Pazar, Nisan 28, 2024

Bahar Şenliği

Bu yıl 6.sını düzenlediğimiz bahar şenliğimizi dün gerçekleştirdik.



Mini Mini Beşler :) 

Şenlikte halat çekme, sandalye kapmaca ve çuval yarışı gibi klasik çocuk oyunları oynadık. Her sene olduğu gibi yine et-döner standı ve ücretsiz magnolya ikramımız vardı. Çocuklara piyasanın altında, uygun fiyata et-döner sunmak ve ücretsiz magnolya tatlısı yapacak gönüllü veli bulmak her geçen sene daha da zorlaşıyor. Biz her yıl aramızda para toplayıp birçok masrafı karşılıyoruz; magnolya da hazırlıyoruz ama yine de yeterli olmuyor bazen. Bu kez 5000 TL içerdeyiz. Bunu da aramızda halledeceğiz tabi ki ama ekonominin bu gidişi devam ettiği sürece gelecek yıllar için endişeleniyorum.

Şenlikte sadece çocuklar yarışmıyor;  öğretmenler için halat çekme, çuval yarışı, süngerle su taşıma ve sandalye kapmaca; veliler için halat çekme ve sandalye kapmaca yarışmaları da yapıyoruz. Okul müdürümüz özellikle çuval yarışı ve süngerle su taşımada çok iddialıydı. Çuval da olmasa da su taşımada bayrağı göğüsleyip birinci oldu :D




Tüm yarışmalar öğlen bitti; öğleden sonra karaoke ve dans gösterileri gibi sahne etkinlerimiz vardı. Tabi ki Karadeniz'in olmazsa olmazı Hemşin horonu da oynandı bol bol :) Arada biz horon tepemeyenler için Ankara havası ve halay parçaları da çaldık :)



Müzik öğretmenimiz sahne etkinliklerini başlatırken :) 

Şenliği beşinci sınıflar için yüz boyama etkinliği ile bitirdik. Her yıl Fulya ya da Evrim gelip yüz boyama etkinliğinde Funda'ya yardım ediyordu ama bu yıl gelemediler. İş başa düştü, aldım elime boya kalemlerini korsana çevirdim çocukları :)) 6-7 korsan, 1 Spiderman, 1 Batman, 1 arı-kız, 1 aslan çizdim. 



Çizimler fena olmadılar ama seneye yeni boyalar almayı planlıyorum :D Olur da başka bir okula ya da BİLSEM'e geçersem yine de şenliğe gidip yardım ederim :) 




Şenliği sorunsuz atlatınca bir rahatlıyoruz ki anlatamam :) Darısı önümüzdeki şenliklerin başına :) 

Yazımı şenlikte coşkuyla çalıp söylediğimiz "Parla" ile bitireyim 🇹🇷


Norm Ender - Parla



Pazar, Nisan 21, 2024

Son Günler

Salı günü yine Trabzon'daydık. HPV ve Smear sonuçlarım negatif yani temiz çıkmış. Bu güzel haber :) Ama - olmasa şaşarım - yaralar var; doktor kolposkopi ile biyopsi yapmak istedi. Kaşüstü'nden Numune kampüsüne geçtik. Kolposkopi yapıldı. 5 ayrı yara varmış üçünden parça alındı ama yeterli olmayabilirmiş. Sonuç 1 ay sonra belli olacak. İşlem detaylarını anlatmak bir yana komple silmek istiyorum hafızamdan. O kadar acı vericiydi ki düşmanım bile yaşamasın. Bu mevzuyu 1 aylığına rafa kaldırıyorum.

...

Sonunda Hopa'ya bahar geldi. Hava 26-29 derece ve günlük güneşlik. Tabi ki ben havalara uçuyorum. Uzun süredir baharı bekleyince eve sığamaz oldum :) Tüm boş zamanlarımda sahile indim. Evde olduklarında Evrim'i ve Arya'yı da ikna ettim, her fırsatta güneşin ve güzel havanın tadını çıkardık. Çarşamba günü deniz sezonunu açtım. Su soğuktu ama bir kez dalınca alışıyor insan :D Mühim olan güneşin, sudan çıkınca üşümeyecek kadar ısıtması. Denizden çıkınca güneşlenmek ve dergi okumak çok keyifliydi. Bugün de Arya ile komşumuzun dağ yolundaki evine, yeşilliklerin arasında meyve toplamaya gittik.



