Çarşamba, Kasım 29, 2023

Sınanmak...

Pazartesi sabahı Trabzon'a gittik; fıtık için ikinci kez epidural enjeksiyon yapıldı. İşe yaradı mı? Bilmiyorum. Tek bildiğim şu an işlem öncesinden daha çok ağrı hissettiğim. Doktora göre normal ve ağrı giderek azalacak. 20 gün sonra kontrole gideceğim yine.

Hem mental hem de fiziksel olarak çok yorgunum. Birinden biri iyi olsa toparlayıp yola devam edeceğim ama her iki cephede savaşmak çok zor. Su koyuvermekle kendimi tutmak arasında gidip geliyorum. Bir an öyle, bir an böyleyim. İradem sınanıyor. Yine de kendi hakkımı teslim edeyim. Tam vazgeçecek gibi olurken "Hayır" diyorum kendime, "Devam et, durma, geri adım atma!" 

Zorlu bir yokuştayım; bu yokuşu da diğerleri gibi arkamda bırakmak için var gücümle tırmanmalıyım. 

Son beş yılım, mehter takımı gibi iki ileri bir geri ile geçti ama artık daha fazla geri adım atıp atıp ilerlemeye çalışmak istemiyorum. Gerçekten ilerlemek istiyorum. Daha önce aştığım ya da çevresinden dolaştığım tüm zorluklar gibi bunu da aşıp arkamda bırakmak istiyorum. Aslında tam olarak aşabilmem, arkamda bırakabilmem için olması gereken bazı şeyler var. Hani falda derler ya 3 vakte kadar... İşte benim ilerlememin de vakti var. Gerekli koşullar sağlanana dek sorunların çevresinde cambazlık yapmayı başarmam gerek.

Yapabileceğime inanmak istiyorum.

Cumartesi, Kasım 25, 2023

Düşmek istemiyorum...

Ayağa kalkmak çok zor. Dimdik durmak çok zor. Arkaya bakmamak çok zor. 

Düşmekse... Ah.. O kadar kolay ki!

Son 5 yılda aynı kuyuya defalarca kez düştüm. Bu kez düşmek istemiyorum. Bugün o kuyuya çok yakınım. Durup durup içine bakıyorum. O kadar susadım ki... Bir damla su için kuyuya düşmek... Çok saçma!

Biliyorum. 

Keşke bilmek daha güçlü yapsa insanı... 

Pazar, Kasım 19, 2023

It's A Beautiful Day*


Bugün yataktan mutlulukla kalktım çünkü 1 haftalık ara tatili tam da olması gerektiği gibi sınavları okuyup dönemi, öğrencileri değerlendirip okula hazır gidecek şekilde geçirdim. Tabi ki kendime ve aileme de zaman ayırdım. Bu yazıyı da kendime ayırdığım zamanın içinde deniz kıyısında dalgalara karşı yazıyorum :)

Uyandığım andan beri kulağımda aynı şarkı:


It's A Beautiful Day - Trinix x Rushawn


*"It's A Beautiful Day" by Tim Mcmorris

Asıl paylaşmayı hedeflediğim şarkı buydu ama aceleyle yukarıdaki parçayı paylaşmışım 
ama olsun o da uymuş hissiyatıma :)


Günlerin iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin olmasının tek sebebi bizim öyle düşünmemiz. Bazen bunu göremiyor ve bitsin şu berbat gün diyoruz. Aslında o gün bitince olacak tek şey bizim bakış açımızın değişecek olması. Yani aslında bir şekilde o gün olanlar önemini yitirecek, kendimizi eninde sonunda daha iyi hissedeceğim. Biliyoruz ama o an bunu kabul etmeye ve gerçekleştirmeye kadir olamıyoruz. Yine de şanslıyız ki türümüz her koşulda ayakta kalmaya programlanmış yoksa işimiz zordu. 

Umarım sizin gününüz de güzel geçiyordur :) 

Mutlu pazarlar! 



