Cumartesi, Ocak 25, 2020
Cuma, Ocak 24, 2020
Perşembe, Ocak 23, 2020
Pazar, Ocak 19, 2020
4in1 - Traveling through tough times
4 modes & 4-word sentence
1- Mother
2- Wife
3- Teacher
4- Just Me
... Traveling Through Tough Times...
I need a rest! Tomorrow I'll shut down all modes except "Just me" for a while.
I hope it works for the sake of all modes!
1- Mother
2- Wife
3- Teacher
4- Just Me
... Traveling Through Tough Times...
I need a rest! Tomorrow I'll shut down all modes except "Just me" for a while.
I hope it works for the sake of all modes!
Perşembe, Ocak 16, 2020
Kintsugi
Bazı anlar var hayatta, kritik dönemler... O anda her şey çok hassas. Bir dk önce değil, bir dakika sonra değil, tam o anda! O anda kırıldı mı bir şey, tamiri çok zor. Belki de imkansız. Ama işte Japon Kintsugi sanatı var bir yanda... Bir umut kırılanı tamir edip altınla değil de sevgiyle sarmalamalı belki de. Kırık izleri görünmesin diye uğraşmak yerine her bir kırığın, çatlağın kıymetini mi bilmeli acaba?
Düşe kalka, kırıla sarıla büyüyor insan hayat yolculuğunda...
Çarşamba, Ocak 15, 2020
Severek Tüke-t/n-mek
"Tükenmek" ve "tüketmek" kelimelerini sevmiyorum ama eylemsel olarak uzak da kalamıyorum. Sevdiğim şarkıları o kadar çok seviyorum ki tüketene dek defalarca kez dinliyorum. Canını, ciğerini, nefesini, sesini, soluğunu sömürüyorum sevmekten. Tüketmeden yeterince sevemiyorum sanki.
İnsan sevdiğini tüketir mi? Tüketiyor işte! Çünkü insan bencil! Çünkü insan çiğ süt emmiş! Ben de tüketiyorum sevdiğim şeyleri! Sonunda yorgunluktan hatta belki bıkkınlıktan ben de tükeniyorum. Severken tüketiyorum ve tükeniyorum severken.
Hayat = Tüke-t/n-mek
Şiirle, şarkıyla, aşkla, kimi zaman "us"la, kimi zaman "us"suz...
Ama ille de tüketmek, ille de tükenmek işte!
Şu sıralar hızla tüketmeye çalıştığım (1 haftaya tükenirler sanırım) şarkıları bırakıyorum buraya:
*Bazen harflerin yazılış sırası bile bi'şeyler anlatıyor insana kendine dair...
**Tükenmek deyince Sezen'den "Tükeneceğiz" dinlemeden olmaz :)
İnsan sevdiğini tüketir mi? Tüketiyor işte! Çünkü insan bencil! Çünkü insan çiğ süt emmiş! Ben de tüketiyorum sevdiğim şeyleri! Sonunda yorgunluktan hatta belki bıkkınlıktan ben de tükeniyorum. Severken tüketiyorum ve tükeniyorum severken.
Hayat = Tüke-t/n-mek
Şiirle, şarkıyla, aşkla, kimi zaman "us"la, kimi zaman "us"suz...
Ama ille de tüketmek, ille de tükenmek işte!
Şu sıralar hızla tüketmeye çalıştığım (1 haftaya tükenirler sanırım) şarkıları bırakıyorum buraya:
*Bazen harflerin yazılış sırası bile bi'şeyler anlatıyor insana kendine dair...
**Tükenmek deyince Sezen'den "Tükeneceğiz" dinlemeden olmaz :)
Salı, Ocak 14, 2020
Anlamadan, Dinlemeden...
Aşağıdaki parça da Mr. Kaplan'dan geldi :)
Çok seviyorum yazıların böyle etkileşimli hale gelmesini :)
Cumartesi, Ocak 11, 2020
İnsanın Halleri
Maddenin hallerine öykünüyor hallerim
Kas"katı" bedenim
Uçucu bir "gaz" benliğim
"Sıvı" hal mi?
