Bu ormana düşeli çok oluyor. Gecenin gündüzün hesabı karıştı artık. Aylar oldu ama yıl değil henüz. Nasıl düştüm bilmiyorum. Bir an dünyadaydım, bir an sonra burada. Gözümü açıp kapatmak kadar basit bir refleks nasıl oldu da buraya gelmeme sebep oldu bilmiyorum. Sadece bir an açmıştım gözlerimi. Yıllarca kapalı kalan gözlerim bir anlığına açıldı ve bu kara orman sardı sağımı solumu.
Ağaçlar var, ağaç denilirse... Arada bir görünür gibi olan güneş var, güneş denilirse... Üzerine bastığım ama üzerinde kalamadığım bir şey var, toprak denilirse...
Türlü türlü börtü böcek var bu kara ormanda. Ondandır tüm bu garip yaralarım. Acımaz mı hiç? Neyle sararsan sar, açılıyor tüm yaralar tek bir heceyle!
Dur sakın dokunma! Bulaşıdır Kara Orman'ın zehri! Bir kez nüfuz etti mi, durmaz etinle kemiğinle, işler en derinine!
Bataklığın tam ortası, bitmeyen bir yasın mezarı. Kimbilir kaç kayıp var Kara Orman'ın kara kaplı kitabında. Dünyanın acısı, dünyanın isyanı, dünyanın bi'haber olduğu bir Kara Orman'da saklı.
Dipnot 1: Kara Orman Efsanesi'ne giriş olsun, şöyle bir köşede dursun.