Cumartesi, Kasım 18, 2023

Varolmanın Değil de Karar Vermenin Dayanılmaz Hafifliği

"Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" kitabı benim için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. Aslında kitabın ismine nasıl aldandım bilmiyorum. Var olmak başlı başına bir sorunken nasıl bir hafifliği barındırabilir ki içinde? Neyse... 

Olursa bir gün hafifliğin kitabını yazacak olsam başlığı şimdiden belli: "Karar Vermenin Dayanılmaz Hafifliği" Bir kez kendi içinde işleri çözüp karar verince inanılmaz hafifliyor insan. Verilen kararın sonucunu görmek için beklemeye bile gerek kalmıyor, omzundan büyük yük kalkıyor insanın.

Okulumu değiştirmeye karar verdiğim andan itibaren o kadar rahatladım ki sanki çoktan başka bir okula geçtim gibi hissediyorum. Bu hisle isteğimin gerçek olacağına da inanıyorum. "Sen bu işi oldu bil" diyor içimdeki ses :) Şimdiden okuldan ayrıldığım anı gözümde canlandırabiliyorum. 

Pazartesi okula gider gitmez okul müdürümle yüzyüze konuşup isteğimde ciddi olduğumu ve mümkünse norm atalamarında, olmazsa da ilk tercih döneminde başka bir okula atanmak için tercih yapacağımı söyleyeceğim. 

Okuldan resmi olarak ayrılana dek öğrencilerime odaklanıp arkamda yarım işler değil, güzel anılar ve başarılı öğrenciler bırakmak için elimden geleni yapacağım. Bu süreçte derslerim dışında angarya işlerin hiçbirinde yer almayacağımı da belirteceğim. Normalde okulun her işine koşarım. Okulun kedisi Şukufe'nin mamasından, her türlü tebrik, taziye, hediye, organizasyon işlerinin sorumlusu benim bendim. Artık değilim.

Oh ya! 

Daha gitmeden bile bir ferahladım ki anlatamam :)


Frank Sinatra - My Way


Çarşamba, Kasım 15, 2023

Biliyorum Her Birimiz Değiştirebiliriz Dünya'yı!

Dün okulumdaki öğretmenlere çok kızdım. Saatlerce söylendim. Zaten aklımın bir köşesinde olan okul değişikliği fikri iyice olgunlaştı ve en kısa sürede okulumu değiştirmek için elimden geleni yapmaya karar verdim. Sebep mi? Anlatayım.

Her gün öğrencilerin sorumsuzluğundan, vurdumduymazlığından, en basit şeyleri bile bilmemelerinden, bir şey öğrenmek için asla çaba harcamadıklarından, derslerde sürekli gevezelik yaptıklarından şikayet edip duruyoruz öğretmenler odasında. Herkes kendinden o kadar emin ki kimse dönüp öz eleştiri yapmıyor. Tüm suç çocuklarda, velilerde, sistemde. Biz öğretmenler mükemmeliz(?!) âdeta! Yok, diyorum bizde de suç var; biz bir şeyleri eksik yapıyoruz; değişmeli, gelişmeliyiz. Ne yapmalıyız, nasıl yapmalıyız tam bilemiyorum ama bir şeyler yapmak zorundayız. Yoksa tüm emeklerimiz boşa akıp gidiyor; çocuklara ulaşamıyoruz, yakalayamıyoruz onları. Aldığım cevaplar hep aynı: "Yok Hocam, yok! Çocuklarda iş yok! Biz daha ne yapalım?" 

Bu bakışla bir şey yapılmaz zaten!

Dün okul müdürümüz, okul grubumuza "Öğrenen Lider Öğretmen" semineri verilmesi için ÖRAV'a başvuru yapılacağını eğitime katılmak istemeyen varsa önceden belirtmesini yazdı. Ben ÖRAV'a o kadar hayranım ki herkes biliyordur ve eğitime hevesli katılır diye düşündüm ama tam tersine öğretmenler arka arkaya istemiyorum yazdılar gruba. Gerçi bu duruma neden şaşırdığımı bilemiyorum şu anda. Suçu hep öğrencide, sistemde, velide arayan öğretmenler çözümü neden kendileri bulmak için böyle bir eğitime katılsın ki? Oysa eğitimin içeriği tam da bizim - belki de sadece benim - sorunumu çözebilecek cinsten!

