Cuma, Aralık 22, 2023

Ne istediğine dikkat etmeli insan!

Bazen çok beklediğimiz, delice istediğimiz şeyler gerçekleşir ama hiç de umduğumuz gibi hissettirmez. Hatta tam tersine m.k gibi hissetmemize yol açabilir. İstediğimiz şeyi gözümüzde ne kadar büyüttüğümüzü anlarız elde ettiğimiz anda. Demek ki istediğimiz şeyin gerçekleşmesi, ihtiyacımız olan şeyin gerçekleştiği anlamına gelmiyor aslında. İsteklerimizle ihtiyaçlarımız birbirinden farklı şeyler. 

İslâm'daki "Hayırlısı olsun", "Allah hayırlısını versin", "Allah hayırlısıyla tamamına erdirsin" gibi temenniler çok yerinde geliyor şu anda bana. 

İçten içe ya da açıktan açığa çok istediğimiz ama aslında pek de hayrımıza olmayan şeyler yeni yılda uzak olsun hepimizden! Hayrımıza olan neyse o gelip bulsun bizi!


Mabel Matiz feat. Aşkın Nur Yengi - İki Satır Yara

Cumartesi, Aralık 16, 2023

Temptation

Türkçesi "cezbedicilik","baştan çıkarma", "ayartma"...

Bazen çok zor. 

Hayatın tam burnumuzun dibine dayadığı hatta gözümüze soktuğu o "baştan çıkarma"lara karşı koymak çok zor.

Her sabah yataktan kalkıp giymek zorunda olduğumuz unvanlar o kadar ağır ve o kadar çok ki... Daha önce de defalarca kez yazmışlığım var: Anne olmak, eş olmak, abla olmak, dost olmak, iyi biri olmak... Ne yaparsa yapsın birinden birinde çuvallıyor ve sürekli yetersizlik hissi ile boğuşuyor insan. Hâl böyle olunca ister istemez yan yola sapmak, yapılmayacak olanı yapmak, tüm unvanları bir kenara bırakıp kaçmak ve hatta yok olmak istiyor insan. 

İçten içe biliyorum, kaçmak çare değil tabi ki. Tüm unvanlardan sıyrılıp çırılçıplak kalsak bile içimize işlemiş olan yetersizlik hissi düşmeyecek yakamızdan; illa ki kafamıza kakılacak sözüm ona yetersizliklerimizi. Yine de kaçma fikrinin cazibesine kapılmamak ne mümkün! 

Bugün Arya, Artvin'e satranç turnuvasına gitti. İlk karşılaşmayı almış, ikinciyi kaybetmiş ve orda kopmuş film. Ağlamış, eve gitmek istiyorum demiş, tepinmiş, söz dinlemeyip dışarı çıkmış. Oysa dün akşam konuşup anlaşmıştık tepkilerini biraz yumuşatması gerektiği konusunda. Arya duygularını çok yoğun yaşayan bir çocuk. Biliyorum elinde değil ama bilmek yaşadığımız durumu kolaylaştırmıyor. Hem dün hem de bu sabah kaybedebileceğini, bunun çok normal olduğunu, oraya herkesin kazanmak için gittiğini ama bazılarının kaybedeceğini, bazılarının kazanacağını anlattım. Kaybederse sorun olmadığını, üzülmesinin normal olduğunu ama ağlayıp, çok üzülüp Gökhan abisine sorun çıkarmaması gerektiğini anlattım. Gayet olgunlukla dinleyip "Tamam annecim" dedi. Tabi sonuç öyle olmadı. 

Hayaller vs. Hayat!

Bana yapsa ya da babasına sorun değil; en kötü biner arabaya geliriz eve. Ama turnuvaya Gökhan götürdü kendi oğlu Ata'yı ve Arya'yı. Yani öyle Arya yenildi diye kalkıp Hopa'ya dönemezler Artvin'den. Bebeklikten beri kardeş gibi büyüttük Ata'yı ve Arya'yı; çok rahat birbirimize bırakıyoruz ikisini de. Gözümüz hiç arkada kalmıyor ama bu kez işler farklı. Arya'nın kaybetmeyi hazmedemediğini biliyorum; tek göndermek benim hatam oldu. Yanında olsam sarılır, dinler, sakinleştirirdim; kimseye de yük olmazdı.

