Salı, Eylül 15, 2020

Let's Tame Our Brains!

Önce başlıktan başlayayım. Daha önceki yazılarımda bazı yabancı kelimeleri kullanmayı sevdiğimden bahsetmiştim. "tame" de o kelimelerden biri. Hem olumlu hem de olumsuz birden çok anlamı var. "Let's tame our brains!" derken hem beynimizi "ehlileştirmekten /uslandırmaktan /uysallaştırmaktan" hem de dolaylı olarak biraz "yavanlaştırmaktan" bahsediyorum.

Neden beynimizi ehlileştirmemiz gerektiğini düşündüğüme gelirsek, bence biz (sizi bilmem ama ben kesin) zaman zaman bazı şeyleri çok büyütüyor, hayatı kendimize dar ediyoruz. Cennet-Cehennem var mı tartışmalarında hep ikisinin de bu dünyada ve bizim elimizde olduğunu düşünüyorum. Dünyayı cehennem haline getirmek de kendi cennet bahçemizi yaratmak da mümkün bence. Hepsinin yolu beynimizden geçiyor. Peki o kadar kolay mı? Hayır değil ama imkansız da değil.

Virüs girmiş bir bilgisayar ekranı düşünün. Sürekli yeni pencereler, yeni sekmeler açılıyor; çoğunda ne olduğunu bile anlamadığımız bir takım rakamlar akıp gidiyor; saçma sapan haberler, reklamlar, sağdan soldan başka başka siteler geliyor ekrana ve ben bu karmaşanın için de yolumu bulup sağ kalmaya çalışıyorum çoğu zaman. Yapacağım en basit işe odaklanmak bile saatlerimi alabiliyor. Bu ister yemek yapmak olsun, ister kitap okumak; diğer sekmeleri kapatmadan yapamıyorum. İşte bugün bu sorunu halletmek istiyorum.

Bugün düşünmemeyi seçiyorum. Olan olmuş, biten bitmiş deyip şu an dışındaki her şeyi olması gerektiği gibi geride bırakıp şu anda kalmayı seçiyorum. Tam şu an o kadar güzel ki! Sabah serinliği, evin sessizliği, camdan gelen kuş cıvıltıları, tatlı tatlı, usul usul dalgalanan deniz manzarası, yataklarında huzurla uyuyan eşim ve kızım... Şu anın içinde üzülecek tek bir şey bile yok. Tam şu anda kalmayı öğrenirse beynim her şey mükemmel olabilir. Önceki anların hepsi geçmiş, ilerideki anlarsa daha gelmedi ve belki de -büyük ihtimalle- hiç de endişelendiğim gibi olmayacak. Yani hayatımın büyük çoğunluğunu zaten olmuş bitmiş şeyleri ya da büyük ihtimalle hiç olmayacak şeyleri dert ederek geçirmenin hiç bir anlamı yok. Bu bilgiyi beynimin çekirdeğine yerleştirip oradan devam etmeyi planlıyorum. Şu satırları yazarken içimden yükselen anksiyete hissini bastırmayı başarınca gerisi gelecek biliyorum.

Beynimiz bir bilgisayar gibi mevcut bilgileri analiz ederek çalışıyor ama maalesef duygularımız / hormanlarımız da işin içine karışıyor. Onları ayırmanın bir yolu olmadığına göre fazla takmamayı öğrenmek lazım. Kendime her şeyin geçici olduğunu, en kötü anın bile eninde sonunda bittiğini hatırlatıyorum sık sık.. Göğsüme oturan öküze "Burada senlik bir durum yok canım, kalk git başka otlak bul kendine." diyorum. 

Hadi gelin bugün göğsümüze oturmak için kapıda bekleşen öküzlere gözlerinin içine baka baka "Evde yokum!" diyelim ve müziği son ses açıp inadına dans edelim :)




9 yorum:

  1. Benim de son zamanlarda yapmaya çalıştığım şey bu "anda olmak" zira çok fazla düşünüyorum can sıkıcı şeyleri. Halbuki tam şuan hiçbir sıkıntı yok neden kendime eziyet ediyorum ki ben aaaa :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte tam şu anda kalalım! Sağımızdaki çiçeğe, solumuzdaki ağaca, önümüzdeki yola, elimizdeki kitaba, radyoda çalan şarkıya... Ne varsa şu anda ona odaklanalım ve bırakalım bize dokunmadan geçip gitsin tüm sorunlar, sıkıntılar :) Karar verdiğim ve yazdığım andan beri inanılmaz dinginleştim ve şimdiden daha iyi hissediyorum.