Göz yaşı var, tüm hallerin yangın yeri...
Canıma can, ana-baba farklı, sevgisi aynı, Hayat'tan olma kız kardeşim DBE ile konuşuyorduk, "Nasılsın?" diye sorunca cevap olarak "İki haldeyim." dedim, "Bir yanım kaskatı, sıkışıp kalmış kalıplara, bir yanım -sanırım ruhum- buharlaşıyor, mütemadiyen uçup uçup gidiyor başka diyarlara." Uçana odaklanmak konusunda uzlaştık tabi ki :) Gülüştük, iyi geldi her zamanki gibi :)
Gülüşmelerimiz bittikten bir süre sonra uçan yanım sıvılaşmaya başlıyordu ki yine DBE yetişti imdadıma. Üfledi uçurdu ruhumu yine. Çok sonra katı yanım sütü taşırdı, ocağı temizlerken parmağı yandı. O andan beri düşünüyorum: Haller arasında en hallicesi hangisi acaba? Katı halde yanarsan spreyi, kremi, ilacı var. Sıvı hale geçmek için zaten önce bir şekilde yanmak gerekiyor sanırım. Gaz halde yanarsan ise dönüşü yok, yandın bittin. İnançlıysan ruhuna el-Fatiha :))))))))
Ne diyeyim? Yakmasın Hayat ne canımızı, ne ruhumuzu!
(Bu saçmalamalarım da böylece şurda kalsın işte!)
(1-3 benden, 2. şarkı DBE'den :)
Kas"katı" bedenim
Uçucu bir "gaz" benliğim
"Sıvı" hal mi?
Göz yaşı var, tüm hallerin yangın yeri...
Canıma can, ana-baba farklı, sevgisi aynı, Hayat'tan olma kız kardeşim DBE ile konuşuyorduk, "Nasılsın?" diye sorunca cevap olarak "İki haldeyim." dedim, "Bir yanım kaskatı, sıkışıp kalmış kalıplara, bir yanım -sanırım ruhum- buharlaşıyor, mütemadiyen uçup uçup gidiyor başka diyarlara." Uçana odaklanmak konusunda uzlaştık tabi ki :) Gülüştük, iyi geldi her zamanki gibi :)
Gülüşmelerimiz bittikten bir süre sonra uçan yanım sıvılaşmaya başlıyordu ki yine DBE yetişti imdadıma. Üfledi uçurdu ruhumu yine. Çok sonra katı yanım sütü taşırdı, ocağı temizlerken parmağı yandı. O andan beri düşünüyorum: Haller arasında en hallicesi hangisi acaba? Katı halde yanarsan spreyi, kremi, ilacı var. Sıvı hale geçmek için zaten önce bir şekilde yanmak gerekiyor sanırım. Gaz halde yanarsan ise dönüşü yok, yandın bittin. İnançlıysan ruhuna el-Fatiha :))))))))
Ne diyeyim? Yakmasın Hayat ne canımızı, ne ruhumuzu!
(Bu saçmalamalarım da böylece şurda kalsın işte!)
(1-3 benden, 2. şarkı DBE'den :)
Çarşamba, Ocak 08, 2020
Zor
Neden "Çok gülme, çok ağlarsın!" derler ve neden her seferinde gerçek olur? "Kendini gerçekleştiren kehanet" denen şey bu mudur acaba? Yani öyle düşündüğümüz için mi öyle olur yoksa cidden öyle olduğu için mi söylenmiştir bu söz?
Bu kez geri adım atıp şu söze pabuç bırakmayacağım. İnadına güleceğim gittiği yere kadar. Gitmeyince düşünürüz gerisini.
Bu kez geri adım atıp şu söze pabuç bırakmayacağım. İnadına güleceğim gittiği yere kadar. Gitmeyince düşünürüz gerisini.