Evrim hafta sonu çalışıyor ve arabayı o kullanıyor diye bugün Arya Gökhanlarla gitsin, yarın da ben Ata ile ikisini götüreyim dedik. Arya'nın kazanma hırsı olmasa sorun olmazdı da... Olan oldu. Böyle zamanlarda kendimi suçlamadan edemiyorum. Gerçi suçlamak çözüm getirmiyor. İçimdeki yangına körükle gidiyor ve kaçmak istiyorum. Olmuyor, beceremiyorum deyip işin içinden komple sıyrılmak daha kolay geliyor ama aslında öyle bir seçenek olmadığının da farkındayım. Tabi ki öyle bir seçenek var da ben o seçenekle hayatına mutlu mesut devam edebilecek biri değilim. Kaçamam. Doğru olmadığını biliyorum. Kaçarsam pişman olacağımı biliyorum. Arya ben olmadan da hayatta kalır ve büyür ama ben yapamam. Onu yarı yolda bıraktığımı bilerek hayatta kalamam.

Deneme kabini olmadığı için üzerine giydiği an ömrünün sonuna dek üstünde kalacak unvanları sırtına geçirmeden önce oturup iyice düşünmeli insan. Hazır mıyım? Yoksa bu gömlek bana 2 beden büyük mü? İçini bir ömür boyu doldurabilir, bu gömleği üstümde hakkıyla taşıyabilir miyim? Giydikten sonra bunları düşünmek için biraz(?) geç oluyor.

Zamanında albenisine kapılıp hiç düşünmeden üzerimize giydiğimiz gömleklerin yakasını paçasını bir araya getiremiyor, taşıyamıyoruz bazen. Üstümüzden de atamayacağımız aşikâr. Bu durumda yapacak tek şey kalıyor. Gömleğin içini doldurmak için büyümek, genleşmek, olduğumuzdan daha çok alan kaplamak. Peki nasıl?

Düşünelim. Beyin fırtınası yapabiliriz.

Aklıma ilk gelen sakin kalmak. Derin bir nefes alıp kaçmaya yeltenmeyi bırakmak ve duruma odaklanmak. Ben sakinleşmek için oturup bu yazıyı yazdım. Elimden geleni yaptığımı hatırlattım kendime. Mevcudu kabullenip akışa güvenmeliyim. Her şey olması gerektiği gibi ya da olabileceği gibi oluyor. Şu an için başka türlüsü mümkün değil.

Bugün direnmek zor. Ama hayat böyle; bazı günler güzel, bazıları zor. Çare zor anların da geçip gittiğini hatırlamak ve yola devam etmek.


Pinhâni - Sakinleştim


Perşembe, Aralık 14, 2023

Yeniden Keşfetmeli İnsan Kendini

İyi ki blog var! İyi ki yazıyorum yıllardır!

Dönüp okumak o kadar iyi geliyor ki...

Kendime sarılıyorum; elimi sıkıp tebrik ediyorum; sırtımı pat patlayıp teselli ediyorum. O kadar çok duyguyu tekrar anımsıyorum ve mutlu oluyorum ki... Anlatmak zor. Hissetmek harika!

Kendimi yeniden keşfediyorum, unuttuğum yanlarımı hatırlıyorum. Neler yapmışım, neler atlatmış, neler anlatmışım... Her bir yazı ayrı bir keyif veriyor dönüp okudukça. Acısıyla, tatlısıyla...

Kim olduğumu hatırlamak iyi geliyor. Yazdıklarım, yaptıklarım, yaşadıklarım ve içinden çıkıp hayata devam ettiklerim her düştüğümde yeniden kalkabileceğimi fark ettiriyor bana. 

"Bunu ben mi yazmışım? Vay be!" dediklerim oluyor :D İnanılmaz bir his :) Kimse bilmese kendim bilmeliyim kendi değerimi diyorum. Canım Ceren'imin yazdığı "Kendini DE Sevmek" serisini yaşıyorum adeta blogun içinde, kendi kişisel tarihimde çıktığım yolculuklarda. Kendime hiç acımadığım zamanlar, kendime çok acıdığım zamanlar; kendimi teselli ettiğim anlar, kendimi yerden yere vurduğum anlar... Günden güne değişen ruh halim; inişler çıkışlar; mutluluklar, mutsuzluktan dibe vuruşlar... Elle tutulur yanımın olmadığını düşündüğüm günler, her şeye rağmen çok sevildiğime şaşırdığım günler... Bitirdiğim öyküler, bitiremediğim öyküler... Daha neler neler...