Şiiri üst tabakanın tekelinden çıkarıp halka indiren Garip akımının öncülerinden 
Orhan Veli, 110 yaşında!


Deniz sezonu tarafımca resmen açılmıştır :D


Erguvan yok ama baharın hatırına mor salkım paylaşıyorum Canım Ceren'im <3



Pazar günü ailecek kahvaltı edince değmeyin keyfimize :))






Arya da mor salkımlardan nasibini aldı tabi :)

...

Pazartesi akşamı çevrimiçi, Perşembe öğleden sonra ve Cuma tam gün yüz yüze Erasmus+ proje eğitimindeydim. Eğitim veren kişi alanında bilgili, eğitim vermeye uygun, tam donanımlı genç bir İngilizce öğretmeniydi. Eğitim benim için inanılmaz keyifli ve verimliydi. Online kısımda ve yarım günlük kısımda teorik olarak öğrendiklerimizi son gün gruplar halinde proje yazarak uygulamalı olarak pekiştirdik. 

Benim geçen sene bir başvuru denemem olmuştu ama yazım aşamasında deneyimsizlikten tıkanıp kalmış ve projeyi bitirememiştim. Eğitimde anladığım üzere o fikrin proje olabilmesi için epeyce yolu varmış. Ama vazgeçmek yok tabi :) Şimdi okulumuzda sayısı giderek artan özel gereksinimli öğrencilerin destek eğitimiyle ilgili bir proje yazmak istiyorum. Hatta eğitimde projenin taslağını yazdım bile diyebiliriz :) Tabi ki eksikler var ama halledilmeyecek şeyler değil. Bir daha ki proje döneminde okulda olursam bu proje ile başvurmayı düşünüyorum. Okulda değil de BİLSEM'de olursam bu kez benzer bir projeyi üstün yetenekli öğrencilere uyarlayıp oradan başvuru yapabilirim.

...

İkigai kitabından biraz daha bahsetmeden duramayacağım :D Kitap bitmesin diye yavaş yavaş okuyorum. Hatta bitmesin diye araya 3 dergi alıp okudum :) Kitabın büyük vaatleri ya da büyük bir edebi iddiası yok. Aksine çok basit, sade bir dille bildiğimiz şeylerden bahsediyor. Ama okumak ve üzerine düşünmek o kadar iyi geldi ki bana. İngiltere'deki arkadaşımla paylaşınca o da hemen okumaya başladı. Şimdi her gün birbirimize ikigai anlarımızı anlatıp birbirimizle paylaşarak ikiye katlıyoruz hayattan aldığımız keyifleri :) Ben  bu haftaki ikigai anlarımın çoğunu yukarıda paylaştım. Geçen yazıda belirlediğim birçok alanda harekete geçtim ve tam da düşündüğüm gibi çok iyi geldi ve tüm hafta mutlu mutlu gezindim etrafta. Her daim böyle olmayabilir ama olan zamanlar o kadar keyifli ki diğer anları görmezden gelecek gücü verebilir :)

Yazıyı sevdiğim, keyif aldığım anlardan biri ile bitireyim. Yalnız olduğum anlar dışında sevdiğim anların başında Arya ve Evrim ile geçirdiğim zamanlar var tabi ki. Her akşam Arya ile anime - bu ara "Deamon Slayer" ve "TheGrimm Variations" - izliyoruz. Bazen anime sonrası birlikte kitap okuma saati yapıyoruz.


Fotoğraf, dün geceden :)
Arya, Şermin Yaşar'ın "Dedemin Bakkalı" kitabını, ben de İkigai'yi okuyorum :)


Momentos'un bu haftaki Pazar müziği aklımdan çıkmıyor. 
Mutlaka Türkçe ya da yabancı bir popüler şarkı var bu melodi ile yazılmış, söylenmiş. 
Çok tanıdık, çok bildiğim bir melodi. 
Dilimin ucunda ama bir türlü çıkmıyor. Bir dinleyin lütfen, belki bilen çıkar aranızdan.

