Pazar, Şubat 23, 2020

Suffocation

Adım belli, sanım belli. Ayan beyan belli kim olduğum. Yazdıklarım benim kulağıma fısıldanan, zihnimin süzgecinden geçen hikayeler. Üçüncü tekil ya da çoğul şahıslara aitler. Kimi zaman da birinci tekilin yani bizzat benim hikayem.

                                      ...

Koşmak özgürlükse, yazmak nefes almak!

Koşmazsam bilin ki özgürlük yok, yazmazsam bilin ki nefesim yok!

O kadar çok şey var ki anlatacak ama bir o kadar da nafile ki anlatmak...

... 

Çare nedir?

Hayır, hayır! Anlatmadığım bir derdin çaresini sormuyorum. "Çare" nedir? Yani kelime anlamı nedir? Kimin işine yarayınca "çare" olur. Herkese aynı anda uyan gerçek bir "çare" var mıdır acaba? Bence bütün çareler ya o anlık, yani günü kurtarmalık ya da sadece iştirakçılardan birini, bilemeden birkaçını memnun etmeye yönelik.

"Çare" nedir cidden?

Doğru çareyi ya da "çare" doğru anlamını bulmanın yolu nerden geçiyor? Yazmaktan mı, çizmekten mi, koşmaktan mı yoksa boşverip  boğulmaktan mı?

Ben sanırım şu an yazarken bile içten içe nefessiz kalıyorum.






11 yorum:

  1. Az önce Haber Türk kanalında "Büyük Sorular" programında Banu Gökçil adında kendini davranış bilimleri uzmanı olarak tanıtan bir hanımefendiyi izledim. Özellikle kişisel gelişim konularıyla pek aram olmamasına rağmen değindiği bazı konular ilgimi çekti. Örneğin dört ana duygumuz olduğunu söyledi. ÖKÜS (Öfke, Korku, Üzüntü ve Sevinç) Diğer duygular bunların senteziyle oluşuyormuş. Heyecan=Korku+Sevinç gibi.
    Ruh nedir sorusuna cevap olarak ise "nefes" dedi. Nefes alamadığımız zaman ruh bedenden ayrılır çünkü.
    "Koşmak özgürlükse, yazmak nefes almak!" O zaman yazmak bir yaşam kaynağı, ruhun hayat buluşu sizin ifadenize göre. Herkes için doğru bir saptama olmayabilir fakat ben de sizinkine benzer şekilde düşünüyorum.

    Herkes çaresini kendisi bulur. Çareyi çevrede arasak da aslında çare içimizde. Onun geçtiği yer zihnimiz. Fakat en önemlisi ne olduğumuzu, ne aradığımızı ve ne istediğimizi bilmek, teşhis etmek. Daha sonra çareyi çevrede değil kendimizde keşfetmek. Bence:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mr. Kaplan, sabahtan beri o kadar çok yazdım, o kadar çok sildim ki... Her şey tamam, ben eksiğim. Her şey yolunda, ben değilim. Çareler önümde, ben en kötüsünü seçmeye meyilliyim. Ah neden tek arızalı olan benim? Kendimi tanıdıkça kendimden uzaklaşmak istiyorum. Neyse boşverip geçeceğim kendimi. Bu akşam koşuya çıkacağım, gücüm yettikçe koşacağım. Tükenince de direk uyuyup yeni bir güne başlayacağım umarım :)

      Sil
    2. Biliyorum ki o sildikleriniz yazdıklarınızın en değerlisi. Samimiyetinizden eminim. Cesur olmak ister samimiyet. Arızalı falan hiç değilsiniz. O kadar blog arasında sizin kaleminizden dökülecek olanlara en fazla değeri vermemin sebebi ne sizce? Çünkü sizin düşüncelerinizi önemsiyorum, yazdıklarınızdan bir şeyler öğreniyorum.

