Perşembe, Ocak 16, 2020

Kintsugi



Kintsugi: Kırılan eşyaları altınla tamir etmeye dayanan bir Japon sanatı.

Bazı anlar var hayatta, kritik dönemler... O anda her şey çok hassas. Bir dk önce değil, bir dakika sonra değil, tam o anda! O anda kırıldı mı bir şey, tamiri çok zor. Belki de imkansız. Ama işte Japon Kintsugi sanatı var bir yanda... Bir umut kırılanı tamir edip altınla değil de sevgiyle sarmalamalı belki de. Kırık izleri görünmesin diye uğraşmak yerine her bir kırığın, çatlağın kıymetini mi bilmeli acaba?

Düşe kalka, kırıla sarıla büyüyor insan hayat yolculuğunda...

14 yorum:

  1. Çocukken ananemin çok ince bir çift porselen sütlü kahve bardağı vardı. Ona annesinden kalmış, şimdi de benim annemin evinde.
    Bu porselen bardakların birinde boyuna bir çizgi şeklinde bir çatlak vardır. Ben çocukken de vardı. Çocukken cılız, iştahsız bir çocuktum ama bu porselenlerin büyüsüne kapılır içinde ne olsa yerdim. O kupada ananem bana tavuk suyuna şehriye çorbaları, yoğurtlar hatta ıspanak bile yedirmiştir. Fakat bir huyum vardı, ille de çatlağı olanı isterdim. Diğeri mükemmeldi, oysa çatlak olanın bir hikayesi vardı.
    Şimdi senin yazdıkların da bana bunu hatırlattı. ince izler, ufak çatlaklar, tamamen kırmadığın sürece sana güzellik, bir hikaye katar hayatta. Ben kıymetini biliyorum ;) umarım sen de bilirsin..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bileceğim sanırım her bir çatlağın, kırığın izini ve kıymetini :) iyi ki varsın <3

      Sil
  2. Ne düşündüm biliyor musunuz? Sizin yaşlarınızda hiç bu konuları düşünmeye fırsatım olmadığını. Harala gürele yoğun bir tempo içinde su gibi aktı zaman. Düşünmek, hayâl kurmak, okumak, yazmak, kendimi, birbirimizi, çevremi, dünyayı, hayatı tanımak çok uzak şeylerdi benim için. Amacım, başarılı olmak, kimseye muhtaç olmadan aileme bakmak, çocuklarıma iyi bir gelecek sağlamak ve ömrüm yettiği sürece sıkıntı çekmeden hayatımı idame ettirecek maddi imkânlara kavuşmaktı.
    Şimdi huzura erdiğimi, o bana uzak gelen şeylere kavuştuğumun mutluluğu içindeyim. Her gün öğrendiğim, üzerinde düşündüğüm, hayalini kurduğum şeyler çıktıkça karşıma büyük zevk alıyorum.

    Doğu ve batı felsefesi arasındaki farkı en iyi anlatan bir sanatmış bu bahsettiğiniz "kintsugi" Batı yaşadığın her türlü olumsuzluklardan arın, bunu yapamıyorsan ört üstünü, gizle, mükemmel göster kendini derken, doğu tam aksini düşünüyor. Hayır, yaşadığın her türlü olumsuzluk, acılar, kederler senin zenginliğin, çıkar bunları ortaya, gurur duy onlarla diyor yani. Parayı, maddiyatı ön plâna çıkaran batı ile insanı önemseyen doğu arasında yalpalayan bizler...
    Sevgi "kintsugi" felsefesinde altın değerinde. Yaşanan her olumsuzluğun çaresi olur mu sevgi.Çekilen acılara merhem olsa bile sevgiyle kırılan kalplerin tamiri mümkün mü meselâ? "Zaman" sevginin yerini tutabilir mi? Çekilen acılar zaman içinde yosun bağlar mı? Her yaranın bıraktığı iz kaybolur mu zamanla?