      Sil
  2. Bilmiyorum, belki de kendimi kandırıyorum fakat benim öyle kafama derinlemesine taktığım fazla bir şey yok gibi geliyor bana. Bunu nasıl açıklayabilirim tam olarak, hiçbir fikrim yok. Sadece tahmin yürütebilirim. Hiç kimse her zaman keyifli ve daima mutluyum diyemez. Keyifli ve mutlu olmak güzel bir şey. Kendimizi kötü hissettiğimizde illa ki ya kendimizde ya da çevremizde iyi gitmeyen bir şeyler vardır. Benim bu konuda iki desteğim var sanırım. Birincisi "zaman". Diyorum ki hiç bir şey değişmez değildir. Zaman her şeyin ilacı lafına inanıyorum. Sabırla o kötü giden şeylerin geçip gitmesine odaklanıyorum. Bu beni rahatlatıyor. İkincisi ise hayattan aşırı bir beklentim yok. Yaşamın akışına bırakıyorum kendimi. Belli bir zamana kadar hedeflerim vardı elbette. En büyük hedefim, çocuklarımı hayata kazandırmak ve kendi açımdan da kimseye muhtaç olmadan ayakta kalabilmekti. Belki de insanı en çok strese sokan konular bunlar olsa gerek. Bu uğurda iş hayatında ve günlük hayatta mücadele ederken uğradığınız haksızlıklar, maruz kaldığınız negatif durumlar insanı mutsuz edebiliyor. Hatta o dönemlerde yaşadığımın bile farkında değildim belki. Sanki hayatımı kendimin ve ailemin dışında bir ücret karşılığında başka birilerine kiraya vermiştim. Şimdi belki o kadar para kazanmıyorum fakat ayakta durabilecek gücüm var. Çocuklarım kendi yollarını çizdiler. Ah bir yatım olsa da mavi yolculuğa yelken açsam türünde ulaşamayacağım hayallerim yok ama kimsenin kahrını da çekmiyorum. Ciddi bir sağlık sorunum da yok. Gelir geçer bir takım olumsuzlukları zamana bırakıyorum. Şu anda kendimi huzurlu hissediyorum. Belki hayatımın hiç bir döneminde kendime bu kadar zaman ayırmamıştım. Bundan sonra işime yarasın ya da yaramasın yeni şeyler öğrenmeye hevesliyim. Dönem dönem hayatı sorguluyorum fakat bu bana huzursuzluk vermiyor. Tam tersine bundan zevk alıyorum. Saçma sapan yollardan hayata anlam biçenlere gülüyorum. Emin olmamakla birlikte sanırım "I've tamed my brain"

    Bu arada siz ve sizin gibi insanlar beyni evcilleştirme yolculuğuna benden önce başladığınız için bana göre şanslı sayılabilirsiniz. Belki de ben daha şanslıydım! Çünkü ben sizin yaşlarınızda tek bir şeye (birilerini zenginleştirmeye) odaklandığım için başka bir şey düşünmeye zamanım yoktu. Kendim için yaşamıyordum! Doğrusunu Tanrı bilir!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de yok artık Mr. Kaplan, kafama derinlemesine taktığım şeyler :) Gereksizliğini gördüm takmanın, takılıp kalmanın. Bir aydınlandım, pir aydınlandım :D Umarım hiç sönmez zihnimde yanan bu ışıklar :) Bu akşam elimizde biralar, fonda Latin müzikleri... İyiyiz tam şu anda :) Zaten başka bir an da yok hayatlarımızda!

      Sil
    2. Harika, çok sevindim:) Bira, Latin müziği... Eh daha ne olsun, tadını çıkarın:)

      Sil
  3. <3 sen her şeyi başarırsın güzel gözlüm. son birkaç gündür whatsapptan yazdıkların bana, benim zamansızlıktan kısa cevaplarıma rağmen öyle güzel öyle içime işliyor ki.. Derin ve huzur dolu nefesler gibisin!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sana yazmak beni o noktaya getirdi biliyorsun. Sen olmasan nereye yazacaktım ben? Orda olup okuduğunu bilmek bile yetiyor. "Ne kadar kötüyüm ben, ne kadar değersizim" dediğim anlarda "O kadar kötü olamam, olsam Ceren söyler, o kadar değersiz olsam Ceren bana değer vermez" diyerek devam ettiğim anlar var :) iyi ki varlığınla yanımdasın <3

      Sil
  4. :) iş dışında düşünmek pek sevdiğim bir eylem değil :)

    YanıtlaSil

İkigai

İkigai, şu anda okuduğum kitabın adı. Kitabın alt başlığı "her güne mana ve neşe katmak".  Kısaca açıklamak için  Wikipedia 'y...