Cumartesi, Nisan 13, 2024

İkigai

İkigai, şu anda okuduğum kitabın adı.


Kitabın alt başlığı "her güne mana ve neşe katmak". 


Kısaca açıklamak için Wikipedia'ya başvuralım:

"Ikigai (生 き 甲 斐) "varlık nedeni" anlamına gelen Japonca bir kavramdır. "Ikigai" kelimesi genellikle kişinin hayatındaki değer kaynağını veya hayatını değerli kılan şeyleri belirtmek için kullanılır. Türkçeye çevrildiğinde kelime kabaca "uğruna yaşadığınız şey" ya da "sabah uyanma sebebiniz" anlamına gelir."

Kitaptan öğrendiğim birkaç şeyi hemen paylaşayım :)

Hakanasa: Gelip geçici, anlık, kısa süren. Bahar aylarında kiraz ağaçlarının çiçeklendiği dönem "hakanasa"ya örnek veriliyor.

Hanami: Japon kiraz ağaçları çiçeklendiğinde ağacın altında yiyip içme ve o nefes kesici manzaranın tadını çıkarma geleneği

Haiku: 17 heceden oluşan Japon şiiri. Haikular özel bir manzarayı ya da olayı tasvir etmiyor. Aksine günlük hayattaki minik detaylara odaklanıyor: mesela cırcır böceklerinin ya da çekirgelerin sesi gibi. 

Japonlar'ın gelip geçici, basit ama bir o kadar da güzel anlardan maksimum keyif almak için çeşitli gelenekleri var. Bizim yok mu? Bizim de var tabi. Bahar gelince biz de pikniğe gidiyoruz ama gölgesine sığındığımız ağacın, koynunda huzur aradığımız doğanın değerini biliyor muyuz? Orası tartışılır. 

Anime izleyenler bilir Japon kültüründe yemek ve çay çok önemlidir. Japon çay seromonisi desem ne demek istediğim az çok anlaşılır sanırım. Hâl böyle olunca ikigai mantığını anlamak kolaylaşıyor. Neşelenmek için illa ki özel bir şey olmasını beklemeden her gün karşılaştığımız gelip geçici, basit ama güzel olan şeylerden, ince detaylardan keyif almaya odaklanmak gerekiyor. Böylece günlerimiz kendiliğinden mana kazanır diyebiliriz.

İkigai üzerine düşünmek bana iyi geliyor. Kendi hayatımın minik detaylarını irdeleyip aslında mutlu olunacak ne çok şey olduğunu görüyorum. Daha önce şurda ve şurda yazmışım. Şimdi daha geniş bir pencereden bakıyorum mevzuya ve her andan maksimum keyif almak için detaylıca düşünüyorum. 

Neleri seviyorum; neler bana iyi geliyor; neyi, ne kadar yapabilirim?

  • Dil öğrenmeyi, öğrendiğim dilleri kullanmayı, başka dillerde okuyup yazmayı, test çözmeyi seviyorum. İngilizce kitap okuyarak, dizi izleyerek ve ev halkı ile İngilizce konuşarak - artık Arya ile de İngilizce sohbet edebiliyoruz - bu keyfi her günüme bir parça katıyorum. Ama Almanca ve İspanyolca'yı neredeyse unutmak üzereyim. Temelleri hatırlıyorum ama kelime bilgim buhar olmak üzere. O zaman biraz da onları hayatıma dahil etmeliyim.

  • İngilizce öğretmeni olarak görünürde sevdiğim bir şeyi yaparak geçimimi sağlıyorum. Yani görünüşte şanslı azınlıktanım ama işin aslı pek öyle değil maalesef. Okulda her günüm İngilizce öğrenmek istemeyen öğrencileri tam tersine ikna etmeye ve dirençlerini kırıp onlara bir şeyler öğretmeye çalışarak geçiyor. Oysa benim hayalim İngilizce öğrenmek isteyen ve öğrendiği en ufak şeyden bile keyif alan öğrencilerle canla başla çalışmak. Bunu sağlayamıyorum. BİLSEM'e geçebilirsem bu durumun değişeceğini düşünüyorum. İlk adımı attım, gerisi akışa güvenmek.

