemlere sürükleyip rahatsız etmek istemiyorum sadece. Ben hep diyorum, Öykü nasıl gelirse bana, öyle yazıyorum ben diye ama okuyanlar bazen olaylara, kişilere takılıp öyle şey olur mu hiç diyebiliyor. Öykü böyle geliyorsa oluyor demek ki işte :) Ben de sizin Şinasi Bey'e sardım bu akşam :)))

      Sil
    2. O zaman ben de bir dip not yazayım:)))

      Sil
  4. Yaşanmamış bir hikaye, yaşansaydı olurmuş.

    YanıtlaSil
  5. çok güzel gidiyooo:) o minik detaylar hıhım bitte :) reşat nuri nin akşam güneşi adlı romanı ilk aklıma gelen. heey bu öykü tabii hemen büyükadaya yakışıyo. büyükada en büyük aşkım. en sevdiğim yer istanbulda en sık gittiğim ama beş aydır gidemiyom. heeey yaa adalı, aşklı, vapurlu, kaptanla aşklı öykülerim var benim de. eski yazdıklarıma bakarken bulunca sana buraya kopyalarım. aynı his var. bak demekkiiii ortak bir ada duygusu, ruhu var yani. sanırım bu edebiyat sevmekten kaynaklanan bişey olmalı. yasak aşklar da edebiyattaa en sevilenlerden tabii. çünkü gerçek yaşamda da çok sık yaşanan bişey bu durum. herkes cık cık ders ama aşk üçgenleri lilith kadar eskiiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seninkileri de merak ettim şimdi. Eski zamanlar, adalar, vapurlar, aşklar... Güzel şeyler bunlar :)

      Sil
  6. Çok güzel yazmaktan vazgeçmeyin 😊

    YanıtlaSil
  7. Off.. vıdı vıdıcılar yüzünden insan yorumu kapatmak istiyor. Anlamsız ve alakasız yorumlara cevap bile vermek istemiyor insan.. Özel alan burası, okuma di mi beğenmiyorsan?!

    (nasıl kızdıysam :)))))) )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya aslında öyküler başka dünyalara açılan kapılar bence. İlla kendimiz geçmek zorunda değiliz o kapılardan, geçenlere hoşgörü ile bakıp kendimiz geri dönebilmeliyiz degil mi ama :)

      Sil
  8. Ayyyyyyy....çok heyecanlı çok:)
    İNsan okurken kesin yaşanmış bu aşk diye düşünüyor en azından ben şu anda öyle düşünüyorum. Ama tabii yanılıyor olabilirim tamamen kurgu da olabilir. Yazarlığın ustalığı da bu değil mi? Kurguyu okurun gerçek gibi algılaması. Ellerinize sağlık:) çok sevdim bu öyküyü. Takipteyim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de yazarken yaşanmış gibi hissettim gerçekten! Çok teşekkürler :)

      Sil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...