Eğitim programında çalışılacak konular:

  • Etkili İletişim
  • Dirençle Baş Etme
  • Takımı Yönetme ve Davranış Liderliği
  • Akış ve Ritmin Sürekliliği
  • Kurallar ve Uygulama Adımları
  • Sorun Davranışların Yönetimi
  • Olumlu Davranışların Pekiştirilmesi
  • Ölçme ve Değerlendirme

Aklım almıyor bir öğretmen kendisini geliştirmek için hiçbir şey yapmazken, 2 günlük bir eğitime bile katılmak istemezken öğrencilerin bir şey öğrenmek için çaba harcamasını  nasıl bekleyebilir? Öğrenmek istemeyen öğretmen olur mu hiç? Kızmak çare değil tabii. Ne yapabilirim? Kendim alayım ben bu eğitimi. Oluyor mu acaba? Maalesef olmuyor. Ama kendi başıma başvurup online olarak alabileceğim başka eğitimleri var ÖRAV'ın. Hemen araştırdım ve başvuru yaptım. Şu anda değerlendirme aşamasında başvurum. 

ÖRAV'dan bireysel olarak alamadığım eğitimin yerine edx.org isimli bir sitede başka bir eğitim buldum. Daha önce kullandığım online eğitim sitelerini yazmıştım; yeni keşfimi de paylaşmış olayım. "Understanding Classroom Interaction" kursu aradığıma yakın şeyler vadediyor gibi. Başladım bugün bakalım. Oturup ağlanıp sızlanmak yerine harekete geçmeli insan. Bir şeyleri değiştirmek istiyorsak kendimizi değiştirerek başlamalıyız. Boşuna dememişler "Sen değişirsen Dünya değişir." 

Hazır araştırmaya başlamışken öğretmenler için hizmet içi eğitim sisteminden kendimi eksik bulduğum kaynaştırma öğrencileri için öğretim yöntem ve teknikleri eğitimi ile özel öğrenme güçlüğü tanısı olan öğrenciler için eğitim uygulamaları kurslarına da başvuru yaptım. Şu an girdiğim sınıfların nerdeyse hepsinde kaynaştırma ve öğrenme güçlü tanısı olan öğrencilerim var ve ben onlara sınıf ortamında pek bir şey öğretemiyorum maalesef. Kimse öğretmiyor hatta 1-2 öğretmen dışında herkes yok sayıyor o öğrencileri. Oysa kendi çocuğumuz gibi koruyup kollamalı, haklarını göz etmeliyiz. Ama hayatın hayhuyu ve üzerimizdeki onlarca sorumluluğun yanına bir de onları eklemek yük geliyor insanlara. Yanlışın neresinden dönülürse kârdır; dönüyorum bu yanlıştan da.




Edith Piaf - La Foule


Charles Aznavour - Parce que tu crois



Edit: Bu arada sağlık durumumla ilgili ufak bir güncelleme yapayım. Ağrılarım geri geldi. Kontrole gittim yine Trabzon'a; aynı iğneli işlemi bir kez daha tekrarlayacak doktor. Haftaya okulda olacağım, sonraki hafta yine hastane ve ev istirahatinde. Daha da çare olmazsa fıtık ameliyati için beyin cerrahına sevk edilecekmişim. Bakalım.

Salı, Kasım 14, 2023

Tercih

Ne kadar kaçınmaya çalışırsak çalışalım biliriz aslında acı gerçeği. Susturmaya çalışsak da içimizde bi' ses bıkıp usanmadan ve yılmadan söyler neyin doğru neyin yanlış olduğunu. O sesi duymamak için kuru gürültülere boğarız kendimizi. Sessizlik olur da içimizdeki sesi duyarız diye korkarız yalnızlıktan, kendimizle başbaşa kalmaktan. Ya da içindeki sesin söylediklerini o kadar yüksek sesle duyar ki dışarıdan da anlaşılacak diye çekinir kimseyle samimiyet kuramaz insan bazen. Ya onlar da görürse, ya onlar da duyarsa o sesin söylediklerini...

