Geçen gün tam da ufuk çizgisinin kızıla boyandığı anda geldiğinden emin olduğum bahar çok da kalmadan yerini yağmurlu günlere bırakarak kaçtı yine. Corona yüzünden şimdilik 5 hafta evdeyiz. Okullar -eğer açılırsa- 4 Mayıs'ta açılacak. Arya ile uzaktan eğitim maceralarımızı diğer blogda anlattım dün. Bugünse ben durumla nasıl başa çıkıyorum daha doğrusu başa çıkamıyorum onu anlatacağım biraz.
Geceleri önce feci bir uyku basıyor, uykuya yenilmeyip biraz daha oturayım diye diye uykumu kaçırırsam 3'e, 4'e kadar uyuyamıyor ve dolayısıyla da sabahları uyanamıyorum. Zaten uyansam ne olacak? Ne yapacağım sabahın köründe kalkıp? Uyandıktan sonra kahvaltı faslı ve Arya ile ödev faslı var. Bunlar bile şu an bana çok zor geliyor ama kaçacak yer yok. Bunları atlattıktan sonra kendimi internete atıyorum ve kopuyorum dünyadan. O site senin, bu sayfa benim, bakıyorum, okuyorum, yorum yazıyorum ama öykü yazamıyorum. Aklımdan hayatlar, hayaller, öyküler geçiyor ama ben birini yakalayıp yazıya dökemiyorum. Kitap da okuyamıyorum. Mr. Kaplan hislerime şu cümleleri ile tercüman olmuş adeta:
"Açıkçası bugün sudan çıkmış balık gibiyim. Kitap okumak, yazmak, film seyretmek için bir fırsat bu değerlendirmek lazım. Yok öyle olmuyor. Sanki biri silah dayamış kafama, bana bunları yaptırmak istiyor. Ya da hepsini bir anda yapmak istiyorum. Üniversitede aldığım seçmeli dersim olan psikoloji "Introduction to Human Behavior" dan öğrendiğim bir konu geliyor aklıma: Eğer birden fazla şeyi aynı anda aynı şiddette isterse insan, çakılıp kalır hiçbirini yapamaz. İşte aynı bu haldeyim şimdi ben."
Tam olarak böyle bir ruh hali içindeyim ama bugün kırdım biraz döngüyü. Kalkıp spor yaptım. Sonra da çıktım yürüyüş yaptım. Akşam da günlerdir bir türlü açıp izlemediğim gitar derslerini izlemeye başladım hatta bir şarkının ilk dörtlüğünü de çaldım. 2 aydır gitar dersi alıyorum ama Corona yüzünden ona da ara vermek zorunda kaldım. Arkadaşlarla konuşurken bir arkadaşım "Ben video ile öğrendim, sana da vereyim" dedi. Videoları alalı birkaç gün olmuştu ama bir türlü açıp da bakmamıştım. Akşam 4-5 ders izledim. Umarım yarın daha da ileri gidip günlük plan yapıp uygulamaya başlarım :)
*Şarkıları bahara ithafen söylermiş gibi dinleyelim :)
Gel günahı boynuma gel
Dur birazcık, bir ara ver
Hasretin canımı tüketti
Bari bir gün sohbete gel
Hakkında her şeyi duymak istiyorum
Bu aşk değil de nedir
Aklımda hep yine görmek yine öpmek filan
Her şeyi tek tek anlat istiyorum
Bu aşk değil de nedir
Aklımda hep yine görmek yine öpmek filan
Bu aralar en çok bu şarkıyı dinliyorum. Her yazıya ekleyebilirim kusuruma bakmayın lütfen :)
Sevgili Mrs. Kedi, hiçbir şey kalıcı değil. Bahar gelir, gider, sonra tekrar gelir, yine gider... Koronavirüs de öyle, geldiği gibi gidecek, yerine Moronavirüs gelecek. Buna alışmaya bakalım bence:) Benim de plansız ve de düzensiz günlerim devam ediyor:) Hep aklımda olduğu halde kitap okumaya başlayamadım henüz. Biliyorum bir başlayabilsem, şeytanın bacağını kıracağım, ama olmuyor işte:)