Pazar, Ocak 05, 2020
Bir Kadın, Bir Erkek - Ağaç Ev Sohbetleri #19
Bu haftanın ağaç ev sohbet konusu için fikir DBE'den geldi. Deep "Olur tabi" deyince ve benim de bu konuda yazmaya çok ihtiyacım olunca ilk yazıyı ben yazayım dedim. Kaptırınca biraz(?!) uzun yazmış olabilirim ama n'apalım ben bu kısa yazma işinde pek iyi değilim :D
İşte bu haftanın soruları:
1) Kadın ve erkek arasındaduygusal* cinsel bir yakınlık olmaksızın gerçek bir dostluk olabileceğine inanıyor musunuz? Olursa nasıl olur? Yakın mı, mesafeli mi? Eğlenceli mi, sıkıcı mı?
Evet, kadın-erkek arkadaşlığının mümkün olduğuna inanıyorum ama bazı ön koşullara bağlı bu arkadaşlık. Bu koşullar yetiştirilme tarzı ve karşı cinse bakış açısı ile çok yakından alakalı. Küçüklüğünden itibaren kız-erkek bir arada büyüyen, evde, okulda, sokakta bir arada oynayan kızlar ve erkekler büyüdüklerinde de rahatça arkadaş olabilirken, "Aman kızım erkeklerden kendini sakın! Uzak dur, asla güvenme!" mantığı ile büyütülen kızlar ve "Benim paşam ne canlar yakacak, kızlar pervane olacak etrafında!" minvalinde sözlerle büyütülen erkekler arkadaşlığın ne demek olduğunu bile öğrenemiyor maalesef (Bilmedikleri için ihtiyaç da duymuyor olabilirler diyeceğim ama tam öyle de değil galiba durum). Oysa kadın-erkek arkadaşlığı insanlığın gelişmesi için elzem. Arkadaşlık etmeyi bilmeyen bir insanın iyi bir sevgili ya da eş olabileceğine inanmıyorum. Gördüğü her karşı cinsi, potansiyel sevgili ya da daha kötüsü cinsel obje olarak değerlendiren biri nasıl iyi bir eş, iyi bir anne ya da baba olabilir ki? Öncelikle insan olarak bakabilmeliyiz birbirimize. Bunun tohumları da çocuklukta atılmalı.
Benim oldum olası bir sürü erkek arkadaşım olmuştur. Sevgili değil, arkadaş. Arada sevgilim olmasını çok istediğim arkadaşlarım da olmadı değil tabi ama kısmet işte :))) İlk okulda Ender adında bir arkadaşım vardı ki saçlarına bayılırdım, bana hep kedileri anımsatırdı saçları nedense. Yine ilkokul arkadaşlarımdan Üzeyir ve Kemal'i de severdim. Aynı mahallede karşılıklı evlerde oturduğumuz Dursun'la okul sonrası ve yazları hep birlikte oynardık. Orta sondan itibaren sıra arkadaşlarım hep erkekti. Orta sonda Burak Mert, lise hazırlıkta Serhat, ön sıramda oturan Soner ve Burak, Serhat'tan sonraki sıra arkadaşım Ahmet, lise 2 ve 3'te Görkem ve Eray.