Yalnız kalmayı gerçekten seven insanlar barışıktır içindeki sesle ve gerçeklerle. Korkacak bir şeyi yoktur. 

"Benim içimde öyle bir ses yok" diyen çıkar mı bilemiyorum. Sesin kaynağı konusunda değişik fikirler var. Kimisi vicdan, kimisi akıl, kimisi mantık, kimi ruh diyor o sese. Ben de ruh diyenlerdenim. Tüm insanlığın içinde tek bir ruhun parçaları var bence. Her birimiz o kolektif ruha bağlıyız; duymayı, dinlemeyi ve uymayı becerebilsek kimse yanlış yapmayacak yeryüzünde. Hepsi bir tercih meselesi: O sesi duymak ya da duymamak, işte tüm mesele bu!


... 


Zor zamanlarımda yorumlarıyla yanımda olan tüm blog arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum. Ama iki kişi var ki yüzümü güldüren, onlarsız çok daha zor olur Hayat. Biri canım Ceren'im❤️, diğeri yetenekli Momentos'um ❤️ Ceren, en zor anımda yetişip illa ki mesajlarıyla güldürüyor beni ve dünya aydınlanıyor; Momentos'un podcastleri de her daim yanımda. Sabahları aile kahvaltılarımızı şenlendiriyor; yalnızken bir kapı aralıyor ve çıkarıyor beni zihnimin dehlizlerinden. 

Dün tüm gün Radyo Momentos dinledim. Spotify'dan Radyo Momentos açıp "Tüm bölümler - Çalınmayanlar - En eski" seçeneklerini takip edince ilk günden bu yana arada gözden kaçan tüm yayınlar peşpeşe çalınıyor. Aşağıda paylaştığım G/astronomi isimli hikaye  böyle çıktı karşıma ve inanılmaz iyi geldi bana. Momentos'un sesinden dinlemek için:

G/astronomi #1

G/astronomi #2

G/astronomi #3

G/astronomi #4

G/astronomi #5

G/astronomi #6


Pazar, Kasım 05, 2023

Yenil(e)medim ayaktayım...

Üzerimize giydiğimiz ünvanlardan sıyrılıp yenilmek ne mümkün! Yenilmek, yığılıp kalmak istesek de olmuyor bazen. Kalkıp sorumlulukları sırtlanmaya, yaşamaya, nefes almaya devam etmemiz gerekiyor. Ben de öyle yapıyorum mecburen.

Hafta içi delice çalışıp bir çok şeyi hallettim okulda. Bitti mi? Hayır ama ben elimden geleni yaptım. Gerisi teferruat. Önümüzdeki hafta da aynı yoğunlukta geçecek.

Hafta içi kendimi tükettim; haftasonu yeniden şarj olmak için kalbimi dinledim, kendimi sahile vurdum. Cumartesi şehir içinde sahilde yürüyüp deniz kıyısında mini piknik yaptık Evrim'le. Bugün de ailecek plaja geldik. Arya ve ben yüzdük; Evrim kıyıda dergi okudu.





Günlerdir yeniden spora başlamak istiyordum ama bir türlü o ilk adımı atamıyordum. Bu sabah kırdım döngüyü. Yataktan kalkıp giydim taytımı tshirtümü, matımı serdim ve yoga yaptım. Önce sabah yogası ile başladım sonrasında bel ağrıları için yoga ile devam ettim. En son kulunç ve boyun fıtığı egzersizleri ile bitirdim. Kendime avokadolu yumurtalı lavaş sürüş hazırlayıp mis gibi bir kahvaltı yaptım. Güne böyle başlayınca devamı da gayet güzel geldi. 



Denizden az önce geldik. Şimdi biraz sınav kağıtlarına bakıp sonrasında yine dergilerime gömülmeyi planlıyorum. 

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...