Bazı kapıları açmamak lazım. Kapatmak çok zor. Açık kalsa daha da zor. Açtıysan, o kapıdan çıkıp gitmek yapılacak en doğru şey.
Ceyda kapıyı açtığı anı tamtamına biliyordu. Geriye dönüp kapıyı kapatamadığı için açtığı kapıdan çıkıp gitmeyi seçti sonunda. Şimdi önünde yepyeni bir hayat uzanıyordu. Yeniden nefes almayı öğrenecek; bu kez hayata balıklama dalacaktı. Sakınmayacaktı kendini, saklamayacaktı. Gelene hoşgeldin, gidene eyvallah diyecek; kimse için kendini eksiltmeyecekti. Bir kez kaybetmişti kendini; bu kez kazanacaktı.
Ceyda şanslıydı prangalarla bağlı olduğunu sanan bir çok kişiye göre. Henüz gençti. Evli değildi, çocuğu yoktu. Yıllardır süren bir ilişkisi vardı. Ama o ilişkinin diğer öznesi kendisi farkında olmasa da çoktan gitmişti Ceyda'dan. İçten içe giderken dışını unutmuştu Kerem. Elinde kalan boş bir bedenle yaşıyor gibiydi Ceyda. O boş bedeni besliyor, giydiriyor, oradan oraya sürüklüyordu bir süredir. Sonunda yoruldu. Şimdi gitme sırası ondaydı ama o bedenini ardında bırakmayacak aksine neyi var neyi yoksa alıp topyekün girişecekti hayatla yeni bir savaşa.
Kerem'e durumu anlattığında pek de ummadığı bir tepki ile karşılaştı. Kerem'in ruhu uzun zaman önce terk ettiği bedenine bir anda geri gelip aylardır ortada olmayan kendisi değilmiş gibi Ceyda'yı durduk yere her şeyi mahvetmekle suçladı. Ama Ceyda geri adım atmadı.
"Sen gittin aslında çoktan.
Yoksun!
Bedeninin burda olması burda olduğun anlamına gelmiyor. Sen her gün gidiyorsun. Sonra bir şey oluyor, tekrar bedeninde uyanıyorsun. Ah zihninle bedeninin bağını bir koparabilsen... İkiye bölebilsen kendini... Sana ihtiyacı olanlar için burada kalsan, senin ihtiyacın olanlar için gitsen.
Gittin sen çoktan ama işte inkar ediyorsun. Dönerim sanıyorsun, döndüm diyorsun. Oysa döndüğün tek şey çoktaaaaaan çıkıp gittiğin bir beden. Gidemem sanıyorsun, çoktan gittiğinin farkına bile varamıyorsun. Olmayan prangalar görüyorsun. Gidersen tüm dengeler sarsılır, dünya alt üst olur sanıyorsun. Dünyanın yapı taşı sensin sanıyorsun. Ama işte dedim ya "öyle sanıyorsun"! Oysa ne prangalar var bileklerinde ne de dünya tepetaklak olacak sen gidince. Senden önce kaç kişi gitti, yıkılmadı dünya. Herkes olduğu yerde hâlâ!
Gidemiyorsun. Gidemeyeceksin. Her gün terk edip bedenini, her gün geri geleceksin. Yorulup tükenecek; sonunda zihnini öldürecek, bedeninle yaşamaya devam edeceksin. Çoktan gittiğin, dönemediğin, kendine bile itiraf edemediğin sana artık tamamen yabancı bir diyarda nefes almayı öğreneceksin yeniden.
Kim ne derse desin değişmeyecek! Çünkü bir köy halkı toplansa bir "sen" etmeyecek!
İşte bu yüzden ben gidiyorum. Seni gidemeyişinle bırakıp ben gidiyorum." dedi Ceyda.
Giden taraf olmayı seçtiği için evden ayrılması gerektiğini biliyordu. Hiç vakit kaybetmedi. Yeni hayatında ihtiyaç duyacağını düşündüğü şeyleri aldı sadece yanına. Fazlasına gerek yoktu. Gidebileceği, sığınabileceği dostları vardı elbet ama tek kelime anlatmak, tek cümle kurmak istemiyordu ne içinde açılan kapı hakkında ne de şimdi çıkıp son kez kapattığı kapı hakkında.
Yıllar önce uzaktan bakıp çok sevdiği, sonra bir cesaret içine girdiği o küçük güzel otele gitti. Şehrin en turistik yerinde, en pahalı otellerin arasındaydı bu küçük butik otel. Ceyda sahiplerini tanıyordu. Birbirinden tatlı, huysuz, deli dolu 3 kadının oteliydi burası. Fiyatları da öyle diğer oteller gibi dudak uçuklatan cinsten değildi. Sahibeleri öğrencilik yıllarında otelin karşısındaki yüksek bir duvara oturup buraya bakarak hayallere dalarmış; sonunda oteli satın alarak hayallerini gerçekleştirmişler. Şimdi bu büyüleyici oteli işleterek elde ettikleri gelir ile başka kızların hayallerine destek oluyorlardı. Bu üç kadın okul bitince birbirinden ayrılmış; çok güzel hayatlar yaşamış; evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, dünyayı dolaşmış, kendini arayıp bulmuş ve sonunda tekrar buluşup hayatlarının son ama belki de en verimli yıllarını bu otelde geçirmeye karar vermişlerdi. Tüm özel günlerde üçünün de ailesi çoluk çocuk otele gelir, kocaman sofralar kurulur, yenilir içilir, hayattan alınan keyif katlanarak büyürdü. Ceyda biliyordu çünkü defalarca kez parçası olabilmişti o mutlu anların.