YanıtlaSilİtalya'nın Koronavirüs'le olan aşkını endişeyle takip ediyorum. Her gün yedi yüz civarında can kaybı! Hemen burun farkıyla İspanya takip ediyor onu. Bu kayıpların düzenli, parabolik bir dağılım göstermeyeceğini düşünüyor ve buna inanmak istiyorum. Yani vaka ve ölümle sonuçlanan artış eğrisi zirveye ulaştıktan sonra çok daha dik bir eğimle aşağı ineceğini hissediyorum. O zaman tamam diyeceğim kabus sona erdi. Türkiye için durum hala muamma. Şu anda ani bir tırmanış gözlenmiyor. Bu durumun mevcut sağlık hizmetleri kapasitemizi aşmaksızın aynı şekilde kontrolümüz altında tutulması iyi görünüyor. Fakat süreç İtalya'dan daha uzun olacağı için psikolojik ve ekonomik yıkım da daha büyük olacak gibi. Ya da iş kontrolden çıkıp birden tırmanışa geçecek, bu ihtimal gözümü korkutmuyor değil.
Herkesin (sadece 65 yaş üzeri olanlar değil) kalabalık ortamdan uzak kalması önemli. Fakat sizin yaptığınız gibi açık havada spor ve doğa yürüyüşlerinin önemini de gözden kaçırmayalım. Hatta yaşlılar da kalabalığa karışmadan ve enfekte olmamaya dikkat ederek (bir yere dokunmadan) yürüyüş yapmalılar bence.
İnsan her şeye alışır. Şimdi bu virüs nedeniyle yeni yaşam tarzına adapte olmaya çalıştığımız sıkıntılı bir süreç. Umarım Koronavirüs de yaşamak için tedbirini alıp mutasyona uğratmaz kendini. İşte bunu düşünmek dahi istemiyorum. Çünkü böyle bir durumda geçici olarak yaptıklarımız kalıcı hale gelmek zorunda. No restaurant, no sinema, no tiyatora ve no diğer sosyal şeyler:)
Önümüzdeki birkaç yılın gözdesi olacak sektör ve meslekler:
- Hijyen ve temizlik malzemeleri üretici ve satıcıları
- Psikolog ve psikoterapist ve psikiyatrlar
- Sağlık Hizmetleri
- Bankacılık
- E-ticaret
- Eczaneler, ilaç endüstrisi
- Yazarlık:))
Önümüzdeki birkaç yılın gözden düşecek sektör ve meslekleri:
- Restoran ve eğlence yerleri
- Sinema, tiyatro, konser
- Pazarlar, fuarlar, toplu alışveriş merkezleri
Ne dersiniz?:)))
Mr. Kaplan, dilerim bu durum restoran ve eğlence sektörünü tamamen öldürecek kadar uzun sürmez. Corona gidecek, Morana gelecek diye düşünmeyi ise hiç istemiyorum :( İnsan her şeye alışır elbet ama gönlüm razı değil işte bu yeni dünya düzenine. Önümüzdeki yıllarda Gözde olacak sektör ve meslekler fikrinizle katılıyorum. Mevcut halde insanlar feci bir paylaşma ihtitacı hissediyor. Canlı yayınlar, online oyunlar, görüntülü sohbet uygulamaları, bloglar, video paylaşım platformları... Ben de en çok bu alanlarda gelecek görüyorum. Online eğitimler giderek daha çok ön plana çıkacak. Arkadaşlarımla konuşuyorum, şu an çoğu evden çalışıyor ve Zoom isimli bir program aracılığıyla online toplantılar ile işlerini yürütüyorlar. Yani gelecek internette ve evde maalesef. Her ne kadar internette yazmayı, okumayı sevsem de insanları günden güne fiziksel olarak giderek daha çok ayıracak olan bu durum sebebiyle üzülüyorum.
Sil