Üniversitede 100 kişilik sınıftaki 10 erkekle ilk muhabbet kuran ve onlarla en çok takılan da yine bendim. Üniversite hayatımın 3,5 yılı haftanın en az 2-3 günü 3 erkekle (Acıbadem'in 3 atlısı Oktay, Volkan ve Berkay'a şuradan göz atabilirsiniz) aynı evde geçti. Sonra Kerem (Evrim'le tanışma kaynağımız:), Mustafa ve Evrim'in diğer arkadaşları... Sürekli bir sürü erkeğin içindeydim ve çok eğleniyordum. Say deseniz bu kadar kız ismi sayamam :P Tabi ki bir sürü de kız arkadaşım oldu yıllar içinde ama şimdi konumuz başka :)
Kadın-erkek arkadaşlığı benim hayatımın vazgeçilmezlerinden sanırım. Ne zaman ki arkadaşlarımla arama mesafeler girdi, o zaman tökezlemeye başladım hayatta. Hatta birkaç gün önce eşimle tam da bu konu üzerine konuştuk. Arkadaşlarımın eksikliğini çok hissettiğimi anlattım Evrim'e. Eskiden saatlerce konuştuğum, her biriyle ayrı bir hobi paylaştığım erkek arkadaşlarımdan çok uzaktayım şimdi. Kimiyle gece gündüz gezip geyik yaparken kimiyle kitap değiş tokuşu yapar, kimiyle dibine kadar dertleşir ağlar, kimiyle film/dizi izler, kimiyle gecelere akardım ki hepsinin yeri ayrıdır hâlâ gönlümde. Son yıllarda tüm bunları yapamadığım için bunaldığım anlar giderek arttı.
Şu sıralar arkadaş olarak konuşabileceğim birilerine çok ihtiyaç duyuyorum. Çünkü ben gerçekten kadın-erkek sohbetini çok seviyorum. Erkeklerin her türlü konuya o kadar düz ve olduğu gibi bakabilmeleri beni mest ediyor. Bu yüzden Evrim eşim olmasının yanı sıra hayattaki en yakın arkadaşım da aynı zamanda. Eşim benim bu halimi bildiği için şimdiye dek çok anlayışlıydı. Bu anlayış önceki arkadaşlarımın hepsini tanıması ve hepsine çok güvenmesinden kaynaklı tabi ki. AMA - evet artık hayatımızda AMAlar var maalesef - şu saatten sonra sıfırdan birine güvenemeyeceğini, erkeklerin %80-90'ının tüm kadınları sadece "kadın" olarak gördüğünü söylüyor. İşin ucu istenmeyen yerlere gider ve suçlusu sen olursun diyor. Ben mi ne diyorum? Ne desem boş! Adamı ikna etsem sonra dediği şey gelse başıma... ki olmamış / olmayacak iş değil. Sonra otur ayıkla pirincin taşını ayıklayabilirsen! Ama burada bir parantez açıp tüm erkeklerin kadınları sadece "kadın" olarak gördüğü önermesini asla savunmadığımı belirtmek istiyorum. İlk başta da dediğim gibi kız-erkek bir arada olmaya alışık insanlar için cinsiyet önemli değil arkadaşlık konusunda ama diğerleri için bir şey diyemiyorum. Belli bir olgunluğa ve doygunluğa erişmekle alakalı kadın-erkek arkadaşlığının kurulabilmesi ve devam etmesi. Bu olgunluk ve doygunluk mevcutsa bir kadın ve bir erkek pekala çok yakın arkadaş, dost olabilir. Buradan tüm yakın erkek arkadaşlarıma selam olsun :) Her fırsatta görüşüp eğlendiğimiz günleri özlemle anıyorum.
*Yorumlardan sonraduygusal kelimesini editledim :) Duygusal yakınlık olmadan arkadaşlık, dostluk olmaz tabi ki :)
Dipnot: Acıbadem'in 3 atlısı ile ilgili yazıyı ararken 2010 yılında yazdığım başka bir yazı dikkatimi çekti. Kadın-erkek arkadaşlığına o an çevremdeki erkeklerin nasıl baktığından bahsetmiş ve bakış açılarını eleştirmişim o yazıda. Biraz fevri ve sitemkar bir yazı olmuş ama çok da haksız değilim yazdıklarımda.