  • Yazmayı çok seviyorum, yazmak bana çok iyi geliyor. Her gün yazmalıyım. Bir deftere, kağıda, tahtaya belki de aynalara, duvarlara...

  • Yukarıdaki maddelerden anlaşılacağı üzerine bir şeyler öğrenmeyi, ders çalışmayı, not almayı, test çözmeyi seviyorum. Ruhum hep öğrenci ve hep aç :D Onu beslemek için yeni kaynaklar bulmalıyım. Daha doğrusu kaynak çok da ben doğru ilgi alanımı belirleyip o yönde ilerlemeliyim :)

  • Çocuklarım hayallerimin bir çoğunu gerçekleştirememiş olmak beni mutsuz eden şeylerden biri. Bazıları artık kesinlikle yapamayacağım şeyler ama bazıları için hâlâ umut var. Umut olan mevzular üzerine yoğunlaşıp diğerlerinin yükünü omuzlarımdan atmak işleri kolaylaştırabilir.

  • Doğayı, doğada olmayı çok seviyorum. Fıtık yüzünden çok hızlı yorulduğum ve sancılar hiç geçmediği için eskisi gibi doğa yürüyüşlerine katılamıyorum. Buna bir çare bulmalıyım. Düşüneyim bakalım.

  • Güneşli günleri çok seviyorum ve güneşli günlerde dışarda olduğumda çok mutlu oluyorum. Ne güzel işte, bahar geldi, tam mutlu olunacak zaman dediğinizi duyar gibiyim ama Karadeniz'de bahar biraz dengesiz: 3 gün güneş varsa 4 gün yağmur var. Güneşli günleri yakalayınca bırakmamak gerek. Bazen tembellik edip evden burnumu çıkarmıyorum. Bu uyuşukluğu acilen terk etmem gerek.

  • Güzel giyinmek, aynada kendimi beğenmek beni mutlu ediyor. Giysilerimi elden geçirip gardırobumu sadece sevdiğim, içinde kendimi iyi hissettiğim giysilerden oluşacak şekilde düzenlersem her güne gülümseyerek başlamak kolaylaşır. Giyimden bahsetmişken uzun zamandır merak ettiğim ve bugün öğrendiğim bir şeyi paylaşayım. İnternette hep karşıma çıkan cildinize, size en çok yakışan renkler neler uygulamasını yapmak istiyordum. Bugün yaptım. Benim renk paletim "deep/dark autumn" yani "derin/koyu sonbahar"mış. Tercih etmem gereken, tenime en uygun renkler şunlarmış:

Son yıllarda içgüdüsel olarak tercih ettiğim 
zeytin, haki, bej, kahve ve bordo tonların sebebini anlamış oldum :)


Mevsimlere göre tercih etmem gereken renklerim de bunlarmış :)


Keyif aldığım, ilgilenirken mutlu hissettiğim şeyleri belirleyince üzerine yoğunlaşmak daha kolay. Alanları belirlediğime göre sırada atılacak somut adımlar var :)

Yazımı bayramdan aile fotoları ve sevdiğim şarkılar ile bitireyim.


The Ozcan Family :)


Çekirdek :)


Gel de büyülenme! 




Pazartesi, Nisan 08, 2024

Başka başka...

Daldan dala atlayacağım bir yazı olacak baştan uyarayım.

... 

Sık sık aramadığım akrabalarım var ve ne zaman arasam bu durumla ilgili sitem ediyorlar. Eskiden daha sık arıyordum sonraları kandil geceleri, bayramlar ve doğum günleri dışında aramaz oldum. Son 1-2 senedir kandil geceleri de aramıyorum çünkü benim için kandil gecelerinin özel bir manası yok. Hâl böyle olunca bayramda aradığımda yine "Bayram seyran olmasa arayacağın yok" sistemlerine maruz kalacağımı biliyorum. Can sıkıcı.