İlk kez 5 yıl önce gelmişti Ceyda buraya. Yine kendini yollara, sevdiği sokaklara, ışıklı, müzikli hayatlara vurduğu bir anda ayakları onu otelin karşısındaki yüksek duvarın dibine kadar getirmişti.
*Çoooook uzun zamandır taslaklarda bekliyordu bu hikaye. Çünkü eksikti bir şeyler. Koyu ve italik yazılmış kısım az önce geldi ve yazıp yayınladım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...
Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...
-
Ay saçı burma Uzakta durma Gel ay sevgilim Boynunu burma Dağda duman yeri var Kaşta keman yeri var Yarim benden incinmiş ...
-
"Çok güçlüsün. Ben olsam onca şeye dayanamazdım." O kadar çok duydum ki bu cümleleri... Değilim! Dayanmamak gibi bi...
-
Bir önceki yazımda bahsetmiştim mutfak aşkıma geri döndüğümden. Epeydir uzak kalınca hamburger yapmak için düştüm netteki tariflerin peşine ...
Senin hikayelerini çok seviyorum, sanırım hiçbir işim olmasa tüm gün bunları okuyabilirim.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, çok mutlu oldum bu yorumunla :)
Silkeşke ben de tüm gün yazabilsem ama hayat işte :)
Kalemine sağlık, hikaye değil de gerçek gibi...
YanıtlaSilŞu sondaki otel mevzusu gerçek gibi. Biz 3 arkadaştık üniversitede ve gerçekten de hikayedeki o oteli alıp işletmek gibi bir hayalimiz vardı o zamanlar. Belki gerçek olur bir gün, kim bilir :)
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilKim bilir :)
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYa ayrıca aklıma The best exotic marigold hotel geldi :) bu gece izlesek mi? yürek ısıtan filmler..
SilŞimdi izlicem :)
Silhımm pek farketmese de yine de giden olmak o kararı almak daha iyi hissettirir herhaldesi :) bakalım otelde bişiler olcak mı :) yeni hayat yeni aşk gibi olursaaa iyimser bir aşk hikayesi gibi gider ama sen başka süflüzler hazırlayacaksın bencesi :)
YanıtlaSilOtel çok güzel bir sığınak. Mutluluk ve bilgelik diyarı. Ceyda iyileşecek orada umarım :)
SilMrs. Kedi, koyu italik harflerle yazdığın bölüm o kadar tanıdık geldi ki bana. Yakın dostlarımızdan birinin ağzından duyduğum ifadelerle çok fazla örtüşüyor. Benim örneğimde o kapıdan çıkıp gitmemiş. Her şeye rağmen durumu idare etmeye çalışıyor. Kapıdan çıkıp giden karşı taraf. Bizimki belirttiğin duygulara sahip, kızgın ve karşı tarafı suçlamakta ama hala zihninden atamıyor.
YanıtlaSilGitmek mi zor kalmak mı bilemiyor bazen insan. İlk kim gidiyor? O da belli değil! Kızmak, suçlamak ya da inkar etmek de çare değil. En doğrusu oturup konuşmak.
SilKalmayı seçenlerin yeniden vücutlarına dönmesi lazım. Akıl başka yerde, beden başka yerde olmuyor. İkisini birleştirmek lazım :) Olmayacak iş değil ama zaman lazım. Sabırlı ve kararlı olan kazanır bence bu savaşı :)
heey, ortak öykümüzü okuyor musun. dünkü yazımda tüm linkler var, sessiz geminin blogunda da tüm metin var. 12 kişi yazdı. 13. bölüm de geliyo. bi boş zamanında okuuu çokzel gidiyo öykü. yakında belki daha önce yazan bizler birer bölüm daha yazıcaz sen de yazarsın işteğğğğ :)
YanıtlaSilBakayım :)
SilDaha 2.bölümdeki diğer öykünün tadı eksilmeden yenisi geldi.. Heyyy doğurganlık dönemi sanırım :))) Yaşasıınnn
YanıtlaSilTam tersi kısır döngü ve tıkanma hali :( Başlanan öyküler hep yarım kalıyor. Kolektif bilinç beni dışlıyor bugünlerde. Kulağıma tek kelime fısıldayan yok. İlham beni es geçiyor sanırım ama elbet alırım yine gönlünü :)
Sil