İşte bu haftanın soruları:
1) Kadın ve erkek arasında
Evet, kadın-erkek arkadaşlığının mümkün olduğuna inanıyorum ama bazı ön koşullara bağlı bu arkadaşlık. Bu koşullar yetiştirilme tarzı ve karşı cinse bakış açısı ile çok yakından alakalı. Küçüklüğünden itibaren kız-erkek bir arada büyüyen, evde, okulda, sokakta bir arada oynayan kızlar ve erkekler büyüdüklerinde de rahatça arkadaş olabilirken, "Aman kızım erkeklerden kendini sakın! Uzak dur, asla güvenme!" mantığı ile büyütülen kızlar ve "Benim paşam ne canlar yakacak, kızlar pervane olacak etrafında!" minvalinde sözlerle büyütülen erkekler arkadaşlığın ne demek olduğunu bile öğrenemiyor maalesef (Bilmedikleri için ihtiyaç da duymuyor olabilirler diyeceğim ama tam öyle de değil galiba durum). Oysa kadın-erkek arkadaşlığı insanlığın gelişmesi için elzem. Arkadaşlık etmeyi bilmeyen bir insanın iyi bir sevgili ya da eş olabileceğine inanmıyorum. Gördüğü her karşı cinsi, potansiyel sevgili ya da daha kötüsü cinsel obje olarak değerlendiren biri nasıl iyi bir eş, iyi bir anne ya da baba olabilir ki? Öncelikle insan olarak bakabilmeliyiz birbirimize. Bunun tohumları da çocuklukta atılmalı.
Benim oldum olası bir sürü erkek arkadaşım olmuştur. Sevgili değil, arkadaş. Arada sevgilim olmasını çok istediğim arkadaşlarım da olmadı değil tabi ama kısmet işte :))) İlk okulda Ender adında bir arkadaşım vardı ki saçlarına bayılırdım, bana hep kedileri anımsatırdı saçları nedense. Yine ilkokul arkadaşlarımdan Üzeyir ve Kemal'i de severdim. Aynı mahallede karşılıklı evlerde oturduğumuz Dursun'la okul sonrası ve yazları hep birlikte oynardık. Orta sondan itibaren sıra arkadaşlarım hep erkekti. Orta sonda Burak Mert, lise hazırlıkta Serhat, ön sıramda oturan Soner ve Burak, Serhat'tan sonraki sıra arkadaşım Ahmet, lise 2 ve 3'te Görkem ve Eray.
Üniversitede 100 kişilik sınıftaki 10 erkekle ilk muhabbet kuran ve onlarla en çok takılan da yine bendim. Üniversite hayatımın 3,5 yılı haftanın en az 2-3 günü 3 erkekle (Acıbadem'in 3 atlısı Oktay, Volkan ve Berkay'a şuradan göz atabilirsiniz) aynı evde geçti. Sonra Kerem (Evrim'le tanışma kaynağımız:), Mustafa ve Evrim'in diğer arkadaşları... Sürekli bir sürü erkeğin içindeydim ve çok eğleniyordum. Say deseniz bu kadar kız ismi sayamam :P Tabi ki bir sürü de kız arkadaşım oldu yıllar içinde ama şimdi konumuz başka :)
Kadın-erkek arkadaşlığı benim hayatımın vazgeçilmezlerinden sanırım. Ne zaman ki arkadaşlarımla arama mesafeler girdi, o zaman tökezlemeye başladım hayatta. Hatta birkaç gün önce eşimle tam da bu konu üzerine konuştuk. Arkadaşlarımın eksikliğini çok hissettiğimi anlattım Evrim'e. Eskiden saatlerce konuştuğum, her biriyle ayrı bir hobi paylaştığım erkek arkadaşlarımdan çok uzaktayım şimdi. Kimiyle gece gündüz gezip geyik yaparken kimiyle kitap değiş tokuşu yapar, kimiyle dibine kadar dertleşir ağlar, kimiyle film/dizi izler, kimiyle gecelere akardım ki hepsinin yeri ayrıdır hâlâ gönlümde. Son yıllarda tüm bunları yapamadığım için bunaldığım anlar giderek arttı.