    Bulunduğum coğrafyanın hakkını veriyorum. Ne doğu ne de batı, tam ortasında sıkışıp kalmışım. Bazen zaman unutturuyor acıları, bazen acılar rehberim oluyor. Sevgi? Onca sahtesinin arasında gerçeğini bulmak o kadar zor ki sevgili Mrs. Kedi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mr. Kaplan, inanın siz çok şanslıymışsınız. Ben Evrim'e hep diyorum: "Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yükseldikçe sorunlar azalmak yerine iyice karmaşıklaşıyor. İnsan ekonomik olarak refaha erdikçe psikolojik olarak kaşınmaya, halk dili ile "rahat batmaya" başlıyor. Bir "Kendini gerçekleştirme" sevdasına kapılıp oradan oraya sürükleniyor. Ama ilk basamaklar öyle mi? Karnını doyurmak, barınacak yer sağlamak, aileyi geçindirmek, hayatı idame ettirmek... Bunları düşünmekten saçma sapan hezeyanlara, hayallere, isteklere vakit olmuyor. Bu yüzden "Azıcık aşım, kaygısız başım" deyiminin anlamı çok daha derin benim gözümde :)

      Daha önce de yazmıştım, yeni yaralar eskileri unutturuyor, eski izlerin üzerini kapatıyor belki de. Kırılmadan, yara almadan, yaraları sevgiyle sarmadan, bazı şeyleri zamana bırakmadan büyümüyor insan. Önemli olan alınması gereken dersleri alıp yaraların bile kıymetini bilebilmek sanırım :) Zaten hayat da çok fazla seçenek sunmuyor insana "İster kabul et, ister derdine yan!" demekten başka :))

      Sil
    2. sevgiyi aramak demek başkasından sevgi beklemek demektir. bu da sevilmek istemek anlamına gelir. ademoğlu en kolayına geleni seçiyor daima, lakin evdeki hesap çarşıya uymuyor çoğunluk. sonra ondan şikayet bundan şikayet en iştah kaldı ne de afiyet! MFÖ'ye malzeme çıkıyor : )

      Sil
    3. Şu hayatta her şey sevgiyle mi ilgili? İnsan sevdiğini bulunca kendini aramaktan vaz mı geçmeli? Her arayış sevilmek için değil benim dünyamda. George Orwell'ın dediği gibi "İnsan sevilmekten çok anlaşılmak istiyordu belki de."

      MFÖ severim. Keşke bir MFÖ şarkısına malzeme olacak kadar anlaşılsa ya da sevilse herkes :)

      Sil
  3. Neticede her kırıkta bir kırılma hadisesi ve her hadise de bir yaşanmışlık vardır. Belki de elin ecnebisi yaşanmışlığa bizden daha fazla kıymet veriyordur. "İyi ya da kötü tüm yaşanmışlık benim hayatımın bir parçası, o vakit kutsal..." gibi bir anlayış. Göreceli bakış açılarıyla farklı eksenlere savuran şeyler, kültürel detaylar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, iyi ya da kötü, tüm yaşanmışlıklar bizi biz yapıyor aslında :)

      Sil
  4. kintsugi hakkında belgesel gibi bir şeyler izlediğimi hatırlıyorum çok ilgimi çekmişti derin bir anlamı var zaten japonlar da çok hisli insanlar :) derin yaralar veya kırgınlıkların üzeri örtülse de içeride var olmaya devam ederler o yüzden yokmuş gibi gizlemek yerine bununla yaşamanın farklı bir yolunu bulmak ve tamir etmek gerek :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Her şerde bir hayır vardır" sözünü seviyorum. O an için olanlar bizi yıksa bile üzerinden zaman geçince bizi büyüttüğünü, güçlendiridiğini, mutlaka bir şeyler öğrettiğini biliyorum :)

      Sil
  5. Gerçekten öyle düşe kalka hayatı anlıyoruz

    YanıtlaSil
  6. Ben seviyorum çatlakları, yaşanmışlığımın kanıtı adeta her bir çizgi. Yeter ki tuz buz olmasın anlarımız, işte o an her şey berbat olmuştur ve asla bir bütünü oluşturamaz tekrar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaymayı öğrenirken sürekli düştüğümü gören arkadaşım "Tabi nasıl düşüleceğini öğrenmek de önemli. Sen onu iyi öğrendin :)" demişti.
      Tuz buz olmadan kırılmayı öğrenmek de önemli. Ben onu da iyi biliyorum sanırım :)

      Sil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...