Hayat'ın hay huyu içinde durup da akrabalarımı arayacak bir kafaya eremiyorum bir süredir. Arayıp boş boş nasılsınız, biz de iyiyiz, nasıl gidiyor, ne var ne yok minvalinde yüzeysel sohbetler yapmak gelmiyor içimden. Zaten bunun kime ne faydası var onu da bilmiyorum. Bayram yaklaştıkça geriliyorum. Aman boşver, hiç arama o zaman diyebilirsiniz. Öyle de yapmak istemiyorum. Arayayım, bayramlaşalım, olsun bitsin istiyorum.

... 

Bugün Arya'yı bir sınıf arkadaşı ile sinemaya götürdük. Çocuk tam bizim kafadan. Balık tutuyor, anime izliyor, çalışkan, okulu, dersleri seviyor, tatilde harcamak için para biriktiyor. Arya gibi o da 11 yaşında.


Arya ve Rüzgar :)

... 

Dün Arya ile okulun bahçesinde 1 saat badminton oynadık. O kadar yoruldum ki... Geçen yıla kadar dağ tepe 25 km yürüyüp gık demiyordum. Şimdi düz sahada 1 saat badminton oynayamıyorum. Geçen hafta fizik tedavi doktoruma kontrole gittim. Bayram sonrası bel ve boyun için MR çekilip tekrar gitmemi söyledi. 

... 

Bu sabah hastaneden mesaj geldi: "Biyopsi inceleme işleminiz devam etmektedir. Rapor çıkma süreniz uzamıştır." Ayın 16'sında onkoloji randevum var. Umarım rapor o zamana kadar çıkar.

... 

BİLSEM başvurularının ilk adımı tamamlandı. Sözlü mülakata girmeye hak kazandım. 

24 Nisan'da mülakat yeri ve tarihi ilan edilecek. 
8 Temmuz'da sonuçlar açıklanacak. 
18 Temmuz tercihler başlayacak. 
24 Temmuz atama süreci tamamlanacak. 

Bakalım.

... 

Bir Blogger'ın sayfasında görüp okuma  listeme eklediğim Sade'ın Yatak Odasında Felsefe kitabına başladım bugün. Biraz fazla geldi ama bir süre daha okumaya devam edip öyle karar vereceğim.

Edit: Kitaba devam edemiyorum. Felsefe kitabından çok sapkın bir yatak odası fantazisi. Evet arada felsefe denilebilecek bölümler var ama o bölümler için geri kalan işkenceye maruz kalmak istemiyorum. 

... 

Yazımı bir şarkı ve mutfak penceremizden günbatımı manzaraları ile bitireyim.


Sezen Aksu - Kutlama


Evvelsi Gün


Dün

Salı, Nisan 02, 2024

Paran yoksa hasta olma, kestirmeden ölmek daha iyi(?!)

Doktor gezmelerine bayılıyorum ben bu aralar. Seç, beğen, git! Poliklinik, poliklinik, olmadı acil servis... Geziyorum.

Bugün dahiliye randevum vardı. Acil servisteki teşhis tescillendi. Doktor, IBS yani irritable(alıngan/hassas) bağırsak sendromum olduğunu söyledi. Geçen hafta verilen ilaçlar yeteri kadar işe yaramadığı için onları değiştirdi ve ek ilaçlar verdi. Aşağıda görülen ilaçlara 840 TL ödedim. Q ile başlayan ilacı devlet karşılamıyor. O ilaç tek başına 300 ya da 350 TL. Tam hatırlamıyorum. 


Doktor, gayet ilgiliydi hastalığımı detaylıca anlatıp bana broşürler verdi. Beslenme düzenimin nasıl olması gerektiğinden bahsetti. 1 ay sonra kontrole çağırdı.

Bir süredir koltuk altlarımın ağrıdığını onun için hangi doktora gitmem gerektiğini sordum doktora hazır gitmişken. Lenf bezlerimle ilgili olabileceğini söyleyerek genel cerrahiye randevu alın dedi. Bakalım. 

Dedim ya bu aralar doktor gezmelere doyamıyorum :)) 
Biraz da genel cerrahiye gideyim :))) 


...

Nerdeyse unutuyordum. Bugün okulda Kütüphanecilik Haftası kutlamamız vardı. Daha önce bahsettiğim skeci sahneledi öğrencilerimiz. Gayet güzel, tadındaydı.








Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...