Şu sıralar arkadaş olarak konuşabileceğim birilerine çok ihtiyaç duyuyorum. Çünkü ben gerçekten kadın-erkek sohbetini çok seviyorum. Erkeklerin her türlü konuya o kadar düz ve olduğu gibi bakabilmeleri beni mest ediyor. Bu yüzden Evrim eşim olmasının yanı sıra hayattaki en yakın arkadaşım da aynı zamanda. Eşim benim bu halimi bildiği için şimdiye dek çok anlayışlıydı. Bu anlayış önceki arkadaşlarımın hepsini tanıması ve hepsine çok güvenmesinden kaynaklı tabi ki. AMA - evet artık hayatımızda AMAlar var maalesef - şu saatten sonra sıfırdan birine güvenemeyeceğini, erkeklerin %80-90'ının tüm kadınları sadece "kadın" olarak gördüğünü söylüyor. İşin ucu istenmeyen yerlere gider ve suçlusu sen olursun diyor. Ben mi ne diyorum? Ne desem boş! Adamı ikna etsem sonra dediği şey gelse başıma... ki olmamış / olmayacak iş değil. Sonra otur ayıkla pirincin taşını ayıklayabilirsen! Ama burada bir parantez açıp tüm erkeklerin kadınları sadece "kadın" olarak gördüğü önermesini asla savunmadığımı belirtmek istiyorum. İlk başta da dediğim gibi kız-erkek bir arada olmaya alışık insanlar için cinsiyet önemli değil arkadaşlık konusunda ama diğerleri için bir şey diyemiyorum. Belli bir olgunluğa ve doygunluğa erişmekle alakalı kadın-erkek arkadaşlığının kurulabilmesi ve devam etmesi. Bu olgunluk ve doygunluk mevcutsa bir kadın ve bir erkek pekala çok yakın arkadaş, dost olabilir. Buradan tüm yakın erkek arkadaşlarıma selam olsun :) Her fırsatta görüşüp eğlendiğimiz günleri özlemle anıyorum.
*Yorumlardan sonra
Dipnot: Acıbadem'in 3 atlısı ile ilgili yazıyı ararken 2010 yılında yazdığım başka bir yazı dikkatimi çekti. Kadın-erkek arkadaşlığına o an çevremdeki erkeklerin nasıl baktığından bahsetmiş ve bakış açılarını eleştirmişim o yazıda. Biraz fevri ve sitemkar bir yazı olmuş ama çok da haksız değilim yazdıklarımda.
Çarşamba, Ocak 01, 2020
Güle Güle 2019 - Ağaç Ev Sohbetleri #18
Bu yazıyı dün yazmak için çok uğraştım ama olmadı. 2019'un hesabını yapmadan çekip gitmesini de istemiyorum. Geç de olsa bugün yazacağım bu yazıyı. Senenin son Ağaç Ev sohbet konusu İrem Can'dan geldi. Haftanın konusu:
"2019 senin için nasıl geçti, zor veya kolay bir yıl mıydı? 2020 yılı için beklentilerin neler?"
2019 benim için çok değişik bir yıldı. Asla kolay değildi. Zorluğu çıkaran ben olduğum için zordu da diyemiyorum. 33 yaşım bana büyük bir kazık atarak beni orta yaş bunalımlarına sevk etti sanırım. Nisan gibi başlayan büyük bir hayat akıp gidiyor endişesi ile kendimi oradan oraya vurmaya başladım ve yıl bitmiş olmasına rağmen bu durumdan kurtulmuş değilim.
İlkbaharda başlayan kendimi arayışım sonbaharda da devam etti. Kendimi değil ama sonbaharı keşfettim 2019'da. Sanki daha önce hiç sonbahar görmemişçesine şaşırarak, hayran kalarak, renklerine, güneşli günlerine, havanın soğumasına inat içimin ısınmasına şaşırarak geçirdim sonbaharı. Hiç bitsin istemedim. Her bir saniyesine aşkla bağlandım sonbaharın. Koştum, yüzdüm, muhteşem gün batımlarını izledim hayranlıkla, aşkla. 2019'da en çok saonbaharı sevdim. Kasım'da yüzmeye bayıldım, okul çıkışı sahilde piknik yapmaya bayıldım, koşmaya, coşmaya bayıldım. Güneşli günlerin keyfini sonuna dek çıkardım.
