Belki ikisi de değil. Arada derede, kaybolmuşum bir yerde.
Bağıra bağıra konuşuyorum. Büyük büyük yaşıyorum duygularımı. Her şeyim ortada, içim dışım neyse o. "Fazla" geliyor insanlara benimle ilgili her şey. Sesim "fazla"; boyum "fazla" (her seferinde zaten uzunsun, bir de neden topuklu giyiyorsun? sorusunu duymaktan sıkıldım); tepkilerim "fazla"; sevincim, coşkum "fazla"; hüznüm "fazla"... "Fazla" açığım dışarıya, "fazla" rahat, "fazla" fevri! İşte tüm bu "fazla"lık hali batıyor.
I want to fit in but I do not want to change to fit in!
Bir mizacımız var doğuştan gelen, yaşadıklarımızla son şeklini alan. Ne kadar uğraşsak da çok değişmek mümkün değil. Tabi ki yıllar içinde sivri köşeler yontuluyor biraz ama insan yedisinde neyse yetmişinde de o olmaya devam ediyor gerçekten. Ben de öyleyim maalesef. Değişmeye çalışsam da en zorlu anlarda en derindeki benliğim geri dönüyor; büyümüş halim yanlış olduğunu bilse de hâlâ çocukluğumdaki gibi burnumun dikine gitmeyi tercih ediyorum. Daha yapmadan pişman olduğum şeyleri bile bile yapıyorum. Pişman oluyorum ama yine de dönmüyorum. Zararın neresinden dönsen kardır ya ben o dönemeçleri hep göz göre göre es geçiyorum. Her defasında yanlış yapıp ucuz atlatmak için mucize bekliyorum. Eh aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuç bekleyenlere Einstein ne demiş bir çoğumuz biliyoruz. Ben de ahmak olduğumu bilerek yapıyorum aynı hataları.
Neden peki? Bilmiyorum niye böyleyim. Bilmiyorum işte! Olmam gerektiği gibi olamıyorum, olduğum gibi de kabul edemiyorum kendimi. Arada derede sıkışmış, kaybolmuş hissediyorum.
Kendimi arıyorum. Nerede bittiğimi, nerede başladığımı bilmiyorum. Buluyorum bir sokak arasında ama sevemiyorum işte kendimi kimi zaman! Oysa ki en çok kendimi sevmek istiyorum, en çok kendimle mutlu olmak! Olmuyor! Ama suçlusu başkaları değil! Onlar ne düşünür, ne der değil. Derdim başkasının düşündüğü değil de ben öyle olunca üzülecek olan sevdiklerim. Gerisi zerre umurumda değil ama işte olmuyor ben beceremiyorum kendimi bulmayı, kendimi sevmeyi...
Siz de yazın! Biliyorum çoğumuz benzer şeyler hissediyoruz. Düşünerek, okuyarak, yazarak yaşayan insanın kendini sorgulamaması mümkün değil. Yazdıkça, okudukça daha iyi tanıyoruz kendimizi. Ben dönüp dolaşıp aynı noktaya çıkıyorum bugünlerde. Kürkçü dükkanına döner gibi kendime dönüyorum sürekli :)
YanıtlaSilHer insan ister kendi gibi olmayı. Özgürce davranmayı, hayâllerini gerçekleştirmeyi ister. Toplumun değer yargıları bunların bir çoğuna engel. Ne yazık ki dünyanın düzeni böyle kurulmuş. Bireysel olarak elalem ne deri takmasak bile dediğiniz gibi sevdiklerimiz için katlanmamız gerektiğini düşünüyoruz.
YanıtlaSilBu cendereden çıkmak zor. Herkes gibi olmak normal, herkesten farklı olmak anormal algısı var. Belki tepkisel olarak normal insanlardan hoşlanmıyorum bu yüzden. Onlar gözüme koyun gibi geliyor. Diğerlerinden farklı bir ruh taşımalı insan. Sürüden ayrılanı kurt kapar sözüne inat, ayrılmalı sürüden. Sürüde ruhsuz yaşamaktansa kurda yem olmayı yeğlerim.
Düşünceler kâfi değil. Ne kadar düşünsek de kıramıyoruz zincirleri, evet sözüm ona rasyonel düşünürken sevmemizin bedelini ödüyoruz.
Kendi seçtiğimiz yollarda yürüdüğümüze inandırmaya çalışıyoruz kendimizi ama ortak yaşar gibi düşünüp, orta bir yol bulup ordan ilerlemeye çalışıyoruz. Ne uçmayı ne de dibe vurmayı göze alabiliyoruz. Orta halli, orta yoldan, normal normal yaşıyoruz hep birlikte :)
Silsonbahar filmi yazımı görmeseydin sölücektim sana zaten aklımdaydı, izlemediysen izle diyeee :)
YanıtlaSilİzlicem ilk fırsatta ;)
Sil