      Hepimiz feleğin çemberinden geçtik. Bir çok badireler atlattık. Yaşadığımız zorluklar bizim bugünümüzü daha güçlü kılar. Zaman zaman hayatın anlamsızlığı sinirimi bozar, bazen ayaklarım yerden kesilir, uçarım gökyüzünde. Bir açıdan düşünüyorum hepimiz birer hiçiz, bir başka açıdan bakınca her şeyiz. Kim bulmuş sonsuz mutluluğu? Ama mutluluk ve mutsuzluk bulaşıcıymış. Tahteravalli misali yükselme sırası sizde, haydi mutlu olun, bulaşsın bize de mutlulugunuz.
      Koşmak güzel, nefes almak, ruhu tazelemek. Yazmak da öyle, içinizden geldiği gibi, silmeden, cesurca. Cesaretiniz yoksa sığının metaforlara. Ama yazın, çünkü bu haller ilham halleridir. Sevgiyle:)

      Sil
    3. Mr.Kaplan, hayatınızı anlattığınız yazı diziniz uzun zamandır okuduğum en güzel blog dizisi. Geçmişinize bakıp cesaretle, samimiyetle, tüm detaylarıyla anlatmanızı hayranlıkla takip ediyorum. Ben de bir gün geriye bakıp tüm samimiyetimle içimden geldiği gibi yaşamış olmayı ve her bir saniyesini gönül rahatlığıyla anlatabilmeyi umuyorum. Tüm inişleriyle tüm çıkışlarıyla! Ne de olsa Hayat bir tahteravalli :)

      Bugün eşime "Mutlu olacağım" dedim. Bu haftanın Ağaç Ev konusu dönüyor zihnimde. Mutsuzlukların sebebi "sıradan" olmak mı yoksa sıradışılığın sınırlarında dolaşmak mı acaba? Yazarken çıkacak ortaya sanırım :)

      Sil
    4. Evet, bu güzel bir başlangıç olabilir. Sizin düşünceniz farklı olabilir belki ama göre bana göre sıradanlık mutsuzluktur. Bu konuda da siyah/beyaz ayrımı kadar netim:) Bırakın çevreye göre farklı bir kişilik olmamızı her gün kendi sıradanlığımızı da bozup değişiklikler yapmalıyız. Mesela her gün yaptığımız bir şeyi bırakabiliriz ya da hiç yapmadığımız bir şey yapabiliriz. Bu bizi mutlu edecektir. Hah, şimdi de profesör oldun başıma diyeceksiniz, belki de siz bunu derken ne derece kendi üzerinizde uygulayabiliyorsunuz bu dediklerinizi diye sorabilirsiniz. İnanın ki hiç kimse mükemmel değildir. Ne ben ne başkası. Fakat bazen doğruyu da buluyoruz, çareyi de. Önemli olan uygulama elbette. Bunları uyguladığımız ölçüde mutluluğu yakalayacağımız kesin. Çevre koşulları uygulamada en büyük engel elbette.
      Neyse, bakalım sizin düşüncelerinizden nasıl yararlanacağız:)
      Bu arada, eşinize "Mutlu olacağım" demişsiniz ya. Eşiniz bundan ne kadar da çok mutlu olmuştur. Çünkü yukarıda dediğim gibi bulaşıcıdır mutluluk.

      Sil
  2. çareee, sürekli olaraak belli bir seviyedeki huzuru korumaaak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Peki nasıl olacak o iş Deep :)

      Sil
    2. sanırıım, kendini ve dünyayı kabullenip kendinle ve dünya ile barışıp sonra daa aciliyet hissini ortadan kaldırıp go with the flow yaniii :)

      Sil
  3. İyi misiniz? Benim mahallede çarşı karıştı biraz:) Haydi sen de katıl bize.

    YanıtlaSil

Hayat, sen bambaşka planlar yaparken başına gelenlermiş gerçekten...

Bu akşam bir elimde kitabım, bir elimde sıcak çikolata ile tam kendi kendime "Huzur bu işte" derken telefon çaldı ve kardeşim ağla...