2019'da sonbaharın dışında müziği yeniden keşfettim diyebilirim. Çocukluk, ergenlik yıllarımdan sonra müzikle arama mesafe koyduğumu fark etmemiştim geçen seneye kadar. Sonra bir gün yeniden keşfettim şarkıların güzelliği. Tabi ki yeni nesil "rap"ti, "tekno"ydu falan değil kastettiğim müzik. Onun da güzeli vardır da ben müzik konusunda eski kafalı kalmak istiyorum. 80ler-90lar bana yeter :) Bir de o zamanlar çok kıymetini bilemediğim türküler! Tabi ki yeni şarkılardan ve müzisyenlerden de sevdiklerim oldu bu yıl. Hatta bir liste bırakayım aşağıya şöyle en sevdiğim şarkılardan :)
2019'da yaşadığım hezeyanlar zaten var blogda, tekrara düşmenin anlamı yok :) Onun yerine güzel yanlarından bahsedeyim biraz. 2019'da Arya ilk okula başladı ve yıl bitmeden okumayı yazmayı çözdü bile :) Anne-kız hallerimiz mükemmel değil ama seviyoruz birbirimizi :) Evrim'le 14 yılı geride bıraktık. Adam sabır taşı olma yolunda level atladı. Bana nasıl katlanıyor bilmiyorum. Başka biri olsa kör satırla acımadan doğrayabilir beni çoğu zaman ama Evrim gık demiyor. Hayat bir yandan alıp bir yandan veriyor işte! Benden aldığı bir sürü şey için Evrim'i verdi bana. Ama anlamadığım şey Evrim nasıl bir hata yaptı da acaba beni ona verdi şu hayat :)))))
2019'un sunduğu güzelliklerden biri Ağaç Ev Sohbetleri ve bu sohbetler sayesinde tanıdığım bir kaç özel blogger oldu. İçlerinde bazıları var ki çok çok özel ve değerli benim için. İsim vermesem de kendilerini anlayacaklarını düşünüyorum :) Her birinin kendine has üslubu ve deneyimleri onları özel kılıyor.
2020 için beklentilerime gelirsek, herkes gibi sağlık, mutluluk, huzur demek geliyor içimden kolaya kaçarak ama o kadar basit değil hayat maalesef. 2020'den daha az çalkantılı bir ruh hali diliyorum. Sevdiklerimizle kırmadan, yaralamadan, yaraları sararak, severek, anlayarak, anlatarak, anlaşarak geçireceğimiz bir yıl olur umarım.
Yazıyı yazarken dinlediğim şarkıları da şuraya bırakayım:
(Uzun olacak ama 2019 da koskoca bir yıl yani di mi? Tam da böyle hatırlamak istiyorum 2019'u :)
"2019 senin için nasıl geçti, zor veya kolay bir yıl mıydı? 2020 yılı için beklentilerin neler?"
2019 benim için çok değişik bir yıldı. Asla kolay değildi. Zorluğu çıkaran ben olduğum için zordu da diyemiyorum. 33 yaşım bana büyük bir kazık atarak beni orta yaş bunalımlarına sevk etti sanırım. Nisan gibi başlayan büyük bir hayat akıp gidiyor endişesi ile kendimi oradan oraya vurmaya başladım ve yıl bitmiş olmasına rağmen bu durumdan kurtulmuş değilim.