Blogun içinde oradan oraya dolanmak, daldan dala atlamak, zaman makinesiyle yolculuk yapmak gibi. Çok eğlenceli :) Ara ara bu yolculuğa çıkmak çok iyi geliyor bana. 

Zaman yolculuğuma ara verip bitmek üzere olan yıla bakacak olursam; yaşım yıl hesabıyla 37'den 38'e yükselmek üzere, Evrim'le sevgililikte 18., evlilikte 12. yılı devirmek üzereyiz. Arya da 11'e doğru yaklaşıyor iyice :)) 2024 itibariyle benim emekliliğe 20 yıl kalacak :))) 

Hâl böyleyken böyle :) Gelen günler geçen günleri aratmasın; sağlıkla, huzurla ve güldüğümüz günlerin ağladıklarımızdan fazla olması dileğiyle bekliyorum 2024'ü.

Pazartesi, Aralık 04, 2023

İnanç

Canım Ceren'imin son yazısına yorum yazarken fark ettim ki bir konuda pek dertliyim son zamanlarda: İnanç. Evrim ve ben Deistiz; daha önce da yazmıştım bu konuda ama bu aralar sık sık Deist oluşumuzu kızımızdan saklamak ve kendimizi savunmanın bir yolunu bulmak zorunda kalınca tekrar yazma ihtiyacım hasıl oldu.

Her din dersinden sonra "Bunu böyle böyle yapmamız gerekiyormuş. Siz niye böyle yapmıyorsunuz? Bana niye öğretmediniz?" diye soruyor Arya. Bilemiyorum belki de haklı; biz inanmasak da içinde yaşadığı toplumun genelinin inandığı dini daha iyi anlatmalıydık Arya'ya. Nasılsa okulda mecburen öğrenecek diyerek üstüne düşmedik kendi inanmadığımız bir inanç sistemini aktarmamızın gerekip gerekmediğinin. 

Okulda Ramazan bayramı ile ilgili sunum hazırlama görevi vermiş öğretmeni. Arya konuyu araştırınca doğal olarak bizim neden oruç tutmadığımızı sordu. İlkokuldayken sınıfında oruç tutan arkadaşları olunca o da tutmak istemişti; yaşın küçük, henüz sana farz değil diyerek açıklamıştık durumu. O zaman siz niye tutmuyorsunuz diye sormamıştı ama bu kez sordu işte. O an "Annecim, sen ödevini yap bitir; sonra konuşuruz bu konuyu" deyip geçiştirdim. Ödevi bitince unuttu soruyu ama biliyorum tekrar gelecek o soru önümüze. Ne desem gidip öğretmenine söyleyecek: "Anne-babamın inanç sistemi farklıymış öğretmenim."...

Yaşadığımız yer o kadar ufak ki... Herkes ama gerçekten herkes birbirini tanıyor. Deist olduğumuz bazı kişilerce duyulduğu an burada yaşayamayız. Daha önce Evrim iş yerinde yaşamıştı problem; "Eğer "Dinsiz" - Müslüman harici her şey dinsiz imansız, Allahsız, tu kaka - olduğunu bilsek en başta seni işe almazdık" denilmişti açık açık. Sınır kapısında ve nispeten izole bir yerde çalıştığı için yayılmadı bu durum ama benim Deist olduğum yayılırsa olabilecekler gözümde canlanıyor: "Ben çocuğumu dinsiz öğretmen okutsun istemiyorum!" diyecek velilere laf anlatmakla uğraşacak gücüm yok. O yüzden deist olduğumuzu kendi kızımızdan bile saklıyoruz. 

Gönül isterdi ki tüm inançlara saygılı bir toplumda / dünyada yaşıyor olalım ve bırakalım kızımız kendi seçsin neye inanıp neye inanmayacağını, hangi dine gönül vereceğini. Ama öyle değil maalesef. Bu yüzden Arya'nın bizden duyacaklarını anlayıp kendine saklayabileceği zamana dek konuyu sürekli geçiştirmek zorunda kalacağız. Okulda ne öğreniyorsan, öğretmen ne anlatıyorsa iyi dinle, anla, öğren diyorum Arya'ya. Sonuçta bu da sosyal bilgiler dersi gibi, bilişim dersi gibi bir ders ve öğretmenin anlattıklarından sorumlu. Şimdilik bundan farklı bir çözüm bulamadık ama bakalım zamanla çözeceğiz umarım bu sorunumuzu.