İlkbaharda başlayan kendimi arayışım sonbaharda da devam etti. Kendimi değil ama sonbaharı keşfettim 2019'da. Sanki daha önce hiç sonbahar görmemişçesine şaşırarak, hayran kalarak, renklerine, güneşli günlerine, havanın soğumasına inat içimin ısınmasına şaşırarak geçirdim sonbaharı. Hiç bitsin istemedim. Her bir saniyesine aşkla bağlandım sonbaharın. Koştum, yüzdüm, muhteşem gün batımlarını izledim hayranlıkla, aşkla. 2019'da en çok saonbaharı sevdim. Kasım'da yüzmeye bayıldım, okul çıkışı sahilde piknik yapmaya bayıldım, koşmaya, coşmaya bayıldım. Güneşli günlerin keyfini sonuna dek çıkardım.
2019'da sonbaharın dışında müziği yeniden keşfettim diyebilirim. Çocukluk, ergenlik yıllarımdan sonra müzikle arama mesafe koyduğumu fark etmemiştim geçen seneye kadar. Sonra bir gün yeniden keşfettim şarkıların güzelliği. Tabi ki yeni nesil "rap"ti, "tekno"ydu falan değil kastettiğim müzik. Onun da güzeli vardır da ben müzik konusunda eski kafalı kalmak istiyorum. 80ler-90lar bana yeter :) Bir de o zamanlar çok kıymetini bilemediğim türküler! Tabi ki yeni şarkılardan ve müzisyenlerden de sevdiklerim oldu bu yıl. Hatta bir liste bırakayım aşağıya şöyle en sevdiğim şarkılardan :)
2019'da yaşadığım hezeyanlar zaten var blogda, tekrara düşmenin anlamı yok :) Onun yerine güzel yanlarından bahsedeyim biraz. 2019'da Arya ilk okula başladı ve yıl bitmeden okumayı yazmayı çözdü bile :) Anne-kız hallerimiz mükemmel değil ama seviyoruz birbirimizi :) Evrim'le 14 yılı geride bıraktık. Adam sabır taşı olma yolunda level atladı. Bana nasıl katlanıyor bilmiyorum. Başka biri olsa kör satırla acımadan doğrayabilir beni çoğu zaman ama Evrim gık demiyor. Hayat bir yandan alıp bir yandan veriyor işte! Benden aldığı bir sürü şey için Evrim'i verdi bana. Ama anlamadığım şey Evrim nasıl bir hata yaptı da acaba beni ona verdi şu hayat :)))))
2019'un sunduğu güzelliklerden biri Ağaç Ev Sohbetleri ve bu sohbetler sayesinde tanıdığım bir kaç özel blogger oldu. İçlerinde bazıları var ki çok çok özel ve değerli benim için. İsim vermesem de kendilerini anlayacaklarını düşünüyorum :) Her birinin kendine has üslubu ve deneyimleri onları özel kılıyor.
2020 için beklentilerime gelirsek, herkes gibi sağlık, mutluluk, huzur demek geliyor içimden kolaya kaçarak ama o kadar basit değil hayat maalesef. 2020'den daha az çalkantılı bir ruh hali diliyorum. Sevdiklerimizle kırmadan, yaralamadan, yaraları sararak, severek, anlayarak, anlatarak, anlaşarak geçireceğimiz bir yıl olur umarım.
Yazıyı yazarken dinlediğim şarkıları da şuraya bırakayım:
(Uzun olacak ama 2019 da koskoca bir yıl yani di mi? Tam da böyle hatırlamak istiyorum 2019'u :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Sakin Kalabilmek
Bir süre önce olana bitene sinirlenmenin çok manasız olduğunu kabullenmiş ve olan biten şeyler karşısında sakinliğimi korumanın daha mantıkl...
-
Ay saçı burma Uzakta durma Gel ay sevgilim Boynunu burma Dağda duman yeri var Kaşta keman yeri var Yarim benden incinmiş ...
-
"Çok güçlüsün. Ben olsam onca şeye dayanamazdım." O kadar çok duydum ki bu cümleleri... Değilim! Dayanmamak gibi bi...
-
Bir önceki yazımda bahsetmiştim mutfak aşkıma geri döndüğümden. Epeydir uzak kalınca hamburger yapmak için düştüm netteki tariflerin peşine ...