Bugün dilimden düşmeyen şu şarkı ile bitireyim yazıyı:


Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın - Hande Mehan


Pazar, Aralık 03, 2023

Okul...

Bu yıl okul hem zor hem de hızla geçip gidiyor. 

Yeni düzenlemeye göre 3 aşamadan oluşan bir sınav uyguladık ilk kez: 

1) Listening (%25) 

2) Speaking (%25) 

3) Reading - Writing (%50)

Sınavlardan önce tedavi için 1 hafta raporluydum. Rapor bitti sınavları zar zor yetiştirdim; ara tatil oldu. Ara tatil bitti, 1 hafta okula gittim ve tekrar tedavi için 1 hafta yatak istirahati verdi doktor. Bir çok çalış bir dur; bir çok çalış yine dur... Vücudum ayrı, zihnim ayrı yandı. Yarın yine veli toplantısı ile açılış yaparak zorlu bir tempoya gireceğim. 

29 Aralık 2.yazılı sınav tarihi. Öncesi sonrası, listening ve speaking sınavları derken 19 Ocak ilk dönem bitiyor. Ne yaptığımı ne ettiğimi, nasıl yaptığımı, nasıl yapacağımı bilmiyorum. Planlasam da hep planda olmayan bir şey çıkıyor ve alt üst oluyor. Bu hafta her gün kademe kademe veli toplantıları var, haftaya 2. BEP toplantıları var, sonrası sınavlar...

Şimdilik bu kadar dert yandığım yeter. Gidip hazırlanmam gerek. Sömestre kadar 3 farklı kademede işlemem gereken 9 farklı ünite beni bekliyor. 


Kupa, Öğretmenler günü hediyesi :)

Ortaya Karışık

 Arya ile başlayayım.


Arya'nın ilk tablosu :)


You Are My Sunshine - Jasmine Thompson

"You are my sunshine
My only sunshine.
You make me happy
When skies are grey.
You'll never know, dear,
How much I love you.
Please don't take my sunshine away"

Benden kızıma...

...

Bu yıl okulunda resim dersi yok maalesef ama Arya gençlik merkezindeki resim kursuna gidiyor haftada 2 gün. Şimdiye dek kara kalem ve sulu boya çalışmalar yapıyorlardı; 2 hafta önce ilk kez tuvale resim yapmaya başladılar. Arya resim konusunda babasına çekmiş, gerçekten yetenekli. Karakalem çalışmaları da başarılı. En önemlisi de resim yapmaktan gerçekten keyif alması.

...

Günlerdir evde kaldıktan sonra bugün dışarı attım kendimi. Güneşli, güzel bir gündü. Hazır çıkmışken saçlarımı da kestirdim. Kuaförden mutlu ayrılan kadın nadirdir ama ben son 1 yıldır hep mutlu ayrılıyorum. Şanslıyım ki tam aradığım kuaförü buldum. Kendisi de kıvırcık saçlı olduğu için ne dersem anlıyor ve tam istediğim kesimi yapıyor. Bugün de mutlu ayrıldım kuaförden :)

Kuaförden sonra deniz kıyısında en sevdiğim kayaya yaslanarak güneşin tadını çıkardım. Daha uzun süre kalmak istiyordum ama belimin ağrısı artınca eve döndüm.


...

En sevdiğim kayayı ve onu nasıl da kıskanıp bir kaya olmak istediğim yazıyı ararken eski yazılarımı okudum az önce ve bir kez daha iyi ki dedim, iyi ki yazıyorum şu blogu! 

Şunu ben yazmışım mesela, bunu da! Şu öykülerin hepsini ben yazmışım. Okurken yüzüme bir gülümseme yayılıyor; benden bir şeyler kalacak dünyaya, kızıma belki de torunlarıma...

...


Sevdiğim şarkılardan biriyle bitireyim tüm bu karışıklığı :)


Bana Bir Aşk Masalından Şarkılar Söyle - İnce Saz

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...